Kara Ekran #47: The Newsroom

Bu hafta sizlere uzun zamandır tanıtmak istediğim bir dizden bahsetmek istiyorum; The Newsroom. Nitekim Newsroom günümüzdeki pek çok diziden farklı bir yapıya sahip. Eğer dünyada olup biten olayları az çok takip ediyorsanız bu dizi kesinlikle ilgilinizi çekecektir çünkü son 5-6 senede olan olaylara çok güzel bakış açısı ile yaklaşıyor. Ama öncesinde gelin o klasik girişimizi yapalım.

Öyle yapmaya karar verdik işte
Geniş bir kadroya sahip Newsroom’un gerek oyuncu gerek yapımcı tarafında oldukça tanınan isimler mevcut.

Oyuncu kısmında başrolde Jeff Daniels ve Emily Mortimer gibi sağlam isimler bulunuyor. Jeff Deniels’ı zaten çok az kişi tanımıyordur zannedersem. Kendisi Salak ile Avanak, Speed, 101 Dalmaçyalı gibi filmlerle tanırken ondan nispeten daha az ünlü olan İngiliz aktrist Emily Mortimer’ın ise şahsen en sevdiğim filmi The 51th State’tir. Öte yandan Maç Sayısı, Sibirya Ekspresi ve Harry Brown gibi sağlam filmlerde de yer almıştır. Üçüncü bir ünlümüz ise daha çok gamer kısmının cosplayleri ile tanıdığı Olivia Munn. Iron Man 2’de de rol alan Munn’ı Freeloaders ve Magic Mike gibi filmlerde de görme fırsatı yakaladık.

Yapımcı tarafında ise hiç şüphesi tek bir isim göze çarpıyor; Aaron Sorkin. Sosyal Ağ, Charlie Wilson’ın Savaşı, Moneyball, A Few Good Men gibi demirbaş filmlerin de yazarlığını yapan Sorkin yaratıcısı olduğu Newsroom’da da hem yapımcı hem de yazar koltuğunda bulunuyor.

Projeye Sosyal Ağ filmini yazarken başlayan Sorkin bunun için MSNBC, Fox News Channel ve CNN gibi ünlü haber kanallarının en çok izlenen haber programlarını yerinde takip etmiş ve onları dikkatlice gözlemlemiş. Bir haber merkezinin nasıl işlemesi gerektiği konusunda buradaki ustalarla konuşup onlardan pek çok fikir almış. Özellikle medyanın daha az dalga geçilen bir tarafını bizlere sunmaya niyetlenen Sorkin bu yüzden de dizideki hikayeleri  kurgusal değil tamamen gerçek olaylardan almış.

News Night 2.0
Dizinin konusuna detaylı olarak geçmeden önce son söylediğime dikkat çekmek isterim, Newsroom bütün bölümlerdeki hikayelerini birebir “gerçek” olaylardan almıştır, esinlenmemiştir.

Örneğin dizinin pilot bölümünde 2011 yılında gerçekleşen ve tamamen British Petrol (BP)’ün suçu olan Meksika Körfezi’ndeki BP Deepwater Horizon petrol sızıntısı olayı ele alınıyor. Başka bölümlerde ise 2 Mayıs 2011’de Usame Bin Ladin’in yakalanıp öldürülmesi ya da Florida’da George Zimmerman tarafından vurularak öldürülen ve nefret suçu olarak görülen Trayvon Martin olayları gibi ciddi konular irdeleniyor. Dolayısı ile dizi her sezonunda günümüzden en az bir sene öncesinde geçiyor.

2012’de yayın hayatına başlayan ve şu sıralar üçüncü sezonu için hazırlanan Newsroom’da hikaye temel olarak News Night adlı 1 saatlik haber programının yenilenen ekibi ile birlikte “gerçekten” haber sunma görevine soyunmasıdır. Wil McAvoy (Jeff Daniels) uzun süredir News Night programında ankermenlik görevini yapan oldukça meşhur, büyük bir kitlesi olan eski savcı yeni haberci bir ünlüdür. Etrafındaki insanlara kötü davransa da programını izleyen milyonlarca kişi ve yüzbinlerce hayranı onun için yeterlidir, taa ki kendisini aldatan eski kız arkadaşı MacKenzie McHale (Emily Mortimer) News Night’ın yeni baş yapımcısı olana kadar.

Savaş muhabirliği dahi yapmış olan McHale tuttuğunu koparan, sağlam karakterli lakin ikili ilişkiler konusunda oldukça beceriksiz, yetenekli bir yapımcı/gazetecidir. Will ile olan eski çatışmasına rağmen News Night’ı hem kendisinin, hem patronu Charlie Skinner’ın (Sam Waterston) hem de –her ne kadar ilk başlarda kendisi bunu farketmese de- Will’in istediği “gerçek” bir haber programına dönüştürmeyi niyetler. Kendi ekibini oluşturan McHale ile birlikte Will McAvoy, insanların bilmek istedikleri değil bilmeye mecbur olduğu gerçekleri onlara sunmaya başlar. Öte yandan gerek Will ve McHale gerekse ekip arasındaki diğer kişilerin birbirleri ile olan aşk, nefret, dostluk, vs. ilişkileri de alt senaryoda bizlere aktarılır.

An American Taliban!
News Night 2.0 kod adı ile başlayan bu proje Afganistan savaşında Amerika’nın siviller üzerinde kullandığı sarin gazından, Amerika’nın en gizli düşmanı olan, Obama hükümetine muhalif cumhuriyetçi Tea Party’nin bütün sahtekarlığına, dini istismarına ve gücü nasıl kendi çıkarı için kullandığına dair sağlam haberlerle gelmeye başlar. Özellikle Tea Party ile ilgili olan kısmın son dönemde bizim de içinde bulunduğumuz hükümet sorunlarıyla oldukça benzer bir yapıya sahip olması da şaşırtıcı bir nokta.

Bunun yanında ülkemizde Gezi olayları ile bizler tarafından da tanınan #occupy… hareketine ufaktan girişse de o konuda bir süre sonra sessiz kalmayı seçer. Oldukça cesur anlatımı ile dikkat çeken Newsroom özellikle Jeff Daniels ve Emily Mortimer’ın mükemmel uyumu ile izleyeni sıkmadan 1 saat geçirmesini sağlar. Elbette Aaron Sorkin’in de mükemmel yazarlığını ve konuların gerçek hikayeler olduğunu düşünürseniz Newsroom’un civardaki pek çok dizinin önüne geçmesi pek de şaşılacak bir durum değil.

Ülkemizde cnbc-e kanalında da yayınlanan dizinin ilk tanıtım videosu, izleyen çoğu kişiyi etkilemiştir sanırım. Pilot bölümünün başından alınmış olan bu sahne zaten bütün olayların çıkış noktası olur. Yeni News Night ekibinin oluşması ve Will McAvoy’un eskiden olduğu gibi gerçek bir haberci olarak işine devam etmesini sağlayan sahneyi aşağıda izleyebilirsiniz.


Yapacağımız ilk iş bütün avukatları öldürmek
Eğer dünyada olup bitenlere ilgili ve duyarlıysanız, ülkemizdeki son dönem olaylarına az çok kafa yoruyorsanız, yozlaşmış hükümetlerin gücü nasıl kendi çıkarları adına kullandığını merak ediyorsanız, kısacası etrafınızda, sizin ve dünyanın geleceğini doğrudan etkileyen şeyler konusunda hassas iseniz The Newsroom tam anlamıyla size yönelik bir dizi.

Bana kalırsa dizinin sadece iki kötü noktası bulunuyor bunlardan bir tanesi jeneriği bir diğeri de diyaloglardaki anlamsız hız. Jenerik konusundaki eleştirim jeneriğin kendisine değil, kaldı ki güzel bir jenerik olarak görülebilir ancak Newsroom gibi sert, agresif bir dizi için bu kadar yumuşak bir jenerik maalesef benim gözümde hiç yakışmamış duruyor. Bir heavy metal müzik olsun demiyorum ancak daha etkili, sert bir jenerik bence giriş kısmını çok daha adrenalin yüklü yapar.

İkinci kısım ise diyaloglar. Dizideki diyaloglar tabiri caiz ise olağanüstü. Gerek sunulan haberlerle alakalı olsun gerek kişilerin kendi aralarında özel mevzularını tartışırken yaptıkları konuşmalar olsun hepsi ilgilinizi çekiyor. Fakat ne yazık ki bütün cast ekibi kanları ile yemin etmiş gibi koştura koştura konuşuyorlar. Diyaloglar o kadar hızlı ilerliyor ki bir yerden sonra alt yazılarla dahi diziyi durdurarak izlemeye başlıyorsunuz.

Bunların haricinde tür bakımında hoşuna gidenler için toplamda 19 saatlik muhteşem iki sezon sizleri bekliyor diyebilirim.

İyi seyirler.

Exit mobile version