Oyun dünyasının kolektif hayal gücünü düşündüğümüzde, şaşırmamak elde değil. Bu sektörde çalışan, eserler ortaya koyan herkes, dünyanın en geniş hayal güçlerine sahip insanlarınsan sayılabilir. Warcraft gibi, Elder Scrolls gibi, Witcher gibi devasa yapımlar, arka planlarında oluşturdukları evren ile fantastik evrenleri genişletiyor. Ancak nadiren de olsa bazı yapımlar, fantastik öğeleri ile değil de gerçekçilikleri ile ön plana çıkıyor. Özellikle RPG türünde çok ama çok nadir gördüğümüz bu gerçekçi temalara sahip oyunlar, alışılmışı bozdukları için ciddi oranda ilgi çekebiliyor. İşte bu tip oyunların bir yenisi de bağımsız oyun stüdyosu Warhorse’un elinden çıktı. Kickstarter üzerinden 2014 yılında oyuncuların bağışları ile fonlanan yapım, 2018 yılında raflardaki yerini aldı. Satış rakamları ile başarılı bir çıkış sergileyen yapım bakalım beklentilerimizi karşılamayı başarabilmiş mi?
Öncelikle oyunun hikayesinden kısaca bahsetmek istiyorum. Çok fazla detaya girmeyeceğim çünkü Kingdom Come: Deliverence tamamen hikayesi üzerine kurulu bir yapım. Öncelikle RPG türünde olan yapımımızda bir karakter yaratma ekranı bulunmuyor. Henry isimli bir köylüyü oynadığımız yapım, babası ile demircilik yapan karakterimizin başından geçenleri konu alıyor. Oyunun en başında kötü bir olay yaşayan Henry, kendini bir anda yapayanlız ve çaresiz buluyor. Yaptığımız görevler neticesinde hem sosyal statüsünü hem de kendini geliştiren Henry, bir Geralt kadar olmasa da kendini sevdirmeyi başarıyor. Keza oyundaki diğer ana karakterler de ciddi anlamda özenilerek hazırlanmış, hem karakterleri hem de modellemeleri sırıtmıyor. Warhorse bu anlamda sınıfı geçmeyi başarmış.
Hikayenin işleyişi ise klasik RPG’lerden alışa geldiğimiz şekilde ilerliyor. Görevler şuraya git, şunu yap, geri gel üzerine. Ancak ilginç bir şekilde diğer RPG’lerden alışık olduğumuz şundan şu kadar kes ve topla gibi görevler neredeyse hiç yok. Oyundaki görevlerin büyük çoğunluğu sağlam bir hikaye üzerine kurulu oluyor ve neredeyse tamamen diyaloglardan oluşuyor. Kingdom Come: Deliverence’ın en güçlü olduğu konu da tam olarak bu. Ancak bir sorunumuz da var. Kingdom Come: Deliverence her ne kadar oyuncuya gerçekçilik vaadinde bulunsa da, sadece gerçekçi bir atmosfer ve güzel hazırlanmış diyaloglar yeterli olamayabiliyor. Biz oyuncular her zaman aksiyonu seven, fazlaya kaçmadan bunu isteyen kişileriz. Kingdom Come: Deliverence ise ne yazık ki oyuncuya çok ama çok az aksiyon sunuyor. Yapımcılar her ne kadar üstüne basa basa kimseyle kavga etmeden oyunu oynayabilmemize izin vermek istemiş olsa da, oyun içerisinde artık bir kılıç sallayayım dediğim yerler çok oldu. Yapımcılar aksiyonun dozunu biraz fazla kısmış diyebilirim.
Aksiyondan konu açılmışken oyunun dövüş sistemine de giriş yapmak istiyorum. Öncelikle yapımcıların gerçekçilik arayışını dövüş sisteminde de uygulamaya çalıştığı çok bariz. For Honor oynayan oyuncuların aşina olacağı şekilde kılıcı veya silahı istediğiniz yerden sallamanıza izin veren bir sistem bulunuyor. Toplamda 6 farklı bölgeden silahınızı savurabiliyor, bu sayede nispeten gerçekçi bir dövüş sistemine şahit oluyorsunuz. Ancak burada önemli bir durum var. Yapımcıların bu gerçekçilik arayışı kağıt üzerinde başarılı gibi gözükse de, animasyonların kütüklüğü ve akıcı olmayışı nedeniyle pek başarılı olmamış diyebilirim. Dövüş esnasında sürekli olarak karma karışık ve tam olarak ne yaptığınızı anlayamayacağınız bir sistem ile karşılaşıyorsunuz. Hele ki karşınızda birden çok düşman varsa, dövüş sistemi tam bir kaosa dönüşüyor.
Warhorse yapımcılarının iyi niyetini anlamış olsam da, en azından iki farklı seçenekli bir dövüş sistemi oyuna eklenebilirdi. Dileyen oyuncular daha basit ve akıcı bir dövüş sistemi tercih edebilmeliydi. Şuan ki haliyle dövüş sistemi üzerinde ciddi şekilde güncellemeye ihtiyacı var gibi duruyor.
Dövüş sistemini bir kenara koyduktan sonra oyunun RPG elementlerine giriş yapalım. Öncelikle oyunda güç, çeviklik, dayanıklılık, karizma gibi farklı seçenekler ve yetenekler mevcut. Ancak bu yetenekleri seviye atladığınızda kazandığınız yetenek puanları ile değil, hangisini ne kadar çok kullandığınıza göre seviye atlatabiliyor ve geliştirebiliyorsunuz. Örneğin kılıç kullandıkça kılıç yeteneğiniz seviye atlıyor ve farklı yetenekler kazanabiliyorsunuz. Keza aynı şekilde konuşma yeteneğiniz de konuştukça yükseliyor ve bu sayede karşınızdaki kişiyi daha çok etkiliyor ve bazı sorunları sadece konuşarak çözebiliyorsunuz. Bu yönden oyun bana
Fallout hissiyatı verdi diyebilirim ki o hissiyatı verebilen oyun sayısı hayli az.
Oyundaki ekipmanlar ise yine bir RPG oyunununda görebileceğimiz türden birazcık farklı işliyor. Klasik RPG oyunlarında giydiğiniz zırhlar toplam zırhınıza direk etki edip gelen hasarı düşürürken, Kingdom Come’da vücudunuzun farklı bölgelerini kapatan zırhlar sadece o bölgelere aldığnıız hasarı etkileyebiliyor. Mesela omuzunuza takacağınız bir omuzluk sayesinde o bölgeye yapılan saldırıların hasarlarını azaltabiliyor, hatta zırhınızın kalitesine göre tamamen engelleyebiliyorsunuz. Kingdom Come’ın güzel yönlerinden biri de bu. Ayrıca zırhlardan konu açılmışken ufak bir detayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Oyunda giydiğiniz zırhlar sadece karakterinizin sağlamlığını arttırmıyor, sosyal statünüzü de yükseltiyor. Örneğin eski püskü kirli giysiler giydiğinizde NPC’ler sizleri tabiri caizse hiç sallamazken, parlak zırhlar ile yanlarınıza gittiğinizde hemen Sir, Sir Knight çekebiliyor. Bu detay ise gerçekten çok hoş düşünülmüş.
Kingdom Come: Deliverence’ın en başarılı olduğu yere geldi sıra. Bölüm tasarımına, ya da haritasına. Öncelikle en baştan belirteyim. Oyunun haritası çok da büyük değil. Ama. Ama bir video oyununda gördüğüm, gerçekten en gerçekçi, en göze hoş gelen tasarımlardan birine sahip. Yamaçları, ormanları, köyler, yolları, kaleleri, öylesine güzel tasarlanmış ve yerleştirilmiş ki, defalarca oturup ortamı izlediğim oldu. Hatta PC platformunda indirebileceğiniz bir mod ile oyuna volumetrik sis ekleyebiliyor, bu sayede manzaraları iki kat daha güzel hale getirebiliyorsunuz.
Konu grafiklerden açılmışken detaylandıralım. Öncelikle oyunumuz
Crytek’in ünlü motoru
CryEngine ile yapılmış. Motorun görsel gücü zaten hepimizin malumu, ancak optimizasyon sorunları da keza öyle. Kingdom Come: Deliverence görsel anlamda harikalar yaratmasa da, son zamanlarda gördüğümüz en başarılı grafiklerden birine sahip. Özellikle ormanlarda Warhorse harikalar yaratmış diyebilirim. Işıklandırma, kullanılan üst düzey efektler ki bunların başında gerçek zamanlı
global illumination tekniği geliyor, bu teknik sayesinde özellikle iç mekan ışıklandırmaları ağzımızın suyunu akıtacak hale gelmiş diyebilirim. Ancak bu tekniğin de yalnızca PC platformunda aktif olduğunu belirtelim.
Optimizasyon tarafında ise oyun ne yazık ki sınıfta kalıyor. 980 Ti ile tüm ayarlar ultra da oynarken FPS sık sık 30’lara düştü. Yaptığım bir kaç ayarlama sonrasında ise en fazla 40 lara kadar indirebildim. Oyunun ciddi anlamda optimizasyon güncellemesi alması gerekiyor. Tamam grafikler iyi ama, 980 Ti’yı 1080P’de 30 FPS’e düşürecek kadar değil. Warhorse umarım elini çabuk tutar.
Sesler tarafında ise yapım karakter seslendirmelerinde başarılı işler çıkarmış. Kılıç kalkan efektleri, çevre sesleri de oldukça başarılı. Müzikler ise dönemi yansıtan bölgeye has eserler ile kulağınızın pasını siliyor. Ufak tefek sıkıntılar olsa da bunlar çok büyük problemler yaratmıyor. Warhorse, hem görsel hem de işitsel anlamda başarılı diyebilirim.
Uzun lafın kısası Kingdom Come: Deliverence, oyuncular tarafından yeni Skyrim olarak değerlendirilmeye başlandı. Tabii ki profesyonel olarak baktığınızda bir bağımsız stüdyonun elinden çıktığı anlaşılabilen noktalar hayli fazla. Yaşanan hatalar, optimizasyon sorunları, hantal ve sıkıntılı dövüş sistemi eksi noktalar olarak göze çarpıyor. Ancak sunduğu ortam, grafikleri, hikayesi, hikaye işleyişi, karakter geliştirmesi, gerçekçiliği gibi noktalar da ağır basan yerler. Şahsen puan verirken en çok zorlandığım oyunlardan biri oldu diyebilirim. Ancak oyunun mod’lamaya açık yapısını da hesaba katarsak, Kingdom Come, tıpkı Skyrim gibi, Mount & Blade gibi şarap gibi yıllar içinde güzelleşebilecek bir oyun olmuş. PC platformu için uygun fiyatını da hesaba katarsak kesinlikle tavsiye edebilirim. PlayStation ve Xbox tarafında ise hem görsel anlamda PC kadar etkileyici olmaması, hem fiyatı, hem de mod’lamaya elverişli olmaması nedeniyle aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Eğer siz de birazcık sabırlı olabileceksiniz ve hatalar şuan için sizi çok fazla rahatsız etmeyecekse, oyunu PC platformunda kesinlikle satın alabilirsiniz.