Hitman’in neden ünlü olduğunu tartışmaya gerek yok. Hitman hakkında konuşmadan önce Ajan 47’nin oyun dünyasında yepyeni bir alan açtığını ve aksiyon oyunlarının geleceğini kökünden değiştirdiğini kabul etmek gerekiyor. Hitman: Codename 47 olarak 2000 yılında oyun dünyasına giriş yapan kel ajanımız, ilk başlarda -özellikle- basında hak ettiği ilgiyi göremese de ardından çıkan yeni oyunlar ve doğru adımlar sayesinde hepimizin geçmişinde tatlı bir iz bırakabilmeyi başardı.
İlk başlarda Hitman’in sürecinin sancılı olmasının en büyük ve en önemli sebebi 1988 yılında piyasaya sunulan ve o dönem Half-Life ile birlikte oyun dünyasını sarsan başka bir yapımın varlığı oldu. Günümüzde oyunların birinine benzemesini pek salllamıyoruz veya kafaya takmıyoruz ama AAA yapımların bugünkü kadar bol olmadı yıllarda Thief: The Dark Project ve Hitman arasındaki benzerlik insanların tepkisini çekiyordu. Hitman ne mutlu ki ne yaptığını gayet iyi bilen bir ekibin ellerindeydi ve devam oyunlarıyla bu yakıştırmayı silip atarak kendine yeni bir alan açtı, oyun dünyası için yeni bir soluk olmayı başardı.
Tam 16 yıl sonra bir kez daha Hitman yalın haliyle konsollarımıza ve PC’ye konuk oluyor. Yılların eskitemediği, hatta gençleştirdiği ajanamız 47, bu kez köklerine dönerken satış stratejisini değiştiriyor ve bizi şaşırtıyor.
Hitman Intro Pack adıyla sunulan ilk bölüm… Evet, ilk bölüm. Yılların gizlilik/aksiyon oyunu Hitman, satış politikasını baştan sona değiştiriyor ve Square Enix oyunu bizlere bölümler halinde sunuyor. Bu gerçekten önemli bir değişiklik. Bir yönden iyi, Hitman hikaye değil oynanış bazlı bir oyun olduğu için yapımcılar geri dönüşler çerçevesinde sonraki bölümleri düzenleyebilirler. Kötü yönüyse, belli oyunlarda tutan ama her şekilde kabak tadı veren episodik oyun mantığının böylesine köklü bir seriye gelmiş olması. İşin tuhaf yanı bölümler halinde olan bir Hitman, oyuncuyu psikolojik yönden cidden etkiliyor. Böylesine bir strateji, oyunun AAA gibi olmadığı hissiyatı doğuruyor. Hani, şahsım adına ben cidden öyle hissettim.
Hitman gerçekten iyi bir oyun ama oyun öyle bir hazırlanmış ki ben sanki Hitman değil, ikinci sınıf bir oyun oynuyormuş gibi hissettim. Grafikler, sesler, içerik ve satış pazarlaması yönünden değerlendirdiğimde yeni Hitman biraz beklenti altında kalıyor. Daha doğrusu yeni oyun Hitman isminin ağırlığını bir türlü kaldıramıyor.
Aslında oynanış tertemiz ve akıcı olmuş. Genel kanı yeni Hitman’in Absolution ve Blood Money arasında bir yerde durduğunda birleşiyor. Blood Money zaten Hitman markasının en sağlam oyunlarından biri olmasıyla dikkat çekerken, oyunu mekanik olarak günümüze gayet iyi taşıyan Absolution da pastadan büyük bir dilim almayı başarmıştı. Bu iki hit oyunu bir araya getirmek oynanış açısından sizi tatmin edecek bir yapımı ortaya çıkartıyor.
Genel olarak bölgeler ve aşamalar üzerinden ilerleyen Hitman serisi bu kez sandbox’a geçiyor. Sandbox bir Hitman oyununu oynamak gerçekten ilginç bir deneyim, onu belirtmek gerekiyor. Alanımız geniş olunca ihtimaller ve onların sonuçları da hayli artıyor. Oyun bu yönüyle geçtiğimiz yılların en sağlam gizlilik/aksiyon oyunu olan Dishonored’a hayli benziyor. Ajan 47 ilk kez bu kadar fazla seçeneğe sahip.
Görevlerimiz ve bu görevlere yaklaşımımız tamamen bize kalmış. Defileye bir manken olarak sızabilir, ardından hedefimizi gözümüze kestirip duruma en uygun suikastı kendimiz belirleyebiliriz. Hedefin içkisine biraz zehir atmak her zaman yararlıdır. Belki işlerin karışmasını istersiniz ve silahınızı ateşlersiniz… Sorun değil… Ama eksi numaralardan kabloyla boğmak da her zaman işe yarar. Seçim sizin, sonuca istediğiz gibi istediğiniz şekilde gidebilirsiniz. İhtmaller her oyun deneyiminizde değiştiği için yeni Hitman yeniden oynanabilirlir açısından bayağı tavan yapıyor.
Paris’te her görevi tekrar tekrar oynamak istiyorsunuz. Hitman Intro Pack’in en büyük artısı, görevlerin inanılmaz esnek ve yeniden oynanabilir olarak tasarlanmış olması. İlk bölüm üç geniş haritadan oluşuyor ve bu üç harita kendine has özelliklere sahip. Büyük bir partinin verildiği yat, Paris’in olmazsa olmazı moda haftaları çerçevesinde düzenlenen bir defiye konukluk eden malikane ve son olarak da hava araçlarına ayrılmış koca bir askeri üs.
Tek başına devasa olmasalar da bu haritaların her biri bizim özgürce haraket etmemiz için tasarlanmışlar. Bu noktada ilk büyük sorun da ortaya çıkıyor: Yükleme ekranları. Haritalar tek ve bütün halde yükleniyor ve en azından bir dakikanız bu ekranları beklemekle geçiyor. Aynı sorunu geçtiğimiz yıl Bloodborne ile de yaşamıştık. Hadi, Bloodborne script bazlı bir harita sistemine sahipti ve harita hep aynı şeyleri yüklenmek zorundaydı ama Hitman daha varyasyona açık bir dünya sunmasına rağmen bu ekranlar bitmek bilmiyor.
Açık dünya olduğu için mi yoksa başka neden mi bilmiyorum ama Hitman’in grafikleri de tatmin edici olmaktan hayli uzak. Kaplama kalitesi belli yerlerde çok özensiz ve gerek karakterler de gerekse oyun dünyasının kendi içinde ilginç bir dokukluk mevcut. Işıklandırmalar harika olduğu için Hitman bir ölçüye kadar bu sorunu halledebiliyor ama diyorum ya oyun genel olarak teknik konularda ağızda garip bir tat bırakıyor.
Seslendirmeler, atmosfer sesleri ve diğer tüm işitsel öğeler çok özenli bir şekilde yeni Hitman’de de yerini alıyor. Gizliliğin böylesine önemli olduğu bir oyundan seslerin bekleneni vermiş olması sevindirici bir durum. Oyun için seçilen müzikler de sizi havaya sokacak ve Hitman dünyasına kendinizi bıraktıracak cinsten.
Tüm bu eksiler ve artıları bir kenara attığımızda bile Hitman kaliteli kumaşına rağmen bir noktada çuvallıyor: Yapay zeka. Oyunun yapay zekası cidden kötü arkadaşlar ki Hitman yapay zekanın iyi olması gereken oyunlardan biri. Böylesine bir profesyoneli yönettiğimizi bize hatırlatacak düşmanlar görmek istiyorsunuz ama herkes uykuda. NPC’ler duruma uygun tepkileri veremiyorlar ve bu olay biraz oyun tatminini düşürebiliyor. Sandbox yapıdan dolayı mı böyle bir karar verildi bilmiyorum ama ileriki bölümlerde umarım düzeltilir.
Sonuç olarak Hitman Intro Pack Paris, mükemmel olmasa da güzel bir başlangıç olmayı başarıyor. Belli konularda alanında halen rakipsiz olmayı sürdürürken belli başlıklarda da isminin ağırlığı altında eziliyor. Yine de umutsuzluğa düşmek için henüz çok erken, bakarsınız ikinci bölüm bizi inanılmaz şaşırtır.
Tavsiye: Hitman her ne kadar belli konularda kötü bir performansa sahip olsa da gizlilik/aksiyon türünde halen Dishonored ile beraber en iyi olmayı sürüdüyor. İleriki bölümlerde eksiklerini toparlaması muhtemel olan Hitman’i bu türü seven herkese tavsiye ediyoruz.