Hobbit: Beş Ordunun Savaşı ile birlikte Orta Dünya’daki 13 yıllık sinema maceramız son buluyor. Peki, bu son sizi tatmin edecek mi?
J.R.R Tolkien’in edebiyat dünyasını değiştiren Yüzüklerin Efendisi eseri, 1950’li yıllardan günümüze popülerliğini yitirmiyor. Edebiyat dünyasında çok az eser, her dönem bu kadar popüler olup en çok satanlar listesinden inmedi. Yıllarca radyo tiyatrosu ve animasyon olarak hayranlarıyla buluşan Yüzüklerin Efendisi, Peter Jackson gözünden 2001 yılında sinemaya da uyarlandı.
Aslında 40 senelik bir projeye tek cesaret eden ve yapımcıları kasaları açmaları için ikna eden isim Peter Jackson olabildi. 2001 yılında başlayan Orta Dünya’nın beyazperdeye taşınması projesi Hobbit: Beş Ordunun Savaşı filmiyle son buldu.
Jackson şimdilik yeni bir Orta Dünya temalı film yapmayacağını açıkladı. Yüzüklerin Efendisi üçlemesi, gösterime girdiği üç yıl boyunca sinema dünyasında da büyük bir başarıya imza atmıştı. Genelde fantastik filmler, 1.5 – 2 saat uzunluğunda ve aksiyon ağırlığına sahipti. Peter Jackson, son yıllarda iyice artan 3 saati aşkın konu ağırlıklı fantastik filmlerin önünü açan gişe başarılarına imza attı.
Peter Jackson’ın Orta Dünya filmleri genelde izleyiciyi ikiye bölüyor. İnsanlar ya onun yaptığı işleri çok beğeniyorlar ya da kitaplardaki değişimlerden dolayı nefret ediyorlar. Bu sabah, Warner Bros Türkiye basın özel gösterimiyle Hobbit Beş Ordunun Savaşı filmini izleme şansımız oldu. Kısacası, filmle ilgili ilk yorumum, seriyi kitaplardan ve beyazperdeden takip eden iki tür izleyiciyi de tatmin edecek derecede dengeli bir hikaye anlatımına sahip olduğu.
Filmden çıktığım zaman, Peter Jackson’ın geride kalan 5 film için yapılan tüm eleştirileri ciddiye aldığını gördüm. Peki, Orta Dünya’ya yaptığımız bu son yolculuk güzel mi geçecek? Bir sene önce ThorinMeşekalkan ve ekibini, dizi film sonu gibi biten bir macerada bırakmıştık. Hepsi zor durumdaydı. Smaug’un Çorak Toprakları filmi, uzatılmış Blu Ray versiyonundan izlemezseniz pek tatmin edici bir yapım da değildi zaten.
Beş Ordunun Savaşı, hızlıca bir önceki filmin kaldığı yerden olaya giriş yapıyor. İlk kez bir Orta Dünya filminde, geçmişe referans veren giriş sahnesi görmüyoruz. Önceki 5 filmde, senaryoyu pekiştiren hikaye odaklı giriş sahneleri vardı. Sauron’un Yüzüğü yapışı, Gollum’un yüzüğü buluşu, Erabor’un düşüşü, Thorin maceraya çıkış nedeni gibi detayları bu sahnelerden öğrendik hep.
Şimdiyse direkt kaldığımız yerden devam ediyoruz. Önceki filmden kalan dertlerimizi yönetmen hızlıca çözüyor ve filme ismini veren efsane savaş için hazırlıklar başlıyor. Peter Jackson yine, yürekleri ağızlara getiren merakla izlenen aksiyon sahnelerini çok kullanmış.
Üst üste, çöken ya da yüksekten düşen kahramanların hayatta kalma mücadelesi bir yerden sonra aynı etkiyi yaratmıyor. Kitabı okuyanlar için, filmin ilk parçası pek şaşırtıcı değil. Hobbit romanını okumadıysanız, filmin ilk yarısı için bence kızmayın. Tolkien’den daha iyi bilmiyorsunuzdur bu işleri.
Peter Jackson, Hobbit filmlerini son anda üçlemeye çevirip, Yüzüklerin Efendisi için bir başlangıç öyküsü yapacağını duyurmuştu. Yüzüklerin Efendisi hayranlarının yüzünü güldürecek sayısız gönderme ve sahne bulunuyor. Beş Ordunun Savaşı, filmin büyük çoğunluğunu kaplıyor. Peter Jackson zaten, sinema tarihinin en uzun savaş sahnesini çektiğini daha öncelerde duyurmuştu.
İlk yarı bir soluklanıp hikayeyi hatırladıktan sonra, 1.5 saate yakın aralıksız savaş izleyeceksiniz. Aslında Hobbit: Beş Ordunun Savaşı, tüm Orta Dünya filmleri arasında en kısa olanı. Yine de 2.5 saatlik sürede çok fazla şey anlatıyor.
Kitaptaki önemli olaylar anlatılırken, süreyi uzatmak için PJ yine kendi kurgularını eklemiş. En sıkı Tolkien hayranları bile buradaki değişikliklere laf etmeyecektir diye düşünüyorum. Ne de olsa, film romanın sadece 50 sayfalık bir bölümünü içeriyor. Başka türlü 1.5 saat içerisinde her şey biterdi.
Kralın Dönüşü sonrası kapanış sekansının neredeyse 40 dakika sürmesi birçok izleyici tarafından, eleştirilmişti. Beş Ordunun Savaşı’nda, tek ve kesin bir son var. Ben daha detaylı bir veda sahnesi bekliyordum. En azından açık açık Yüzüklerin Efendisi’ndeki önemli olaylarla göndermeler olmasını isterdim (Aragorn’un gözükmesi vs).
Seride müzikler ve görsel efektler her zaman özel bir yere sahip oldu. Öncellikle, Miğfer Dibi ya da Plennor Çayırları gibi bir savaş bekliyorsanız, bu sizi biraz hayal kırıklığına uğratacak. Beş Ordunun Savaşı (Beş Ordular Savaşı), daha çok karambol ve hikaye üzerine kurulu. Savaş devam ederken, etrafta hikaye de ince ince işleniyor.
Görsel efektler yıllarca eskimeyecek kadar başarılı. Bir çok karakter CGI olmasına rağmen, hiç bir yapaylık görmüyorsunuz. Binalar, silahlar, zırhlar ve karakterler çok gerçekçi duruyor. HowardShore imzalı müzikler ise iki üçlemenin karışımındaki ezgilerden ibaret.
Kitapları hiç okumayanlar filmden pek zevk almadı. Sinemada görsel şöleni izledikten sonra, hikayeyi öğrenmek için genişletilmiş versiyonu beklemeniz lazım. Artık adet oldu, her Orta Dünya temalı filmin bir yıl sonra, genişletilmiş versiyonu çıkıyor. Hobbit’in diğer iki filminin genişletilmiş versiyonlarıysa tamamen farklı bir senaryo sunuyordu.
Peter Jackson, esas sahneleri genişletilmiş versiyona bırakmış. Kesilmiş sahneler rahatsız etmiyor ama olaylar o kadar hızlı izliyorlar ki, bazen hikaye anlatımı tatmin etmeyecek düzeylere ulaşıyor.
Son söz olarak, Hobbit Beş Ordunun Savaşı, son zamanlarda özellikle IMAX’te izlenecek en eğlenceli filmlerin başında geliyor. Smaug kükrerken, koltuklarınız titreyecek, savaşta siz de bir kılıç kapıp düşmanlara saldırmak isteyeceksiniz. Yeri gelince gülecek, yeri gelin hüzünleneceksiniz. Christopher Lee’nin 92 yaşındaki performansını takdirle ayakta alkışlayacaksınız. Tek yüzük dışındaki, diğer yüzüklerin kaderini öğrenip biraz daha Orta Dünya tarihinde uzman olacaksınız. Kralın Dönüşü Kadar, hüzünlü ve doyurucu bir film bekliyorsanız da bunu bulamayacağınızı söylemem lazım. Bir yıl daha bekleyip genişletilmiş versiyonda istediklerinizi bulabilirsiniz.