FPS ve 2. Dünya Savaşı bu sıralar sıkça duyduğumuz isimler. Hatta FPS savaş
oyunları yağmur oldu tepemize yağıyor desek yeridir. Şimdi de piyasada kendine
yer edinmeye çalışan Mortyr 2’yi görüyoruz. Hatırlarsanız, Mortyr’nin ilk oyunu
2000 yılının başında piyasaya sürülmüş, 2. Dünya Savaşını konu alan ve Nazi
karşıtı bir oyun idi. Interplay gibi önemli yapımlara imza atmış bir firmanın
yapımcılığını üstlendiği oyun eleştirmenlerce pek beğenilmemiş, kimi çevrelerce
yerden yere vurulmuştu. Aslına bakarsanız grafikleri ve atmosferi ile dönem
oyunları arasında epey geride olan ilk Mortyr pek de satılmamıştı. Yine de savaş
konulu FPS olmasından dolayı beğenenler olmuş olmalı ki; yaklaşık 4 sene sonra
ikincisini piyasaya sürüldü. Bu kez yapımcı firma Mirage Interactive oyunu kendi
başına piyasaya sürdü ve eklemiş oldukları pek çok detay ile kendilerine
güvendiklerini söylediler. Peki ne denli başarılı oldular?
Nazilerin korkulu rüyası; Sven Mortyr
İlk oyunda Nazi Almanyası’nın derinliklerinde görevlerimizi yaparken bu sefer
kuzeye Norveç’in soğuk topraklarına gidiyoruz. 1944 yılında Orta Avrupa’da savaş
son sürati ile devam ederken kuzey bölgelerde de hatırı sayılır çatışmalar
gerçekleşirken, olaya merkezinden el atmayı seven karakterimiz Sven Mortyr hemen
olay yerine ulaşıp Nazileri bir bir öldürmeye girişiyor. İlk bölümler alıştırma
niteliğinde olduğundan yapacaklarımız sınırlı. Önce arkası dönük bir askeri
sessizce öldürmemiz ardından sniper tüfeği ile başka askeri indirmemiz
gerekiyor. Ardından kontrollere alışıyor ve oyunda sessizliğin önemini
anlıyoruz.
İlk olarak alıştırma bölümünde karşılaşacağımız gerçekçiliği ön plana çıkaran
unsurlar mevcut. Örneğin düşmanlar size tuzak kurabiliyorlar. Sözgelimi yol
üzerinde boş bir alana ulaştınız ve kapı açık vaziyette duruyor. Ses seda yok.
Anlayın ki bu kapı sizin geçmeniz ve gafil avlanmanız için açık bırakılmış.
Elbette bunların hepsi script şeklinde yazılmış unsurlar hiçbirinin düşman yapay
zekâları ile alakası. Çünkü tuzağa aldırmadan içeri girmeniz halinde bir anda
düşmanlar etrafınızı sarıyorlar ve ateş etmeye başlıyorlar. Üstelik ateş
ederlerken asla belli siperlere saklanmıyorlar sadece durup ateş ediyorlar.
Dolayısıyla herbirini indirmek son derece kolay oluyor. Diyelim başarısız olup
öldünüz aynı noktaya bir kez daha gelmeniz halinde askerler yine aynı noktalarda
durup ateş ediyorlar. Kısacası yapay zekâdan nasibini almamış düşmanları
öldürmek için duracakları yerleri ezberlemek yeterli oluyor. Bir ayrıntı
dışında; askerlerden biri sizi fark ettiği anda havaya işaret fişeği atıp
çevredeki askerleri olay yerine çağırıyor. Ne kadar akıllıca bir durum olarak
görülse de birbirinin peşi sıra gelen askerleri güvenli bir yere saklanmanız
halinde pıtır pıtır öldürmeniz mümkün.
Sessiz ve derinden
Mortyr’nin belki de en önemli özelliği sessizliğe çok önem vermesi. Üsse sızma
gibi görevleri yaparken çok sessiz olmamız kimseye yakalanmamamız gerekiyor.
Shift tuşuna basıp yavaş yürüme moduna geçtiğimizde ayak seslerimiz fark
edilmiyor. Burada tıpkı Counter Strike oyununda olduğu gibi ağır silahla yavaş
yürüme ve bıçakla hızlı yürüme sistemi devreye giriyor. Eğer yavaş yürüyorsanız
mutlaka elinize bıçak almalısınız yoksa tüfek ile yürümeye devam ederseniz;
uzunca bir süre yürümeniz gerekiyor. Günümüz FPS’lerinde standart haline gelen
hareket halinde hedef almanın zorlaşması Mortyr’de de mevcut. Ekrandaki hedef
alma noktamız yürürken o kadar genişliyor ki düşmana ateş etmek yerine dağlara
taşlara kurşunları gönderiyoruz. Genel yapı olarak Medal of Honor’a benzemeye
çalışan oyun, haritada gideceğimiz yeri göstererek yön bulmamızı
kolaylaştırıyor.
Her ne kadar gerçekçilik unsurları eklenmeye çalışılmış olsa da oyunun
grafiklerinde arcade havası hakim. Bunu silahların büyük modellenmesinden,
göstergelerin daha büyük olmasından ve gideceğimiz yerlerin kocaman oklarla
gösterilmiş olduğundan seziyoruz. Ayrıca askerlerin animasyonlarında ciddi
problemler mevcut. Özellikle düşmanların ölüm anları çok kötü anime edilmiş.
Öldüklerinde kalıplaşmış olarak duruyorlar ve hareketlerindeki gariplik günümüz
oyunları ile karşılaştırıldığında yenilir yutulur gibi değil. Dört bir yana
eklenen grafiksel efektler artı olarak gözükse de kimi yerlerde öyle
görüntülerle karşılaşıyoruz ki; insan oyundan soğuyor. Örneğin görüş alanımız
dahilinde bazı cisimler yok olup geri gelebiliyorlar. Mesela birkaç metre
önünüzde bir bina olduğunu görüyorsunuz. Binaya yaklaştığınız zaman önünde bir
iki adet varilin olduğunu bir anda ışınlanmaları ile fark ediyorsunuz. Allah
allah deyip biraz geri gittiğinizde binanın önündeki variller yine yok oluyor.
İlk başta sistemi fazla zorlamamak için yapılmış bir ayrıntı olarak düşünmüştüm
ama görüntü ayarlarını en yüksek seviyeye getirdiğimde yine aynı şeylerle
karşılaşınca bunun bir hatadan ibaret olduğunu anladım.
“Yapay zekâ” mı? o da ne?
Yapay zekâ konusu ise felaket denilecek seviyede. Askerler karşınıza
dikildiklerinde ne yer değiştirmek ne de bir yere saklanıp ateş etmek akıllarına
geliyor. Sadece kurşun yağdırıyorlar. Oyunun en önemli yanı sessizlik üzerinde
kurulmuş olması Ama onu da başaramadığı ortada. Çünkü sessizliği tercih etmeyip
yakalandığınız zaman üzerinize amaçsızca saldıran askerleri bir bir öldürmek
oldukça kolay. Hepsini öldürdükten sonra bomboş olan köyü dolaşıp görevinizi
yerine getirmeniz çocuk oyuncağı.
Malum son zamanlarda fazlasıyla FPS oyunu çıktı. Hatta bunların büyük bir kısmı
2. Dünya Savaşı’nı son derece gerçekçi sunuyor. Geçtiğimiz yıllara da
baktığımızda sayısız savaş oyunu ile karşılaşıyoruz. Bu oyunların arasında
Mortyr 2’nin yer bulması pek mümkün gibi gözükmüyor. Hatta geçtiğimiz yıllarda
çıkan oyunlarla dahi boy ölçüşecek kalitede değil. İçinde, “Nazileri öldürmek
konulu tüm oyunları oynamalıyım!” diyen varsa buyursun ama onun haricinde
tavsiye etmeyeceğim.