Yaz aylarında oyun piyasası genelde durgun olur. Yeni oyunlar hep kışın
çıkar. Ama bu yaz Black Isle Studios’un Icewind Dale’i çıktı ve çıkması da iyi
oldu.FRP türünün güzel bir örneği. Might & Magic ve Diablo karışımı bir oyun
olduğunu söyleyebilirim. Yazının ilerleyen satırlarında bu benzerliklerden
bahsedeceğim. Oyunun grafiklerinin artıları olduğu gibi eksileri de var. Şöyle
ki: Oyunda arkaplanlar çok kaliteli çizilmiş, içinde bulunduğunuz atmosferi size
hissettiriyor, ancak gerek kontrol ettiğiniz karakterler, gerekse düşmanlarınız
çok ayrıntısız çizilmiş ve oyunun setup’ında kalite ayarı yapma şansımız yok.
Ayrıca savaşlarda yakın dövüş sahnelerine yeterince özen gösterilmemiş,
elemanlarınız düşman yerine havayı dövüyorlar. Sesler ise oldukça iyi.
Diyaloglar çok kaliteli seslendirilmiş, müzikler ise tam anlamıyla mükemmel. Min.
Sistem performansından da anlayabilceğimiz gibi sistemi fazla yormayan bir oyun.
Bölüm arası filmleri de oldukça güzel hazırlanmış: Konu oturaklı bir ses
tarafından anlatılırken, bir kitabın sayfaları çevriliyor ve ilgili resmi
görüyoruz.
Oyunun konusu:
1281 yılında geçiyor… FRP’lerdeki klasik konu, good vs. evil (iyi kötü
kavgası), Barbarlarar kendi diyarlarında mutlu-mes’ut yaşarken, kötü bir arcmage
gelir ve büyüleriyle FRP’nin kötü yaratıklarını barbarların üzerine salar ve
onların topraklarında saltanat sürmeye başlar. Bundan rahatsız olan barbarlar
örgütlenirler ve ona savaş açarlar ve genelde başarısız olurken, içlerinden bir
cengaver çıkıp bunları adam eder, son birkez daha savaşırlar ve arcmagein
ordusunu yenerler, fakat arcmage ölürken bile yine son pisliğini yapar:
Cehenneme bir portal (boyut geçiti) açar, iblisler portaldan geçerek barbarlara
saldırır. Cengaverimiz kendisini feda ederek portal’a atılır, büyüyü bozar ve
ölür… Bu konunun sonu değil başlangıcıdır…Biz maceraperest bir arkadaş
grubuyuz ve gezerken bu olayların yaşanmaya başlandığı ilk şehire geliyoruz.
Böylece oyunumuz başlıyor.
Oyuna başlarken Might & Magic oyununu oynayanların hatırlayacağı bir şekilde
karakterlerimizi yaratıyoruz. 6 tane karakter yaratma şansımız var ve bu
karakterler maceraperest grubumuzu oluşturacaklar. Oyunun en önemli noktalardan
birisi bu karakterleri çok dengeli seçmek. Her karaktere istediğimiz portreyi
verdikten sonra, karakterimizin ırkını seçiyoruz, bu ırklar FRP’de evil olmayan
bütün ırklardan seçilebilir. (Örn: Human, Elf, Half-Elf, Halfing, Dwarf vs…)
Bu ırkların açıklamalarını yapmak çok uzun sürer, ırklar hakkında bilgiyi oyunda
karakter seçim sayfasından alabilirsiniz. Irkımızı seçtikten sonra *sınıfımızı
(Örn: Paladin, Warrior, Thief, Druid, Mage, Cleric vs…) seçiyoruz, yani
elemanımız okçu mu olacak, büyücü mü, yoksa bir cengaver mi? Bazı ırklar için
sınıf kısıtlaması var. Mesela bodur bir halfing hiçbir zaman warrior olup dev
baltalar sallayamaz. Sınıftan sonra karakterimizin yeteneklerini belirliyoruz,
ne kadar kuvvetli, ne kadar zekî, ne kadar becerikli vs. Burda dikkat edilecek
husus, karakter bir warrior ise kuvvete yüklenmek, bir ranger ise dextery’iye
yüklenmek, mage ise intelligent’e yüklenmek vs… Zaten oyun seçtiğiniz
stat(özellik)’ın kimler için çok önemli olduğunu söylüyor.
Sınıf Seçiminin Önemi:
Bütün oyunumuz boyunca kullanacağımız bu elemanlar birbirlerine yardım
edebilecek, zor bir durumda partiyi kurtarabilecek, uyumlu çalışabilecek şekilde
seçilmeli. Partinizde olmazsa olmaz en önemli sınıf Cleric olmalıdır. Clericler
tedavide uzmanlaşmış büyücülerdir. Elemanlarınızın oyun başındaki hitpointleri
(sağlık) çok da fazla değil ve 1 tek darbeden sonra tedaviye muhtaç bir hale
gelebiliyorlar. Diğer karakterlerinizi de en az 3 dövüş uzmanı, bir mage
(büyücü) ve bir thief (hırsız)’den oluşturmanız yerinde olur. Dövüş
uzmanlarından birisi elf ıkından bir ranger olsun ki, rakipleri daha yaklaşmadan
oklarla öldürebilesiniz. Thief’in kilitli yerleri açma ve tuzakları bozma
özelliği de oyunda çok gerekli olacak, eğer baştan seçmezseniz sonra eksikliğini
mutlaka hissedersiniz. Karakterimiz tamamlandı. Oyuna başladık. Şimdi Diablo
oynayan kişilere oldukça tanıdık gelecek, Ultima Serisini de andıran bir oyun
ekranımız var. Solda oyun ana menüleri, ortada oyunun geçtiği yer, sağda hızlı
seçim için karakterlerin portreleri ve en altta karakterlere vereceğimiz
komutlar ve hızlı envanter erişimi bulunuyor. Oyunumuz gerçek zamanlı olarak
işliyor, 6 tane adamı (veya kadını) yönetmek oyuna ilk başladığınızda çok zor
gibi geliyor fakat, biraz alışınca çok da zor olmadığını anlıyorsunuz. Mousun
sol tuşuyla adamları seçip başka yere tıkladığımızda yürüyor, saldırıyor veya
konuşuyorlar.
Oyun bir handa başlıyor. Bir adam gelip, kasabada rahat durmamızı belaya
bulaşmamamızı ve bir ara ona uğramamız gerektiğini, bize bir iş teklif edeceğini
söyleyip gidiyor. Kontrol size geçtiğinde bar masasının arkasındaki şişman
kadınla konuşun, biraz bilgi toplamaya çalışın, kadın sohbete vakti olmadığını,
içki satın alırsanız geyik muhabbeti yapabileceğini söylüyor. İçki istediğinizde
mahzeni böceklerin bastığını söylüyor, ona yardım teklif edin. (Oyunda
konuştuğunuz her karaktere karşı, düşman bile olsa kibar davranın, para falan
istemeyin, bırakın parayı onlar teklif etsin, bu size ekstra tecrübe kazandırır
ve adamlarınızın seviye atlamasını kolaylaştırır) Kadınla konuşup mahzene
indiğinizde sağda solda böcekler göreceksiniz. En güvendiğiniz adamları
böceklere saldırtın. Dikkat edin adamlarınız ölmesin. Ölürse diriltmek için
gerekli büyüyü bulmanız için çok uzun süre ve bol para gerekir. Oyundaki en
önemli bir nokta da sıkıştığınız an KESİNLİKLE KAÇIN. Böcekleri öldürüp, kadınla
konuşunca bize biraz altın veriyor. İçkimizi içerken son dedikoduları
öğreniyoruz. Etrafta tuhaf yaratıklar dolaşıyormuş ve kasabaya malzeme getirecek
araba gecikmiş. Bardaki diğer kişilerle de konuşun herşeyi sorun, bu oyun sadece
gidip şeytan öldürmekle olmuyor, bol bol da konuşmanız lazım. İsmi townsperson
olan herkesle konuşmak zorunda değilsiniz, bir iki tanesiyle konuşun yeter.
Handan çıktık. Hemen sağdaki dükkana girin ve alışveriş yapın, elinizde ilk
bulunan silahlarla ancak böcek öldürebilirsiniz, oradan elemanlarınızın
sınıflarına uygun silahları seçin. Her karakterin ona verdiğimiz kuvvete göre
bir taşıma sınırı var, bu yüzden öyle her elinize geçeni çantaya
dolduramıyorsunuz, bu yüzden sadece çok gerekli ve sattığınızda iyi para edecek
şeyleri tanıyın ve taşıyın. Şimdi gidip her tarafı dolaşın (aşağıdaki köprüye
hemen gitmeyin) İnsanların sorunlarını dinleyip onlara derman olmaya çalışın,
sonra o bizi çağıran adamın evine gidin, (kasaba halkı size tarif eder yerini),
sonra gidip köprüden geçince bir çocuk telaşla gelip, ona canavarların
saldırdığını söyleyecek, tuttuğu balığı çalmışlar, kibar davranın ona. Birazda
goblinlerle kapışacaksınız.
Benim stratejim (Bütün savaşlarınızda kesinlikle böyle yapın), düşmanı görür
görmez pause (sol alt köşede)’a basın. Elemanlarınızı mantıklı bir şekilde
yerleştirin, ilk kim saldıracak onu belirleyin. Pause’u kapatın ve kesinlikle
adamlarınızı ölümüne savaşa salmayın, zor durumda kalınca geri çekilin bırakın
üzerinize gelsinler. Onları biçip balığı(!) aldıktan sonra çocuğa verin. İşte
ilk bölümde oldukça deneyim kazandınız. Elemanlarınızı otelde dinlendirin ve ilk
tanıştığınız adamın verdiği görev için yola çıkın… Oyunu oynadıkça daha da
ısınacak ve saatlerce başından kalkamayacaksınız. Tam bir FRP, türü bilen
bilmeyen herkese göre bir oyun. FRP bilmeyen kalmasın… 🙂
Oyunun teknik özellikleri ise şöyle:
Ekran çözünürlüğü çok yüksek değil.
Oyun müzikleri CD-audio olarak yapılmış. EAX destekliyor. Eğer böyle bir ses
kartınız varsa oyunun arkaplan seslerinden oldukça fazla zevk alabilirsiniz.
İnternetten oynanabilir.