Kontrolsüz güç, güç değildir
Hitman, yıllardır dillerden düşmeyen iyi bir suikast oyunu olmaya hak kazanmıştır. Ajan 47’nin neler yapabildiğini hepimiz az çok biliyoruz. Gizli işler, geçmişini silip hayata baştan başlamak, kimseye güvenmemek ve en sessiz öldürme girişimleri. Bunların yanında birbirinden bağımsız binlerce görev ve her birinin başarılı olmasının zorunluluğu.
Şimdi Ajan 47, tekrar bizlerle buluşmaya karar verdi. Kırışıklıkları biraz daha fazla ama o karizmatik yürüyüşü hala aynı. Eski oyunlar arasından hiç kuşkusuz en iddialı olanı, yeni oyun Hitman: Absolution olacak. Çünkü bu sefer hikayeyi belirleyen biz olacağız.
Hitman: Absolution’daki en önemli özellik, Türkçe alt yazı seçeneğinin olması. Oyun seçeneklerinin tamamı Türkçe. Şahsen özellikle Türkçe oynadım ve altyazılarının kalitesini kontrol ettim. Benim gibi miyop bir kızın küçücük altyazılarla zorlandığı bir gerçek. Ama yine de vazgeçmedim, ne kadar iyi veya ne kadar kötü olduğunu öğrenmek için Türkçe altyazı seçeneğiyle oyunu tamamladım.
İşte oyunu Türkçeleştiren ekip
Aramızda güven vardı
Sanırım ilk defa Ajan 47’yi bu kadar hüzünlü bakarken görüyorum. Ekrana ilk baktığımda onun hüzünlü bakışlarıyla karşı karşıya kaldım. Doğal olarak bu beni biraz korkuttu. Nitekim onun en sevdiğim yanı acımasız ve soğuk bakışlarıydı, anlaşılan o ki Absolution’da bizi daha “insancıl” bir Ajan 47 bekliyor.
Oyuna, Diana’yı arayarak başlıyoruz. Kendisi, Ajan 47’nin güvendiği tek insan belki de. Zaten son oyundan hatırlarsınız hayatımızı kurtaran kişiydi kendisi. Yıllardır teşkilatta onunla iş yapmış ve bize ilettiği görevleri sorgusuz sualsiz kabul etmiştik.
Fakat bu sefer Ajan 47 gerçekten zor durumda kalıyor. Yıllardır işlerini yürüttüğü Diana, birdenbire teşkilattaki tüm bilgileri açığa çıkartıyor ve ajanlarla teşkiletı zor durumda bırakıyor. Teşkilat bu yüzden Ajan 47’ye özel bir görev vererek, Diana’yı bulup öldürmesini emrediyor. Tabii Diana’nın bilmedikleri bir hikayesi var, daha doğrusu aslında Ajan 47’nin bilmediği bir hikaye.
Belki de ilk defa duygusal bir konuşma bile yakalayabiliriz Hitman: Absolution’da. Bu sizi biraz üzebilir, biraz kızdırabilir veya sevindirebilir. Buna siz karar verin. Nitekim ben acımasız Ajan 47’den yana oyumu kullanıyorum. Ama bu demek değil ki oyunun duygusu kötü olmu, tam aksine bu duygusal 47 ile hikaye daha da derinlik kazanıp farklı bir havaya bürünmüş.
Müziklere ne olmuş?
Oyunun giriş müziğine bayıldığımı söylemek zorundayım. Sahne geçişlerinde Ajan 47’nin kafasının arkasındaki barkod sürekli olarak bizleri karşılıyor. Ekran hafif kararıp, tekrar geldiğinde ve oyun yükleniyorken bile ekranda yer alıyor.
Sahne ve görev yaparkenki geçişlerde dikkatinizi dağıtmayacak bir ambiyans var. Fakat oyun yüklenirken sık sık konuşan Diana’nın sesi beni bir hayli rahatsız etti. “Bir dakika sus da anlayayım şu görevi” derken buldum kendimi. Öte yandan düşmanlarınız size yaklaştığında veya siz onlara yaklaştığınızda kalp atışlarınızı duyuyorsunuz. İçgüdünüzü kullandığınızda, uğultular peşinizi bırakmıyor.
Gün gelecek, bunu da sadece bir iş olarak göreceğim
Ajan 47 biraz daha duygusal demiştim. Bu konuda % 50’lik bir oran veriyorum size. Çünkü oyunun başlangıç videosunda bize çok güzel bir ipucu veriyor. “Ne de olsa bu benim işim”, alt not “öldür, gerisine karışma”
Temiz iş
Hitman: Absolution’da beş farklı zorluk seviyesi mevcut. Kolay, normal, zor, uzman, özcü. Bunların açıklamasına gelirsek (temel olarak oyunda yazdığı şekli ile sizlere iletiyorum ancak arada benim de yorumlarım mevcut):
Kolay: Üstün eğitiminiz ve sıradan insan kapasitesinin ötesinde gelişmiş fiziki yapınız, sizi düşman karşısında üstün kılar. İçgüdünüz kendisini yeniler. Size ipuçları gösterir ve düşmanlarınız da olması gerekenden daha yavaş tepki gösterir.
Normal: Ajan 47’nin üstün eğitimine güvenebileceğiniz bir zorluk seviyesi. Tamamen fark edilmemek zorlu olabilir fakat beladan kurtulmak için her zaman silahlarınızı kullanabilirsiniz. İçgüdünüz kendisini yenilemez fakat yine de ipuçlarını gösterir. Düşman sayınız ve onların tepkileri biraz daha normaldir.
Zor: Mücadele için bu seviye tam size göre. Düşman sayıları fazla, ayrıca daha hızlı tepki veriyorlar. Ancak kusursuz zamanlamayla düşmanlarınızdan kaçabiliyorsiniz. İçgüdünüz bittiği an yenilenmez, ayrıca ipuçları da yok. Yani herşeyi kendiniz bulacaksınız. Tepki süreleri gelişmiş ilave düşmanlar mevcut.
Uzman: Çoğu kez tek bir mermi bile sıkmadan, karış karış ilerleyerek savaşacaksınız. Hiçbir yardım da beklemeyeceksiniz. Hedefinize ulaşmak için çok uğraşacaksınız. İçgüdünüz kullanıldığı an biter ve yenilenmez. İçgüdü ipuçları da yok. Düşmanlarınız, en hızlı tepki sürelerine sahip.
Özcü: Her kuralı, her ayrıntıyı ve tüm çevreyi ezbere bilmek zorundasınız. Bütün bunları bilseniz dahi ölüyorsunuz (denedim, zor ama kesinlikle güzel bir seviye). Yardım yok, rehber yok, arabirim yok. Kısacası kendiniz pişirin kendiniz yiyin.
Şimdi o kadar içgüdü dedik. Peki nedir bu içgüdü?
Bir ajan, normal bir insandan farklıdır (en azından bu oyunda). Bu nedenle Ajan 47’nin kendisine has özel bir gücü var. Burası başta biraz saçma gelebilir elbette. Neden içgüdü? Aslında oyunların çoğunda bu tarz şeylere rastlıyoruz. Eski Hitman oyunlarına göre içgüdü durumu artık çok daha gelişmiş. Bunun nedenini Ajan 47’nin kırışıklarına bağlayabiliriz. Ne de olsa yıllardır ajanlık yapıyor kendisi. Doğal olarak işinin ustası olmuş bir adam. Oyun da buna göre kendisini geliştirmiş.
Fakat 47, yıllardır benim gözümde gerçek bir suikastçi olarak kaldığı ve serinin oyunları genel olarak gerçeğe çok kadar yakın olduğu için“içgüdü” durumu beni bir hayli sıktı. Çünkü oyunu inanılmaz basitleştiriyor. Duvarın arkasından düşmanlarınızı görebiliyor, hatta gidecekleri yolları bile anlayabiliyorsunuz. Tabii eğer özcü seviyesinde oynarsanız, bu söylediklerimi unutun. Benim gibi zor bir seviyede başlarsanız eski Hitman tadını alacaksınız. Bu yüzden ben, Uzman zorluk seviyesinde oynarak rahata kavuştum. Ancak ilk defa Hitman oynuyorsanız bunu denemeyin. Tam bir baş ağırısı oluyor.
Ajan’a ceza vermek?
Hitman: Absolution’da ciddi bir kısıtlama var. Bunlardan bir tanesi görevlerdeki ceza sistemi. Bana göre güzel bir artı. Çünkü bir ajan, kendisine verilen görevin dışına çıkmaz. Git ve anahtarı al denirse, o anahtar alınır ve başka bir şey yapılmaz. Hitman: Absolution bu konuda başarılı. Eğer size verilen görevin dışına çıkarsanız sevgili yönlendirici NPC ablamız (sesiyle) size eksi puan veriyor. Hatta görevi bile kabul etmeyip baştan yaptırabiliyor.
Öleceksin diyorsam, öleceksin arkadaşım!
Bana göre oyundaki eksilerden biri de, oyun içerisinde gerekenden fazla aksiyon olması. Evet belki” serinin en iyisi” iddiası ortalıkta dolanabilir. Ama Hitman’i bu kadar aksiyon dolu bir oyunla görmeye ve 47’nin bu kadar rastgele öldürmesine alışık değilim. Bahsettiğim şey, bir nevi kalabalıkta katliam yaratmak.
İçgüdünüz size kalabalık arasından geçerken nasıl normal davranmanız gerektiğini de gösteriyor. Çünkü kalabalıkta bir polis olsanız bile, birileri sizden hoşlanmıyor ve şüpheleniyor. Siz de içgüdünüzü kullanarak ortamdan uzaklaşıyorsunuz. Eğer içgüdü çubuğunuz (ekranın sağ alt tarafındaki eğik sarı çizgi) biterse yandınız. Birileri sizi keşfedebilir. Hatta “kaldır ellerini!” diyerek sizi tutuklama girişiminde bulunabilir.
İyi bir suikastçi her kılığa girer
Bunun nedeni ise şu; içgüdünüzü kullandığınız zamanlar sadece duvarların arkasından düşmanları görüp onların rotasını öğrenmiyorsunuz, aynı zamanda 47’nin bu şekilde dikkat çekmeden hareket etmesini de sağlıyorsunuz. Misal bir polisin yanından geçerken ensenizdeki barkodu saklıyor veya şapkanızı öne eğerek yüzünüzü hafifçe gizliyorsunuz.
R2 tuşu sizin eğilerek yürümenizi sağlıyor ve R3 ise içgüdünüzün kontrolünü sağlıyor. Bunu R3’e basılı tutarak yapıyorsunuz. Tuşu bıraktığınız an normal bir şekilde ilerlemeye devam ediyorsunuz.
Cesetleri ne yapsak
Her Hitman oyununda olduğu gibi Absolution’da da birini sessizce öldürmek çok önemli. Öldürüp bırakmaya kalkarsanız birileri kesinlikle cesetleri bulup ve sizi enseliyor. Bu yüzden etrafınızda cesetleri saklayacak yerler bulmak zorundasınız. Eski oyunlarda bir tane cesedi konteynere sığdırabiliyordunuz. Bu oyunda ceset sayısı ikiye çıkmış. Ayrıca tek ceset varken yanına siz de saklanabiliyorsunuz.
Öte yandan yine öldürdüğünüz kişinin kıyafetlerini alabilirsiniz. Bu sayede düşmanlarınızı kandırmanız daha kolay olacaktır. Zaten oyun boyunca size yakın dövüşlerde bile yardım eden bir ses var. Bir düşman sizi fark ettiğinde, telsize eli gitmeden onu hızlıca devirmek zorundasınız. Aksi halde görev başarısız oluyor.
Bunu yanında NPC ablamız kimi zaman size güzel testler veriyor. Mesela bir polise yakandığınızda size iki seçenek sunuyor. İsterseniz polisi öldürüsünüz, isterseniz tutuklanmayı kabul edersiniz. Ben aksiyonu seven bir kız olduğumdan riskler üzerine oynarım. Görevlerin çoğunda da NPC ablamızı dinlemedim, o da bana “aferin temiz iş” dedi. Tabii görevden göreve bu durum epey fark ediyor. O yüzden siz benim gibi delilikler yapmayın, uslu uslu oynayın.
Yerinde olsaydım kımıldamazdım. Hoş kımıldamasan bile zaten öleceksin.
Belirtmem gerekiyor ki, düşmanlarınızın dikkatini dağıtabileceğiniz anlar da olacak. Etrafınızdaki herhangi bir eşyayı alabilir ve silah olarak kullanabilirsiniz. Yerde bulduğunuz bir tuğlayı düşmanızın kafasını patlatmak için de kullanabilirsiniz, onun dikkatini dağıtmak için başka bir yöne de atıp ses çıkartabilirsiniz. Seçim sizin.
Tuş kontrolü kolaymış. Niye ki?
Bir önceki tüm Hitman oyunlarına baktığımda, bu oyun fazla kolay geldi. Sanırım bunun nedenlerinden birincisi, kaydetme sistemi. Eski görevlerde bir kere başarısız olduğumuzda en baştan başlardık. Ama bu oyunda “save” sistemi var. İstediğiniz yerde değil ama belirli noktalarda bulabiliyorsunuz ve mutlaka yolunuzun üzerinde oluyorlar.
Gördüğünüz gibi konsol dahi olsa detayları gayet başarılı
Yıllarca PC’de oynadığım Hitman’lerin yerine Absolution’ı PS3’te oynamak başta garip geldi ancak eski deneyimlerden kolayca alışıyorsunuz. Oyundaki tuş sistemi ise şu şekilde:
L2: Nişan almak (Basılı tutmanız gerekiyor.)
L1: Koşmak (Basılı tumanız gerekiyor)
Yön tuşları: Silahlarınızı gösteriyor (Unutmayın, silahınız ortada gezerseniz daha fazla dikkat çekersiniz. Bu yüzden silah seçiminde dikkatli olun).
L3: Basılı tutarsanız silahınıza susturucu takar veya çıkartır. Ayrıca normal hareket ettirirseniz omuz kameranız değişir.
Select: Not defteri (Görevlerinizden tutun, oyun içerisinde bulacağınız kanıtlarınızın tümü burada kayıtlı olacak. Sık sık kontrol etmeniz de gerekecek)
Start: Oyunu durdurur.
R2: Ateş etmenizi, elinizdeki eşyayı fırlatmanızı ya da bırakmanızı sağlar.
R1: Tabancanızın merilerini yeniden doldurur. Ayrıca basılı tutarsanız da içgüdünüzü kullanırsınız.
R3: Gizlice ilerlemenizi sağlar.
Üçgen, Yuvarlak, Kare ve Çarpı: Bu tuşların fonksiyonları düşmanla karşı karşıya gelmenize veya gizlice ilerlerken neler yapabileceğinize göre değişiyor. Mesela bir düşmanın arkasından sessizce yaklaştğınızda kare tuşuna basıp onu boğabilirsiniz. Yuvarlak tuşuna basıp onun cesedini sürüklersiniz, sonra da üçgen tuşuyla onu bir çöp kutusuna atabilirsiniz. Zaten tüm oyun boyunca (eğer kolay seviyede oynarsanız) tuşlar kendiliğinden size basmanız için yanıp yanıp sönecek.
Diana bulunduğu an görev bitti mi sandınız?
Ajan 47’nin asıl görevinin sadece Diana’dan ibaret olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Diana’nın aslında gizemli bir hikayesi var ve bu hikaye de sandığımız gibi ilerlemiyor. Güzel olan kısım ise Ajan 47 tüm benliğiyle bu sefer özel olduğunu fark ediyor. İşte asıl görevimiz burada başlıyor. Yani Ajan 47 bu sefer biraz duygusal ve bir o kadar da acımasız olarak karşımıza çıkıyor.
Susturucu hazır, kesin ölüm: pozitif.
Doktorlardan kurtarmak istediğiniz birileri olacak. Biliyorsunuz ki Ajan 47’de aynı aşamalardan geçmişti. Doktorların üzerinde deney yaptığı özel bir insan kendisi. Artık gerçekleri öğrenmek için farklı bir yol denemeye de hazır. Bu oyunda ilk defa Ajan 47, hayatı sorguluyor ve verdiği sözü tutabilmek için hayatını hiçe sayıyor. Hoş, eski oyunlarda bu şekilde duygusal yaklaşımlar vardı fakat gel gelelim bu kadar yoğun değildi.
Headshot!
Ajan 47’de en çok kullandığım özellik ise kesinlikle düşmanların ölümcül noktalarını bulup, farklı şekillerde onları öldürmekti. R1’e basılı tutup, nokta atışı yapmak için kareye bastığınızda düşmanlarınızın ölümcül noktalarına ateş ediyorsunuz. Ayrıca bunu 3 veya 4 düşmana aynı anda yapabiliyorsunuz. Yani eğer yeterince iyi saklandıysanız, düşmanlarınızı sizi fark etmeden onları tek tek hedefleyebiliyorsunuz sonrasında ise Ajan 47’nin nasıl onları öldürdüğünü izliyorsunuz.
Derin nefes al ve ateş!
Sadece ateş etmek yeterli değil. Kimi zaman mükemmel tuzaklar kurabiliyorsunuz. Köprü kenarında konuşmakta olan bir düşmanı aşağıya iterek kaza süsü verebiliyorsunuz. Benzin kutusunu ortalığa atıp ateş edersiniz, sonrasında sıcağın tadını çıkartırsınız. Düşmanlarınızın ortasında duran yangın tüpüne ateş edip ortamı şenlendirebilirsiniz.
Her görev tamamlandığında size bir veya daha fazla başarım puanı veriliyor. Yani görevi ne kadar iyi yaparsanız, ilerleyen zamanlarda o kadar iyi silahlarınız oluyor veya daha başarılı bir ajan olursunuz. Bu da size daha fazla güç kazandırıyor. Kazandığınız güçler, yani başarım puanları oyunun ilerleyen zamanlarında size çok yardımcı oluyor.
Hitman’deki ilk’ler bir araya toplanmış.
Hitman: Absolution, multiplayer oynanabilen ilk oyun oldu. Ayrıca PS3 platformunda çıkan ilk Htman oyunu da oluyor. Birçok ilki yaşatıp, manşetlerden düşmek istemedikleri ortada.
Multiplayer özelliği ne kadar tutulur bilemiyorum ama ilk defa Hitman’de oyun gidişatını belirleyen oyuncu kitlesi olacak. Yani senaryoyu oyuncu yönetiyor. Daha önce yazdığım gibi, siz Hitman’in mükemmel bir katil olmasını sağlayabilirsiniz veya sadece masumları koruyan özel bir insan yapabilirsiniz. Yeri geldiğinde bir polis olacak, yeri geldiğinde bahçıvan olacaksınız.
Hiç gerek yok sessiz öldürmeye, arada aksiyon lazım
Oyun ne olursa olsun birçok yönden artı almaya değer. Fakat kabul etmeliyim ki oynadığım süre boyunca, ciddi anlamda göz yorabiliyor. Çünkü Hitman’i yıllardır PC platformunda oynamaya alıştım. Çoğunuz da bu şekilde alışmıştır. Doğal olarak hedef alırken zorlanabilirsiniz (PS3 platformunda). Eminim ki grafikler PC platformunda çok daha başarılı olacak. Bu yüzden sabırsızlıkla PC platformunda çıkmasını bekliyorum.
Spoiler isteyenler için!
(Eğer oyun hakkında spoiler istemiyorsanız bir sonraki başlığa geçin)
Bu kadar yazdıktan sonra hikayesel kısmından size spoiler vermezsem olmaz. “Zaten bu kadar olay anlatıldıktan sonra biz anladık, hain insan” derseniz haklısınız. Yine de umurumda değil. Çünkü bu yazıyı “hikaye ne oldu?” diye başımın etini yiyen yüzlerce okur için yazıyorum.
Öncelikle Diana ilk görevde Ajan 47 tarafından öldürülüyor, yalnız ölmeden önce teşkilat doktorlarının elinden Victoria isimli küçük bir kız çocuğu kurtarıyor. Ajan 47’nin onu korumasını söyleyerek son nefesini veriyor. Çocuğun boynundaki kolye çok önemli. Oyun boyunca ona dikkat edin. Hadi yine de kolyenin detaylarını anlatmayacağım. Ama Victoria’nın da özel bir kız olduğunu söylemek zorundayım. Hatta Ajan 47’yle özel bir bağı var.
Son olarak
Hitman: Absolution genel olarak oynanmaya kesinlikle değer bir oyun. Gerek eski Hitman’cilere, gerekse yeni Hitman’cilere yanaşmak için firma birçok adım atmış durumda. Zaten 14 Kasım’daki lansmanda da aynı cevabı almıştık. Doğal olarak multiplayer modunda birebir kapışmalar son derece başarılı. Ama gelişmesi gereken çok fazla sistem var. Hikaye kısmından sonra multiplayer çok geride kalmış.
Kostüm kısmına gelecek olursak, kafasını kaşıyarak o kadar polisin veya şüphelinin arasından geçmesi çok saçma dediğinizi duyar gibiyim. O zaman zor seviyede oynayın. Bu yüzden “saçma” diye nitelendirilebilecek öğe çok az. Ne de olsa her oyunda mutlaka eksiklikler vardır. Şahsen ne olursa olsun eski bir Hitman fanı olarak, bu oyunu zevkle oynadığımı söylemek zorundayım.
Ayrıca Hitman: Absolution’ın videolarından bir tanesinin Equilibrium isimli mükemmel bir filme gönderme yaptığını fark ettim.
Equilibrium
Oyun görüntülerinden birinde Ajan 47 yukarıdaki sahneyi bize yaşatıyor. Bundan sonrasında bize oyunu oynamak düşüyor.
Başarılı suikast girişimleri dilerim.