Makale

Konsol Savaşları: Raunt 3

Yazı dizimizin 3. bölümünde konsolların online kapasitelerini inceleyeceğiz. Konsollar 20 yıla yakın süredir oyun piyasalarında sözü edilen donanımlar, özellikle önceki nesilden sonra konsollar oyun piyasasının egemeni olarak, getirdiği yeniliklerle oyun sektörünün gidişatına da yön verdiler. PC’ler bu konuda her ne kadar ilklerin yaşandığı platformlar olsa da, vurucu darbeyi konsolların yaptığını söylemek yanlış olmaz.

90’lı yıllarda Ultima gibi online oyunların rağbet görmeye başlaması ile yapay zekaya karşı oynadığımız oyunların aslında ne kadar yavan olduğu da ortaya çıkmıştı. Bizim gibi düşünen, kızan, sevinen birisine karşı oynamanın cazibesi o zamanlarda oyuncular tarafından keşfedildi. İlerleyen yıllarda Blizzard’ın MMORPG’si World of Warcraft ile PC aleminde oyuncular deyim yerindeyse online oyunculuğun dibine vurdu.

09/09/1999’da piyasaya sunulan Sega’nın Dreamcast konsolu ile oyuncular da online oyunculuk ile tanıştılar. Konsolun yazılımını hazırlayan Microsoft Windows CE ile Dreamcast’i tüm online becerisi ile oyuncuların hizmetine sundu diyebiliriz. O yılları takip eden süre içinde konsol oyunculuğu pastasının farkına varan Microsoft bu sektöre de göz koydu diyebiliriz. Ardından bugün Live olarak bildiğimiz online oyun sistemini 2000’li yılların başında hizmete sundu.



Online kabiliyeti olan ilk konsol, SEGA Dreamcast…

Akabinde Sony’nin Playstation 2’si ve Nintendo’nun Gamecube’ü piyasaya sunuldu ise de çok güdük bir online hizmetle oyuncuların karşına çıktılar. Hatta gerçek anlamda online oyunlar ile ilerleyen yıllarda oyuncular tanıştı diyebiliriz. Ama konsollarda Dreamcast’in çıkışından kısa bir süre sonra kurulan online altyapı Xbox konsolunun çıkışı ile gerçek anlamda konsol sektörünün gündemine oturdu. Açıkçası Dreamcast kısa ömrü içinde oyunculara bu hizmetin gerçek deneyimini yaşattı diyebiliriz. Bu deneyim önceki nesil içinde Xbox ile zirve yaptı…

Halo gibi bir önceki nesilde Xbox’un lider oyununu oyuncular zevkle online olarak oynadılar, tabii bir çok oyun daha bu hizmeti sundu, az satan ve kısa ömürlü olan Xbox’ta, Microsoft bir anlamda günümüz Live’ının da temellerini atmış oldu. Bir çok açıdan Dreamcast konsolunun manevi atası olan Xbox online’da da bu geleneği yaşatmış, bir adım öne taşımış oldu. Metropolis Street Racer, Project Gotham Racing’in, Sega GT, Forza serisinin bir anlamda atası iken diğer taraftan oyun kontrol cihazı ile bile Sega’nın Dreamcast’i, Xbox’ın manevi atası diyebiliriz. Online’da ortaya böyle bir durumun çıkması da doğaldır.

Sony bir önceki nesilde vermiş olduğu vaatlere rağmen doyurucu bir online hizmeti asla veremedi. Hatta Gran Turismo 4 gibi önceden online olacağı açıklanan büyük bir oyun bile sonradan iptal edilerek tek kişilik olarak piyasaya sürüldü. Diğer tarafta Gamecube’te Phantasy Star dışında doğru dürüst bir online oyun bile göremedik. Nintendo ve Sony’nin online oyunlara karşı bu muhafazakâr yaklaşımının bu nesilde de devam ettiğini söylemek mümkündür. Özellikle bu neslin başında Sony yine bir önceki nesildeki yaklaşımı doğrultusunda online hizmetlerde çok yetersiz bir tablo çizdi. Nihayetinde geldiğimiz durum her ne kadar yeterli gibi olsa da, şu anki durum tamamı ile oyuncuların, online oyunculuktan beklentileri ile alakalıdır diye düşünüyorum.

Bu kısa girişten sonra Xbox 360 ile Playstation 3’ün online savaşlardaki durumuna bir bakalım…

Playstation 3 ve PSN (Playstation Network)
 
2006 yılında Playstation 3’ün oyunculara sunulması ile birlikte Sony kullanıcısı oyuncular için yeni nesil başlamış oldu. Konsolun yazılımında bulunan ilk sürümde oyuncular için online oyun resmen bir işkence halindeydi. Ne kopmadan online olarak oyun oynayabiliyor, ne de arkadaşlarınız ile birlikte doğru dürüst sesli iletişimde bulanabiliyordunuz. Zaman içinde gelen sistem güncellemeleri, network altyapısına yapılan yatırımlar ile bu durum düzeltilmiş olsa da halen oyuncuların online oyunlar anlamında eksikliğini yaşadığı konular var. Bunların başında sesli iletişimin önündeki engeller geliyor.
 
Bir Sony bayisine gidip Playstation 3 alıp eve geldiğinizde açtığınız kutunun içinde online oyunculuğun belki de en önemli donanımı olan kulaklığın kutudan çıkmadığını görüyorsunuz. Akabinde PSN’e bağlandığınızda bu ihtiyacınızı karşılamak için ayrıca para verip bir kulaklık almanız gerektiğini öğreniyorsunuz. Ve aklınıza acaba Sony bizim online oyun oynarken birbirimizle konuşmamızı istemiyor mu gibi bir düşünceye de kapılıyorsunuz. Daha sonra para verip aldığınız bluetooth veya USB kulaklık ile işinizi görseniz de, arkadaşlarınız ile konuşabilmek için ya oyun oynamamanız ya da aynı oyunda olmanız gerekiyor. Bu sorunu ancak “Cross Chat” dediğimiz hangi oyunu oynarsanız oynayın birbirinizle ile iletişim halinde olabileceğiniz bir sistem ile çözebilirler.



XMB dediğimiz Playstation 3’ün ana erişim menüsünün ise oyunlar içinde kullanmak için çok ağır ve kullanışsız olduğu da ayrı bir husus. Daha az sistem belleği kullanan ve basit ara yüzlü bir XMB veya ona benzer bir erişim menüsünün online oyun için önemi bir başka anlam taşıyor. Çünkü davet sisteminden tutun, oyuna giriş çıkışların bu menüden yapılabilmesi gerekirken Sony inisiyatifi oyun yapımcısının insafına bırakmış durumda. Bazı oyunlarda oyun içinden arkadaşlarınızı davet edebilirken, diğer taraftan XMB’yi açıp arkadaşınızı buradan davet etmeniz gerekiyor. Bu durumda zamanınızın çoğu oyunu ilk aldığınızda, oyununuza arkadaşınızı nasıl davet edeceğinizi aramakla geçiyor.
 
Halbuki tüm oyunların sistem yazılımı ile tek tip bir sisteme bağlanarak bu işlerin bu sistem üzerinden yapılabilmesi gerekmekte. Böyle tümleşik (unified) bir sistem olmadığı sürece bu sorunların da çözülebileceğini söylemek pek mümkün görünmüyor.
 
Her ne kadar bu tip sorunlar az sayıda görünse de zaman içinde bunlar çok can sıkıcı bir hal alabiliyor. Tabii online olduğunuzda Playstation 3’ün oyun marketi olan Playstation Store’da (PSS) karşınıza çıkan ara yüz de size pek yardımcı olamıyor. Çoğu zaman kendinizi bir şeyleri ararken buluyorsunuz, çünkü aradığınız şey her nerede ise kolayca erişebileceğiniz şekilde tasnif edilememiş. Bu aksaklıklar bir yana “Community” dediğimiz topluluk aktivitelerinde de sağlıklı bir şekilde bahsetmek mümkün değil.
 
Genelde bu tip yazılarda ve eleştirilerde önce güzel olan taraflar anlatılsa da, biz maalesef PSN’in kötü tarafından işe başladık. Tüm bu saydığımız kötü yanlarına rağmen PSN’in de güzel tarafları elbette mevcut. Bunların başında online oyunlarınızın neredeyse tümünü “dedicated” dediğimiz yapımcı firma veya Sony’nin kendisine bağlı server’lar üzerinde oynanabilmesi geliyor. Bu gerçekten de çok önemli bir özellik çünkü oyuncuların birbirlerine sunucu oldukları online oyunlarda çoğu zaman gecikme ve buna benzer ters durumlar yaşanıyor veya kopmalar olabiliyor. Bu açıdan PSN gerçekten de iyi durumda diyebiliriz.
 
Diğer taraftan bant genişliğinde de sorunlar görülmüyor. Genel olarak internet hızınızın müsaade ettiği hızda download yapabiliyorsunuz. Sadece yeni sunulan demolar ile PSN oyunlarında fazla yüklenme sebebi ile yavaşlamalar görülebiliyor ki bu da çok normal bir durum.
 

Şu anda 40 milyondan fazla satış yapmış olan Playstation 3’ün 50 milyonun üstünde kullanıcısı mevcut. Bu da ayrı bir sorundan kaynaklanıyor. PSN’in her ülkede olmasa da satıldığı birçok ülkede birbirinden bağımsız PSN’leri mevcut. Bir bölgeye gelen demo veya oyun orada mevcutken diğer bölgede olmayabiliyor. Sony’nin küresel bir ağ yerine böyle yerel bir sistemi tercih etmesi de ayrı bir sıkıntı oluşturuyor. Sonuç olarak kullanıcılar birden çok PSN hesabı almak zorunda kalabiliyorlar.
  
Sonuç olarak tüm günahlarına rağmen bir önceki nesilde yapmış olduğu hatanın cezasını çeken Sony’nin bu nesilde online oyunculuğu kurtarmak için büyük bir çaba içinde olduğunu görmemekte büyük hata olur. 4 yıl gibi bir sürede küresel anlamda online oyunculuğa büyük yatırım yapan Sony, yavaş yavaş yatırımlarının meyvesini toplamaya başladı diyebiliriz. CrossChat, tümleşik (unified) sistemin zaman içinde PSN’e gelmesi, Playstation 3’ün yazılımının buna uygun hale getirilmesi zaman içinde hayata geçirilecek gibi görünüyor. Bu aksaklıkların giderilmesi ile Sony’nin online oyunculuk dediğimiz düzeye tam anlamı ile eriştiğini de zamanı gelince söyleyebileceğiz. Yoksa bu hali ile Playstation 3’ün zevkli bir online deneyim vadettiğini söylemek mümkün değil. 
  
Her şeye rağmen Playstation 3 online oyun ihtiyacınızı temel anlamda karşılıyor ve online oyun yanında aynı oyun içinde arkadaşlarınızla rahatça görüşebilmenize, konuşmanıza müsaade ediyor.
  
E3 2010’da duyurulan PSN+ denilen paralı üyelik sistemi Temmuz ayı ile birlikte hizmete girmiş olsa da şu hali ile oyun kulübü görünümünden kurtulamamış durumda. PSN+ ile bedava oyunlar hediye edilse de, indirimli aldığınız oyunları bile Sony’nin seçiyor olması büyük bir eksiklik. Belki beta oyunlara erken erişim bazı oyuncuların ilgisini çekse de, genel anlamda Xbox Live’ın “Gold” üyeliğinin rakibi dahi olamıyor.



Xbox 360 ve Live
 
Yazımızın başında belirttiğimiz üzere Xbox 360’ta online oyun ve diğer çevrimiçi olaylar için kullanılan Live sistemi temelini neredeyse bundan 10 yıl önce başlayan bir sistem üzerine kurulu. Live’a baktığımızda en çok dikkatimizi çeken özellik tüm oyunların Live sistemi ile tümleşik olması. Bu şu anlama geliyor, oyun içi tüm online aktiviteleri Live üzerinde yönetiyorsunuz. Yani PSN ile alakalı bölümde bahsettiğimiz tümleşik (unified) sistem burada kullanılıyor. Doğal olarak bu oyunculara online tecrübeyi yönetim anlamında büyük bir kolaylık sağlıyor.
 
Playstation 3’ün XMB’sindeki gibi ana menüye dönmek veya oyun içinde “pause” edip transparan hale gelen oyun görüntüleri üzerinde beliren XMB yerine, küçük bir menü tasarlanmış ve bu küçük ama hızlı menüdeyken sistem belleğini daha az kullanıyor, daha verimli bir şekilde işlerinizi yapabiliyorsunuz.
 
Live’ın diğer önemli bir özelliği ise oyuncular için sunulan iletişim imkanları. Arcade modellerin içinden çıkmasa da, diğer tüm Xbox 360 kutuları içinden 2.5 mm girişe sahip bir kulaklık çıkıyor. Bu kulaklığı kontrol cihazınıza bağlayarak, kontrol cihazının veri iletim sistemi üzerinden bu ses data’larını aktarabiliyorsunuz. İlk çıkan core sistemlerde kablolu olan kontrol cihazlarının yerini artık kablosuz kollar aldığı için bu iletim artık kablosuz olarak yapabiliyorsunuz. Yani kulaklığınız kablolu da olsa aslında kablosuz olarak iletişim kurabiliyorsunuz. Bu da önemli bir özellik olsa gerek; yoksa belirli bir kablo uzunluğuna sahip bir kulaklık ile hareketleriniz oldukça kısıtlanacaktı.

Bu bahsettiğimiz kulaklık ile “Cross Chat” denilen sistem üzerinden arkadaşlarınızla oyunlara bağımlı olmadan Live üzerinden özgürce iletişim kurabiliyorsunuz. 8 kişiye kadar “party chat” yapabilmenize olanak veren bu sistem ile online oyun keyfi deyim yerindeyse zirve yapıyor. Aynı party’de iken kontrol cihazınızın üstünde bulanan “guide” tuşuna basarak oyun içindeki online menüyü kullanmadan ister bir arkadaşınızı, isterseniz tüm “party”yi oyununuza davet edebiliyorsunuz. İşte tüm bunlar Live’ın “unified” sistemi sayesinde mümkün olabiliyor…

Online deneyim denilince aklımıza her ne kadar online olarak oyun oynamak gelse de, Live’dayken “Community” dediğimiz topluluk etkinliklerine katılabilir, “Community Game” denilen oyunları oynayabilir, birçok ülkedeki hizmet veren Netflix gibi streaming TV hizmetinlerinden de faydalanabilirsiniz. Yine Last FM ve Facebook gibi diğer hizmetlere ulaşmak için Live’ı kullanabilirsiniz. Ancak PSN’de olduğu gibi Facebook erişimi burada da çok kısıtlı imkanlar dahilinde gerçekleşiyor.

PSN’de Store içinde aradığımız oyunu bulmak için harcadığımız çabayı Live’de harcamanıza kesinlikle gerek kalmıyor, çünkü Live’da her şey derli toplu, belli bir düzen içinde. Aradığınız demo, DLC gibi dosyalara çok kısa zamanda erişebiliyorsunuz.

PSN’de gördüğümüz “dedicated server”lar yerine oyuncuların birbirine sunucu olduğu Live sisteminin belki de en büyük eksikliği de budur. Ama geniş bant erişimini sağlayan Live, eğer bağlantınız çok kötü durumda değilse sizi yarı yolda bırakmayacaktır.

Ses kalitesinin son güncelleme ile yükseldiği, menülerin daha hızlı olduğu Live, online deneyim konusunda konsollar arasında büyük bir fark yaratıyor. PC’lerde bulunan imkânlara rağmen Live bu konuda PC’lere dahi kullanım kolaylığı ve tümleşik yapısı ile oyuncular tarafından çok beğeniliyor.

Tabii tüm bunların bir bedeli var, Xbox 360’ta Live hizmetinden sonuna kadar faydalanmak için Gold üyelik denilen ve belli bir ücret ödemeniz halinde sözkonusu olabiliyor. 1, 3, 12 ay şeklinde üyelikler var ve bunları ister Live’den alabiliyor, isterseniz hazır Live üyelik kartları alıyorsunuz. Gold üyeliğiniz size demolara Silver üyelerden daha önce erişim imkanı sağlıyor, online oyun oynayabiliyor, party chat yapabiliyorsunuz.

SONUÇ

Henüz ülkemizde resmi olarak satılmayan Xbox 360’ın pozisyonuna karşılık, Playstation 3’ün bu yıl içinde açılan PSN Türkiye hizmeti bizim için önemli olsa da, küresel anlamda PSN’in, Live karşısında şu aşamada pek iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Cross Chat’i, kesintisiz online oyunları, “community gaming”i, unified yapısı ve erişim kolaylığı ile Live işini çok başarılı yapıyor. PSN belki size başarılı bir online deneyimi vadediyor ama online oyunculuk sadece online oyun oynamaktan ibaret değil.

Yazı dizimizin bu bölümünde kazanan Xbox 360 oluyor…

Üçüncü Raundun Sonucu:

PLAYSTATION 3: 2
XBOX 360: 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu