Makale

Konsol Savaşları – Raunt 1

Bölüm 1: Grafik savaşları

Bu nesil konsolların ortaya çıkışından bu yana aşağı yukarı bir beş yıl geçti. 2005 yılında Xbox 360’ın piyasaya çıkışı ve ardından bir yıl sonra Playstation 3’ün çıkışı ile bitmeyen grafik savaşları da başlamış oldu, biteceğe de hiç benzemiyor. Bu makalemizde her iki konsolun grafik kapasitelerini inceleyecek, bu işin aslı astarı nedir hep beraber göreceğiz. Öncelikle konsolları donanımlarına bakarak işe başlayabiliriz…

Xbox 360

Konsol, merkezi işlemci birimi olarak IBM’in tasarlamış olduğu Xenon 3.2 Ghz 3 çekirdekli ve 10 MB işlemci içine gömülmüş eDRAM ile birlikte ATI’nin Xenos’unu temel alan yapıda ekran kartı sistemine ait 512 MB belleği kullanmaktadır. Bu Ekran kartı, PC’lerdeki X1900’un aşağı yukarı bir benzeridir. Sistem RAM’leri 700 Mhz hızında çalışmaktadır. Konsolun dayandığı görüntü mühendisliği ise, DirectX 9 ile büyük benzerlik gösterir, bir açıdan DX9’un geliştirilmişi de denilebilir.

Playstation 3

İşlemci olarak yine IBM tarafından tasarlanan ve Cell olarak bilinen CPU, sistemin kalbini oluşturmaktadır. Tek çekirdekli sistem, bilinen işlemcilerin aksine 8 adet SPU’ya bölünmüştür. SPU’lardan birisi sistem tarafından kullanılırken, bir SPU’da kilitli olarak kullanım dışı bırakılmıştır. 256 MB sistem olmak üzere 256 MB’ta GPU belleği mevcut olup, toplam 512 MB bellek mevcuttur. Sistem belleği olarak 3200 Mhz hızındaki XDRAM’ler kullanılmaktadır. Ekran kartı Nvidia tarafından üretilmiş olup, PC’lerdeki 7800 serisi ekran kartlarına eşdeğerdir. Grafik birimi temel olarak OpenGL denilen kütüphaneleri kullanmaktadır.

Nedir bu DirectX ve Open GL?

1995’e kadar PC’ler oyunları DOS üzerinden oynatmaktaydı. Windows 95’in çıkmasıyla beraber Microsoft’un büyük reklamlarla tanıttığı DirectX ile tanışmış olduk. Artık ses kartımızı, ekran kartımızı oyunu açarken sisteme tanıtmak zorunda değildik. Hemen devreye DirectX giriyordu. Bu aynı zamanda oyun yapımcıları için de büyük kolaylık demekti. DirectX tarafından önceden belirlenmiş hazır efektleri kullanarak oyun geliştirmenin önündeki büyük zaman engelleri de ortadan kalkmış oluyordu.

O zamandan bu zamana DirectX gelişerek 11 nolu sürüme ulaştı ve neredeyse gerçeğe yakın grafiklerde oyunlar görmeye başladık. Tabii sadece sahip olduğumuz GPU değil, aynı zamanda ses kartımız, oyun kontrol cihazlarımız gibi donanımlar da DirectX sayesinde sorunsuzca sistem tarafından tanınmaya başlandı.

Ama tüm bu nimetler yanında oyun geliştirici firmalar kullandıkları DirectX komutları arasına sıkışıp kaldılar, sadece o sürüme ait kodları kullanabilen yapımcılar hayallerindeki her şeyi gerçekleştirebilmekten uzaktaydı. İşin kötüsü oyunlar bir noktadan sonra birbirine benzemeye başlıyor, özellikle sınıra gelinen durumlarda ise, bu sınırı aşamamak gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorlardı.

1992 yılında ortaya çıkan diğer konsept olan OpenGL ise bugün 4.1 sürüme ulaşmıştır. Bu sistemde oyun yapımcıları açık kütüphanede hazır bulunan kodlara isterse yenilerini ekleyebiliyor, istedikleri grafik efektini kullanabiliyorlardı. En büyük özelliği ise platformdan bağımsız bir sistem olmasıdır.

Yapımcıya sağladığı serbestliğe rağmen uzun çalışma süresi ile DirectX’den daha güç bir sisteme sahiptir. Ancak verdiği serbestliği ödülünü biz oyuncular Uncharted ve Gran Turismo gibi oyunlarda sonuna kadar yaşamaktayız. Normalde bir DirectX oyununda göremeyeceğimiz görselliği bu özellikleri nedeni ile OpenGL’de sonuna kadar yaşayabiliyoruz.

PC’de oyuncuların Quake, Doom, Half-Life gibi örneklerle tanıdığı OpenGL, konsol dünyasında Playstation oyunları ile yoluna devam etmektedir. Tabii ki PC’ye halen çok sayıda OpenGL tabanlı oyunlar çıkmaya devam ediyor.

Oyuncu açısından durum

Oyuncular ise, bu olayı sadece ve sadece karşı karşıya oldukları durum açısından değerlendiriyor. Birçok oyuncu işin temeline bakmak yerine sonuca, yani gördüklerine baktığı için yanlış kanıya ulaşmakta, çoğu zamanda yanlış fikirleri savunmaktadır.

Bugün piyasaya çıkan oyunların neredeyse büyük kısmı multiplatform dediğimiz birden çok konsol ve PC’ye çıkan oyunlardan oluşuyor. Doğal olarak oyuncular da konsolları bu multiplatform oyunların başarısına göre kıyaslıyor.

Yapımcıların büyük kısmı kolay geliştirme imkânları, tanıdık arabirimi nedeni ile oyunlarını DirectX üzerinde geliştirip, daha sonra OpenGL’e yani Playstation 3’e port ederek satışa sunuyor. Doğal olarak geliştirildiği platformda oyunlar çok daha başarılı oluyor. Gerçi son zamanlarda yapımcıların her iki sisteme olan aşinalığı eşit düzeye geldiği için oyunlar arasında pek bir fark olmuyor, ama ufak farklar da dikkatli oyuncuların gözünden kaçmıyor.

Özellikle artık son dönem oyunlarına göre Xbox 360’ın exclusive oyun fakirliği nedeni ile iyice ön plana çıkan multiplatform oyunlar biraz da oyuncuların bilgisizliği nedeni ile kıstas kabul edilebiliyor. Halbuki konsolların gerçek gücünü ortaya koyan oyunlar, exclusive oyunlardır. Çünkü geliştiriciler oyun çıkardıkları platformların özelliklerini sonuna kadar kullanıp, ortaya o konsola özgü çok kaliteli yapımlar koyabiliyor. Bu durumu biraz daha açmak gerekiyor sanırım, çünkü bununla ilgili oyuncuların kafasında halen büyük soru işaretleri mevcut…

Bilinen bir atasözü bence bu durumu gayet iyi açıklıyor: “Bir zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür.” Yani zayıf olan konsolda hazırlanan oyun diğer platformda kötü görünmesine rağmen daha güçlü konsolun hangisi olduğunu ortaya koyamaz. Çünkü oyun bir defa zayıf olan konsolun özelliklerine göre hazırlandığından, port edildiği konsolda daha kötü görünmesine rağmen o konsolun daha zayıf olduğu anlamına gelmez (Port edilmiş olması nedeni ile). Oyunda kullanılan efektlerden tutun, çalışma mantığına kadar sınırları zayıf olan konsol belirler. Düşünsenize oyunlar güçlü olan konsola göre hazırlanmış olsaydı, zayıf olan konsolda çalışabilir miydi?

Örnek olarak 360 konsoluna çıkan exclusive oyunlara bakalım, hemen aklımıza gelen Halo serisinin hiçbir oyunu 720p değil, üstüne üstlük hepsinde klasik AA sorunları mevcut. Kaplama çözünürlüğü ve kaplama detaylarının düşüklüğünü de hesaba katınca ortaya pek de olumlu bir tablo çıkmıyor. Geriye kalan oyunlar içinde ise, en iyi grafikler Gears of War 2’de mevcut. O da nihayetinde Unreal Engine 3 oyunu olduğundan sonuç olarak ortaya bizi çok etkileyecek bir yapım çıkmıyor grafiksel anlamda.

Diğer tarafta 720p olan Uncharted 2’ye bakınca AA sorunu olmayan, cıvıl cıvıl grafikleri, yüksek kaplama çözünürlüğü ve detayı da ekleyince rakipsiz bir oyun ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Buna 1-2 ay içinde oynuyor olacağımız Gran Turismo 5’in eşsiz grafiklerini de ekleyince Playstation 3’ün gücüne hep beraber şahitlik yapıyoruz.

Açıkçası Killzone 2, Uncharted 2, Little Big Planet, Heavy Rain, Heavenly Sword ayarında grafiklerle Xbox 360 üzerinde bir oyun göremediğimiz sürece 360’ın PS3’ten daha iyi grafikler yapacağına inanmak pek mümkün görünmüyor. 5 yıldır piyasada olan bir konsolun, eğer yapabilseydi bu saydığımız oyunlardan daha iyilerini çoktan piyasaya çıkarmış olması gerekiyordu.

Tabii tüm bunlar başarılı PS3 mimarisinin sonuçları. Konsolun piyasa sürüldüğü ilk zamanlarda bu tip oyunların çıkacağı pek tahmin edilmese de, az grafik belleğine sahip olduğu ifade edilen PS3 aslında sisteme ait 256 MB belleği kullanmanın yanında Cell işlemcinin bir SPU’suna da grafik işlem yaptırabiliyor. Bu özellik sayesinde AA sorunu ifade edilen PS3 üzerinde deyim yerinde ise “kaymak gibi” grafiklere sahip 2X AA’lı Uncharted 2 yapılabiliyor. Bu süreç her ne kadar oyuncu tarafından yapım sürecinin uzaması olarak değerlendirilse de, yapanın bu işi gayet güzel becerdiği ortada.

Sonuç:

Nihai olarak Playstation 3’ün grafiksel olarak Xbox 360’tan daha güçlü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Elbette satış rakamlarına bakarak oyuncuların sadece grafiksel başarıyı dikkate almadıklarını görüyoruz. Oyuncular grafik yanında özellikle online becerisi yüksek olan konsolu tercih ettiğini görmek mümkün. Yoksa neredeyse birbirine eşit sayıda konsol satmış bu iki konsoldan biri olan 360’ı başarısız bir konsol olarak ifade etmek büyük bir hata olurdu. Ama birçok oyuncunun artık sıkla dile getirdiği Unreal Engine 3 ile yapılmış oyunlara karşı duyduğu görsel bıkkınlık bir yana neredeyse gökten yağan FPS’ler daha fazla özgün oyuna sahip Playstation 3’ü daha cazip kılıyor.

Buna bir de 5 yıldır aynı DirectX kalıbı içine sıkışmış ve farklı bir şeyler sunamayan sistemi de dahil edince, 360’ın geleceğinin pek de parlak olduğunu söyleyemeyiz.

Bu yıl içinde Sony’nin PS3 sistem belleğinden 70 MB’lık bir kısmı daha serbest bıraktığını ekleyince, çok daha iyi ve akıcı oyunları ilerleyen zamanlarda PS3 üzerinde göreceğimizi düşünüyorum. Belki ilerde yeni bir FW ile CPU içindeki kilitli olan SPU’nun da serbest kalacağını düşünebiliriz. Yeni neslin sonu olarak tahmin edilen 2015’ten bir yıl önce PS3 üzerinde 1080p ve 60fps oyunların standart hale geleceği söylenebilir.

Sonuç olarak ilk raundu Playstation 3 kazanıyor…

İlk Raundun Sonucu:
PLAYSTATION 3: 1
XBOX 360: 0

Yazımızın bundan sonraki bölümünde exclusive oyunlar açısından her iki konsolu karşılaştıracağız. Yeni makalemizde buluşmak üzere esen kalın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu