Oyun İncelemeleri

Frostpunk

Bir sabah kalktığınızda aslında beklenen bir felaket senaryosunun beklediğinizden çok daha önce kapınızı çalacağını düşünün. İşte Frostpunk tam da buna benzer bir senaryo ile karşımıza çıkıyor ve bizi beklemediğimiz bir anda vurmayı başarıyor. Kıyamet sonrası bir senaryoya sahip olan yapımda, buzul çağı ile çok erken yüzleşmek zorunda kalan insanoğlunun hikayesine tanıklık ediyoruz. Fakat bu hikaye alıştığımız kahramanlık hikayelerinden ya da şehir kurma simülasyonlarından çok daha farklı. Çünkü gerektiğinde elinizi taşın altına koyuyor ya da insanların ne kadar tamahkar, acımasız ve tutarsız olduklarını çok net bir şekilde görüyorsunuz.

Frpstpunk İnceleme

Frostpunk daha önce adını This War of Mine ile duyuran 11bit Studios tarafından yapılan bir oyun. This War of Mine, savaşın ardında bıraktıklarını ve insanların hayatta kalmak için nasıl yoldan çıkabileceğini bize gösteriyordu. Hatta oyundaki bazı kararların suratımıza bir tokat gibi çarptığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Frostpunk yine aynı taraftan olayı ele alıyor ve kıyamet sonrası senaryosuna yine farklı bir pencereden bakmayı başarıyor. 

Oyuna buzul çağı ile karşılaşan insanların krater büyüklüğündeki yarıklara sığınması ile başlıyoruz. Yani This War of Mine‘de ufak bir grubun hayatta kalma çabasına şahit olurken, Frostpunk‘ta ise toplumca hayatta kalmaya çalışıyoruz da diyebiliriz. Tabi işin birazdan da bahsedeceğim psikolojik tarafı bu oyuna da eklenmiş durumda. Oyuna başladığınız anda dikkatinizi çeken en önemli etken ise yerleşim yerinin merkezindeki büyük jeneratör oluyor. Buzul çağı olduğu için hava -20, -40 hatta -100’leri bile geçebiliyor ve bu soğuk havanın oyuna etkisi oldukça büyük. Doğal olarak ısınmanızın en büyük etkeni, en azından oyunun başında bu jeneratör oluyor. Zaten oyunda yapmanız gereken ilk görev de bu jenaratörü çalıştırmak.

Çoğu strateji ve şehir kurma oyununda olduğu gibi tabi ki bazı kaynaklara da ihtiyacınız var. Yerleştiğiniz kraterde odun, çelik ve kömür gibi kaynaklar ile karşılaşıyorsunuz. Örneğin jeneratörü çalıştırmak ve devamlılığını sağlamak için sürekli olarak kömür toplamanız gerekiyor. Ya da insanlara başını sokacakları barakalar yapmak için odun, ilerde kilidini açacağınız diğer binalar için ise çelik toplamanız gerekmekte. Tabi açlık durumunu da unutmayalım. En azından şehrinizi geliştirene ve farklı binalara yönelene kadar avcı loncaları kurmanız gerekiyor. 

Tabi belli bir süre sonra kraterdeki hazır kaynakların tükenmeye başladığını görüyorsunuz. Bu noktada da oyundaki teknolojik gelişimler ön plana çıkıyor. Oyun alanına fabrika kurarak bu teknolojik atılımları sağlıyorsunuz. IsınmaAraştırma ve Endüstri –  KaynaklarYemek, Sağlık ve Barınak olarak 4 farklı kategoriye ayrılan teknoloji ağacı hem şehrinizi geliştirme hem de hayatta kalmanız için oldukça önemli. Çünkü şehriniz büyümeye başladıkça hem kaynak sıkıntısı hem de ısınma sıkıntısı çekmeye başlıyorsunuz. İşte bu noktada teknolojik geliştirmeler yardımınıza koşuyor.

Örneğin oyunun başlarında buhar merkezi adı verilen gelişimi yapıyor ve şehirdeki ısı dağılımını farklı noktalara taşımaya çalışıyorsunuz. Ya da yiyecek sıkıntısı çektiğinizde sera açıyor, hazır kaynakları tükettiğinizde ise metal ve kömür madenciliğine başlıyorsunuz. Bu gelişimleri sağlayıp, düzgün adımları attığınızda ise ortaya devasa bir buhar şehri çıkıyor adeta. Zaten oyunun genel olarak Steampunk bir havası olduğunu da söylemem gerek.

Tabi tüm bu kaynakları doğru yönetmek ve toplamak için insan gücüne ihtiyacınız var. Oyuna koloninizde bulunan belli sayıda insan ile başlıyorsunuz. Bu insanları hem kaynak toplamada hem de yapmış olduğunuz binalarda çalıştırmanız gerekmekte. Yani bir avcı loncası kurduğunuzda gelen etleri çiğ çiğ yeme gibi bir durum söz konusu değil. Aynı zamanda bir yemekhane açmalı ve burada da iş gücü oluşturmalısınız. Ya da donmuş ağaçları toplamak için bir ağaç fabrikası kurduysanız, bu fabrikaya belli sayıda insan yerleştirmeniz gerekiyor. Örneğin fabrika maksimum 10 kişi alıyorsa ve siz buraya 5 kişi yerleştirdiyseniz doğal olarak  o gün toplayacağınız kaynak sayısı da yarı yarıya düşüyor. şehirdeki insanlar ise işçi, mühendis ve çocuk olarak 3 kısma ayrılmış durumda. bazı işleri sadece mühendisler yapabildiği gibi çocukları çalıştırıp çalıştırmamak da size bırakılmış. 

Şehir büyümeye başladıkça insan gücünün yetersiz olmaya başladığını farkediyorsunuz. İşte burada yardımımıza Scout denen birlikler koşuyor. Yaptığınız Beacon adı verilen binalar sayesinde etrafa Scout isimli keşif birlikleri gönderebiliyorsunuz. Bu keşif birlikleri haritada belli olan noktalara doğu keşfe çıkıyor. Sizin yaptığınız yönlendirmeler ile keşfe çıktıkları bu noktalarda hem zor durumda olan insanları koloninize katıyor hem de farklı materyal ve kaynaklar bularak derin bir nefes alıyorsunuz. Tabi bu keşif birliklerinin belli noktalara gidiş süresi de bulunuyor. Mesafe ne kadar uzak ise oraya ulaşma şansınız da o kadar uzun sürüyor. Ayrıca bazı durumlarda yapacağınız seçimler hem keşif birliğinizin hem de bulduğunuz insanların hayatını etkilemekte. 

Frostpunk‘ın belki de en önemli noktalarından birisi insanların psikolojisi ve bunun oyuna olan yansıması. Yani kaynağım bitti, biraz jeneratörü kapatayım, et bulamadık millet aç yatsın gibi bir durum söz konusu değil. Aldığınız her karar, attığınız her adımın önemli ve oyunu etkileyen bir sonucu bulunuyor. Yani evleri ısıtamadığınızda millet isyan etmeye başlıyor ya da aç kaldıklarında ayaklanmaya başlıyorlar. Tabi burada oyundaki kanun düzeni de ortaya çıkıyor. Zaten curcunanın koptuğu, olayların yavaş yavaş sizin elinizden çıkmaya başladığı ya da hiç olmak istemediğiniz gibi bir lider olmaya başladığınız noktaya da bu şekilde ulaşıyorsunuz. 

Tıpkı teknoloji ağacı gibi birbiri ile bağlantılı olan bir kanun ağacı da bulunuyor. Bu kanunları belli bir süre geçtikten sonra imzalayabiliyorsunuz. Yani bir kanun imzaladınız, sıradaki kanun için bir süre beklemeniz gerekmekte. Bu kanunlar oyunu ve şehrinizi de direk olarak etkiliyor çünkü kontrol etmeniz gereken bir taşkınlık ve umut barı bulunmakta. örneğin biraz önce de bahsettiğim çocuk işçileri ele alalım. İş gücünüz düşüp çocukları çalıştırma ile ilgili bir kanun imzaladığınızda buna karşı çıkanlar oluyor ve şehrin umudu düşüyor. Aynı şekilde çocukları çalıştırmamayı seçerseniz hem onlar için bir sığınak yapmanız gerekiyor hem de yine halkın bir kısmı “Ne yapacaklar, karların düşüşünü mü izleyecekler? Hafif işlerde çalışabilirlerdi” diye isyan etmeye başlıyor. veya şehirde ilk ölüm ile karşılaştığınızda bir çukur açıp onları oraya atabiliyor ya da mezarlık inşa edebiliyorsunuz. Çukur attığınızda ölülerden hastalık yayılıyor, mezarlık kurduğunuzda ise seremoni felan derken farklı sorunlar ile baş etmeye çalışıyorsunuz. Yani aldığınız kararların etkileri de direk olarak oyuna yansıtılmış.

Oyunun kırılma anlarından birisi de din ve diktatör rejim. Sıcaklık düşmeye başladıkça halk içten içe isyana doğru sürüklenmeye başlıyor. Özellikle belli bir süre sonra hem kaynak yönetiminde zorlanıyor hem de soğuk hava karşısında ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. işte tam bu noktada patlak veren durum karşısında insanları bir arada tutmak için yeni bir seçim yapmanız gerekiyor. İnsanlara umut vermek için dine yönelebilir ya da diktatör rejime doğru kayabilirsiniz. Bu iki seçenekten birini seçmeniz gerekiyor ve bu seçim aslında nasıl bir lider olmanız gerektiğini de göstermiş oluyor. Tabi her iki seçimde de farklı binalar ve kanun düzenleri bulunmakta. Buradaki dengeyi sağlamak çok zor, yani oyun bir süre sonra sizi aslında kötü seçimler yapmış bir lider konumuna sokuyor. Mükemmel şekilde, adil ilerlemek ise neredeyse imkansız. Belli bir süre sonra halkı bastırmak için can almaktan çekinmeyen bir diktatör ya da Game of Thrones serisindeki High Sparrow tarzı bir lidere dönüşüyorsunuz.

Frostpunk‘ta hikaye bazlı görevlerin yanı sıra sizi tamamen serbest bırakan ve devasa bir şehir kurmanızı sağlayan serbest bir oyun moduna da yer verilmiş. Oyunun en büyük sıkıntısı ise psikoloji üzerine gittiği için sürekli benzer seçimler üzerinde kalması. Yani 6-7 saatlik bir oynanış sonrasında hangi seçimin neler doğuracağını kavramış oluyorsunuz ve oyunun tekrar oynanabilirliği düşmüş oluyor. Bu noktada kanun kitabındaki seçimler de biraz yetersiz kalıyor diyebiliriz. Zaten belli bir süre sonra oyun başlar başlamaz kanunları zamanı gelince patır kütür imzalamaya başlıyorsunuz. Yani o kanuna sizi zorlayan olayın patlak vermesine gerek kalmıyor çünkü zaten hangi kanunun neye mâl olacağını ezberlemiş oluyorsunuz. Görsel ve müzik anlamında etkileyici duran oyunun bir diğer eksiği ise bu psikolojik durumu size tam olarak yansıtamaması. Yani bir süre sonra şehirdeki olaylardan, insanların tribinden o kadar sıkılıyorsunuz ki aldığınız kararlar kötü bile olsa bunun bir vicdanı muhakemesi olmuyor.

Sonuç olarak Frostpunk, türü seven oyuncuların kaçırmaması gereken bir yapım olmuş. Bazı eksiklerine rağmen oynanış oldukça keyifli ve şehir kurup, sorunlarla boğuşurken zamanın nasıl geçtiğini farketmiyorsunuz bile. Oyunda yapılacak bazı dengelemeler ve şayet yeni güncelleme gelirse oyunun çok daha iyi bir hale geleceğini düşünüyorum. Bu haliyle bile gayet keyifli bir oynanış süresi vaat ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu