1997 yılında Rockstar Games tarafından yaratılan ve su katılmamış bir suç simülasyonu olan Grand Theft Auto, oyun dünyasında pek çok olguyu alt üst ettiği gibi benim de hayatım da pek çok şeyi değiştirmişti. O dönemlerde PC’nin strateji ve FPS oyunları için kullanıldığını düşünen ben, vaktimin çoğunu bu tip oyunlarla geçirir, aksiyon oyunlarını pek tercih etmezdim. Sanki dünyanın düzenini ben sağlayacakmışım gibi doğruluktan yana olan karakterleri yönetir, şehrin iyilik meleği olmaya çalışırdım. Oyunların birbirini tekrar etmeye ve sıkıcılaşmaya başladığı günlerden birinde, en yakın arkadaşımdan garip bir telefon aldım: “Abi bir oyun çıkmış mutlaka görmen lazım…”
Herşeyi tersine çevien ek paket
İkinci oyunun vakti gelmişti
Oyun dünyasında ikinci devrim
2001 senesinde PlayStation 2 versiyonu ile dünyaya merhaba diyen GTA III, sayısız ilki de beraberinde getiriyordu. Oyunun ilk olarak konsolda çıkması bir kenara dursun, inanılmaz derecede gelişmiş olan teknik alt yapısı ve şehrin içinde özgürce dolaşma gibi sayısız imkânı sunması ile yeniden bir devrim yaratmıştı. Benim gibi parasını bilgisayarına yatırmayı düşünen bir insana bile PlayStation 2 aldıran GTA III, basit bir övgüden çok daha fazlasını hak ediyordu.
GTA III’ün oynama süresini epeyce uzatan ek görevler bir bakıma uzun yıllar elden bırakılmamasına imkan tanıdı. Ardı ardına görev yapmaktan bıkar sokata sadece turlamak isterseniz, gidip bir taksi çalabilir, para kazanmak için taksicilik yapabilirdiniz. Canınız kamu yararına bir şey yapmak isterse (ki bu kamu yararı derecesi tartışılır.) bu sefer itfaiyecilik, ambulans şoförlüğü ya da polisçilik de yapabiliyordunuz.
1997 yılında Grand Theft Auto piyasaya çıktığında ne denli büyük sükse yaptıysa ve piyasayı nasıl allak bullak ettiyse, GTA III’te getirdiği yeniliklerde aynı etkiyi yapmıştı. PlayStation 2’den yaklaşık 6 ay sonra PC versiyonu ile oyuncularla buluşan GTA III, teknik olarak pek fazla yenilik sunmasa da, bilgisayar üzerinde olması mantığı ile çoklu oyuncu moduna ve çeşitli görsel ek modlara imkan tanıyan bir hale gelmişti. Günümüzde halen geliştirilmekte olan GTA III modları sayesinde, sokaktaki araçları ülkemizin değişmez otomobillerinden olan Kartal, Serçe gibi modellerle değiştirebiliyoruz.
Ek paket olmayan ek paket
Önce PlayStation 2’de boy gösterip yaklaşık bir seneye varan gecikmelerin ardından, PC versiyonunun piyasaya sürülmesi mantığı, artık GTA serileri içinde değişmez bir kural olmuştu. GTA III ve Vice City önce PlayStation 2 platformunda çıkıp sonrada PC’ye çıkınca, ister istemez pek çok gelişimi de beraberinde geliyordu. Tıpkı GTA III’te olduğu gibi Vice City’de de PC altyapısını kullanarak, grafiksel gelişimler ve çeşitli eklemeler olmuştu.
Sessizlik bozuldu
Rockstar Games ne zaman bir sessizlik içine gömülse ardından büyük ve bomba bir haber ile geri dönen bir firma. Tıpkı geçtiğimiz 2 senede olduğu gibi yeni bir oyunun yapımı içinde olduklarını düşündüğümüz programcılar, PlayStation 2 kullanıcılarını sevince boğacak olan haberi verip, GTA: San Andreas’ı duyurdular.
Geçtiğimiz sene E3 fuarında ilk kez görücüye çıkan oyun, o kadar çok yenilik vadediyordu ki; sadece PlayStation 2 kullanıcılarının değil diğer tüm oyun meraklılarının da ağzının suyunu akıtıyordu. Karakterimiz artık belli bir kişiliği olacaktı ve oyun haritası muazzam derecede büyük bir hale gelecekti. Yeni eklenen silahlar, araçlar ve görevler ile oyun bambaşka bir boyuta geçecekti. Tüm bu iddialar söylenti boyutunu aşmayacak gibi gözükürken olan oldu ve GTA San Andreas ilk olarak PlayStation 2 platformunda piyasaya sürüldü.
Vadedilen, beklenen ve istenen ne varsa San Andreas’da artık vardı. Devasa boyuttaki ana harita, pek çok eklenen yeni silah ve araçlar karşımızda duruyordu. Herşeyden güzeli ise artık karakterimizin bir kişiliği ve saygınlığı vardı. Çete elemanları arasında üst seviyeye ulaşmak için belli aşamalardan geçmemiz gerekiyordu. Karakterimizin fiziksel görünüşünün değişmesi, kız arkadaş edinme ve daha sayamadığım pek çok ayrıntı oyunun içinde yer bulunca, PlayStation 2’ye sahip olamayan oyuncular için keder dolu günler başlamış oldu.
PlayStation’ımı bundan 1.5 sene evvel satmış olduğuma lanet okuyan biri olarak, San Andreas’ı çılgınlar gibi beklemeye başladım. Arkadaşlarım tarafından aldığı övgüler oyunun ne denli iyi olduğunun kanıtıydı ama ben halen oyuna el bile sürememiş olduğumdan, bana göre değeri kat be kat artıyordu. Haziran ayında PC için çıkacak söylentileri gönlüme su serpmişti fakat günler geçmek bilmiyordu. İşte tarihler 7 Haziran’ı gösterdiğinde artık San Andreas’ın PC versiyonu resmen piyasaya sürülmeye başlanmıştı. Artık hiç kimse beni tutamaz, bekle San Andreas sokakları geliyorum…
İşte başlıyoruz
İçinde üç şehir barındıran San Andreas adalarındaki maceramız, dönem olarak 90’lı yılları içeriyor. San Andreas haritası toplamda üç şehirden oluşan devasa bir ada. Dolaşabileceğiniz mekan büyüklüğünü kafanızda canlandırmanız için minik bir formul mevcut, GTA: Vice City’nin toplam büyüklüğünü gözünüzde canlandırın ve bunu dört ile çarpın. İşte size San Andreas evreninin boyutu. Bu denli büyük olan haritaya daha kolay ulaşılabilirlik sağlanması için pek çok semte bölünmüş durumda. Her semtin kendine has tarzı, yapısı ve görünüşü var. Oyuna başladığımız Los Santos şehri haritanın güneyinde bulunuyor ve genelde küçük çeteler tarafından yönetiliyor. San Fierro ismi verilen diğer şehir ise daha gelişmiş binalara sahip bir bölge. Buradaki çeteler daha fazla imkanlara sahipler ve daha fazla söz sahibiler. Son şehir olan Las Venturas ise gerek çöl arazisi üzerine kurulu olmasının getirdiği özellik ile gerekse içerdiği kumarhaneler ile Las Vegas’ı andırıyor. Elbette buradaki yönetim büyük kitlelere hitap eden mafyalar tarafından sağlanıyor.
Kendini annesine karşı suçlu hisseden Carl, çocukluğunu geçirdiği şehre geri döndüğünde ise yıllar evvel bıraktığı şehir artık eskisi gibi değildir. Erkek kardeşi yeni çetenin ele başlarından olmuştur ve başları kendilerinden daha büyük olan çeteler ile derttedir. Zaten CJ şehrine geri döndüğü anda polisler tarafınan kısa süreli alıkonulup, paraları alındıktan sonra sokak ortasına atılması ile şehrin ne denli suç batağına dönüştüğünü anlıyoruz. Güvenebilecek bir polisin dahi olmadığı şehirde, ayakta kalma çabası veren CJ ile sonu gelmeyecek bir maceraya ilk adımımızı böylece atmış oluyoruz.
Klişeleri bir kenara bırakın
Kabul etmek gerekir ki oyuna başlarken karşılaştığımız bu manzara ve senaryo biraz klişe. Fakat konu GTA olunca ana hikaye biraz kenara atılıyor. Çünkü oyunun asıl güzelliği içerisindeki, detaylarında ve görevlerinde gizli. İnanın şu anda piyasada, detay konusunda San Andreas’ın eline su dökebilecek bir oyun yok.
San Andreas’a ilk girişimizi yapar yapmaz gözümüze elbette grafikler takılıyor. Teknik olarak halen 4 sene evvelki grafik motoru kullanılıyor olsa da epeyce gelişim yapılmış durumda. Özellikle PC versiyonunda yüksek çözünürlük sayesinde detaylar epey artıyor. Daha sonra dikkatimizi çeken ise, genel yapı itibariyle zencilerin çoğunluğu oluşturduğu bir tablo sunan şehir yapısı oluyor. Zencilerle dolu bir alanda kendilerine özgü argolu konuşmaları ve küfürleri de ister istemez peşi sıra geliyor. İlk bir iki görevde konuşmaların ne kadar başarılı yapıldığına şahit oluyoruz. Şehrimizi biraz dolaşırsak daha varoş bir kesimin hakim olduğunu ve genelde unutulmuş bir kent görünümü dikkatlerden kaçmıyor.
Hatırlarsanız Vice City’e başladığımız anda karşımızda duran küçük motosiklet ile oyuna eklenen ilk gelişmeyi görmüştük. San Andreas’da aynı şekilde oyuna başladığımız noktada bir bisiklet görüyoruz. Kullanmaya başladığımız anda motosikletten pek farkı olmadığını ama daha yavaş olduğunu fark ediyoruz. Daha evvelki GTA oyunlarından farklı olarak epeyce ilerlemiş olan gece-gündüz ayrımı görsel olarak da gözler önüne seriliyor. Artık oyunumuzda gece gündüz değişimleri bir anda değil yavaş yavaş gelişiyor. Dolayısıyla gördüğümüz gölgeler de her an yer değiştiriyor.
San Andreas’da yenilik bitecek gibi değil
Carl doğup büyüdüğü şehrine geri döndüğünde nasıl herşey çok farklı olduysa, GTA serisini oynamış olanlar için San Andreas, aynı miktarda yenilik sunuyor. Yeni oyunumuz diğer tüm GTA oyunlarının birleşimi kadar büyük bir haritaya, pek çok ayrıntı ile süslenmiş ve geliştirlimiş görselliğe sahip. Saymaya başladık mı bitecek gibi olmayan listenin en önemlilerinin başında karakterimizin kişiliği geliyor. Serinin diğer oyunlarından farklı olarak San Andreas’da karakterimizin kendine has kişiliği, görünüşü ve karizması var. Yaptığımız görevlerle çetelere karşı saygınlık kazandığımız gibi aynı zamanda bazı ek görevler yaparak görünüşümüzü de değiştirebiliyoruz.
Oyuna ilk başladığımız anda görevleri peşi sıra yapmak istersek, en temel bilgileri de almış bulunuyoruz. Mesela oyunda çok önemli olan saygı derecesini nasıl arttıracağımız ve temel ihtiyaçlar grafiklerini nasıl kontrol edeceğimiz gösteriliyor. Oyunun her hangi bir anında araç dışında olmamız şartı ile tab tuşuna basarsak, tıpkı Sims oyununda olduğu gibi ihtiyaçlar grafiği ekrana geliyor. Burada saygı, dayanıklılık, kas gücü, şişmanlık ve seksapellik gibi dereceler var.
Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol
Tüm GTA oyunlarında olduğu gibi San Andreas’da belli bir senaryo izlemeye itiyor bizleri. Arka arkaya dizilen görevleri peşi sıra yapmalı, çeteler arası saygınlığımızı kazanmalı, bir yandan da mal varlığımızı arttırmalıyız. Tüm bunları yapmak için bize sonsuz özgürlük sunuluyor. GTA’nın genel mantığı gereği herhangi bir zaman sınırlaması olmadığı için bu görevleri ister hemen yapabilirsiniz isterseniz zamanınızın çoğunu boş işlerle geçirir vakit öldürürsünüz. İşte GTA’nın en güzel yanı olan bu boş vakit geçirmeyi veya gizli ve ek görev yapmayı, San Andreas versiyonu ile birkaç adım öteye götürmüş yapımcılar. Artık kendi başımıza vakit geçirip bir yandan da eğlenebileceğimiz senenekler epey arttırılmış durumda. Bunların en başında karakterimizin görünüşünü değiştirmek geliyor. Eğer dış görünüşüne önem veren bir karakterseniz (ki çetelerin yönetimine geçtiğinizde bir nevi zorunluluk oluyor bu) düzenli olarak berbere gitmeli saçınızı ve stilinizi belirlemelisiniz. Uçuk stilleri benimsemek isterseniz, dövmelerle dolu bir vücuda sahip olmanız bile mümkün.
İnsanın güzel bir saç stiline sahip olması kolay bir iş olsa da vücudunu dövme ile doldurmak istediğinde tual olarak kullanacağı vücudunun da biraz göze hoş görünmesi gerekir elbette. Şişman bir insanın sokakta üstsüz dolaşması halinde dövmelerine bakmadan evvel gözünüze göbeği çarpacağından, sağlıklı ve güzel bir vücuda sahip olmak önem arz eder hale geliyor. Vücudunuzu geliştirmenin yolu ise elbette spor salonlarından geçiyor. Düzenli olarak spor yapar, yakın mesafe yolları yürüyerek aşmayı tercih ederseniz, ister istemez atletik bir yapıya sahip oluyorsunuz. İşte o zaman üstsüz vaziyette dolaşmanız saygınlığınızı bir kat daha arttırıyor.
Ey ahali! Artık ben de yüzebiliyorum
İsterseniz birde bu bahsettiklerimin aksini düşünelim. Sözgelimi berberin yolunu unutan, dış görünüşüne özen göstermeyen ve spor yapmaktan hiç haz etmeyen birisiniz. Bu sefer dış görünüşünüzün kötüleşmesi ile doğru orantılı olarak insanlara olan saygınlığınız azalacaktır. Dış görünüşün kötüleşmesinden bahsederken San Andreas ile seriye eklenmiş olan ve The Sims oyunundan hatırlayacağımız karakterimizin temel ihtiyaçları meselesi de tam burada devreye giriyor. Oyundaki karakterimiz olan CJ, aksiyon ve macera dolu yaşantısında kaybettiği enerjiyi yeniden depolamak adına ister istemez acıkıyor. Fakat açlığınızı kolay yoldan gidermek ister ve fast food yiyeceklere yönelirseniz, bu sefer halk arasında “Bira göbeği” diye tabir edeceğimiz bir uzuva sahip olacaksınız. “Bana ne kardeşim. Bende şişman biri olayım.” derseniz sorun yok, ama karakterinizin bu yeni hali ile artık eskisi kadar hızlı koşamayacağını da bir kenara yazın. Hızlı hareket gerektiren görevlerde koşamayan, karnı burnunda bir çete liderini kimse istemeyeceği gibi, diğer üyeler tarafından da saygınlık derecenizi azaltacaktır.
İstatistiksel devrim
San Andreas’da tıpkı RPG oyunlarında bulunan yeni bir mantık bizleri bekliyor. Oyunda bildiğiniz gibi kullanabileceğimiz pek çok araç ve silah var. Fakat bunları daha verimli kullanmanın artık belli bir şartı var; o konuda uzmanlaşmak. Elinizde pek çok farklı silahın olduğun düşünün, bunlardan en çok tercih ettiğiniz türe göre gitgide daha verimli kullanmaya başlıyorsunuz. Bu verim kavramı da tıpkı diğer unsurlarda olduğu gibi minik grafiklerle belirtiliyor ve oyun içinde size bildiriliyor. Eğer belli bir silahı saplantı derecesinde kullanırsak, sonunda o silahın gerçek uzmanı oluyoruz. Aynı durum araçlar içinde geçerli. Örneğin bisiklet kullanmaya çok düşkünseniz, bisiklet kullanma beceriniz artıyor hatta belli bir süre sonra bisiklet manevralarının uzmanı olabiliyorsunuz.
GTA oyunlarının vazgeçilmezleri arasında hiç şüphe yok ki istatistiklerin yeri büyüktür. Oyunu kaç saattir oynuyorsunuz, kaç defa polis tarafından yakalandınız, kaç kere hastaneye gittiniz, kaç görev yaptığınız gibi sorulara cevap veren istatistikler bölümünün yeni hali son derece kapsamlı bir hal almış. Az evvel bahsettiğim hangi silaha ne kadar hakimsiniz gibi konularda bu istatistik bölümünde yer alıyor. Yine istatistik bölümüne yeni eklenmiş olan özelliklerden biri de hangi işe ne kadar para harcadığımız gibi bilgiler de yer alıyor. Böylece, dövme yaptırmaya ne kadar para harcadınız veya saçınızı kestirmek için berberi ne kadar ziyaret ettiğiniz gibi gereksiz gibi gözüken ama ayrıntı derecesini arttıran bilgilere ulaşabiliyorsunuz.
PC’de oynamanın avantajları
GTA: San Andreas’ı bundan aylar evvel PlayStation 2’de herkes çılgınlarcasına oynamıştı. Hatta konsola sahip olamayanlar internet kafelerde en azından oyunun havasını solumak için ekran başına geçmişlerdi. Herkesi ortak kararı grafiksel olarak çok başarılı olmasına rağmen PlayStation 2’nin sınırına geldiği konusunda birleşiyordu. Gerçektende ekranda görülen karakter ve araç sayısı sınırlı halde idi. Üstelik uzak mesafeler hafızanın yettiği miktarda ekrana getiriliyordu. Hiç şüphe yok ki grafik konusunda oyunun PC versiyonu pek çok açıdan daha ileriye gitmiş durumda.
Karakter animasyonları ve dokuları tamamıyla aynı olmasına karşın PC’nin el verdiği görsel efektler sayesinde herşey çok daha farklı bir hale gelmiş. Özellikle hava kararması sırasında durur çevredeki değişimi izlemeye kalkarsak, tıpkı gerçek hayattaki gibi gittikçe uzayan gölgeler ardından yavaş yavaş kararan bir gökyüzüne şahit oluyoruz. Hemen ardından ise çevredeki binaların ışıkları yanmaya başladığında çok başlarılı olan ışık efektleri ile görsellik bir anda katbe kat artıyor. Bir diğer ayrıntı ise gölgeler konusunda. Artık oyun içindeki gölgeler ait olduğu cisim ile birebir ölçüde ve şekilde. Hatta birbirin üstüne binen gölgeler de gerçek hayatta olduğu gibi tepki veriyor. Sözgelimi bir elektrik direğinin altından geçerseniz gölge de karakterinizin üstünden tıpkı gerçek hayattaki gibi geçiveriyor.
MX sahiplerinin içi rahat olsun
San Andreas’ı iki farklı sistemde test imkanı bulduk. Birinci sistemimiz Pentium 4 2.4 GHz işlemciye 1 GB RAM’e ve Radeon 9800 PRO ekran kartına sahipti ve tüm grafik ayarlarını maksimuma getirip anti-alising’i de açarak rahat bir şekilde oynayabildik. Son dönemde çıkan, “MX kartlarda oyun çalışmayacak.” söylentilerinin aslını öğrenebilmek için aynı sistemin ekran kartını MX 440 model ile değiştirdik ve oyun düşük konfigürasyonda da olsa çalıştı. 800×600 çözünürlükte hiç takılmadan oynayabildik MX 440 ekran kartı ile. Elbette pek çok grafiksel efektlerden mahrum kaldık, ama oyunun çalışıyor olması bu karta sahip oyuncular için önemli bir bilgi idi.
Tekrar 9800 PRO ekran kartı ile oynamaya döndüğümüzde ise grafikler tek kelime ile baştan yaratıldı. Eklenen ışık efektleri, yüksek çözünürlük imkanı ve tırtıkların yok olması ile görsellik bir anda yükseliverdi. Kısacası MX kartlara sahip oyuncular San Andreas’ı rahat bir şekilde çalıştırabilecekler, ancak epeyce grafik efektinden de mahrum kalmak zorundalar. Yansıma efektleri, ayna efekti ve gölge efetlerinin çoğu MX kartları sahiplerine gözükmeyecekler.
Sistem elverdiği ölçüde…
Eğer sisteminiz el verirse ve çözünürlüğü yüksekte tutabilirseniz, grafiksel detayların büyük artışına şahit olacaksınız. Hatta anti-aliasing’i açarsanız grafikler başlı başına değişiyor. Tırtıklar yok olunca, sanki az evvel oynadığınız oyun başka bir yapımmış denilecek ölçüde farklılıklar göze çarpıyor.
Yüksek