E3 2015’te Mad Max oynadık!

Film oyunlarından bir dönem o kadar bıktık ki bu tür yapımların sadece satış odaklı olduğu konusunda ön yargı oluşturup anında uzak durmakla yetiniyorduk. Bu konuda Spiderman ve Transformers gibi yapımların da az payı yok. Nitekim Warner Bros geçtiğimiz sene Middle Earth: Shadow of Mordor’u yüzümüze çarparak bize bu konuda ne kadar yanılabileceğimizi gösterdi. Batman serisinden de iyi bir referansı olan Warner Bros Mad Max’in oyununu duyurduğunda nefesimizi kesip beklemeye başladık. Yıllar sonra tekrardan büyük bir sükse yapan filminin ardından acaba oyun dünyasındaki bu yeni IP’de kendini kanıtlayabilecek miydi?

Warner Bros’un standına gittiğimde aklımda ilk önce Batman: Arkham Knight’ı denemek vardı. Daha sonra oyunun zaten 5 gün sonra çıkacağını hatırlayıp doğrudan aslında hakkında neredeyse pek bir fikrim olmayan Mad Max salonuna doğru yöneldim. Yapımcı ekipten biri beni oldukça sevecen bir biçimde karşılayıp doğrudan oyunun bulunduğu masaya yönlendirdi.

Oyundaki ilk görevim kendime araba parçaları toplayarak bir araba üretmekti. Gerekli gövde parçasını bulduktan sonra oyunun menüsünden arabayı oluşturdum ve araçtaki değişimi aktif olarak görebildim. Daha sonra da paslı arabama atlayıp görev yerine doğru yola çıktım. Gideceğim görev alanın uzak olması oyunun yapısını da merak etmeme neden oldu. “Bir dakika” dedim yanımdaki görevliye, “Bu bir açık dünya oyunu mu?” “Evet”, dedi. “Mad Max devasa bir açık dünya oyunu” diyerek beni menüden harita seçeneğine götürdü. Evet, gerçekten de oyunun haritası oldukça geniş ve sınırsız görünüyordu. Oyunları tanıtırken sanki çığır açmışçasına oyun dünyalarının büyüklüğünden bahsedip duran yapımcıların yanı sıra Mad Max oldukça alçak gönüllü duruyordu.

Haritada görevimi belirledikten sonra işaret noktasına doğru yönelmeye başladım. Bu arada görev noktam da sürekli yer değiştiriyordu. O zaman anladım ki belirli bir noktaya varmayı değil bir aracı yakalamaya çalışıyorum. Görevde işaretlenen konvoya yaklaştığımda oyunu tanıtan görevli bana araçtayken kullanabileceğim çeşitli silah seçeneklerini nasıl kullanacağımı anlattı. D-Pad ile sağ sol yaparak aktif silahınız seçiyorsunuz. Sol üst tetiğe bastığınızda ise zaman yavaşlıyor ve araçların zayıf noktaları belirginleşiyor. Bu sırada o bölgelere nişan alıp (Xbox One’da) B tuşuna basarak aracınızdaki silahı ateşleyebiliyorsunuz.

Oyunun tam sürümünde belki çok daha fazlası bulunacaktır ancak benim
oynadığım demoda bir adet ipli kanca, yandan alev saçan ateş
püskürtücüler, bazuka gibi bir silah ve bir adet de shotgun bulunuyordu.
Araçları sürdüğünüz sırada çevredeki araçlara hasar vermek oldukça
eğlenceliydi. Oyunun mekaniklerindeki tek sıkıntı biraz fazla zorlama
gibi durmalarıydı. Siz üst tetik tuşuna bastığınızda zamanı yavaşlatarak
sanki bir QTE (Quick Time Event) gerçekleştiriyordunuz. Hâlbuki bunun
yerine doğrudan gerçek zamanlı ateş hissi verilse belki çok daha zevkli
olabilirdi.

Arabadan
indiğimde ise farklı bir çatışma beni bekliyordu. Bu sefer yumruklar
konuşuyordu. Mad Max belli ki Batman serisinden dövüş sistemi konusunda
birazcık esinlenmişti. Ama kendi ağırlığını da koruyordu. Tabii
rakiplere karşı farklı saldırı ve kombolarınızı da unutmamak gerek.

Oyundaki
ilginç mekaniklerden birisi de bulunduğunuz alanlardan kaynak, parça,
su ve benzin toplamanız gerekiyor. Şayet su ve benzin en hayati kaynağı
oluşturuyor. Benzin olmadan yola koyulamıyorsunuz. Araçlarınız da
topladığınız kaynak ve parçalar sayesinde oldukça detaylı olarak
modifiye edilebiliyor.

Açıkçası Mad Max’de beklediğimden
fazlasını buldum gerek araba dövüşlerinden gerek ise görev ve
kişiselleştir özelliklilerinden oldukça etkilidendim diyebilirim. Tabii
oyun bu haliyle biraz ham duruyordu. Kesinlikle çok daha fazla görev
yapısı ve oynanış mekaniği görmek şart. Tabii oyunu tam olarak 1
Eylül’de çıktığında değerlendirebileceğiz.

Exit mobile version