Bir dönem TV’de yayımlanan “Cyborg filmleri”, “Kıyamet filmleri” furyaları gibi, Steven Spielberg’ün unutulmaz Jurassic Park filminden sonra da “Dinozor filmleri” furyası başlamıştı. Üçüncü sınıf filmlerin her biri birbirinden beter ve sıkıcı birer hareketli resim topluluğundan öteye geçememişti. Peki Telltale gibi Monkey Island ve Back to the Future efsanelerini baştan yaratan bir firma Jurassic Park’ın oyununu yaparsa ne olur?
Raptor gelirse kaç
Telltale’in önceki oyunlarına baktığımızda, fena olmayan ve adventure tarzı oyunları sevenlerin hoşuna giden yapımlarla karşımıza çıktığını görüyoruz. Genellikle bölüm bölüm yayınladıkları bu seri-oyun’ları, bir süre sonra toplu halde tam bir oyun halinde piyasaya sürüyorlar. Jurassic Park: The Game de bu tarzı takip ediyor. Filmle aynı zamanda geçen JP: The Game, bize parkın veterinerlerinden Gerry Harding, kızı Jessi, Kosta Rika’lı paralı asker Nima gibi karakterlerle tanıştırıyor. Oyun sahne sahne oynanıyor. Genellikle her sahnede bir karakteri kontrol ediyor olsak da, bazı sahneler birden çok karakteri aynı anda kontrol edebilmemize imkan tanıyor.
Peki JP: The Game nasıl bir oyun? Kamerayı sahnenin etrafında dolaştırıp objeleri ve çevreyi araştırmanız gerekebilir, üzerinde çıkan butonlara basarak bu objelerle etkileşime girebiliyorsunuz. Sinematiklerle bütünleşmesi de oyunun akıcılığına katkıda bulunuyor. Garip olan, daha önceki Telltale oyunlarında bulunan envanter(inventory) bu oyunda bulunmuyor. Her ne kadar oyunun akıcılığına katkı sağlayan bir özellik olsa da, detaylı olmasını engelliyor. Adventure türünün en önemli özelliğinin böyle bir oyunda yer almaması kötü.
Aksiyon sahnelerine baktığımızda ise aynı Heavy Rain’de olduğu gibi sizden o an basmanız gereken tuşlar isteniyor. Bu tuşlara doğru zamanlamayla basarsanız, sahneyi başarıyla tamamlayabiliyorsunuz. Ancak yapamadığınız zamanlarda ise birçok kez sahnede başarısız oluyor ve baştan başlamanız gerekebiliyor. Heavy Rain’deki gibi tüm oyunun gidişatını değiştirmiyor olması, hikayenin tekdüze ve sıkıcı olması sonucunu doğuruyor.
Karakterlerin dialogları oldukça iyi hazırlanmış. Başarılı şekilde de seslendirilmiş. Ancak dialoglarda yer aldığımızda, seçmemiz gereken dialog seçenekleri pek açık sunulmamış. Bu da bazen dialoglar içerisinde kaybolmanıza ve oyundan kopmanıza neden oluyor. Bir adventure oyununda zaten oyundan koptuğunuz anda gerisi de çorap söküğü gibi geldiği için yapılmaması gereken hatalardan birini yapmış Telltale.
Triceratops görürsen sev
Gelelim grafiklere. Jurassic Park filmindeki kadar gerçekçi dinozorları daha önce hiçbir yerde görmemiştik. Robotlar ve özel efektler yardımıyla hayata geçirilen sevimli(!) arkadaşlarımızı, Telltale maalesef önceki Monkey Island ve Back to the Future gibi sevimli gözüken oyunlarının grafik motoruyla yapmış. Hal böyle olunca da gerçekçi olması gereken animasyon ve modellemeler, biraz garip gözüküyor.
Ses konusunda ilginç şekilde başarılı olan JP: The Game, filmdeki dinozor sesleri gibi birçok ses efektini doğrudan Jurassic Park filminden almış. Bu açıdan atmosfere pozitif bir katkısı olduğunu söyleyebiliriz.
Kısacası Jurassic Park: The Game, filmin bir alternatifi olmaktan uzak kalıyor. Zayıf bir oynanışla birlikte hikayeye tam olarak odaklanmanızı engelliyor. Back to the Future ve Monkey Island oyunlarını seviyorsanız, Jurassic Park: The Game’i deneyebilirsiniz. Ancak sever misiniz orasını bilmiyorum.