2005’in en beğenilen MMORPG’lerinden olan Guild Wars, 2003 yılında o zamanki ekran görüntüleri ile duyurulduğunda böylesi bir patlama yaratacağı tahmin bile edilemezdi. Yapım süreci boyunca iyice şekillenerek son haliyle bundan bir sene kadar önce piyasaya çıktığında ise bu kez World of Warcraft adındaki akranıyla nasıl “mücadele” edeceği tartışılır olmuştu. Ama Guild Wars yapacağını yaptı, bütün asaletiyle ortaya çıktı ve birçoklarına göre türünün tartışılmaz lideri olarak günümüze gelmeyi başardı. Oyunun Factions çıkmadan evvel 2 milyona yaklaşan oyuncusu bulunuyordu; Factions’un bu sayıyı ikiye katlayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Hemen belirtmekte yarar var; Factions bir ek paket niteliğinde değil. Yani önceki oyun olan Guild Wars ile yapısal olarak bir bağı bulunmuyor; bu da demek oluyor ki Factions’u oynamak için ilk Guild Wars’a (Prophecies) sahip olmanıza gerek yok. Her ikisine sahip olmanız durumunda Tyria’daki kahramanınızı Cantha topraklarına götürme ve mevcut karakter slotu sayısına iki tane daha ekleme yapma şansını elde ediyorsunuz; genel oyun içeriği bu iki ayrıntı dışında çok da değişiklik göstermiyor. Factions’da yeni bir PVE kahramanı yarattığınızda oyunun senaryosu boyunca sürekli karşınıza çıkacak olan Master Togo ile Shing Jea Manastırı’nda tanışıyorsunuz. Size Cantha’nın eski hükümdarlarından Emperor Angsiyan’ın sağ kolu Shiro Tagachi’nin ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen yeniden Cantha topraklarına geldiğini ve kötülüğü tekrar yaymak istediğini söylüyor ve bu kısa girişten sonra Factions başlamış oluyor. Master Togo aynı zamanda Tyria’daki eski öğrencilerinden Mhenlo’ya da bir mektup göndererek Tyria’daki kahramanları da Cantha’daki bu kötülüğün yayılmasını engellemek üzere davet ediyor. Böylelikle senaryonun başlangıcı oyunculara iki farklı şekilde sunulmuş oluyor. Oyuncular eğer Guild Wars’a sahiplerse oyun içerisinde bir quest yaparak gemiyle Cantha’ya gidiyorlar; Factions ile senaryoya başlayan oyuncular ise Prophecies’deki gibi bir pre-searring dönemi ile oyunun ilerleyen kısımlarına ısınmalılar. Oyun içerisindeki bu kısım Shing Jea adasında gerçekleşiyor ve Prophecies’den farklı olarak oyuncular istedikleri zaman buraya tekrar gelebiliyorlar. Ve evet, kabul etmek gerekir ki Shing Jea adası pre-searring’den biraz daha zorca.
… çoook zaman geçmiş, kötülük geri dönmüştü …
Cantha’ya adım atan kullanıcılar ilk olarak etraftaki yapılardaki farklılığı fark edeceklerdir. Yapımcı ArenaNet, Factions’un yapımı boyunca en çok üzerinde durduğu konulardan biri olarak oyundaki Uzakdoğu mimarisi ve ambiyansından söz ediyordu. Bunu müziklerle ve karakter modellemeleriyle ayrıca fark etmek mümkün. Kubbeli binalar ve çekik gözlü npc’ler oyuna farklı bir hava vermiş diyebiliriz. Shing Jea adasından oyuna başlayan kullanıcılar kendilerini pre-searring tarzında yeşilliği bol bir alanda buluyorlar; Tyria’dan gelenlerse gökyüzünü delercesine yükselen ahşap yapılar arasındaki sıkış tıkış dar sokaklara kurulu Kaineng City ile karşılaşıyorlar. Prophecies’deki şehirler ve bölgeler arasındaki farklar genel olarak mevsimsel olarak yansıtılmıştı; Factions ise oyuncuların seçimi doğrultusunda onlara karanlığı ve gün ışığını sunuyor. Senaryo ilerleyişinin büyük bir kısmı Kaineng City civarında, bütün oyuncular birbirinden tamamen “kopmamışken” gerçekleşiyor. Bu şekilde bahsetmemdeki neden oyunda bir süre sonra kendi ana klan grubumuzu seçmek zorunda kalacak olmamız. Oyun içerisinde Kurzick ve Luxon adı altında belirtilen Cantha üzerinde yaşayan iki farklı millet var ve her ikisi de birbirleriyle sürekli savaş halinde. Mission yoğunluğunun tarafsız bölgeye odaklanmasının altında yatan asıl neden ise bu. Kurzick ve Luxon topraklarının arasındaki sınır, bu iki milletin topraklarını ifade ediyor ve sınırın tamamen kopmasını engelleyen noktalarda da bu iki rakibi karşı karşıya getiren PVP tarzında özel mission’lar bulunuyor. Oyun haritası üzerinde bu sınırın sürekli hareket halinde olduğunu görmek, Factions’un daha da yaşayan bir dünyada geçtiğini vurgular nitelikte.Kurzick ve Luxon olarak oyunda yer alan iki millet temelde birbirinden birçok farkla ayrılıyor, yalnız bu farklar genel olarak görsel öğeler olarak oyuna aktarılmış. Senaryo ilerleyişi doğrultusunda oyuncular mutlaka bir taraf seçmek zorundalar. Seçim ise tamamen yapılan quest’ler ve bunların sonucunda elde edilen Faction puanlarının seçtiğiniz tarafa aktarılması ile söz konusu. Bu aynı zamanda üyesi olduğunuz guild’in ya da alliance’ın ait olduğu tarafı da doğrudan etkiliyor. Seçtiğiniz Faction’a ait quest’leri tamamladıkça belli bir miktar Faction puanı alıyorsunuz. Bu puanları isterseniz üyesi olduğunuz guild’in hanesine yazdırarak Faction’ınızın sözde sempatisini kazanabilir, isterseniz de yaptığınız hizmete karşılık yine npc’lerden değerli madenler elde edebilirsiniz. Her iki tarafın kendine ait farklı birer madeni bulunuyor ve bunların karşılığında seçtiğiniz tarafa ait üst düzey armor’lardan elde edebiliyorsunuz. Kurzick ve Luxon tarafından elde edilen bu armor’ların sıradan olanlardan farkı sadece görünüşleri; bunun dışında etki ettiği özellikler bir diğeriyle farklılık göstermiyor. Oyun dünyası bağlamında iki klanı incelediğimizdeyse Kurzick’in karanlığa mahkûm olduğunu, Luxon’ın ise donmuş Jade Denizi üzerinde en azından gün ışığını görebilecek bir biçimde yaşadığını görüyoruz.
Factions ile beraber önceden sahip olduğumuz altı farklı sınıfa Ritualist ve Assassin olmak üzere iki tane daha ekleniyor. Birbiri ile kıyaslandığında yakın dövüş sayesinde ve uzaktan büyüler kullanarak rakipleriyle mücadele eden bu iki sınıf tipi, önceki karakterlerin yanında kendine has bir yer ediniyor diyebiliriz. Oyuncular her ne kadar oyunun derin PVP kısmında bu iki yeni sınıfa şimdilik özel bir yer açamamış olsalar da, sahip oldukları skill’ler baz alındığında çok faydalı özelliklere sahip olduğu görülüyor. Assassin önceki karakter sınıflarından Warrior’a biraz daha yakın; iki elinde birer hançer taşıyan bu sınıf, daha çok kombolar yaparak rakiplerini alt etmeye çalışıyor. Yaptığı kombolar arka arkaya kullanacağı uygun skill’leri gerçekleştirmesi şeklinde oyun dünyasına yansıyor. Bu şekilde maksimum üç vuruşu sırasıyla yapabiliyor ve bunun sonucunda da rakip çeşitli kondisyonlar kazanarak gücünde azalma yaşıyor. Çok hareketli ve bunun yanında oldukça da süratli. Vuruşları sert ve düşmanını çok daha çabuk biçimde alaşağı edebiliyor. Yalnız böylesi avantajlarının yanında HP gücünün az olması gibi bir negatif yöne de sahip. Sahip olduğu savaşçı tabanlı yapıyı desteklemek için saldırı amaçlı bir ikincil sınıf elde etmektense, tıpkı Prophecies’de Warrior’un yan sınıf olarak Monk’u tercih etmesi gibi, Monk yan sınıfı Factions’da Assassin’ler tarafından daha çok tercih ediliyor.
Ritualist ise çok kaba bir tabirle genel Guild Wars sınıfları arasında oynaması nispeten daha zor bir karakter olarak dikkat çekiyor. Sahip olduğu yeteneklere bakıldığında hasar verme ve yandaşlarının HP’sini artırma konusunda uygun olduğunu görebiliriz. Fakat bunlara rağmen kendisine ne tam bir hasar verici, ne de tam bir healer denebilir. Yaradılışı bakımından spirit’ler yaratarak oyun dünyasında faydalı bir hale gelebiliyor. Hatta saldırı amaçlı kullandığı pek çok skill, etrafında bir spirit olup olmamasına göre efektif bir şekilde değerlendirilebiliyor. Çok faydalı olabilecek spirit’ler oluşturabiliyor; fakat bunların tamamı da savaş alanını iyi okumayı gerektiriyor. Enerji olarak uygun item’ler ve skill’ler ile beraber bu konuda sıkıntı çekmesi fazla söz konusu değil. Yalnız spirit’lerin aktivasyon süresi 3 – 5 saniye kadar sürdüğünden interrupt tehlikesi çok yüksek. Bu tehlike dikkate alındığında bu ihtimali en aza indiren Mesmer yan sınıfı iyi iş çıkarabilir, ayrıca bu sayede rakipten enerji çalan skill’ler sayesinde enerjinizi de iyi kontrol edebilirsiniz. Interrupt tehlikesi göz ardı edildiğinde ise Necromancer ile beraber hem spirit, hem de saldırı amaçlı yaratıklar oluşturarak üst düzey bir yaratıcı sıfatına da bürünülebilir.… oyun dünyası …
Oyun dünyası içerisinde etrafınızdaki npc’ler ile sıklıkla etkileşime gireceksiniz. Üzerinde yeşil bir ünlem işareti olanlardan quest’ler elde ediyor ve quest’in içeriğine göre işi tamamladığınızda tecrübe puanı, altın ya da çeşitli silahlar kazanıyorsunuz. Merchant’lar ise oyun içerisinde öldürdüğünüz yaratıklardan düşen parçaları satabileceğiniz ve buralardan alacağınız çeşitli gereçleri yine item’larla etkileşime sokabileceğiniz eşyaları satan yerler. Özellikle salvage tool ve identification tool’lar oyun içerisindeki item’ları kullanılabilir hale getiren ve özelliklerini bilmenizi sağlayan yegâne gereçler. Yaratıklardan düşen salvage item’ları salvage tool’lar ile etkileşime sokarak hammadde veya nadir bulunan materyaller elde edebiliyorsunuz. Bu materyaller npc’lerden silah ya da zırh alırken işinize yarıyor. Dye trader’lardan mürekkepler satın alarak kıyafetinizi ve silahınızı boyayabilir, merchant’lardan alacağınız dye remover’lar ile beraber istediğiniz rengi elde edebilirsiniz. Etraftaki çeşitli savaşçı npc’ler ise o sırada yapmak istediğiniz mission ya da quest’e katılacak insan bulamadığınızda yardımcı oluyorlar. Oyun dünyasındaki dağılıma bir süre sonra ayak uydurduğunuzda yapacağınız işlerin çeşidi ve hızı da o derece artacaktır. Harita üzerinde ise beyaz noktalarla görevlerin, sarı noktalarla da şehirlerin temsil edildiğini fark edeceksiniz.
Prophecies’den farklı olarak Factions’da mission içi bonus bulunmuyor. Görevi hızlı bitirmenize göre aldığınız tecrübe puanı ve altın miktarı değişiklik gösteriyor. Kazandığınız tecrübe puanları ile bir süre sonra seviye atlıyorsunuz ve böylelikle karakterinizin sahip olduğu özelliklere eklemelerde bulunabiliyorsunuz. Bunlar, skill’lerinize etki ediyor ve daha güçlü, daha efektif kullanabiliyorsunuz. Yalnız Prophecies’den farklı olarak quest’lerden elde ettiğiniz puanlar Factions’da çok fazla; daha doğrusu seviye atlamak için gerekli puanları ikinci oyunda çok daha hızlı kazanıyorsunuz. Bunun artıları olduğu kadar eksileri de var. Örneğin quest’lerden sürekli 2000 – 3000 tecrübe puanı kazanarak çok kısa bir zaman aralığında en üst seviyede bir kahramana sahip olabilir ve böylelikle oyunun büyük bir çoğunluğunu bu şekilde oynayabilirsiniz. Fakat yine aynı nedenden dolayı oyunun senaryo akışından çok çabuk bir şekilde kopabilirsiniz. Özellikle Prophecies’deki yavaş seviye atlama özelliğine alışık olanlar, birkaç quest yaparak seviye atlamaktan rahatsız olabilirler. Yalnız burada hemen bir şeyi daha belirtelim; quest’lerin ve mission’ların zorluğu da ona göre Factions ile daha yukarı çekilmiş, bu şekilde denge sağlanmaya çalışılmış.
Guild Wars’ı diğer akranlarından ayıran en önemli özelliği elbette ki PVE’den ziyade PVP’ye dayalı oyun kurgusu. Skill çeşitliliği ve oyuncuya bu uğurda sunulan imkânlar ise Factions’da Prophecies’den çok daha fazla. Bulunduğunuz Faction’a ait quest’ler bir süre sonra tükendiğinde elinizde çok küçük bir miktarda Faction puanı birikmiş oluyor ve bunlar, en azından oyundaki bazı title’ları tamamlamak veya üst düzey armor alabilmek için hiç de yeterli değil. Prophecies’de PVE dünyası içerisine yerleştirilen PVP bölümler sadece oyuncuları birbiriyle çarpıştırmayı içeriyordu; fakat Factions’un bu işi senaryonun bir parçası haline getirebildiğini görüyoruz. Az önce bahsettiğim, harita üzerindeki sınırın tamamen bozulmasını engelleyen mission’larda Kurzick ve Luxon oyuncuları karşı karşıya geliyorlar; bu olay ya bir kale savunması ya da madenleri ele geçirme şeklinde gerçekleşiyor. Sınırın etkilendiği Alliance Battle’larda ise Kurzick ve Luxon tarafından birer alliance karşılaşarak rakibini saf dışı etmeye çalışıyor. Savaş altyapısı önceki Alliance Battle’larda taraf Faction’ların elde ettiği sonuçlara göre değerlendiriliyor. Eğer tarafsız alanda herhangi bir Faction yeterince savaş kazanırsa, sonraki savaşa katılan Alliance’lar kendilerini topraklarını savunurken ya da rakip toprakları ele geçirmeye çalışırken buluyorlar. Savunan taraf için iki aşamalı bir alan oluşturulmuş; bahsettiğim bu iki alanın ilkinde savaşlar kaybedildiği takdirde kaybeden taraf için sınır tehlikeye girmiş oluyor. İkinci bölge de kaybedilirse bu kez savaşı kazanan Alliance, rakip Faction’un en yakın outpost’unu ele geçirmiş oluyor; böylelikle de sınır değişmiş oluyor ve rakip outpost’u ele geçiren alliance orayı sahiplenmiş oluyor. Daha sonradan yapılan Alliance Battle’larda ise kazanan taraf sınırını olabildiğince genişletmeye, kaybeden ise eski topraklarını geri kazanmaya çalışıyor.… savaşalım savaştıralım …
Alliance Battle’lar ile yapılan savaşlar sonucunda sınır sadece gözle görülür biçimde değişmekle kalmıyor; aynı zamanda bölgeyi ele geçiren Alliance’ın lider guild’ine ait amblem de kazanılan outpost’un üzerinde beliriyor. Buraları elde etmenin rakip guild’ler açısından psikolojik bir baskı yarattığı gerçek; eğer oyun içerisinde hatırı sayılır bir guild’e üyeyseniz rakipleriniz size gerçekten gıpta, kin ve kıskançlık içerisinde bakabiliyorlar. Yalnız, rakip Faction’un topraklarını ele geçirmenin dışında Faction içi bazı çekişmeler de yaşanmıyor değil. Bunun doruk noktaya ulaştığı yerde Kurzick ve Luxon’a ait başkentlerin ele geçirilmesi büyük bir paya sahip. Sırasıyla House zu Heltzer ve Cavalon, Kurzick ve Luxon’un başkentleri durumunda bulunuyor ve rakip Faction’un buraya kadar girmesi normal şartlarda söz konusu değil. İş böyle olunca da aynı Faction’dan olduğunuz diğer rakipleriniz gözünüzde büyümeye başlıyor. Bu iki başkente sahip olmak aynı zamanda Elit Mission’lara katılmak açısından çok büyük bir değere sahip. Prophecies’deki Sorrow’s Furnace’ın (SF) yerine Factions’da “The Deep” ve “Urgoz’s Warren” adındaki bu iki Elit Mission bulunuyor ve buralara ilk kez girmek için yanınızda mutlaka bu kentleri elinde bulunduran bir üyeye ihtiyacınız var. Elit Mission’ların normal olanlardan farkı elbette ki çok zor ve ganimet elde etmek açısından da çok faydalı oluşu. Oyun içerisindeki neredeyse çoğu oyuncu yüklü para veya “green item” elde etmek için sürekli kendilerini bu bölgelere götürecek birer “taxi” arıyorlar. Elit mission’larda PVE mantığında 12 kişilik grup kuruluyor ve karşınıza yüklü miktarda gelen zorlu düşmanlarla mücadele ediyorsunuz. Bu görevlerin ayrıca bir farkı da oldukça uzun zaman sürüyor olması.
Klasik manada görev çeşitliliği Prophecies’den çok daha fazla ve PVP anlamında kendinizi fazla boşta kalmış hissetmiyorsunuz. Prophecies’de bulunan Hall of Heroes, Team ve Random Arena yerinde duruyor. Buralarda yapmaya çalıştığınız şey rakip oyuncuları yenmek (?!*&%). Team ve Random arena sırasında kazandığınız maçlar ve öldürdüğünüz rakiplerinize karşı bir Faction puanı kazanıyorsunuz; fakat burada kazandığınız puanın ismi Balthazar olarak adlandırılıyor ve Kurzick ya da Luxon puanınıza herhangi bir eklemede bulunulmuyor. Burada elde ettiğiniz puanlarla PVP karakteriniz için çeşitli skilller ve upgrade’ler unlock edebiliyorsunuz. Dikkat etmeniz gereken şey, burada açtırdığınız özelliklerin PVE karakterinize yansımıyor oluşu. Hall of Heroes’un sunduğu PVP yapısı ise komple Guild Wars adına ve belki de MMORPG adına yapılmış bütün oyunların ulaşabileceği en üst nokta hüviyetinde. Sahip olduğunuz skillleri, silah özelliklerini ve içinde olduğunuz zırhı ne kadar iyi kullandığınızı burada tam manasıyla anlayabiliyorsunuz. 8’lik kurulan party ile beraber sırasıyla öncelikle npc’lerden kurulu bir grubu yenmeniz, daha sonra da karşınıza çıkan rakip grubu alt etmeniz gerekiyor. Kazanmanıza bağlı olarak fame puanı elde ediyorsunuz ve bunlar tamamıyla oyunun PVP kısmında ne kadar tecrübeli ve iyi olduğunuzun göstergesi oluyor. Hall of Heroes’un şansla maç kazanılması neredeyse imkânsız yapısı, üst üste elde edeceğiniz fame ve nihayet rank sonucunda bütün oyuncular tarafından görülebiliyor.
Oyuna adını veren Guild savaşları ise iki guild’in bir arena üzerinde karşılaşmasını içeriyor. Yine 8’lik kurulan party’ler sonucunda o sırada savaş yapmak üzere olan size uygun guild’lerden birini seçerek rakipleri öldürüp kalelerini ele geçirmeyi amaçlayan bir savaş yapıyorsunuz. Sonuçtaysa rakibinizin gücüne ve kazanıp kaybetmenize göre belli bir puan kazanıyorsunuz; bu da sizin genel sıralamadaki yerinizi tayin ediyor. Şu an itibariyle oyun dünyasında 10bin’i aşkın guild bulunduğu dikkat edilirse üst sıralarda yer almak gerçekten güç. Özellikle Factions ile beraber Uzakdoğu’nun da sempatisini kazanan oyun yapısı, oralardaki insanların online oyunlara olan merakı ve becerisi ile üst sıralarda yer almayı daha da zorlu kılıyor. Türk guild’ler arasında Dark Saga’nın liderliğinde kurulan Türk Alliance’ı, aynı zamanda oyundaki Türk birliğini de sağlamış durumda. Kısa bir dönem ladder’da ilk 100 arasına da girmeyi başaran Dark Saga, aynı zamanda Guild Wars’un resmi internet sitesinde 2006 yılının ilk “Hafta’nın Guild’i” seçilmişti.… ge-çe-mez-sin …
Oyuncuların zaman boyunca oluşturdukları belli düzenler var; skilller ve party içerisindeki karakterlere göre oluşturulan bu düzene build deniyor. Party içerisindeki oyuncuların sınıfları ve sahip olacakları skill’leri içeren build kısmı oyunun bir bakıma başlamadan kazanılması anlamında. Guild Wars yüksek LVL sayınıza göre klâsınızı belirleyen bir oyun olmaktan öte sahip olduğunuz skill’leri ne derece etkili kullandığınızı ön plana çıkarıyor. O yüzden Prophecies’deki maksimum seviye miktarı olan 20, Factions’da da korunmuş. Savaş alanında durmanız gereken yerden kullanacağınız skill’lerin zamanlaması ve yenilenme hızına kadar en ufak ayrıntısına dikkat etmenizi gerektiren PVP yapısı oyunun can damarı. Bu yüzden, eğer Guild Wars’u ilerleyen bir senaryo yapısı altında sürekli yaratık kesmek şeklinde arzuluyorsanız, bu sizin için uygun bir tercih olmayabilir.
Factions ile birlikte Guild Wars dünyasına eklenen 400 kadar yeni skill bulunuyor. Assassin ve Ritualist için sıfırdan oluşturulan çok sayıdaki skill’ler göz ardı edildiğinde önceki meslek sınıfları için de yaklaşık 45’er skill daha ortaya çıkmış oluyor. Factions’ı sıfırdan ele alıp baktığımızda bütün skill’lerin mükemmel olduğundan söz edebiliriz. Bazı istisnalar hariç neredeyse bütün yeni skill’ler oyuna yeni bir özellikte tesir ediyor. Genel olarak Guild Wars dünyasında iki farklı skill çeşidi yer alıyor. Bunların biri normal skill’ler, diğeri ise Elit Skill’ler. Normal skill’lerin pek çoğu siz bir özelliğinizi aktif hale getirmek isterken diğerlerini kısar ya da süreklilik sağlamayan bir yapıda bulunuyorken; Elit Skill’ler size üst düzey avantaj sağlayacak şekilde dizayn edilmişler. Örneğin Assassin için kullanışlı olan Aura of Displacement sizi düşmanın olduğu yere ışınlıyor; eğer kullanımına son verirseniz skill’i aktif ettiğiniz konuma geri dönmüş oluyorsunuz. Sağlığınızın azaldığı durumlarda veya bölgesel bir büyü ile karşılaştığınızda çok faydalı olan bir yetenek; vur-kaç saldırısı açısından da işe yarar. Ritualist içinse Ritual Lord adlı büyüyü kullanarak normalde 45 – 60 saniyelik recharge süresi olan spirit büyülerini 15 – 20 saniyede yenileyebiliyorsunuz. Bazı spirit’lerin çabuk öldüğü dikkate alınacak olursa çabukluk açısından faydalı.
Oyuna grafiksel açıdan baktığımızda Prophecies’in üzerine fazlaca bir eklemede bulunulmadığını görüyoruz. İlk oyunun grafiklerinin bir MMORPG oyunu standardına göre yüksek olduğuna dikkat edecek olursak, bunda da fazlaca bir şey sunulmamış olması yadırganası değil. Oyun dünyası içerisinde uzaklığa bağlı olan puslanma güzel görünüyor. Kurzick dünyasındaki iç karartıcı karanlık ve Jade Denizi’nin donmuş parlaklığı çok güzel oyuna aktarılmış. Fakat ilk oyundan kalan bir eskilik bazı yerlerde hissediliyor. Büyüleri oluştururken karakterler arasında yaşanan cümbüş, kuşbakışı bakıldığında karakterler ve oyun dünyası arasındaki orantı gerçekten de iyi tutturulmuş. Düşmanların görünümleri ve belli karakteristik yapılarıyla güç unsuru da çok iyi sağlanmış. Genel olarak Guild Wars Factions grafiksel açıdan beklentileri karşılar nitelikte. Sesler de hiç fena sayılmaz. Özellikle müzikler gerçekten de oyunun sunması gereken Uzakdoğu atmosferini tam olarak oyuncuya yaşatmayı başarıyor diyebiliriz. Karakter seslendirmeleri oyunun sadece senaryo bölümünde duyulduğundan çok sık karşımıza gelmiyor; ama onların da başarılı olduğundan söz edebiliriz. Detaylarda bir eksi olarak konuşmalar sırasında karakterlerin dudaklarının oynamaması dikkat çekebilir; görsel ve işitsel açıdan Factions buna rağmen çok iyi.
… lay lay lom …
Guild Wars Factions bir sene önceki ilk oyununun ardından yine başarılı bir şekilde seriye devam ediyor. Yeni PVP özellikleri, mission tipleri, skill’ler ve iki yeni sınıf oyuna büyük bir eklemede bulunmuş. Genel olarak PVE’den ziyade PVP’ye odaklanan oyun yapısı bu bakımdan uzun vadede bir oyun zevki yaşamak isteyenlere harika bir içerik sunuyor. Aylık bir ücret gerektirmeyişi de oyuna başlamak isteyen kullanıcılar için önem arz edebilir, bunu da sözlerimizin sonuna doğru belirtelim. Seriye iki oyunla daha devam edeceğini açıklayan NC Soft ise Guild Wars Nightfall isminin haklarını şimdiden satın almış durumda. Yılsonuna kadar piyasada olması planlanan ve Kasım 2005’ten bu yana yapım aşamasında olan üçüncü Guild Wars oyunu ile beraber bizi yeni bir coğrafya karşılayacak; yapımcılar Factions’da kullandıkları Uzakdoğu temasının yerine üçüncü oyunda Ortadoğu ve Afrika’ya şans tanıyacaklar. Sonuç olarak GW, MMORPG’lar arasındaki üst sıralarda bulunan yerini yeni oyunlarla daha da pekiştirecek. Oyunun WOW’la kıyaslanıyor olmasına aldırmayın; Guild Wars PVP odaklı oyun yapısıyla türün bu bağlamdaki tartışmasız lideri.