Oynanması Gereken Macera Oyunları #1

Oyun piyasasında aşağı yukarı otuz sene geriye gidersek, soldan sağa ilerleyerek oynadığımız 2D oyunların dışında başka bir oyun türünün de piyasayı kasıp kavurduğunu görürüz. Özellikle LucasArts (o zamanki adı ile LucasFilm) ve Sierra adlı yapımcıların çıkardığı bu oyunlar baş tacı ediliyordu. Bu oyunlara adventure games (macera oyunları) deniliyordu ve görselden ziyade kafa çalıştırmanın ön planda olduğu bu oyunlar 80’li – 90’lı yıllarda altın yıllarını yaşamıştı.

90’lı yılların ortalarından itibaren 3D grafik motorları büyük bir ilerleme kaydetmeye başladı ve macera oyunları da tahtını aksiyon yüklü yeni nesil yapımlara bırakmaya başladı. İmleç ile karakter ilerletmenin yerini “WASD” kombinasyonu, bulmaca çözmenin yerini de kurşun sıkmak aldı. Yeni nesiller bu oyunları çok sevdi ve 70’li yıllardaki sadece metin tabanlı olarak başlayan macera oyunları arka plana itildi ve şu an bile hala oradalar.

Aksiyon odaklı yapımları elbette bizler de sevdik ve birçoğunu soluğumuzu tutarak bitirdik. Lakin ilk göz ağırımız olan, grafiğin değil senaryonun ön planda olduğu macera oyunlarını da asla unutmadık. Yukarıda da bahsettiğim gibi macera oyunları günümüzde oyun piyasasında en az popüler olan tür. Özellikle ülkemizde bu tarz oyunlar çok küçük bir kesime hitap ediyor ki bunun en büyük sebebi de dil sorunu. Bir Call of Duty oynayabilmek için yabancı dil gerekmez ama bir macera oyununu oynayabilmek için, macera oyununun ana damarı olan hikâyeyi anlayabilmek için İngilizce şart. Bu yapımlarda ne olup bittiğini anlamadığınız vakit kralı da gelse asla zevk alamaz.

Günümüzde birçok macera oyunu Kickstarter desteği ile ayakta kalmaya çalışıyor ve bir yandan bu durum için hüzünlensek de bir yandan da kampanyası başarılı geçen birçok yapımı görünce de türü sevenler tükenmemiş diyerek seviniyoruz. Buna güzel bir örnek olarak Broken Sword’un beşinci oyununu biliriz. Türe aşina olanlar bilir, Broken Sword serisi özellikle ilk yapımı ile macera oyunları dünyasında büyük bir öneme sahiptir ve Kickstarter destekli çıkan beşinci yapım da bir hayli başarılıydı.

Bu makale serisinde macera oyunlarını genel olarak ele almaktan ziyade bu tarzın ilk örnekleri sayılabilecek veya yeni bile çıkmış olsa o tarzda geliştirilmiş “Old School” yani eski tarz – nostaljik yapımları tanıtacağım. İster yeni olsun, ister eski bu macera yapımları nostaljik havaları ile bir macera oyunu tutkunu tarafından mutlaka oynanması gereken yapımlar diye düşünüyorum. Ünlü bir yapımcı firmanın sahibi “bir oyunun yüzde altmışını grafik oluşturur” demişti ve en son okuduğumda bu firma krizdeydi… Bu tezin herhalde aksini ispatlayan en güzel örneklerden birisi Minecraft olur. Neyse, konuyu fazla dağıtmadan söylemek istediğim bana göre bir oyunun yüzde altmışı hikâyedir, atmosferdir ve oyuncusuna aktardığı duygudur. Ve ister inanın, ister inanmayın en güzel hikâyeler daima macera oyunlarında bulunur.

Makale serisinin ilk yazısında ele alacağım oyun Gemini Rue. 2011
yılında çıkan ve birkaç ödülü de cebine koyan bağımsız yapım tarzı ile
eski havayı oldukça iyi yakalamış durumda.

Gemini Rue
İlk olarak 2010 yılında Boryokuden Rue olarak çıkan ve bir sene sonra cilalanarak Gemini Rue adı altında türün sevenleri ile buluşan siber punk tarzındaki yapımın yapımcısı Joshua Nuernberger ve yayıncısı da Wadjet Eye Games. Gemini Rue, 2013 yılında iOS ve 2014 Ocak ayında Android sürümleri ile de sevenlerine merhaba dedi.

Gemini Rue’da olaylar 23.yüzyılda Gemini Uzay Sistemi’nde geçiyor. Sistemin büyük çoğunluğu mafya tarzında tehlikeli bir grup olan Boryokudan’nın elindedir ve “juice” adındaki uyuşturucuları ile insanları kendilerine bağımlı hale getirmişlerdir.

Yapımda bizlere iki karakter eşlik ediyor. Bunlardan ilki Azriel Odin. Eski bir suikastçı olan Azriel, Barracus adlı gezegene iniş yaparak kayıp kardeşi Daniel hakkında ipucu aramaktadır. İkinci karakter ise suçlular için oluşturulmuş hapishane tarzında bir rehabilitasyon merkezindedir ve kaçmaya çalıştığı için hafızası silinmiştir. Merkezin müdürü ona Delta-six diye seslenmektedir ve diğer hastalar da ona Charlie demektedir. Delta-six veya Charlie, kim olursa olsun bu rehabilitasyon merkezinde fazla kalmaya niyeti yoktur.

Gemini Rue’nun en dikkat çekici özelliği dediğim gibi tarzı. Pikselvari grafikleri ve kontrol şekli ile nostaljik macera oyunlarını aratmıyor. 640*480 çözünürlüğünde olan grafikler eski ve başarılılar. Yağan yağmur, arka plandaki binaların pencerelerinde ışıkların açılıp kapanması gibi animasyonlar da tek kişilik yapımcı tarafından es geçilmemiş. Kontrollerde de aynı nostaljik havayı görmek mümkün. Farenin sol tuşu ile karakteri yürütürken sağ tuş bile bir nesne üzerine tıkladığınızda küçük bir menü açılıyor. Bu menüde incelemek, konuşmak, kullanmak, ellemek ve tekmelemek gibi seçenekler mevcut. Menünün altında ise envanter karşınıza çıkıyor. Yine doksanların başı gibi kokan müzikler de oldukça başarılılar. Son olarak, yapımda seslendirme de mevcut. Ayrıca oyunda ölme durumu da söz konusu. Ama fazla telaşlanmayın. Ölmeden önce, daha doğrusu ölebileceğiniz sahneye gelmeden önce yapım otomatik kayıt çekiyor ki eskiden otomatik kayıt diye bir şey yoktu:)

Gemini Rue sürükleyici bir hikâyeye sahip ve çift karakter üzerinden giderek sürprizler yaşatması oynayanına da keyifli anlar yaşatıyor. Bulmacalar ise pek zorlu sayılmazlar. Bulmacaların genelini doğru nesneyi bulup doğru yerde kullanmak oluşturuyor ve birkaç tane de oturup düşünmeniz gereken bulmaca da yok değil. Ama bunların sayısı bir elin parmağını geçmez. Kısacası yapımın bulmacaları kolay ve türe aşina olmayan bir insan da rahatlıkla Gemini Rue’yu oynayabilir.

Yapımın tek eksisi
tam oturamamış olan aksiyon kısmı. Bazı sahnelerde kontrol ettiğimiz
karakter siper alarak silahını çıkartıyor ve karşısında siper almış
olana ateş etmeye başlıyoruz. Bu sistem tam olarak istenildiği gibi
çalışmıyor ve açıkçası pek tat vermiyor. Başka bir sorunu ise teknik
kısmında. Gördüğüm kadarı ile Windows 7 – 64bit’te yaşanan en büyük
sorun oyuna giriş yaptığınızda donması. Bu sorunu yaşıyorsanız pencere
moduna geçerek oyuna giriş yapmayı deneyin. Ve eğer laptop
kullanıyorsanız benim gibi bataryanın güç planını dengeliden yüksek
performansa getirerek deneyin. Şahsen ben öyle yapınca sorunsuz
oynayabilmiştim.

Grafik elbette önemlidir ama içerik bunu telafi
ediyorsa ikinci plandadır. Özellikle macera oyunlarında durum hep böyle
olmuştur. Ve ben de her daim süslü püslü bir oyun yerine kurgusu sağlam
yapımları tercih etmişimdir. Gemini Rue’da tam böyle bir yapım. İlk
bakışta özellikle günümüzde görüntüsü iki kez düşünmenize yol açabilir
ama bir macera oyunu tutkunu olarak diğer macera oyunu tutkunlarına
muhakkak önerebileceğim bir yapım Gemini Rue.

Haftaya nostaljik macera oyunları kuşağında Resonance ile görüşmek üzere.

Exit mobile version