MadWorld’u cicili bicili bir Mario dünyası olan Wii’de ilk oynayanlar
gözlerine inanamayacaklar. Çünkü MadWorld; siyah beyaz, karikatür grafiklerinin
arasında belki de bir oyunun günümüze kadar sahip olduğu en fazla vahşeti
içeriyor. Yapım şu ana kadar oynadığım en vahşi oyun olmasının yanı sıra,
yaratıcılığıyla da beni oldukça şaşırttı. Yaratıcılıktan bahsederken oynanış
biçimi ve grafiklerden bahsediyorum. Hikâye tabii ki günümüzdeki birçok oyundan
alıştığımız üzere çeşitli filmlerden alınmış. Daha önce incelediğimiz The House
of the Dead, Rodriguez ve Tarantino filmlerini anımsatmaktaydı. MadWorld ise
bizi, Sin City dünyasına götürüyor. Aynı zamanda Runner Man ve Death Race’i de
ciddi ölçüde hatırlıyoruz. Buna rağmen şunu rahatlıkla söyleyebilirim; PC
oyuncuları birbirinin kopyası oyunları oynaya dursunlar, konsol oyuncuları
(Özellikle Wii oyuncuları) konsolların faklı oynanış tarzından yararlanan
yapımcıların yaratıcılıklarını tekrar konuşturmalarına tanık oluyorlar.
Wii her ne kadar PS3 grafik kalitesine sahip olmasa da, Platinum Games gibi
yaratıcı yapımcılar sayesinde basit ama çok etkileyici, farklı ve özel
grafiklere sahip oyunları oynayarak bu eksikliği pek de hissetmiyoruz.
Aile dostu Wii artık bir ölüm makinesi
Aslında yapım oynanış olarak bize içerdiği üst seviye şiddet haricinde çok
yenilik sunmuyor. Aptal yapay zekâlı farklı farklı biçimlerde öldürülmeyi
bekleyen bir sürü düşman bizi bekliyor. Ancak MadWorld’un zevki de burada
başlıyor. “Bu aptalları bu sefer nasıl combolarla öldürsem de, daha fazla puan
kazansam” diye düşünmeye vaktiniz kalıyor. İsterseniz düşmanlarınızı sadece
yumruklarınızla, isterseniz kaldırıp oradan oraya fırlatarak, isterseniz
testerenizle tek hamlede iki parçaya ayırarak öldürebilirsiniz. Yetmedi mi? O
zaman düşmanınıza kafasından aşağıya önce bir tekerlek geçirirsiniz. Hareketsiz
hale gelen adamın gözüne birde yol kenarından aldığınız trafik levhasının sapını
sokarsınız. Hala ölmedi mi? Adamın kafasına bir varil fırlatırsınız. Yok yok
hala hıncınızı çıkartamadınız mı? O zaman adamı öylece kaldırıp dükkân
kepenklerindeki kazıklara sokup sokup çıkartırsınız. Evet, şaka yapmıyorum,
yukarıdaki vahşetin hepsini ve daha fazlasını MadWorld’de yapmanız mümkün.
Bölümleri geçebilmek için her seferinde daha fazla puan toplamanız gerekecek, bu
da her seferinde rakiplerinize şiddeti, vahşeti daha farklı, daha uzun
yaşatacağınız anlamına geliyor.
“MadWorld içeriğinde bol şiddet barındırıyor. Düşmanlarınızı isterseniz testerenizle ortadan ikiye bölebilirsiniz.”
Hikâye, dış dünyayla ilişkisi dışarı yapılan TV yayından ibaret olan Jefferson
Adası’nda geçiyor. Kahramanımız Jack, hayatta kalabilmek için rakiplerini
öldürerek ilerliyor ve bütün bunlar televizyondan canlı yayınlanıyor. Bizde
yapımı iki yorumcu eşliğinde sanki TV’den seyrediyormuşçasına oynuyoruz.
Şehirdeki her bölüm, her biri bir TV karakteri içeren üç aşamadan oluşuyor.
Belli bir puana ulaştıktan sonra ortaya patron çıkıyor. Puan kazanmak için diğer
karakterleri basit hamlelerle değil farklı combolarla öldürmek gerekiyor. Bunun
yanı sıra bazı mini-oyunlarla da puan kazanmak mümkün. Mesela en fazla adamı
çalışan bir jet motoruna fırlat gibi. MadWorld’de rakiplerin yapay zekâsı her ne
kadar yeterli değilse de, oyun ilerledikçe gittikçe zorlaşıyor. Belli bir
seviyeden sonra, artık atak yeteneklerinizin yanı sıra savunma yeteneklerinizi
de geliştirmek zorunda kalıyorsunuz. Hikâye aslında bu kadar basit değil, ama
geri kalanını oynayarak öğrenmenizde fayda var.
Kontrollerde Remote ve Nunchuck’ı beraber kullanıyoruz. Yapımda ayrıntılı bir
eğitim bölümü olduğu için kontrollere fazla değinmeye gerek yok. Neredeyse bütün
tuşları kullandığımız kontrollerde, Wii’nin avantajlarından fazlasıyla
faydalanılmış. Kontrollere alışmak oldukça kısa zaman alıyor.
Oyunun en önemli eksisi bütün canlarınız kaybedip öldüğünüzde bölüme baştan
başlamak zorunda kalmanız. Bu özellikle bölüm patronuna (Boss) kadar gelip,
orada ölüp tekrar başa döndüğünüzde canınızı sıkıyor. Diğer önemli bir sorun ise
kamera açıları. Sıklıkla oyunun adrenalinine kendinizi kaptırıp düşmanlarınızı
oradan oraya savururken kamera size yetişemiyor ve sonunda kendinizi saçma sapan
bir yerde saçma sapan bir kamera açısı ile buluyorsunuz.
MadWorld ilk bakışta oyuncuya gerçek hayatta hiç yapamayacağı şiddeti sunarak
sanki kendisini sattırmaya çalışıyor gibi gelse de, yapım aslında zaman zaman
insanoğlunun ne gibi şartlarda ne hale gelebileceğini ince ince mesajlarla
oyuncuya vermeye çalışıyor. MadWorld; eğer 18 yaşın üstündeyseniz, 5-6 saat
içerisinde bitmesine rağmen tekrar oynanabilirliği sayesinde mutlaka arşivinize
katmanız gereken bir oyun.