Yedi cüce, zorlu bir yolculuk, bol bol alkol. Yer altı mağaraları, bal porsukları ve sazan balıkları. Birbirlerinden alakasız gibi gözükseler de bir imparatorluğun temelleri bunların üzerine kuruldu. Temelleri atan öncüler ise bir grup çapulcu ve bu çapulcuları bir arada tutmak için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan bir sefer liderinden başkası değildi. Burada anlatacağım hikaye kan, boğulma, cüce zanaatları ve aptal olduklarından daha cesur öncü cücelerin hikayesi.
Medtobzatthud, yıl 138, yerleşmeden önceki ilk iki günden notlar
Dağ patikasından ilerleme kararım son zamanlarda aldığım en iyi karar değildi. Fakat öyle ya da böyle bir karar vermek zorundaydım vadiye giden iki yol vardı birinde büyük ihtimalle çok üşeyecektik, birinde ise goblinler bağırsaklarımızdan kolye yapacaktı. Gece yakalandığımızı fırtına yüzünden az kalsın vagonumuz dağdan aşşağı yuvarlanıyordu, marangozumuz Ablel vagonla bir bağ kurmuş olmalı ki içi erzak dolu vagonu tek başına patikanın kenarından çekti, vagonu kurtardıktan sonra vagona sarılıp öptü, ürkütücüydü. Fırtına bitmesini beklemek için patikanın yanındaki bir oyuğa sığındık, vagon rüzgarın içeri girmesini engelledi. Erzaklara yerleşirken ihtiyacımız olacağını biliyordum ama balıkçı eğer bira içmelerine izin vermezsem boynumu kesebileceğini üstü kapalı bir şekilde ima etti. Yüzünde bir balıkçının sahip olması gereken yaralardan çok daha fazlası var, bira içmelerine izin verdim ve fırtına tüm gece devam etti.
Bütün gece boyunca şarkı söyleyip bira içtiler, haritayı incelerken aklıma unutmamam gereken bir şey gelmişti. Ingish o anda beni ensemden çekip ateşin önüne oturttu ve elime bir bardak bira tutuşturdu. Onlara çalışmam gerektiğini söyledim, yol haritasının üzerinden tekrar geçmeliydim onlar ise bir kadın mı yoksa erkek mi olduğumu kestiremediklerini söylediler. “Eğlenceye” katıldım. Unutmamam gereken şeyi sonradan keşfedecektik, hem de çok yorucu bir şekilde. Öğlene doğru hava düzelmeye başladı, vakit kaybetmemek için tekrardan yola koyulduk. Üç saatlik dondurucu dağ yolculuğundan sonra vadinin girişine ulaştık.
Manzara sanırım tüm bu eziyetlere değecek diye düşündürdü. Yemyeşil çam ağaçları, kalenin tüm enerji ihtiyacını karşılayabilecek bir nehir, toprak adeta maden kokuyor. Belki de o gece sarhoş olup o subaya hakaret etmem gerekiyordu, cezayı kazanca dönüştüreceğim. En başta hapis cezasına razıydım, fakat yeteneklerimi hapiste çürütmektense buraya ulaşmaya çalışırken ölüp hayatını imparatorluk için veren kahraman bir sefer lideri olmamı uygun gördüler.
Ölmedim.
Sefer Lideri Kogsak Libashikal
Dwarf Fortress roguelike türü sayılabilecek bir “inşa et, hayatta tutmaya çalış ve çok ağrılı ve gözyaşlarıyla dolu bir süreç sonunda kaybet” oyunudur. Rastgele yaratılan bir dünyada kendinize uygun bir yer bulup yerleşip burada bir yandan herkesin karnının tok sırtının pek olmasına dikkat edip bir yandan da kalenizi dış dünyanın sayısız tehlikesine karşı korumaya çalışıyorsunuz. Tabi tehlikenin hep dış dünyadan olmasına gerek yok, tehlikeyi bilinçsiz (ya da gayet bilinçli) bir şekilde siz de yaratabilirsiniz.
Bu oyunu kazanmanın bir yolu yok, oyunun bir sonu yok er ya da geç herşey yıkılır ve herkes ölür. Peki ya neden oynamalıyız? Çünkü kaybetmek eğlencelidir. Kendinizi oyuna kaptırmayı başarırsanız kaybetmenin neden eğlenceli olduğunu anlayacaksınız.
Oyun oldukça derin ve karmaşık bir fizik moturuna sahip ve grafikleri ASCII‘yle yansıtılıyor. (Daha sonradan grafik modlarına değineceğim.) Oyun nasıl gözüküyor diyorsanız, şöyle göstereyim:
Çok karmaşık ama değil.
Basitçe bu kadar, buraya oyunun wikisini dökmeye gerek yok zira halihazırda bir tane mevcut (farklı diller için başka wikiler de var.) Oyunun wiki’sine buradan ulaşabilirsiniz, https://dwarffortresswiki.org/index.php/Main_Page
Fortress Mod vs Adventure Mod
Şimdi eğri oturup düz konuşalım, Fortress mod’u çok oynadım ama adventurer modda kafam karıştığından bir kaç kere başlayıp kapatmıştım. Bugün oturdum adventure mod oynadım. Adventure mod nedir? Adventure mod tek bir karakteri yönettiğimiz Dwarf Fortress modudur. İnsan, Elf, Cüce gibi üç farklı ırktan karakter seçip yetenek puanlarını “Peasant”, “Hero” ve “Demigod” seviyelerinden birini seçip dağıtarak oyuna başlangıcımızı yapıyoruz. Yeteneklere ve silahlara sonradan değineceğim şimdilik başımdan geçen bir kaç olayı anlatayım.
Oyuna yeni başladım, neyin ne olduğunu az çok çözmem bir on beş dakikamı aldı. Bulunduğum odadan çıkıp sokaktaki dükkanlardan birine girdim, yerden 30 gümüş para aldım ve dükkandan çıktım. Aniden 3 tane cüce bana saldırmaya başladı (hırsızlıkmış çünkü) içlerinden biri kemik yonttuğu bıçağı üst sol bacağıma saplayıp damarlarımı yardı, diğeri ise boğazıma yapıştı.
Kırbaçla birini boynundan yakalayıp koşmaya başladım, cücelerden biri arkamdan sürünürken diğeri beni boğazlıyordu ötekisi ise bıçağı tekrardan saplamak için peşimden koşuyordu ve ben de koşuyordum yarım dakikalık bir koşuşturmaca ardından yakaladığım cüce boğularak öldü. Bıçaklı cüceye kırbacımla bir şaplak attım, garip bir şekilde kafatası içine göçtü, diğeri ise bir kaç kırbaç darbesinden sonra kanamadan öldü. Kırbaçların bu kadar tehlikeli silahlar olduklarını bilmiyordum.
Diğer olay ise bir gece uyurken gelen ecinni saldırısı. Gece ormanda uyurken bir grup boogeyman tarafından saldırıya uğradım, kırbacımla her ne kadar ara ara saldırabilsem de çok hızlı ve oldukça güçlü olduklarından pek fayda etmedi, akciğerlerimden birisi parçalanmış şekilde uzunca bir süre koştum en sonunda biri kafamı içine göçertti.
Çok tatsız