Driver: Parallel Lines

Aksiyon oyunlarında yeni bir çığırı başlatan Grand Theft Auto, elde ettiği büyük başarı ile kendinden sonra gelecek yapımların da ufkunu hayli genişletti. Artık her aksiyon oyunu sanki GTA kopyası olmak zorundaymış gibi bir hava ile piyasaya sürülüyor. Driver da buna gösterilecek en iyi örneklerden biri. İlk olarak PlayStation’da tanıştığımız oyun fazlasıyla araç kullanımı üzerine odaklanmıştı ve son derecede başarılı bir oynanabilirlik sunmuştu. Hatırı sayılır bir ilgi toplamasına rağmen GTA gölgesinde kalmaya başlayınca, yapımcılar da serinin devam oyunlarını rakibine benzetmeye gayret gösterdiler. Sonunda ortaya daha fazla araç kullanımı içeren bir GTA kopyası çıktı desek yalan olmaz.

Driver’ın ilk bölümü çok başarılı olmasına rağmen ilerleyen bölümleri ile gitgide biraz daha monotonlaşmaya, hatta daha doğru bir ifade ile oynanış açısından kötüleşmeye başlamıştı. Hele ki serinin üçüncü bölümü kontrol açısından tam bir faciaydı. Üç aşamadan oluşan yapımın son bölümün İstanbul olması biz Türk oyuncular için çok değerliydi ve bu sebeple hemen alıp oynamış, hatta rezil kontrollerine rağmen bir çırpıda bitirmiştik. Adamakıllı bir hikaye içermeyen ve kötü kontrolleri ile tam bir fiyasko haline gelen Driver 3’ün ardından yapımcılar da yeni bir oluşum içine girmeyi tercih ettiler. Oynanabilirlik konusundaki gelişimler ve az da olsa Driver’da bir öze dönüş yaşanarak Parallel Lines isimli serinin yeni bölümü PlayStation 2 ve Xbox platformlarındaki yerini aldı. Üçüncü bölüme nazaran epeyce elden geçirilmiş olan bu yeni bölüm yaklaşık bir senelik beklemenin ardından ise daha geliştirilmiş grafikler ile PC kullanıcılarının huzuruna çıktı.


Uyuşturucu tacirleri kollayın kendinizi!

Driver Parallel Lines, bizleri kokain tüccarlarının kol gezdiği 70’li yılların Manhattan sokaklarına götürüyor. Dönemin önde gelen çetelerine karşı amansız bir mücadele içerisine giriyoruz. Görevleri yapıp ilerledikten sonra ise 28 sene sonraya yani 2006 yılına geliyoruz. İşin güzel yanı da tek bir oyunda hem 70’li yılların hem de günümüzün araçlarını kullanabilmemiz. Genel yapı itibariyle fazlasıyla araç kullanımına odaklı bir görev sistemi içeriyor Parallel Lines. Aldığımız görevler genellikle bir yere gitmemizi ve birini alıp geri gelmemizi emrediyor. Bize de haritadan en kısa yolu seçip hızlı biçimde gidip geri gelmek kalıyor. Hikayeye ilk başladığımızda son derece basit ve kontrolleri öğretici görevlerle karşılaşıyoruz. Gittikçe zorlaşan görevler ana hatlarıyla basit olmasına rağmen rakip çeteler ve polislerle içinden çıkılmaz hal alabiliyor. Hatta bazen öyle bir takip ediliyorsunuz ki, tıpkı ucuz aksiyon filmlerinde olduğu gibi keskin viraj dönüşlerini uygulamak zorunda kalıyorsunuz. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise trafik. Çünkü Parallel Lines’da daha evvel hiç olmadığı kadar yoğun bir trafik ile karşılaşıyoruz.

Normal görevlerin haricinde sadece para kazanmak ve eğlenceli vakit geçirmek için eklenmiş bölümler de bulunuyor. Pist yarışları da bunlardan biri. Eğer yeterli parayı denkleştirir ve iyi de bir araç ele geçirirseniz, yarışlara katılabiliyorsunuz. Yarışlar tur hesabıyla yapıldığından aracınızın az hasar almasına dikkat etmelisiniz. Araçlarını acımasızca kullanan rakiplerinizi alt ettiğinizde para ödülünüzü alarak yolunuza devam edebiliyorsunuz.Yapımcılar özellikle üçüncü bölümden sonra kontroller konusunda ciddi gelişimler yapacaklarını söylemişlerdi. Kısmen söylediklerini yerine getirmişler diyebiliriz. Araca hakim olmak üçüncü oyuna nazaran çok daha iyi. Ama asla mükemmel seviyede değil. Daha doğru bir ifade ile Parallel Lines’ın kendine has bir araç fiziği var ve tüm acemiliğiniz buna alışana kadar sürüyor. Ne zaman ki kontrollere alışıyorsunuz, işte o zaman ara sokaklara hızlıca girip ortalığın tozunu attıran bir sürücü haline geliyorsunuz.


Bu arabadan bir cacık olmaz

Serinin üçüncü bölümü ne kadar başarısız bir yapım olarak değerlendirilmiş olsa da hasar modellemesi bakımından da o kadar mükemmeldi. Tam aksiyon filmi havası yakaladığımız bu kaza sahneleri sayesinde oyunun görsel seviyesi adeta tavana vuruyordu. Serinin dördüncü bölümü olan Parallel Lines’da da değişen bir şey yok. Yine son derece başarılı araç modellemelerine ve kaza sahnelerine denk geliyoruz. 80 civarı araç içeren oyunda araçlar gerçeklerine çok benzese de hiçbiri lisanslı olmadığından tam modelleme yapılamamış. Öncelikle Xbox ve PS2 için hazırlanmış olan Parallel Lines, PC’de tam anlamıyla makyajlanmış halde karşımıza çıkıyor. Konsol versiyonları ile kıyaslanmayacak kadar güzel gözükse de, günümüzün iyi grafikli oyunları arasında ise vasat seviyede kaldığı söylenebilir.


Parallel Lines’ın belki de en kötü yanı yapay zekası. Rakipleriniz ya da polisler sizi kovalarken adeta diğer araçlara çarpmak için yarışıyorlar. Hal böyle olunca aracınızı biraz iyi kullanmanız halinde hemen kurtulabiliyorsunuz. Sadece polisler ve rakipler değil sokaktaki insanların da yapay zekası evlere şenlik. Kimseyi ezmeden ilerlemek istediğinizde bile resmen aracın önüne atlıyor ve intihar ediyorlar. Tabii bunu gören polisler de armut toplamıyor ve peşinize takılıyor. Araç dışındaki yapay zeka da bundan farklı değil. Her düşmana kolayca sağ tuşla kilitlenip ateş ederek ortadan kaldırabilirsiniz.


70’li yılların müziklerini aynen yansıtan oyunun müzikleri son derece güzel. Karakterlerin konuşmalarına da diyecek yok. Ama menüdeki sesler tek kelime ile kulak tırmalayıcı. Genel yapı itibariyle eğlenceli bir yapı oluştursa da çabuk sıkılıp bırakmanız da olası. Eğer GTA tarzı, araç takip sahnelerinin bolca kullanıldığı bir oyun tarzı hoşunuza gidiyorsa Parallel Lines sizin için çok iyi bir tercih olabilir. Aksi halde San Andreas’ı bir kez oynamak daha mantıklı.

Exit mobile version