Blog

Half-Life’ı beklemeyi neden bıraktım?

Asla çıkmayacak olan Half-Life 3 veya Half Life 2: Episode Three için hazırladığım bu sitem dolu yazıda ana seriye ve serinin yan oyunlarına dair çeşitli spoiler içerikleri ile karşılaşabilirsiniz. Buna göre okumanızı tavsiye ediyorum.

10 yıl. Eli Vance’i kaybettiğimiz, ağzımızı açık bırakan o sahnenin üzerinden tamı tamına 10 yıl geçti. Aslında nasıl da yakın gibi geliyor kulağa değil mi? Sanki daha geçen ay çıkmış da, bitireli çok bir şey olmamış gibi. Ama oldu. Half-Life 2: Episode Two bitti ve biz oyuncular da 10 senedir bu yarım kalmış hikayenin sonlanmasını bekliyoruz. Umutsuzca. Öyle fena, öyle beklenmedik bir yerde bitti ki. Sanki içimizden bir şey koptu da, 10 yıldır geri gelmesini bekliyor gibiyiz.

Oyuncular geçen bu 10 sene içerisinde o kadar fazla teori üretti ve o kadar fazla beklenti yarattı ki, Half-Life’ın yeni oyunu direkt olarak beklentileri karşılayamayacak olan bir yapım haline geldi. Valve bu saatten sonra ne çıkarırsa çıkarsın, oyuncuları memnun edemeyecek. Çünkü Eli Vance’e ne oldu, Gordon Freeman’ın akıbeti nedir, G-Man kimdir ve Alyx Vance ne durumda gibi soruların cevabı oyunun hayranları tarafından o kadar çok kez tasarlandı ve kurgulandı ki, artık Valve ne yaparsa yapsın sürpriz yapabilme yetisini direkt olarak kaybetti.

Yaratılan hayran yapımı hikayelerde bu soruların hepsi zaten defalarca, olabilecek tüm potansiyel kurgularla cevaplandı. Herkes bu hikayenin sonunun nereye gideceğine dair bir fikre sahip. Herkes. Bu saatten sonra yeni bir oyun çıkarırsa beklentileri karşılayamayacağını Valve çok iyi biliyor. Ama bana kalırsa yeni bir Half-Life çıkarmıyor olmalarının tek sebebi bu değil.

Valve şu anda gerçekten çok para kazanan bir şirket. Bu konuda hepimiz hemfikirizdir diye düşünüyorum. Firma zaten iki büyük oyunu Team Fortress 2 ve Dota 2’nin canlı topluluğu ve sürekli, tıkır-tıkır işlemekte olan marketi sayesinde paraya para demiyor. Ama bunlar, Steam’in kazandığı milyarların yanında hiçbir şey! Valve’in şu anda yeni bir oyun yapıp satışlarına dikkat etmeye, kaliteyi tutturmaya, ne bileyim, güzel bir ürün sunmaya ihtiyacı var mı ki? Duygusal yönden bakmayın. “Tamamen Duygusal” yönden bakın. Hani vardı ya bir reklam filmi, hatırlarsınız. Parasal yönden bakın yani. Oyundan para kazanmaya ihtiyacı var mı bu insanların? Bence yok.

Yapımcılar oyunlara sizin düşündüğünüz gibi bakmıyor. Duygusallıkla bir işleri yok o adamların. Para kazandıracak mı? Peki bu parayı daha kolay bir şekilde kazanabiliyor muyuz? O zaman bu ürünü yapmaya gerek var mı? Bu soruların cevabını veriyor bu adamlar. Ubisoft’un oyun satış platformu da Steam gibi olsa, onlar da başka oyun yapmazdı. EA de yapmazdı. Ama öyle bir platformları yok ve para kazanmak için oyun yapmaya devam etmeleri gerekiyor. İşte tam da bu yüzden Half-Life artık mümkün görünmüyor. Yarın öbür gün çıksa bile, beklentilerimizin altında kalacağı ve aslında tam da beklediğimiz hikayeleri sunup, bizi hiç şaşırtmayacağı için bu oyun beni artık heyecanlandıramıyor.

Yalanım yok, iki gündür Half-Life 2 oynuyorum akşamları. Onu bitirince de Episode One’ı, sonra da Episode Two’yu oynayacağım. Sebebi de öyle özlediğimden değil. Bu oyunları en son çıktıkları zaman oynamıştım. Üstlerinden kaç sene geçti. Tekrar oynayıp “ya bu oyunları neden bu kadar sevmiştik biz?” sorusunun cevabını bulmak için oynuyorum. Gerçekten de anlayabiliyorum ama. Çünkü çıktıkları zaman, Half-Life 2 serisi gibi bir başka seri daha yoktu. O distopik tema, puslu ve loş atmosfer, afilli bir direniş hissi, Source motorunun inanılmaz görselleri ve etkileyici, merak uyandırıcı karakterler. G-Man’in kim olduğuna dair teorilerimi ortaokulda sosisli sandviç yerken arkadaşımla konuşuyordum. Başka işimiz yoktu çünkü. Tek işimiz Half-Life ve teorileriydi. Tarih, matematik, edebiyat falan hak getire. Öyle bir etkisi vardı işte Half-Life’ın.

Lisede aranızın çok iyi olduğu bir arkadaşınızı düşünün. Her yere beraber gidiyor, her aktiviteyi beraber gerçekleştiriyor, her yemeği beraber yiyor, içkiyi beraber içiyorsunuz. Aranızdan su sızmıyor. Ama bir şey oluyor ve arkadaşınızla aranız gittikçe açılıyor, açılıyor ve açılıyor. 10 sene sonra bir bakmışsınız ki bu arkadaşınız ile tekrar karşılaştığınız vakit yüzüne bile bakmaz, onu tanıyamaz olmuşsunuz. Arkadaşınız 10 seneki arkadaşınız değil, dünya da 10 sene öncesi gibi değil. İşte Half-Life 2: Episode Three’yi veya Half-Life 3’ü de bu arkadaşınızın yerine koymanız gerekiyor. Artık Episode Two üzerinden 10 sene geçti ve hiçbir şey eskisi gibi değil.

Yani kısacası, ben Half-Life: Episode Three veya Half-Life 3, veya Half-Life başka bir şey, artık siz ne diyorsanız, bu oyunun çıkacağını düşünmüyorum. Ha, yarın öbür gün çıkarsa da beklentilerimizin altında un-ufak bir hale geleceği için bir skandala sebep olacağını düşünüyorum. Ancak elbette Gordon Freeman’ın talihsiz hikayesinin nasıl bir yere çıkacağını resmi elden ben de görmek isterdim. Fakat bana kalırsa, maalesef böyle bir şey olmayacak.

Peki siz ne diyorsunuz? Yeni Half-Life için hala heyecanlı mısınız? Sizce bu oyun gerçekten çıkarsa beklentinizi karşılar mı? Yorumlarınızı bekliyorum. Ben düşüncemi dile getirdim, sıra sizde.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu