Keanu Reeves’i aksiyon sinemasına bir kez daha, muazzam bir şekilde kazandırmayı başaran John Wick’in direkt olarak devamını anlatan John Wick: Chapter 2 sonunda çıktı ve biz de özel gösteriminde izleme fırsatını yakaladığımız bu filmi sizler için inceledik.
Öncelikle ikinci filmin, ilk filme göre çok daha iyi ve geliştirilmiş bir yapım olduğunu söyleyebilirim. İlk film zaten kendi halinde tam bir aksiyon bombası ve oldukça başarılı bir yapımdı. Düşünün artık ikinci film üzerine neler koyduysa, iki-üç katı daha iyi bir film olarak karşımıza çıktı. 2014’te ilk kez tanıştığımız John Wick’in bu kadar sükse yapıp, evrenini bu denli geliştireceğini gerçekten tahmin bile edemezdik. Tüm Hitman serisi ve özellikle Max Payne 3’ü karıştırıp karşımıza çok pasif görünen ancak içinde şeytani bir varlık, hatta filmdekilerin de deyimi ile bir karabasan yatan John Wick karakterini çıkaran bu filmde uzun zamandır aradığınız sonsuz aksiyon hissini fazlasıyla bulacaksınız.
Öncelikle filmin en beğendiğim noktasına, aşırı iyi olan sahne ve mekan seçimine değinmek istiyorum. John Wick 2’de birbirinden farklı onlarca mekana gidiyoruz. Her biri büyük bir ustalık ile hazırlanmış olan sahne dekorları, özenle seçilmiş mekanlar ve karakterlerin bu mekanlarla olan görsel iletişimi sizi muazzam bir gösterinin tam ortasına konuşlandırıyor. Zaten bu mekanlarda duyduğumuz müzikler de o tamamlanmışlık hissini fazlasıyla vermeye yetiyor.
John Wick 2’yi bu kadar sevmemizin asıl sebeplerinden birisi aslında filmin gerçekten de ikinci, devam filmi olması. İlk filmde John Wick karakteri ile ilk kez tanışmış ve Keanu Reeves’in de sempatisi sayesinde karakteri çabucak sevmiştik. Ancak mensubu olduğu Continental adlı oluşumun neden bu kadar güçlü olduğunu, tam olarak nasıl kurallara sahip olduğunu ve amacının ne olduğunu bilmiyorduk. İkinci film tam da bunları gösteriyor ve John Wick’in çok küçükmüş gibi görünen evrenini birden devasa, ucu bucağı olmayan bir suç dünyasına dönüştürüyor. İlk film biraz ‘yarım kalmış film’ hissi yarattığı için ikinci filmde bu tür elementlerin tamamlanması seriyi gerçekten toparlamış.
John Wick 2’nin hikayesinden kısaca bahsedeceğim. Eğer filmin hikayesi hakkında herhangi bir spoiler istemiyorsanız bu paragrafı okumamanızı tavsiye ediyorum. Bir dizi olayın ardından ‘tekrar’ emekliliğe ayrılan John Wick’in bu emeklilik macerası yaklaşık beş dakika sürer ve kapısı eski tanıdığı Santino d’Antonio tarafından tıklanır. Kendisi bir zamanlar John Wick’in bu karanlık dünyadan kurtulabilmesi için büyük bir destekte bulunmuş ve bunu yaparken kan mührünü devreye sokup Wick’i kendisine bir ömür boyu borçlu bırakmıştır. Sonunda bu borcu için geri dönen Santino, Wick’ten bir hedefi öldürmesini ister. Elbette işler birden sarpa sarar ve John Wick yine tüm hedeflerin kendisini gösterdiği, amansız bir aksiyonun içine atılır. Daha fazla detay verip tüm heyecanı kaçırmayacağım ancak hikaye bayağı dallanıp budaklanıyor, onu söyleyebilirim.
Yönetmen Chad Stahelski bu ikinci filmle, sinema dünyasına adını altın harflerle yazdırmış diğer aksiyon filmi yönetmenleri gibi kendisine has, imza niteliğinde bir seri yaratmayı başardı. Zaten bizi heyecanlandıran da bu oldu aslında. John Wick 2, tam da biz oyuncuların ihtiyaç duyduğu ve izlemek istediği bir seri haline geldi. İlk filmi ile ufak bir kararsızlık yaratmış olsa da ikinci filmde bu kararsızlığı yok etmeyi başardı. Tüm Merlin ekibi olarak filmden çıkınca ilk tepkilerimiz Hitman ve Max Payne 3 oynamaya yönelik oldu. Ya da Hotline Miami. O da olur.
Filmin yine en ön plana çıkan yönlerinden birisi de elbette Keanu Reeves’in eşsiz oyunculuğu. Kendisi bildiğiniz üzere hiçbir filmde dublör kullanmıyor ve filmde gördüğünüz o dopdolu sahneleri bizzat çekiyor. Zaten film çıkmadan önce izlediğimiz atış poligonu videolarında Reeves’in istese nasıl psikopat bir katil olabileceğini rahatlıkla görebiliyorduk. Filmdir, efekttir, demeyin. Adam o hareketleri gerçekten yapabiliyor. 7 kişiyi üç saniye içerisinde vurmasından bahsediyorum. Kendisine has melankolik havasını da yine oynadığı karakter ile birleştirmeyi başarabilen Reeves, tam da John Wick’in pasif karakterine uygun, durgun konuşması ile de birçok sahnede yüzümüzü hafiften güldürdü. Bu da onun farkı diyelim.
Daha fazla uzatmadan son sözlerime gelecek olursam, John Wick 2’nin gerçekten de beklediğimiz devam filmi olduğunu söyleyebilirim. Tam biz oyuncular için yapılmış, tam tadında bırakılmış bir yapım olan John Wick 2, ilk filmin üzerine koca bir evren ekleyip Continental’ı yakından tanımamızı ve bu suikastçiler dünyasına birinci elden giriş yapabilmemizi sağlıyor. Devam filminin kesinlikle geleceğini düşündüğümüz John Wick 2’yi mutlaka iyi bir ses sistemine sahip olan, kaliteli bir sinema perdesinde izlemenizi tavsiye ediyoruz.