NBA 07

Basketbol oynamak için dışarı çıkıp kan ter içinde kalmanın tek bir
alternatifi olabilir; basketbol oynamak için dışarı çıkıp kan ter içinde
kalanları seyretmek. İnsanın damarlarına tarifsiz bir adrenalin pompalayan, bu
sporun günümüzdeki en büyük tadı ise tabii ki NBA; ne yazık ki biz onu sadece
ama sadece Kaan Kural’ın mükemmel yorumlarıyla takip edebiliyoruz. İnteraktif
ortamda bunun karşılığı ise bilgisayarın ya da konsolun karşısına geçip bir
takım tuşlara basmaktan öteye geçemiyor. Hal böyle olsa da insan, Kaan Kural
yorumu tadında bir sunum ve parkeye çarpan topun tüm salondaki yankısını duymak
istiyor. Ekranda hareket eden çizgilerin en nihayetinde bir oyunun parçaları
olduğunu biliyorsunuz ve işte buna rağmen her NBA ön ekini alan oyundan sabah
ezanı eşliğinde Vinsanity smacıyla aldınız zevki almayı bekliyorsunuz. Onların
yanına gitmek istiyorsunuz. Eveeet… İstiyorsunuz.

I know bas-ket-ball

NBA 07, Sony’nin üretip etiketini de kendisinin yapıştırdığı, ismiyle olduğu
kadar mod’larıyla da oldukça naif görünen bir basketbol oyunu. Ana menüde
yanarlı dönerli bir durum yok; bütün bir tasarım, oyun mod’larını gösteren büyük
dikdörtgenlerden ibaret. “The Life” kısmı iki ezeli rakip oyuncunun kendi
yaşamları ve aralarındaki münasebetleri konu alıyor; bu yüzden ona birazdan
değinerek ayrıntılı biçimde söz edeceğim. Tek kişi olarak oynanabilen
seçeneklerde ise diğer yapımlarda gördüğümüz şeyler ufak farklılıklarla
beğenimize sunulmuş. “All-Star” hafta sonu dâhilindeki yetenek yarışmasının
gayet hoş hazırlandığından söz etmek mümkün; ama smaç yarışmasının bulunmaması
dikkat çekici. İkiye iki mücadeleler de maç içerisinde güzel hareketlerin ortaya
çıkmasını sağlıyor. Bunların dışında “Drill” adı altında serbest atış, top
sürme, şut çekme gibi mini oyunlar var. Sezon içerisinde ise sadece 2006 – 2007
yılını oynayabiliyorsunuz ve sezon sonu gelip Playoff’ları bitirdikten sonra ana
menüye dönerek aynı sezona tekrar başlamaktan başka yapabileceğiniz bir şey
bulunmuyor. Salary Cap’i umursamaksızın takas yapabilme imkânı burada can sıkıcı
bir detay olarak gösterilebilir.

The Life ise oyuncuya çok hoş ve alışılmadık bir deneyim sunuyor. NBA 06’dan da
aşina olabileceğiniz başkahramanlar yine yerli yerinde duruyorlar. Belli bir
senaryoya göre ilerleyen oyundaki lakabınız “The Kid”, karşınızda ise “Big W”
var. Hikâyenin hemen başında sakatlık geçirerek uzunca bir süre salonlardan ayrı
kalıyorsunuz. Senaryonun sizi ilgilendiren bölümünde bu sakatlıktan kurtuluşunuz
işlenmiş. Big W ise hasta çocuğuyla ilgileniyor. Seslendirme ve grafik açısından
oldukça güzel oluşturulmuş videolarla bütün bu konu ilerleyişi sizlere
aktarılıyor. Kontrolün size geçtiği bölümlerde ise Big W ile maçlara giriş
yaparak takımınıza maç kazandırmaya ve türlü hareketlerle bölümü geçmeye, The
Kid ileyse antrenmanlara çıkarak sağlığınıza kavuşmaya çalışıyorsunuz. Maçlarda
verilen görevler Crossover yaptıktan sonra smaç yap, üçlük at, şu kadar sayı
farkla maçı kazan şeklinde. Negatif bir özellik olarak bu görevleri
gerçekleştirmeye çalışırken kendi karakterinize odaklandığınız için diğer
oyuncuların varlıklarının gereksizleştiğinden bahsedilebilir.

Yeşil top

Maçlar içerisinde ise oyuncular arasındaki görev dağılımı güzel oluşturulmuş.
Üst düzey oyuncular bilinen özellikleri ile oyun alanında ön plana çıkıyorlar,
diğerleri ise üzerlerine düşeni yapıyorlar. Oyunun bir diğer değişik özelliği
ise topun etrafında beliren şut göstergesi. Kırmızı, sarı ve yeşil bölgeleri
olan bu gösterge şut çekmeye başladığınızda ortaya çıkıyor ve basket atabilmek
için uygun noktada bırakmanız gerekiyor. Fakat bu, NBA 07’yi iki kişi
oynadığınızda ekranda bir farklılık yarattığı için çabuk fark ediliyor ve şutlar
rahat bloklanıyor. Oyuncu kontrolleri için sol analog, çeşitli artistik
hareketler için sağ analog, hücum ve savunma için çabuk taktikler vermek içinse
D-Pad’i kullanıyorsunuz. Genel olarak bütün tuşlar ve alternatif kullanımları
çabucak kavranıyor ve uygulama açısından da hepsinin rahat olduğu söylenebilir.

Grafiksel olarak oyunun çok eski olduğunu söylemek lazım. Animasyonlar sınıfı
geçse de grafikler yüzünden yerle bir oluyorlar. Seyircilerde ise fazla bir
atraksiyon yok; sadece sesleri duyuluyor. Onların sesleri en nihayetinde
duyulabiliyor, fakat oyunda maçı anlatan herhangi birinin olmayışı oyunun
zevkini büyük ölçüde kaçırıyor. Bu gerçekten de çok büyük bir eksiklik.

NBA 06, farklı oyun mod’u The Life ile basketbol oyunlarında yeni şeyler
arayanlara cazip gelebilir. Ama grafik ve seslerin hiçbir şey verememesi
maçların heyecanını yok ediyor. Beklentinizi yüksek tutmazsanız zevk
alabilirsiniz.

Exit mobile version