Microsoft’un, RPG öğeleri ile aksiyonu harmanlayan nadide oyunu Dungeon
Siege, ikinci versiyonu ile hayranları ile buluşmadan kısa süre evvel demosu ile
gündeme geldi. 1.4 GB büyüklüğündeki devasa dosya İnternette indirilmeye hazır
beklerken pek çok kişi boyutundan şikayet etti. Üstelik oyunun resmi olarak
çıkması için iki haftadan az bir süre kalmışken böyle büyük bir dosyayı indirmek
herkesin yapmak istediği bir şey değildi. Yine de ilk oyunu oldukça fazla
sevdiğimden ve RPG oyunlarına dair büyük bir açlık çektiğimden F.E.A.R’ı bile es
geçip hemen bu demoyu indirmeye başladım.
Demo değil oyun mübarek
Dungeon Siege 2 demo, bilgisayarımıza indikten sonra tek bir exe dosyası halini
alıyor ve kolayca kuruluma geçiyoruz. Daha evvel hiçbir demoda şahit olmadığınız
kadar da uzun sürüyor yüklemesi. Yükleme esnasında bize oyun içindeki önemli
karakterler tanıtılarak, vakit geçirmemiz sağlanıyor. Ardından her PRG’de olduğu
gibi hemen bir karakter yaratma sistemine geçiyoruz. Seçebileceğimiz ırklar
arasında, insanlar, elfler ve yarı-devler var. Ayrıca oyunda bulunan bir diğer
ırk ise Dryad ismi verilen, büyücülüğe yönelik sadece bayanlardan oluşan bir
topluluk.
Karakterimizi seçerken elbette oyunu nasıl bir stil ile oynayacağımıza dikkat
etmeliyiz. Eğer elinizde kılıç kalkan düşmanlara girişecekseniz yarı-dev’i
seçmeli, büyüye yönelecekseniz de Dryad’ı tercih etmelisiniz. Tabii ki oyun
içinde farklı karakterlerle grup oluşturacağımızdan ve genelde oyunu hiç yalnız
oynamadığımızdan seçimimiz hangi yönde olursa olsun oyunda gayet rahat
ilerleyebileceğiz. Seçtiğimiz karakterin ırkını, rengini, ismini, tipini ve
cinsiyetini belirledikten sonra maceramıza başlamaya hazır hale geliyoruz.
Karşımıza çıkan zorluk seviyelerinde sadece kolayı oynayabilmemiz mümkün.
Diğerleri bir evvelki zorluk seviyesini bitiridiğimizde aktif oluyor.
Silahdaşlarla birlikte
Sonunda oyunumuza geçtiğimizde ise demonun neden bu kadar büyük boyutta olduğunu
hemen anlayıveriyoruz. Demolarda karşılaşmamızın pek mümkün oladığı boyutta 2
adet oldukça uzun ve son derece kaliteli videolar çıkıyor. İlk oyundan çok daha
farklı olarak bu sefer dünya’ya büyük bir savaş hakim ve elfler, insanlar,
devler amansız bir mücadele içinde. İzlediğimiz ikinci güzel video ile gerçek
savaş atmosferine girdikten sonra, kendimizi bir anda savaşın kucağında
buluyoruz. Aniden konuya giren ve tepetaklak savaşmayı öğreten oyun, bizi hemen
savaşın atmosferine sokuyor. Oyunun başında yalnız değil, bir silah
arkadaşımızla birlikte düşmanlara girişiyoruz. Ne için veya neden savaştığımızı
bilmeden geçen süre içinde hem savaş kabiliyetimiz arttırıyor hem de yeni oyunun
kontrollerine arabirimine alışmaya çalışıyoruz.
Dungeon Siege 2’nin arabirimi ilk oyuna göre baştan aşağı değiştirilmiş. Oyunun
genel yapısının da daha kapsamlı olması neticesinde menü sayıları ve seçenekler
iyice artmış. Sol üst köşede karakter portrelerinin olduğu bölüm ilk oyundaki
gibi silah seçeneklerini sağlıyor, ama bu sefer işler biraz daha kapsamlı. İç
menülere girdiğimizde günlümüzün ve dolayısıyla görevleri yaparken bize yardımcı
olacak notların “Quest Log” çok daha açık yazıldığını görüyoruz. Böylece oyun
içinde hiçbir görevi bulmakta zorluk çekmiyoruz. Karakter özelliklerine
girdiğimizde ise herkesin kendine ait kabiliyet ağacının olduğunu görüyoruz.
Tıpkı Diablo’da olduğu gibi seviye atladıkça bu ağaç üzerinden yeni
kabiliyetleri seçebiliyor, savaş esnasında kullanabiliyoruz. Yeni oyunda ayrıca
uzun mesafeleri katedebilmek için ışınlanma sistemi kullanılıyor. Böylece daha
evvel keşfettiğimiz yerlere kolayca ışınlanarak gidebiliyoruz.
Zindan macerasında zindana düşmek
İlk görevimizi bitirdiğimizde izlediğimiz video ile aslında karanlık güçler
adına zorla savaştırıldığımızı fark ediyoruz. Komutanımız muazzam bir güce sahip
olduğu gibi tüm gücünü de kötülük adına kullanmaya yemin etmiş bir karakter. Hal
böyle olunca yolun bir bölümünde kendimizi elfler tarafından esir edilmiş halde
buluyoruz. Bir hücrenin içinde uyandığımız bu bölüm oyunun aslında esas
başlangıcı. Çevredeki insanlarla konuşup, hücremizden çıkmaya çalışıyorken biraz
da şansın yardımı ile bir elf bize güvendiğini ve isteklerini yerine getirmemiz
doğrultusunda bizi serbest bırakacağını söylüyor. Böylece oyunun asıl ve büyük
macerasına başlamış oluyoruz.
Dungeon Siege 2’nin ilerleyişi ilk oyundan tamamıyla farksız. Karşımıza çıkan
yaratıkları öldürüyor, üzerlerinden çıkanları topluyor, kaliteli olanları giyip,
yükte hafif pahada ağır olanları satıp, yeni kıyafetler alıyoruz. Savaş sistemi
de tıpkı ile oyunda olduğu gibi. Yanımızdaki askerler kendi kendiklerine
savaşırken bizler de düşmanlara balıklama dalıyoruz. Yine de savaş sistemi
eskisinden daha iyi duruyor. Hatta kimi yerlerde World of Warcraft’taki kadar
kapsamlı grup savaşlarını görmek mümkün oluyor. Mesela ben oyunda ana karakter
olarak kuvvetli bir savaşçıyı seçtim. Oyun içerisinde yanımdaki karakteri
okçulukta geliştirip bana destek olmasını sağladım. Daha sonra aldığım üçüncü
karakteri ise sadece sağlık geliştirme büyüsünü yapmasını öğrettim. Böylece
büyücüm, ben düşmanlara daldığım zaman gücüm azalırken bana sürekli sağlık
arttırımı yapıyordu.
Karakter başına para
Demonun genelinde 2 kişi dolaşırken yanımıza üçücüncü kişiyi almak istersek önce
gidip han sahibi ile konuşmamız ve 500 altın bayılmamız gerekiyor. Aynı sistem
yanımızda taşıdığımız eşek için de geçerli. Artık grubumuza sırf taşıma yapması
için bir eşek alamıyoruz. Bunun yerine belirli hayvan sınıflarından birini
tercih etmemiz gerekiyor ve bu hayvanlar bizimle birlikte savaşıyorlar. Elbette
bunlar için grupta yer açmak ve üstüne bir de para vermemiz gerektiğinden ben
yanıma hayvan almak yerine bir savaşçıyı ya da büyücüyü dahil etmeyi tercih
ettim. Fazla eşyalarımızı ise tıpkı Diablo’da olduğu gibi köydeki sandığımıza
bırakıyoruz.
Grafiksel anlamda ilk versiyonuna göre epey ilerleme kaydeden Dungeon Siege 2’de
karakter detayları daha güzel ve sistemi yormayacak seviyede. Düşman
modellemeleri göze hoş gelirken her canlının kendine has ölüm animasyonunun
olması da bir artı. Ayrıca RPG öğeleri oldukça arttırıldığı için çok daha
kapsamlı bir hal almış. İlk oyuna kısaca “Diablo’nun üç boyutlusu” derken ikinci
oyun için; “Baldur’s Gate’in daha hareketlisi” diyebiliriz. Çünkü yeni
geldiğimiz her şehirde pek çok insanla konuşuyor, asıl ve yan görevleri yapmak
için uğraşıyoruz. İşin acı yanı ise tam dördüncü görevimizi tamamladığımızda
eşyayı teslim ettiğimiz karakterin; “Dungeon Siege 2 Demo’yu oynadığınız için
teşekkürler.” demesi…
Genel olarak bakıldığında Dungeon Siege 2 oldukça sağlam bir yapı ile karşımıza
çıkacak ve RPG açlığımızı kesinlikle giderecek. Oyun adına anlatılacak,
araştırılacak çok fazla unsur var, ancak demo incelemesi yaptığım için ve resmi
çıkış tarihinin çok yakın olması nedeniyle tüm bu açıklamaları asıl incelemeye
saklıyorum. 1.4 Gb’lık demoyu indirmek için ise tek bir şey söyleyeceğim: Eğer
Dungeon Siege 2’yi benim gibi büyük bir iştahla bekliyorsanız ve yüksek hızda
bir İnternet bağlantınız varsa, nasıl olsa bedava, indirin oynayın. Aksi halde
oyunun resmi olarak çıkmasına çok az kaldığı için biraz daha bekleyin derim.