Modern korku unsurlarını, Japon kültürü ile mükemmel bir uyuma sokan Monolith, 2005 yılında F.E.A.R ile birçok oyun severin hayranlığını kazandı. Oldukça korku dolu anlara sahip olan yapım, üstüne üstlük şaşırtıcı derecede iyi olan yapay zekasıyla da insanı oldukça sıkıntıya sokuyordu. Tabii görsel kalitesi ile çevre etkileşimi de, oyunun bu kadar beğenilmesinde büyük bir etken olmuştu. Ancak ilk oyundan sonra FEAR hakkında sessizliğe bürünen Monolith, bir de yayıncı firma Sierra ile yollarını ayırınca, oyunun isim hakkı Sierra’da kaldı ve ikincisinin duyurulması biraz sıkıntılı bir sürece girdi. Ama her şeye rağmen yeni oyunu duyuran Monolith, işe ilk baştan başlama kararı aldı ve FEAR’ın devamı için isim yarışması başlattı. Bu yarışma sonunda Project Origin ismini seçen firma, yeni oyunu bu isimle duyurarak ikincisinin yapımına başladı.
Uzun bir süre bu isim altında haberleri çıkan oyunun, geçtiğimiz Eylül ayında ismi bir kez daha değişti. Activision’nın, Vivendi Games’i satın almasıyla, Vivendi’nin altında iş yapan Sierra’nın geleceği belirsizleşti. FEAR’ın isim haklarının yeni sahibi olan Activision’nın bu isimle geleceğe dair bir düşüncesi olmadığından, Monolith bu fırsatta istifade FEAR ismini satın aldı ve ikinci oyun tekrardan gerçek ismine ulaşmış oldu. Ancak Project Origin ismini de atmayan firma, yeni oyunun adını FEAR 2: Project Origin olarak değiştirdi. İşte bu korku unsurları had safhada olan ve merakla beklenen yapımın geçtiğimiz günlerde PlayStation 3 sahiplerine özel olarak PSN dergisi Qore için demosu yayınlandı. Büyük bir heyecanla açtığım demo, bazı yönlerden beklentilerimi karşılasa da, maalesef eksik yönleri de yok değil. Şimdi bunlara gelin beraber bakalım.
Geriye sayım
Hatırlarsanız ilk oyunun sonunda büyük bir patlama ile karşı kaşıya kalıyorduk, üstüne üstlük kurtulmak için bindiğimiz helikopteri de düşüren Alma, bizi tekrardan o felaketin içine sokuyordu. FEAR 2 ise, aynen bir dizi edasında kaldığımız yerden başlıyor. Gözlerimizi ilk açtığımızda yine Alma ile ilgili hayaller görüyoruz, ama kısa biz zaman içinde kendimize geliyor ve düşen helikopterin yanında ayağa kalkıyoruz. Demoyu oynamayı başladığımızda ilk dikkat çeken nokta, o büyük patlama sonucunda ortaya çıkan büyük yıkım. Sokaklar, binalar kısaca tüm şehir tam anlamıyla harabe haline gelmiş. Açıkçası ilk oyunla en büyük fark, mekan tasarımlarında ortaya çıkıyor. Ancak FEAR 2’de tabii ki kapalı mekanlar da yer alıyor ve bunların önceki oyundan da pek bir farkı yok. Ama bu post apokaliptik ortam bana göre FEAR’a daha iyi uyum göstermiş. En azından oyunun daha etkili bir atmosferi olmuş diye düşünüyorum. Tabii bu durum yapımın önemli özelliklerinden korku unsurunu da kesinlikle beslemiş. Çünkü demoda dahi, birçok sahnede açık söylemek gerekirse tırstım.Önümden geçen hayaletler, tavanda asılı duran cesetler ve tüm alanı kaplayan kan birçok korku oyununun veremeyeceği etkiyi yaratmayı başarabilmiş. Hatta bazı anlarda arkanızda bir ses duyarak dönüp bakabiliyor ve bir şeyin görünüp kaybolduğunu fark ediyorsunuz. Keza çoğu zaman Alma’nın hayaleti ile gördüğümüz halüsinasyonlar da korku unsurunu had safhaya ulaştırıyor. Monolith, FEAR ruhunu sonuna kadar korumuş ve yeni oyuna da yansıtmış.
Korku ve mekan tasarımlarını bir kenara bırakıp, bir oyunun bence en önemli unsuru olan oynanabilirliğe geçmek istiyorum. FEAR 2’nin bu konuda genel olarak pek bir sorunu yok. İlki gibi başarılı, çalışan ve dinamik oynanış yeni oyuna da yansıtılmış. Ayrıca değiştirilen silah tasarımları da, ilk oyundaki garip silahlara göre daha etkili bir hava bırakmış diyebilirim. Tabii ki olmazsa olmaz Slow Motion efekti de ikinci oyunda yerini almış. Görünen o ki, Monolith bu konuda da beğenilen şeyi değiştirmek olmaz düşüncesiyle yola çıkmış ve oynanabilirlikteki o heyecanı FEAR 2’ye de taşımış.
FEAR’ın en beğenilen kısımlarından biri olan çevre etkileşimi de ikinci oyunda da karşımıza çıkıyor. Ancak yapımda bu konuda çok fazla ileriye gidememiş. Bunu elimizde silahla ilerlediğimiz anlarda oldukça iyi bir şekilde görebiliyoruz. Aynen ilk oyunda olduğu gibi, fayanslar, camlar, etraftaki birkaç parça eşya dışında çok fazla zarar gören bir şey yok. Açıkçası 2005 yılında bunları gördüğümüzde, birçok kişiyi hayran kalmıştı, fakat aradan geçen bunca zamana rağmen, FEAR’ın böyle bir konuda hala aynı mesafede yer alması biraz can sıkıyor. Ama her şeye rağmen demonun sonlarında binme imkanı bulduğumuz, devasa bir robot, biraz olsun göz zevkimizi arttırmayı başarıyor. Çünkü o anlarda dört bir yandan gelen füzeler sayesinde ortaya çıkan duman ve toz bulutu ile parçalanan belli başlı birkaç duvar, ciddi derecede Hollywood filmi esintisini yaşatıyor. Tabii bu durum oyunun görsel kalitesini arttırmayı başaran güzel bir faktör olmuş. Ama her şeye rağmen bu konuda çok fazla kesin konuşmakta istemiyorum, sonuçta bu bir demo ve oyunun tam sürümünde göreceğimiz mekanlar ve sahneler çok daha fazla etkileyici olabilir.
Düşman birlikleri
Yapay zeka yeni oyunda da tam anlamıyla şov yapıyor. Sizi gördüğü anda birçok yapay zeka yoksunu düşman karakterler gibi üstünüze kurşun yağdırmaktan çok, hemen güvenli bir yer arayışına giren rakiplerimiz, eğer öyle bir yer bulamazsa, bir arabanın kapısını açıp ya da bir masayı çevirip kendine siper yapabiliyor. Bunun dışında size müthiş derecede etkili karşılıklar verebilen düşmanlar, gerçekten çok etkileyici davranışlarda da bulunabiliyorlar. Mesela gördüğünüz bir düşmana yaptığınız ilk saldırıda, eğer ölmezse, yarasını tutarak kendisini güvenli bir yere doğru götürmeye çalışıyor ve bunu bazen sürünerek bazen de tek ayağının üstünde gerçekleştiriyor. Şahsen FEAR, yapay zeka konusunda ilk oyunda olduğundan çok daha başarılı bir şekilde karşımıza çıkacak gibi görünüyor.Bu kadar konuştuktan sonra biraz da görsel kaliteden bahsedelim. 2005 yılında karşımıza çıkan FEAR, birçok özelliğinin yanı sıra, sahip olduğu grafikleriyle de insanları kendine hayran bırakmıştı. Oldukça etkileyici görünen mekanlar ve modellemeler hakikaten o zamanın şartlarına göre çok iyiydi. Fakat aynı çevre etkileşiminde olduğu gibi, ne yazık ki bu konuda da Monolith pek bir ilerleme kaydedememiş. Tabii ki ufak tefek gelişmeler söz konusu, mesela kaplama kaliteleri, silah ve karakter modellemeleri, aydınlatma ve gölgeler göze oldukça hoş geliyor. Ama 720p destekli bir LCD TV’de oynayıp görsel kaliteyi sonuna kadar görmeme rağmen, ilk oyunla aralarında öyle aman aman diyebileceğimiz belirgin bir fark maalesef yok. Çünkü son zamanlarda görmüş olduğumuz Killzone 2, Crysis, bir nebze FarCry 2 gibi görsel kalitesi yüksek oyunları görünce ve aradan geçen bu kadar zamandan sonra, böylesine beğenilen bir devam yapımı için beklentiler biraz olsun artıyor. Açıkçası bu oyundan görsel açıdan büyük beklentileri olan arkadaşlarımız varsa, bu beklentilerini biraz küçültmelerinde fayda var, çünkü oyunu karşılarında gördüklerinde biraz hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Son olarak da sesler hakkında bilgi vermek istiyorum. FEAR 2 bu konuda ne çok başarılı ne de çok kötü. Bana normal bir oyunda görebileceğimiz ortalama bir ses kalitesi var gibi geldi. Bilhassa kapalı mekanlar ses konusunda vasatı aşamasa da, ne varsa dışarıda var diyerekten, robot kullandığımız sahnede sesler kalite konusunda birkaç basamak atlıyor. Çünkü o yoğun çatışma ortamı oldukça başarılı bir şekilde oyuncuya sunulmuş ve eğer güzel bir ses sisteminiz de varsa, en azından dış mekanlardaki bu büyük çatışma sahneleri sizi bir Hollywood filminin içindeymiş gibi hissettirebilir.
Sonuç
FEAR 2: Project Origin, bence yılın ağır toplarından biri olacakmış gibi geliyor. Demoda bunu oldukça yoğun bir şekilde hissettirdi diyebilirim. O yüzden bence kesinlikle alınmayı hak eden bir oyun, ki eğer aynı anda dolu dolu aksiyon ve korku anlarını yaşamak istiyorsanız kesinlikle kaçırmayın diyorum. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim, Project Origin’den yaklaşık 2 hafta sonra çıkacak olan Killzone 2, tabii ki FEAR 2’den daha çok alınmayı hak eden bir oyun. Eğer paranız kısıtlıysa PS3 sahipleri bence tercihlerini Killzone 2’den yana kullansınlar derim. Son olarak eklemek gerekirse FEAR 2: Project Origin’in tüm platformlar için çıkacak olan demosu bu hafta içinde, tam sürümü 13 Şubat tarihinde piyasalarda olacak.