Valve Software
“The right man in the wrong place can make all the difference in the world.”
Valve Corporation… 1996 yılında hayatımıza girdiğinde hiç kimse FPS tarihini değiştireceğini düşünmemişti. Oyun piyasası yavaş yavaş şaha kalkmaya başlamışken, 2 senelik bir hazırlığın ardından hayatımıza öyle bir oyunu soktular ki, üzerinden tam 13 yıl geçmesine rağmen hala hafızalarımızdaki yerini korumaya devam ediyor. Hatta hafızalarımızda olması bir yana, hala internet kafelerde ya da online olarak evlerimizde kendisini veya türlü modifikasyonlarını oynamaya devam ediyoruz. Bahsettiğimiz oyunun adını söylemesem bile daha yazının ikinci cümlesinde aklınızda bir ampul yandığına eminim. Evet, Half-Life’tan bahsediyorum ve aslen onu yaratan muhteşem ekipten bahsedeceğim bu yazıda.
“So… Wake up, Mr. Freeman… Wake up and smell the ashes.”
Valve şirketi, Microsoft’ta uzun bir süre çalışmış olan Gabe Newell ve Mike Harrington tarafından 24 Ağustos 1996 tarihinde resmi olarak faaliyete geçirildi. Firmanın ana binası Washington şehrinde bulunmaktaydı. 2003 yılının nisan ayında ise Washington, Kirkland’den, yine aynı şehirdeki Bellevue bölgesine taşındılar. Bu bölge, dağıtımcıları Sierra On-Line’ın da bulunduğu bölgeydi.
İki kişinin kurmuş olduğu bu şirket, 2009 yılında 250 kişiye ulaşırken, şu anda yaklaşık 400 kişiyle birlikte yoluna devam ediyor. İnternet sitelerinden duyurdukları üzere de sürekli çalışacak birilerini arıyorlar. Çalışma ortamlarının oldukça keyif verici olduğunu ve eski 30.000 metrekarelik ofislerinden yeni ve 70.000 metrekarelik ofislerine geçiş yaptıklarını belirtmeden edemiyorum. Eğer onlarla birlikte çalışmak gibi bir hayaliniz varsa, buradan Valve Software’nin iş başvurusu sayfasına ulaşabilirsiniz. Hatta aşağıdaki görüntüden çalışma şekillerine ve ortamlarına bir göz atabilirsiniz.
Kuruluşunun hemen ardından iki yıllık bir çalışma sonucu ortaya öyle bir oyun çıkarmayı başardılar ki, şu anda bu yazının açılış konusu olmayı garantilediler. Half-Life, o yıllarda piyasaya sürüldüğünde, tüm basın organları tarafından yılın oyunu seçilerek neredeyse tam puan almayı başarmıştı. oyunun inanılmaz sürükleyici ve etkileyici tek kişilik senaryosu bir yana, öyle bir çoklu oyuncu seçeneği vardı ki, Türkiye’nin tüm internet kafeleri bu oyunun ekmeğini yıllarca yedi.
Ardından gelen ek görev pakedi Opposing Force’da aynı başarıyla devam etti ve tek kişilik modundan çok, çoklu oyuncu moduna getirdiği yeniliklerle sağlam bir yer edindi kendine. Half-Life’ı bu kadar özel yapan şeylerden biri, o dönem patlama yaşayan çoklu oyunculu FPS oyunları arasında, oyunun modlanmaya sonsuz açık olmasıydı. Yani Half-Life’ı alıp kafanızdaki herhangi bir senaryo üzerine modlayabiliyordunuz.
İşte tam bu sırada, birileri öyle bir mod yarattı ki, aradan geçen uzun yıllarda bırakın eskimeyi, gittikçe çığ gibi büyüyerek gelişti. Aklına ilk olarak Counter-Strike gelenler yanılmadılar. Tabii ki Counter-Strike’tan bahsediyoruz. Benim Counter-Strike ile tanışmam Beta 4 zamanında Half-Life’a yeni haritalar ararken olsa da, birçok internet kafeye Beta 6.5 zamanlarında giriş yapmaya başlamıştı.
Aynı zamanda internet üzerinden Anet, SNN ve Turknet gibi sunucular açılmıştı ve insanlar çılgınlar gibi bu oyunu oynuyordu. Tabi bu modifikasyonun Valve ile bir ilgisi yoktu o zamanlar ama Valve’un sayesinde bir fenomen haline gelmişti. Valve, modlara ve mod yapımcılarına verdiği büyük değerle gönülleri fethetmişti.
Half-Life online hayatı boyunca sürekli güncellendi ve piyasaya sürülmesinin üzerinden bir yıl geçmişken yine bir fenomen, Team Fortress, yeni yama ile oyuncuyla buluştu. Valve yine yapmıştı yapacağını. Half-Life’tan yakamızı kurtarmaya çalışıp da bırakamazken ve günün on beş saati bu oyunu oynarken Team Fortress nereden çıkmıştı şimdi? Milyonları kendine bağlamayı başardı ki hala en iyi çoklu oyuncu FPS hangisi diye soracak olursanız, birçok oyuncunun cevabı aynı olacaktır, Team Fortress.
Valve’da John Carmack parmağı
Valve, bir oyununun yakaladığı başarının üzerine yatmayı seçen firmalardan değildi. Bir süre yaptıkları işlere ara vererek, dünya üzerinde en çok oynanan Half-Life modlarının isim haklarını satın almaya başladılar. Bu süreçte, Half-Life’a bir ek görev paketi, Half-Life: Blueshift’i piyasaya sürdüler ve onun ardından yine oyunun en çok oynanan modlarından biri olan Day of Defeat’i satın alarak yollarına devam ettiler. Ardından da yarattıkları “Source” isimli motorla, bundan sonraki belki de on yıllık dönemi kapsayacak bir devrim yaptılar.
Günümüzde hala Valve’ın oyunları Source motoru kullanarak yapılıyor dersem ne demek istediğimizi tam olarak anlatmış olurum sanırım. Source demişken şunu unutmamak gerek, Half-Life yapılırken kullanılan ve Source motorunun atası kabul edilen GoldSrc adlı oyun motoru, Quake’in yapımcısı John Carmack tarafından geliştirilmiş bir motordur ve John Carmack tarafından Valve firmasına oyun piyasasının gelişebilmesi adına ücretsiz olarak verilmiştir. John Carmack, 2004 yılında kendi blog’undan yaptığı açıklamayla, Half-Life 2’nin bile hala Quake motorundan izler taşıdığını söylemişti.
Yaklaşık altı yıl boyunca ilk oyuna modlar ve ekstra içerikler sağlayarak vaktini geçiren Valve için 2004 yılına gelinirken, Half-Life 2 en büyük proje olacaktı. Duyurulduktan sonra büyük beklenti içerisine girdiğimiz Half-Life 2, 2004 yılında piyasayı vurdu.
Çoklu oyuncusu asla ilk oyunun etkisini yaratamamış olsa da, tek kişilik senaryosu yine oldukça etkileyiciydi ve yine çok yüksek puanlar almayı başardı. Özellikle serinin ikinci oyununun piyasadaki tüm oyun platformlarına uygun şekilde piyasaya sürülmesi de satışlarındaki bu başarıyı tetikleyen en büyük unsurlardan biri oldu tabi. Şu an hala bu oyun için ek görev paketleri geliştirilmeye devam eden Valve oyuncuların merakla beklediği Half-Life: Episode Three’yi hazırlamakla meşgul.
Half-Life 2’nin piyasayı yıkıp geçmesi, Valve’un da aynı zamanda hem ticari hem de yapısal anlamda büyümesiyle eş zamanlı olarak ilerledi. Gittikçe büyüyen Valve artık kafasındaki projeleri daha rahat finanse edebilir durumda olduğundan, yeni projelere yönelmesi bu kez fazla uzun sürmedi. Önce 2007 yılında piyasaya sürdükleri Portal ve Team Fortress 2 geldi. Portal FPS türüne yeni bir soluk getiren oyundu bizler için. İlginç bulmacalarıyla zekanızı zorlayan ve oynadıkça hırslanmanıza yol açan bir sistemi barındırıyordu ve bu da o dönem için oldukça ilgi çekici olmuştu.
Team Fortress 2 ise, selefinden geride kalan bir oyun oldu. Eski oyunlarına oranla çok farklı görünen sanatsal ve bir o kadar da çizgi romanı andıran karikatürize grafikleriyle ilgi odağı olsa da eskisi kadar tutunmayı başaramadı. Bu iki oyunun da eskisi kadar rağbet görmemesinin asıl nedeni, oyuncuların online oyunlarda artık FPS oyunlara değil, MMORPG’lere ve bazı RTS’lere yönelmiş olmasıydı belki de.
Hali hazırda piyasada yedi senedir ortalığı sallayan Ultima Online ve ardından onun başarısını yakalayabilen tek oyun olarak görünen World of Warcraft (ki kimilerine göre Ultima Online’dan çok daha başarılı olmuştur ama bana göre değil), FPS türünde online oyunların önünü kesen en büyük etkenlerden biriydi.
“They’re waiting for you, Gordon… in the test chamber.”
Valve firması, sazı eline almıştı bir kere. Firmanın ilk oyununu piyasaya sürmesinin üzerinden tam on geçmişti ve bu on yılda Valve hiç boş durmamış, sürekli daha iyi, düzeltiyorum, çok daha iyi oyunlar yapmaya devam etmişti. 2008 yılına girdiğimizde Turtle Rock firmasıyla birleştiler ve yeni projeleri Left4Dead’i piyasaya sürdüler. Yine FPS tarihinde görülmemiş bir oyuna imza atıyorlardı. Daha önce Survival-Horror adı verilen korku ve hayatta kalma oyunlarını FPS türüyle birleştiren ve bunu da maksimum adrenalin salgılatarak yapabilen Valve, yine bir çoklu oyuncu fenomeni yaratmıştı.
Kendi adıma konuşmam gerekirse, geceler boyu saatlerce arkadaşlarla dört kişi oynadığımız bu oyun, gece yattığımda rüyalarımda üzerime koşan zombilerden kaçtığımı görmemle sonuçlanmıştı. Bunun sebebi etkileyici grafikler ya da aşırı korku unsuru değil, oyunun size yaşatmayı başardığı heyecandı. Valve yine çok başarılı bir serinin ilk adımını atmış oldu bu sayede. Oyunun yakaladığı bu başarı, bir yıl sonra oyunun ikincisinin de piyasaya sürülmesiyle devam etti. Valve’ın yaptığı oyun yine çok güzeldi ve yine çoklu oyuncu seçenekleri gittikçe büyüyen bir kitlenin, parmakları nasır tutana dek oyunu oynamasına yol açtı.
Left4Dead 2’nin ardından duyurdukları ve geçtiğimiz ay oyuncuyla buluşan Portal 2 yine ve alışık olduğumuz üzere tam puanlar alarak Valve’ın “asla kötü oyun yapmama” özelliğini korumasını sağladı. Son olarak da, bir Warcraft 3 modu olan DoTA’nın isim haklarını satın aldıklarını açıklamaları ve DoTA 2’nin yapımına çoktan başladıklarını söylemeleri, bu projede DoTA’nın yaratıcılarından Icefrog ile birlikte çalışmaları DoTA sevenlere ve oyundaki hileler, map hack’ler yüzünden HoN oynamak zorunda kalan kesime ilaç gibi gelecekti. 2011 yılında yani bu yıl piyasada olması beklenen DoTA 2, bakalım ilk oyunun elde ettiği başarının ne kadarını tekrarlayabilecek? Belki de daha iyi olacaktır, bilinmez tabii.
Steam nedir? Yenilir mi? Tadı güzel mi?
Valve’dan sayfalarca bahsetmişken, oyun dünyasını başka bir boyuta taşıyan Steam platformundan bahsetmemek olur mu hiç? Valve, Steam platformunu duyurduğunda yıllar 2002’yi gösteriyordu. İlk başlarda karışık tepkiler alan bu sistem, öncelikle Valve oyunlarının tek bir çatı altında toplanması ve oyunlara yapılacak yama ya da güncellemelerin bu sistem üzerinden otomatik olarak oyuncuyla buluşturulmasını hedefliyordu. Ardından yalnızca böylesine güzel bir sistemin bu kadarla kalmamasını isteyen Valve, o dönem hızla yaygınlaşmaya başlayacak olan furyaya el atmayı seçti. Dijital dağıtım! Dijital dağıtım ile ilgili geçtiğimiz günlerde yayımladığımız makalemize buradan göz atabilirsiniz.
Valve, diğer oyunlarını da bu platformda tutmaya başlayarak, oyunculara daha ucuza ve Steam varolduğu sürece arşivlerinde durabilecek şekilde oyunlarını sunmaya başladı. O dönem muhtemelen Valve firmasının çalışanları bile bu kadar başarılı bir sistem kurabileceğini tahmin etmiyordu ama oyuncular için oldukça kullanışlı ve avantajlı bir sistem olarak hafızalara kazındı. Steam talep görmeye devam ettikçe Valve tarafından anlaşmalar yapılmaya başlandı ve şu anda 2011 yılında Steam oldukça büyük bir oyun arşivine sahip bir dijital dağıtım platformu olup çıktı. Tek büyük eksisi yıllarca yalnızca PC’ler için hizmet vermesiydi ama Portal 2 ile birlikte PlayStation 3 kullanıcılarını sevindirecek bir haberleri vardı.
Portal 2 adlı oyunla birlikte artık Steam, PS3 kullanıcıları için de yavaş yavaş kullanılabilir hale gelecek hatta bu sayede, iki farklı platformda kayıtlı oyunlarınıza devam edebilecek, farklı platformdan arkadaşlarınızla oyun oynayabilecektiniz. Sistem devreye Portal 2’nin çıkışıyla birlikte girdi ve beklenenden daha kötü tepkiler alsa da geliştirilmeye oldukça açık olması, oyuncuları oldukça rahatlatan bir etken oldu.
Şu anda Valve’ın, Half-Life 2: Episode Three üzerinde çalıştığı biliniyor ve yine iyi bir oyunla karşımızda olacaklarından eminiz. Oyun tarihinde en önemli yerlerden birine sahip olan Valve’ı, dosya konumuz olarak ilk sıradan girmeyi tercih ettik. Birçok oyuncu için eminim ki anlamı çok büyük ve başardıkları işlere bakarsak, hiç bozulmamalarını umduğumuz birkaç firmadan biri olarak dimdik karşımızda duruyor Valve. Gabe Newell’a oyun dünyasına kattıkları için teşekkür ederek, ilk yazımı sonlandırmak istiyorum.