Necromania’yı oynadıktan kısa bir süre sonra, ona “stratejik deathmatch”
ismini taktım. Strateji olarak geçse de, aslında oyunun deathmatch olayından hiç
farkı yok. Üstten görünümlü bir kameranın olduğu ve üzerinde bol bol odalar ve
mağaralar bulunan haritalarda, yapay zekaya karşı mücadele ediyoruz. Genelde
amaç, onları öldürmekten çok, gerekli anahtarları bulup bulunduğumuz bölümden
ilk çıkan kişi olmak. Yani aslında adam öldürmek birincil görevimiz değil ama,
birisini en kritik zamanda öldürdüğümüz zaman kazanma yolunda büyük bir adım
atmış olabiliyoruz.
Sürpriiz!
Toparlamak gerekirse, genel mantık “diğer elemanlarla kapış, gerekli anahtarları
bul, onları tuzağa düşür ve bölümden kaç git” şeklinde gelişiyor. Çeşitli
tuzaklar kurulabiliyor olması ve sürekli bir kovalamacanın yaşanması, ilk
oynamaya başlayınca oldukça zevkli geliyor ancak bir süre sonra hep aynı şeyi
yaptığımızın farkına varıyor ve aslında tüm bu amaçların yanında hiçbir amacımız
olmadığı kanısına varıyoruz. Halbuki başlangıçta gösterilen demo’lar, hiç de
kötü gözükmüyor ve oyunun enteresan bir yapım olacağını işaret ediyordu. Hele ki
sansürlü iskeletleri gördükten sonra, merak seviyesi tavan yapacaktır, ama çok
fazla birşey beklememeniz gerektiğini tekrardan hatırlatayım.
4 ana bölümümüz var, bunların her biri de kendi içlerinde 5 level’a
ayrılıyorlar. Yani, toplam 20 level’lık bir macera söz konusu. Seçebileceğimiz 7
farklı karakter bulunuyor. Bunlar; Stone Golem, Magician, Knight, Orc, Beast
Master, Skeleton ve Fog Woman. Bu kadar farklı karakter olması ilk başta göze
hoş geliyor ancak daha sonra anlıyoruz ki, tipleri ve bir özel güçleri dışında
diğer bütün herşeyleri aynı, pek farklılık yok. Yalnız her karakterin güç ve hız
seviyeleri fark ediyor, neyse ki bunu düşünmüşler. Stone Golem oldukça hantal
hareket ediyor ancak vurduğu zaman deviriyor. Knight ise, Golem’e göre daha
etkisiz vurmasına rağmen, çevikliği ile ön plana çıkabiliyor.
Bölüme başladığımızda karşılaştığımız üstten görünüm, bana bir ara çok eski
oyunları hatırlattı. Kamerayı zoom yapabiliyoruz ancak zoom yaptığmızda
görüntüde bozukluklar meydana geliyor. Ekranın sağ tarafında, herşeyimiz olan
mana çubuğu var. Sihir kullanırken, tuzak hazırlarken burası azalıyor.
Düşmanlardan darbe aldığımız zaman da kendisi sağlık görevi görüyor ve yine
azalıyor. Onu dolu tutmak için bol düşman öldürmeli, ya da mana havuzlarına
girmeliyiz. Alt kısım Inventory benzeri ve ikiye ayrılmış. Sol tarafta, bölüm
içinde kilitli olan kapılarda kullanıp bölümü tamamlamamızı sağlayan anahtarlar
depo ediliyor, sağda ise sihir olarak kullanabildiğimiz tuzaklar bulunuyor.
Zaten oyunun geneli de bu tuzakları kurup sonuca gitmek üzerine kurulu.
Benim tuzağım seninkini döver
Buradaki tuzakların hiçbiri karakterden karaktere farklılık göstermiyor. Hepsi
aynılarını kullanıyor, yalnız daha önce de belirttiğimiz gibi karakterlerin
sadece özel güçleri birbirinden farklı. Orc özel güç olarak, düşmanlarının
geçtiği yerleri ayak izi olarak görebiliyor. Knight ise, Magic Ring özelliği ile
çevresindeki düşmanlara büyük çapta hasar verebiliyor. Magician ise, görünmezlik
özelliğini devreye soktuğu zaman tehlikeli olabiliyor.
Bölümlerde pek detay bulunmuyor. Bölüm içinde karşılaşacağımız ana tuzaklar var
ancak hepsi tekrarlı. Giyotinler ve alev üfleyen heykeller devamlı karşımıza
çıkacak ve bir düğme ile kapatılmayı bekleyecekler, tabi düşman tam oradan
geçerken açıp onu yok etmeyi de düşünebiliriz. Bizim üzerimizde bulunan
tuzaklardan bahsetmek gerekirse; adamımızı mouse ile kontrol ederken, NumPad
tuşları ile bu tuzak ve sihirleri kullanabiliyoruz. Turbo sihiri sayesinde,
hızlı hareket ediyor ve arkamızdaki bir düşman ya da tehlikeli bir giyotinden
hızlıca kurtulabiliyoruz. Bunu kullanırken manamızın da ne alemde olduğunu
kontrol etmemiz gerekiyor. Bomb sihiri ile, arkamızda bizi kovalamaka olan
düşmanlara acı bir süpriz yapabiliriz. Aniden bıraktığımız bir bomba ile
arkamızdaki düşmandan kurtulabiliyoruz.Bir diğer tuzak ise alevler. Kapı ağızlarına ya da yol üzerine sıralı biçimde
bıraktığımız alevler, düşmanlara ciddi hasar verebiliyor ve en kritik anlarda
bize yardımcı olabiliyor. Bu arada oyunda bir düşmanı öldürdüğümüzde ya da biz
öldüğümüzde, bölümün başka bir noktasından tekrar spawn oluyoruz. Diğer bir
tuzak ise, magnet. Tutorial’ı da oynarsanız, oyunun bize tavsiye ettiği olay,
genelde magnet tuzağını giyotinlerin ortasında kullanmak. Tuzağı kurduğumuz
yerde bir el oluyor, eğer bir düşman bu ele yakalanırsa, saniyelerce onunla
cebelleşmek zorunda kalıyor, tabii eğer tuzağı giyotinin altına kurmuşsanız,
kaçamadan can veriyor kendileri.
Bölüm içlerinde bulmamız gereken anahtarlar; sandıkların, fıçıların ya da
iskeletlerin üzerlerinde oluyorlar. Tabii genelde bölümlerin başları, bunların
içlerini araştırmak ile geçecektir. Eğer düşmanlara acı bir süpriz yapmak
istiyorsanız, mana emici tuzağı sandıklar, fıçılar ya da iskeletler üzerinde
kullanabiliyorsunuz. Bu sayede, buraları araştırmakta olan bir düşmanın mana
seviyesinde düşüş oluyor. Son olarak, en çok işe yarayan tuzaklardan birisi de
teleport. Şöyle ki, bir teleportu stratejik bir noktaya, diğerini de yine tam
giyotinin altına koyduğumuz zaman, düşman ne olduğunu bilmeden giyotinin altına
ışınlanıyor ve sonrası malum.
Aslında tüm olay da bundan ibaret, başka da birşey yok. Tüm bu tuzakları,
stratejik biçimde kullanarak düşmanlardan önce bölümü tamamlamamız gerekiyor.
Yalnız düşmanlara birebir saldırıp öldürmemiz şu yönden de işe yarıyor. Alınan
anahtarlar, birisi tarafından öldürüldüğünde yere düşüyor ve yerdeki anahtar
torbasını kaparak, daha önce başkasında olan anahtarlara biz sahip olabiliyoruz.
Tabii, aynı şey bizim için de geçerli. Öldüğümüz zaman anahtarları düşürüyor ve
başkasına kaptırabiliyoruz.
Aman dikkat!
Çevre üzerinde değişik birkaç öğe ve bonus daha var. Gezinirken, ara sıra kılıç,
zırh, ayakkabı gibi nesnelere rastlıyoruz. Eğer kılıç alırsak, atak gücümüz
artıyor, zırh bizi saldırılara karşı daha sağlam koruyor, ayakkabı da gücümüzü
arttırıyor. Ayrıca yine etrafta gezinirken, yerdeki fare ve örümceklere dikkat
etmemiz gerekiyor. Bir yandan onlar da bizi ısırmaya çalışıyorlar. Hem bölüm içi
tuzakları, hem düşmanların tuzakları ve hem de böyle çevresel etmenlerle
uğraşmamız şart. Yalnız, bir zaman sonra aslında hiçbir yeniliğin gelmediği ve
hep aynı şeyleri yaptığımız ortaya çıkıyor. Daha fazla tuzak ve uygulanabilecek
daha yaratıcı stratejiler sunulabilirdi. Genelde hep aynı tuzakları kurup başarı
sağlamaya çalışıyoruz. Yapay zeka da, genelde bizim düşündüğümüz tarzda tuzaklar
kullanıyor ve çabuk tarafından sonuca gitmeye çalışıyor.
Sesler vasat olmasına rağmen, bu tip bir strateji oyununa göre Necromania’nın
müzikleri gerçekten çok güzel. Menülerdeki huzurlu müziğin yanında, bölümün
başlaması ile birlikte sert rock rüzgarları esmeye başlıyor. Baktınız ki oyun
size birşey vermiyor, o zaman müzikleri dinlemek daha mantıklı bir yol olabilir.
Necromania: Traps of Darkness, güzelmiş gibi başlıyor ancak aslında çok monoton
bir yapım olduğu ortaya çıkıyor. Bu yüzden, birkaç dakika oynayıp sıkılmak
yerine, sizi saatlerce monitöre bağlayacak başka oyunlar üzerinde uğraşmak çok
daha mantıklı olacaktır.