Overlord Operasyonu

Hollywood son yıllarda süper kahraman filmleri üzerinden milyonlarca dolar kazansa da, mutlaka bu furya da bir gün son bulacak. Eski yapımcı patronların yanına, yeni sinema patronları da getiren süper kahraman filmlerinin haricinde Hollywood sektöründe, asla ölmeyecek bazı temaları muhtemelen sonsuz kadar göreceğiz. Kurt adam, vampir, mumya ve zombi gibi bu temalardan, zombili olanına ait olan Overlord Operasyonu, kendini bazı noktalarda klişe olmaktan çıkarabilen bir yapım olmayı başarmış.

Overlord Operasyonu nasıl olmuş?

Geçtiğimiz dönemlerde direkt olarak JJ Abrams’ın duyurduğu Overlord Operasyonu filminin ilk fragmanı, Temmuz ayında yayınlanmıştı. Hollywood’un, izleyicileri ters köşe yapmayı seven yönetmeni Abrams, bilim kurgu temalı bir film üzerinde çalışacağını duyurmuş ve fragmanla birlikte filmin, İkinci Dünya Savaşı döneminde geçeceği belli olmuştu. “Amerikan yapımı İkinci Dünya Savaşı filmi olur da, Nazi olmaz mı?” diyen yapımcılar, ilgi çekici duran bu fikri gayet güzel bir şekilde beyaz perdeye aktarmışlar. İkinci Dünya Savaşı temalı her Hollywood filminde karşılaştığımız basmakalıp öğeleri Overlord Operasyonu’na koymaktan çekinmeyen Abrams, yine de bu yıla damgasını vuracak bir film ortaya koymuş.

Hikaye tarafında diğer İkinci Dünya Savaşı temalı filmlerden farklı olarak, direkt olarak savaşı anlatmak yerine bir grup genç askeri anlatan yapımcılar, filmin açılışını Normandiya Çıkarması’nın da içinde bulunduğu Overlord Operasyonu’nun başlangıcıyla yapıyor. Filmin de adını aldığı Overlord Operasyonu’nun, Paris’in kurtuluşuna bağlayan senaryo, genç askerlerin psikolojisini çok iyi anlatmış. Hatta askerlerin kendi arasında geçen konuşmalara tanık olurken, bazen Er Ryan’ı Kurtarmak filmini izliyormuş hissine kapılıyorsunuz. Uçaktan paraşütle atlamadan önce dizleri ve parmakları titreyen askerlerin yanında filmin atmosferi, daha hikayenin başında izleyiciyi germeyi başarıyor.

Görsel efekt tarafında ortaya oldukça başarılı bir iş ortaya koyan yapımcılar, filmin en vurucu sahnelerini gayet iyi yansıtmışlar. Nazi’lerin çılgın deneylerinin gösterildiği konularda bile görsel efekt kullanan yapımcılar, filmin vahşet tarafını da oldukça ayarında tutmayı başarabilmişler. Vahşet unsurunu gözümüze sokarak kötü senaryoyu kotaran filmlerin aksine, Overlord Operasyonu filminde vahşet unsuru sadece temayı destekleyici bir şekilde kullanılmış.

Filmin yıldızı olan Wyat Russel’ın canlandırdığı Ford karakteri ise filme farklı bir hava katabilmeyi başarabilmiş. Boyce karakterinin aksine daha atılgan ve cesur olarak yansıtılan Ford, muhtemelen filmi izleyenlerin en beğeneceği karakter olacaktır. Zaman zaman çizgi romanlarda gördüğümüz aksiyon tarzını da izleyiciye gösteren yapım, dengeli bir biçimde ilerliyor. Ayrıca bunların yanında yönetmen koltuğunda JJ Abrams olunca, ters köşeli bir film görmemek imkansız. Senaryo tarafında çok büyük şaşkınlığa uğramasanız da, Abrams yine adına yakışır bir biçimde seyirciyi şaşırtıyor.

Filmin en çok göze batan tarafı olan (en azından İkinci Dünya Savaşı’na üçüncü gözle bakan seyirciler için) Amerikan milliyetçiliği, Overlord Operasyonu’nda yine karşımıza çıkıyor. Amerika’nın savaşta cepheye sürdüğü cesur ve gözü pek asker portresinin filmde bol bol bulunduğunu belirtelim.

Sona geldiğimizde Overlord Operasyonu, son dönemlerde beyaz perdeye çıkmış olan çoğu gerilim ve korku filminden daha iyi bir seyir zevki vadediyor. Savaş atmosferini başarılı bir şekilde seyirciye veren filmin, aksiyon tarafı da hiç fena değil.

Exit mobile version