Land of the Dead

Film oyunları genelde kötü olur. Bazı arada istisnalar çıkabilir, ama genel
kaideyi yıkamazlar. Yaptığınız genelde aksiyon ile kapatılmak istenir, basit
sıkıcı görevler yapılır. Pek özen gösterilen bir tür değildir, aman film çıktı
arada oyunuda çıkartıp para kazanalım taktiği yapılır. Güzel bir oyun için
senelerce uğraşılır, fakat bu film oyunları öyle uğraşılmadan kısa bir süre
içinde yapılıp piyasaya sürülür. Mesela Spiderman’nin PC’ler için çıkan ikinci
oyunu tam bir rezaletti. Hiç uğraşılmadan, üzerinde çalışılmadan tak diye
piyasaya sürmüşlerdi. PS2 versiyonu için aynı şeyi söyleyemem. Tam anlamı ile
harika bir oyundu (Bkz- yazı başında belirttiğim istisna durumu). Filmlerin kötü
oyunlarına daha bir çok örnek verilebilir. Catwoman(Halle Berry’nin Kedi Kadın
modellemesi mükemmeldi ayrı konu öhöm), Fantastic Four vb… yakın zamalarda
çıkan aklıma gelen isimler. Şimdi de yeni bir film oyunu ile karşı karşıyayız.
Land of the Dead: Road to Fiddler’s Green işte karşınızda.

Kafadan koparma

George Romero’nun Yaşayan Ölüler Gecesi ile başladığı kült seri bu sene çıkan
Land of the Dead ile devam etti. Filmi beğenenler oldu beğenmeyenler oldu. Usta
yönetmenin elinden çıkan yapımı izlemek için sinema salonlarına akın edenler
oldu. Zombilerin gişede ne kadar başarılı olup olmadığı ayrı bir konu. Bizim
şimdiki konumuz ise filmin iyice etini ve sütünü sağmak için yapılmakta olan
oyunu.

Demo’yu yükledikten sonra maceraya dalıyoruz. Bizi tanıtım fragmanı
karşıladıktan sonra ana menüye geçiyoruz. Single player, options, quit
seçenekleri arasında Multiplayer gözüme çarpıyor. Ona tıklamak istesemde
giremiyorum, demo versiyonu ya, seçenek ne yazık ki yok. Tam sürümünde bu
özellik olacak bizde kapışabileceğiz. Single player’ı işaretleyip kısa bir
yükleme ekranından sonra ölülerin arasına giriyoruz. Ufak bir sinematik bizleri
karşılıyor. Sakin Amerikan kasabasından fırlamış, şapkalı ve yelekli bir
vatandaşı canlandırıyoruz. Elinde pompalı ile “Ready” diyor ve bir sinema
salonunda maceraya dalıyoruz. Grafikleri görür görmez ilk bozgunu yiyorum.
İçimden “Bu ne böyle?” diye geçiriyorum. Ayarlara giriyorum detaylar tamamen
açık, çözünürlük tavana vurmuş. Ters giden nedir diyorum kendime, halbuki oyun
Unreal grafik motoru ile yapılmıştı. Eski versiyonu dahi olsa bu motor bir
efsanedir. Bir çok oyunun grafiklerini yapmıştır. Unreal Engine 3 çıkmadan evel
ki versiyonlar ile yapılanlara bir bakalım. Thief 3 nasıldı gölgelendirmeler,
ışıklandırmalar, çevre dizaynı veya modellemeler harikaydı. Onu geçtim biraz
eski diyorsunuz geçen sene çıkan Pariah nasıl bir FPS’idi grafik açısından.
Unreal motorunu iyi kullanıyordu ve güzel grafiklere sahipti(Dipnot ikinci oyunu
da yapılıyor aklıma gelmişken yazıyım dedim, umarım Aykut kızmaz). Grafik
motorunun nimetlerini sonuna kadar kullanmadan en basit şekli ile yapımcılar
oyuna optimize etmişler. Demo’muz “Final” adı ile geçiyor, yani son versiyon ile
yapılmış. Bu ne demek oluyor? Tam sürümde de aynı grafikleri görebiliriz, büyük
ihtimal de göreceğiz. Bölüme devam edelim…Alıştırma tanıtım olmadan direk aksiyon bizleri bekliyor. Sol üst tarafta
yapmamız gereken görevlerin listesi yer alıyor. Bunlar basit şeyler, şunu kapa,
olmadı geri dön, koridordaki zombiyi haşat et vb… klişeler listede yazılı
olanlar. Bunları hemen atlıyorum, tahta kırılma sesleri yer alıyor. Bakıyorum
ki, sol tarafta yer alan tuvaletin kapısından bir zombi gelmek istiyor. Açamıyor
kapıyı, bizde gelsin kaynaşalım diye E tuşuna basarak ona yardımcı oluyoruz.
Birbirimize sarılacakken yaptığı hainlik üzerine, pompalı ile kafasına ateş
ediyoruz. Bir zamanlar sevdiğimiz zombi yerde kafasız bir şekilde yatıyor.
Arkamı dönüyorum bir bakayım misafirperver bir ölü arkadaşımız daha, bu sefer
vücudunu hedef alıp ateş ediyorum. Kolu kopuyor son bir kere daha tetiğe
basıyorum. O da gözlerini hayata kapıyor. Kol kopması ve kafa kopması beni
heyecanlandırıyor. Unreal teknolojisinin diğer nimeti olan “Karma Fizik Motoru”
burada kullanılıyor! Tam yaşasın derken, sevinç nidalarım kursağımda kalıyor.
Masaya oraya buraya vuruyorum ediyorum, ama nafile hiç bir şey yerinden
kıpırdamıyor. Şaşırıyorum yani; “tek marifetiniz bir kaç parça uzuv
kopartmakmıydı” diyorum içimden. Yerde yatan cesetlere ateş edeyim de belki
onlar kıpırdıyordur, demo’dur bu hata olabilir diyorum. Ancak yerde ceset filan
yok! Öldürdüğünüz düşmanlarınız yok oluyor. Sadece gösteriş olsun diye oraya
buraya konulmuş bir iki insan kadavrası var. Onlarda süs gibi duruyor.
İlerliyorum zombilerimiz çeşitleniyor, askerlerden polislere, sivillerden köpek
taklidi yapanlara, elinde balta, su borusu, yan keski ve bilimum tüm ezici ve
keskin aletler ile üzerinize gelenler…

Belli bir süre sonra gelen bıkkınlık ile yaptığımız işin sadece gelen zombileri
vur, sonra git düğmeye bas, kapı açılsın olduğunu görüyorum. Doom 3’de bunları
yapıyorduk, ama sağlam grafikler ile. Demo’da bolca silah çeşidi bulunuyor,
sniper, makineli tüfek, pompalı, Revolver bunların arasında yer alıyor.
Yumruklarımız ile de zombilere vurabiliyoruz, ama yakın dövüşte birden fazla
olduklarından sizi öldürebiliyorlar. Sadece yumruklarınız değil kürek, su borusu
veya balta gibi yakın dövüşte kullanabileceğiniz silahlarda bulunuyor. Yakın
dövüş silahları ağır olduğu için siz bir vururken iki yiyorsunuz.

Kötü oyun demo’sundan belli olur

Sesler en başlarda iyi gibi duruyor, ama sonradan işin cılgını çıkartıyorlar.
Birbirine benzeyen silah efektleri, ölülerin aynı bağırışları, oyuncuyu iyice
sıkıyor. “İnsan biraz daha çeşitlilik koymaz mı?” sorusunu soruyor. Arka planda
çalan hafif gerilimli müzik, biraz elle tutulur ama onun haricinde de pek bir
şey yok.

Demo açıkcası hiç hoşuma gitmedi. Oyunun tam sürümü de büyük ihtimal böyle
olacaktır. Kütük grafikler, kötü sesleri ve düz mantık oynanışı ile rezalet
olacağı belli. Şimdilik demo deyip geçiyoruz, ama Land of the Dead’i tam
sürümünde affetmeyeceğim. Demo’yu neden inceledin diye soranlara da söyleyelim.
Kötü oyun demo’sundan belli olur. Sizde bu demo’ya el atmayın, tüm kuşaklara
söyleyin uzak dursunlar! İbreti alem olsun diye yazdım. Tam sürümde görüşmek
üzere…

Exit mobile version