Ryan Fellox, Cennet’in tarihinde karanlık bir sayfanın önemli satırlarından
biriydi. O Tanrı’ya isyan etmişti. Hayır, bu isyan Lucifer’ınki gibi değildi. O
Lucifer’in ajanlarından biri olmayı seçmişti, ama şiddetin yolunu seçmemişti.
Sonunda Cennet’ten kovuldu ve Cehennem’in sürekli çalışanı haline geldi. Artık o
düşmüş bir melekti. İnsanların arasında yaşamayı seçmiş bir melek…
İnsanların yanında yaşaması da pek mümkün olmayacaktı. Kötülük konusunda,
Şeytan’ın kendisi ile kapışabilecek ve dünyadaki iğrençliğin somut bir yansıması
olan Lucius Black ortaya çıkmıştı. İsteği basitti, “Düşmanlarımı yok et, ben de
seni özgür bırakayım”. Elbette bu tür bir istekte bulunulması, verilen görevi
başarmaktan çok daha kolaydı. Lakin yeni kazanılmış Cehennem güçleri ile Ryan
Fellox’un bunu yapması imkânsız değildi. Fellox, bir yandan kendisi ile
çekişirken bir yandan da Cehennem’in içine yol almak ve gerçek kötülüğü görmek
zorundaydı.
Senaryo iyi, ama oyun hayır
Aslında klişe bir konu olmasına rağmen; senaryo özenli yazılmış. Diyaloglar
olsun, hikâye gelişimi olsun kaliteli. Fakat unutmamak gerekir ki, kitap
okumuyoruz. Bir yapımın “İyi” olabilmesi için, senaryodan çok daha fazlası
olması lazım… Hele hele bu oyun, aksiyon gibi temposu yüksek bir alanda
yaratılıyorsa… Yapım klasik aksiyon olarak tanımlanabilir, ancak klasik aksiyon
oyunlarının kontrolleri olur. Infernal: Hell’s Vengeance’a kontrol koymayı
unutmuşlar gibi görünüyor. Düşmana vurmak bile zor. Hangi düğme, hangi işe
yarıyor, belirsizlik denizinde yüzülüyor. Zıplamak bile “Cehennem” işkencesi.
Yapım kafasına göre takılıyor, siz zıplamayı planlıyorsunuz, ama evdeki hesap
çarşıya uymuyor ve dahi(!) karakterimiz yuvarlanmaya karar veriyor. Düşmanınıza
saldırmak istiyorsunuz, buna rağmen elde ettiğiniz tek şey ekseniniz etrafında
dönmek oluyor. Tepeye tırmanırken, ne olduğunuzu şaşırıp aşağı düşebilir ve
ölebilirsiniz. Eğer hata yapıp, ürünü satın aldıysanız tam o noktada bırakmanızı
tavsiye ederim. Gelecekteki kâbus ve travmalara engel olabilirsiniz. Yani oyun,
yapım amacına(!) son derece iyi hizmet ediyor ve cehennem nasıl bir yermiş
örneklerle gösteriyor. Size de televizyonu kırmamak için sabretmek kalıyor.
“Başkarakter Ryan Fellox, en başta iyilerin yanında yer alırken, daha sonra düşmüş bir melek olarak Cehennem ordusuna katılıyor.”
Bulmacalar bir yapıma zekâ katmak, kullanıcıları zorlamak, ama sıkmamak için
vardır. Mantıksız olup, insanları çileden çıkarmak için değil. Programcılar
egolarını tatmin edip “Vay, ne güzel kandırdım safları… Böyle bir bulmacayı,
ancak benim gibi dahiler çözer” diye düşünmemişse, neden böyle bir şey
yaptıklarını anlamak imkânsız. Bir yerden bir yere ışınlanacaksınız diyelim.
Sadece ve sadece nasıl bir hataysa ışınlanacağınız yerde kazıklara çakılıp
ölüyorsunuz. Bakıyorsunuz ki, cihaz yanlış yere bizi ışınlamış. “Ben mi hata
yaptım” diyor ve tekrar deniyorsunuz. Bu sefer istediğiniz yere ulaşıyorsunuz.
Sonuca giderken…
Yapımcılar, “3 Boyut” kavramını ya hiç duymamış ya da yanlış anlamış. Üç
boyut=karikatür diye bir şey var da, benim haberim yok sanırım. Ekrana
baktığınızda, karakter arkasını döndüğünde dümdüz bir sırt göreceğinizi
sanıyorsunuz. Düşman güruhu ile karşılaştığınızı ele alalım. Kollar, bacaklar,
kafalar ve gövdeler birbirine giriyor. Düşman hangisi, daha da önemlisi siz
kimsiniz onu bile fark edemiyorsunuz. Bu anlar grafiklerin en iyi göründüğü
anlar, gerisini siz düşünün. Kameralara değinip, o talihsiz anları hatırlamak
istemiyorum.
Peki “Infernal’i niye inceledin kardeşim?” diye sorabilirsiniz. Cevabım basit
olacaktır, oyun severlerin bu yapımdan uzak kalmasını ve paralarının cebinde
durmasını istedim. Kullanıcıları uyarmak, bir oyun sitesinin bence en önemli
görevlerindendir. Son söz olarak, paranızı daha yararlı faaliyetler için
harcayın derim.