Yıl 2033…Gelecek, beklentilerimizi karşılamadı. Yer altında kapana kısıldık. Etrafımız hastalıklı, yaşlı ve çocuklarla dolu. Ümidimizi, kendimizi yer altına gömdüğümüz gibi en derinlere gömdük. İnsanlar birbirini ufak şeyler için öldürmeye başladı. ‘Merhamet’ kelimesi anlamı yitirdi ve hayvanlara dönüşmeye başladık. Ancak biz hayvanlar gibi olmamalıyız, olamayız. Bizi biz yapan değerlere sahip çıkmalı ve gelecek nesillere yeni umutlar, yeni gelecek bahşetmeliyiz.
Her gün doğumu yeni başlangıçtır, yeni umuttur. Bugün bana ve biz insanoğluna yeni umutlar verilmedi, ama yarının ne getireceği hiç belli olmaz. Zira hiçbir şey kalıcı değildir kâinatta, akar gider. Madde maddeye etki yapar, nesneler böyle büyür gelişir. Bir zamanlar bizi oluşturan tohumlar, ölümle birlikte kanatlanıp uçar. Kimi toprağa karışır, kimi toz zerreleri gibi havada dolaşır. Ancak bunlar yitik değil, parçalanmıştır. Unufaktır. Yaşam sürer gider. Çünkü ölen madde değil candır. Belki Lucreitus’un dediği gibi; “Bu son bir başlangıçtır…”
Sonun başlangıcı
Yukarıdaki uzun girişten sonra asıl konumuza geri dönelim isterseniz. Metro 2033’un senaryosu Rus bilim-kurgu yazarı Dmitry Glukhovsky tarafından kaleme alınan aynı isimli romandan alınmış. Hikâyeye kabataslak göz gezdirirsek, 2013 yılında meydana gelen nükleer felaket insan ırkını tehdit etmiş, yeryüzünü yaşanmaz hale getirmiştir. İnsanlar yeni başlangıçlar yapmak amacı ile Moskova’nın metro istasyonlarına göçmüştür. 20 yıl boyunca felaketin etkisi olarak ozon tabakası delinmiş, insanlar yeryüzüne çıkamaz hale gelmiştir. Buna cesaret edenler ise ‘Darkones’ adı verilen yaratılar tarafından öldürülmüştür. Zaman içerisinde Darkones’lar sadece yer üstünde değil, yer altında da faaliyet göstermeye başlayıp, yer altında yaşayan az sayıdaki insanın da yaşamını tehdit etmeye başladılar. Tehlikeli zamanların olduğu bu dönemde ‘Artyom’ isimli karakterimiz ile birlikte dış dünyayı keşfe çıkıp, daha yaşanılır bir yer olmasını sağlayacağız.
Biri Stalker mı dedi?
Metro 2033 ‘4A Games’ tarafından geliştirilirken, dağıtımı Stalker serisi ile yakından tanıdığımız ‘THQ’ firması tarafından yapılacak. Grafik motoru olarak Unreal Engine ile benzerlik gösteren ‘4A Engine’ kullanılıyor. ‘4A Games’ tarafından özel olarak yapılan bu grafik motorunu başarılı bulduğumu söylemek istiyorum. Bilhassa kaplamalar güzel olmakla beraber her ayrıntı detaylandırılmış. DX 9 ve 10’un yanında DX 11 desteğini de beraberinde getirecek olan yapım gözlemize bayram yaşatacak gibi gözüküyor. Bilindiği üzere DX 11’e şu an için ölü doğan bebek muamelesi yapılsa da, Metro 2033 ile büyük itibar kazanacağı aşikâr. Ekran görüntülerine bakınca bunu daha iyi anlayacaksınız.
Son zamanlarda post-apokaliptik Dünya düzeni denilince Stalker serisi ve Fallout serisi akla geliyor. Metro 2033 FPS olması sebebi ile Fallout serisinden ayrılırken, çevrenin verdiği hissiyat ile de Stalker’dan ayrılacağını düşünüyorum. Stalker’da bol bol yalnızlık hissi çektiğimizi oynayanlar hatırlayacaktır. İşin doğrusu bu duyguyu da çok güzel yansıtıyordu. Metro 2033’de ise tek başımıza olmayacağız. Çevremizde, yer altı şehirlerinde günlük rutin işlerine devam etmekte olan insanlar olacak. Bazı savaşlara ekip halinde katılıp, bize yardım eden askerler de yer alacak. Çarpışmalarda sadece ‘Darkones’ adlı yaratıklar değil, civar yer altı şehirlerinde bulunan insanlarla da karşılaşacağız. Bu karşılaşmalar genellikle yer altında olurken bazı zamanlar ise yer üstünde de olacak. Videolardan ve röportajlardan çıkardığımız kadarı ile bol aksiyon barındıran yapım klasik FPS izlenimi uyandırsa da ilgi çekici ve derin konusu ile bunu bertaraf etmeyi başarmış gibi görünüyor.
‘Darkones’ adı verilen yaratıklara özellikle değinmek istiyorum. İnsanların aniden yere serilmesini sağlayan özel psişik güçlerle donatılmış mutantlardan sadece bir kişi etkilenmiyor. Evet, yanlış tahmin etmediniz kendisi kontrolümüzdeki karakter olan ‘Artyom’ isimli genç. ‘Artyom’un neden psişik güçlerden etkilenmediği bilinmemekle beraber, ‘Darkones’ adlı gizemli olduğu kadar tehlikeli örgütün insanlara saldırma sebebini bulabilecek halk arasında yegâne kişi olarak görülüyor.Her ne kadar atmosfer olarak Stalker’a benzemiyor olsa da bazı açılardan onun izinden gittiğini düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse silahlarımızı upgrade etmek, mühimmat almak gibi işlemleri yine çevreye dağılmış tüccarlar vasıtası ile yapacağız. Yapımda bol bol NPC’lerle karşılaşacağımız gibi onlarla olan diyaloglarımız hikâyemizde önem arz edecek. Bu sebeple maceramızı yaşayacağımız dünyanın sosyal bir yer olacağını söyleyebiliriz. Ayrıca etrafımız türüne uygun olarak dizayn edilmiş olup, yıkılmış dünya portresini önümüze seriyor.
Haydi, bastır Metro 2033
Mart ve Nisan ayında çıkması beklenen kaliteli yapımlar arasında şu ana kadar sessiz sedasız yoluna devam eden Metro 2033, şu anda oyun dünyasında gündemden düşmüyor. İlk başlarda bu kadar ses getirmeyeceği düşünülürken, kanımca senenin bombaları arasına girebilecek kadar güzel gözükmekte. 3D Nvidia teknolojisini elinde bulunduran PC kullanıcılarına ise Metro 2033’ün bu teknolojiyi destekleyeceği müjdesini verelim. Şu ana kadar beni tek düşündüren olay multi-player modunun bulunmaması. Doğrusu birbirinden ürkütücü karanlık tünellerde arkadaşlarımız ile kapışmak güzel olurdu. Umarım bize sürpriz yaparak multi-player sistemini yapıma koyarlar ya da daha sonra yapacakları eklenti ile bu pürüzü ortadan kaldırırlar.
Ne kadar bekleyeceğiz?
George Orwell’ın 1984’ünü, Thomas More’un Ütopya’si okuyup Post-Apokaliptik ve gelecek Dünya düzenine merak duyan arkadaşların Metro 2033’ü benim gibi sabırsızlıkla beklediğine eminim. Ancak merak etmeyin, sabırsız bekleyişimiz yaklaşık bir ay sonra son bulacak. THQ’un son verdiği açıklamalarda aksilik olmaz ise yapım önümüzdeki ayın 16’sında raflardaki yerini alacak. O zamana kadar doğrusu ben ‘1984’ü bir daha okuyacak, ‘Blade Runner’ı ve ‘Stalker’ı bir kez daha izleyeceğim.