“Altınları ararken kazıyorduk, altınları bulduk, hala kazıyoruz! Biz bu dünyaya kazmaya mı geldik yahu?” Rahmetli Kemal Sunal’ın Köyden İndim Şehre filmindeki bu sözleri, Terraria’ya başlamamla birlikte zihnimde canlanmıştı. iPod Touch’ımda Junk Jack’i de oynamaya başlayınca, bir kez daha gülümseyerek hatırladım söyleyişini. Gerçekten yerine göre ne kadar doğru ve kaçınılmaz bir sözmüş.
Junk Jack, fazlasıyla Terraria benzeri bir mobil oyun. Oyuna girdikten sonra dünya oluşturuyor ve başlıyoruz sonsuza kadar kazmaya, kazmaya ve kazmaya. Aslında birçok amacımız var ve bunlara yenilerini de eklemek bizim elimizde. Kazarak toprağın derinliklerine inmeli, altın gibi kıymetli taşlara ulaşmalı, kayaları delerek yeni yollara ulaşmalı ve sandıklarda gizli değerli hazineleri bulmalıyız. Anlayacağınız en büyük aktivitemiz kazmak! Elde ettiğimiz tüm eşyalarımızla da büyük bir ev yapabilir ve yorgunluğumuzu şömine karşısında giderebiliriz mesela.
Bu tarz bir girişimde bulunabilirsiniz örneğin.
Hepsi lazım
Oyunda yer alan her objenin işe yaradığını, bazılarının birden fazla amaca hizmet ettiğini belirtelim. Örneğin ağaçları keserek odun elde ediyorsunuz. Ancak o odunu meşale yapımında da kullanabilirsiniz, masa yapımında da, dolap yapımında da. Aynı durum, diğer malzemeler için de geçerli. Tabii çoğu zaman da birçok eşyayı bir araya getirerek yeni eşyalar elde etmelisiniz. Yine meşaleyi ele alalım. Meşale elde etmek için meşale çubuğuna ve kömüre ihtiyacınız var. Peki nasıl yapacaksınız?
Envanterimizi açtığımızda, iki tane büyük pencere görüyoruz. İçlerinde de ufak pencereler var, ki oralara malzemelerimizi yerleştiriyoruz. Soldaki büyük pencerede genel stok ihtiyacımızı giderirken, sağ taraftaki ise “Craft”, yani zanaat hazırlama işlemini görüyor. Meşale yapmak istiyorsak, gerekli malzemeleri bu pencereye getiriyoruz ve işimizi hallediyoruz. Eviniz için dekoratif eşyalar yapabilir, güçlü bir kürek yapabilir, şömine hazırlayabilir, ya da sağlam bir kapı yapabilirsiniz.
Hepsi için detaylı bir “yapım rehberi” var. Ancak tüm sayfalara ilk başta sahip değilsiniz. Kazı yaptığınız esnalarda bu rehberin kayıp olan sayfalarını da buluyorsunuz ve rehberinize ekleyerek yeni eşya yapımı konusunda bilgiler alıyorsunuz. Gayet basit ve açıklayıcı şekilde hazırlanmış.
Ya düşmanlar?
Kazı yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz, bir bakmışsınız ki akşam olmuş. Havanın kararması demek, tehlike demek. Zira tehlikeli yaratıklar her yerde beliriyor ve sizi öldürmek için harekete geçiyor. Bu sebeple gece olduğunda dışarıda durmak güvenli değil. Duruyorsanız veya toprak altında kazı yapıyorsanız bile, sırtınızı verdiğiniz yönde mutlaka bir barikat oluşturmanız gerekiyor. Çünkü her an düşman saldırısı gerçekleşebiliyor.
Antik Yunan kalıntılarına mı ulaştık ne?
Sağlık barımız, ekranın sol üst köşesindeki kırmızı kalplerle simgeleniyor. Onlar ne kadar azalırsa, o kadar ölüme yaklaşmışız demektir. Sağlık seviyemizi artırmak için de etraftan bulduğumuz yiyecekleri kullanmalıyız. Onları yedikçe sağlık seviyemiz de artış gösteriyor. Peki diyelim adamımız öldü? Oyunda yaptıklarınız en son anına kadar yine duruyor, hiçbir veri kaybı olmuyor, ancak sadece toprak üstüne geri dönmek zorunda kalıyorsunuz. Eğer çok derinlerde bir kazı yapıyorsanız ve öldüyseniz, işte bu sinir bozucu olabiliyor. Zira yukarıdan aşağıya inmek pek de kolay değil.
Oyunun grafikleri gayet şirin. Eski 8bit Atari oyunlarını hatırlatıyor, ki hatırlarsanız Terraria da aynen böyleydi. Oynadığınız her an inanın o oyunu da defalarca dile getireceksiniz. Peki Junk Jack’de başka bir oyun modu var mı? Aslında Wi-Fi üzerinden oynanabilen bir Co-Op modu olsa, hiç de fena olmazdı, ancak ne yazık ki yok. Şu haliyle de size gayet iyi zaman geçirtebilecek, hoş bir oyun Junk Jack. Hadi kazmaya başlayın!