Video oyunlarında seksizm, oyuncuların uzun zamandır maruz kaldığı bir durum. Kadın karakterlerin video oyunlarında teşhir edilme durumu Tomb Raider ile başlayan fakat ilerleyen yıllarda oyun şirketlerinin suyunu çıkartıp durumu bir pazarlama aracına dönüştürmesiyle oldukça çirkin bir hal almıştı.
Orta çağ veya fantastik kurulumlarda vücudu göstermekten başka bir işe yaramayan zırhlar, her yeni Soul Calibur oyununda büyüyen göğüsler, sürekli olarak seksüel yanlarının vurgulandığı dişi karakterler, 2010’dan sonra oyun yapımcılarının da fark ettiği üzere, biz oyuncuları epey sinirlendiren bir hadise oldu artık.
“Soul Calibur serisinde kadın karakterlerin göğüs ölçüleri”
Peki, durumdan artık şikayetçi olan bir grup oyuncu var, bu oyun endüstrisinin olgunlaştığı anlamına gelir mi? Yeni jenerasyon oyuncuların oyunlarda dişi karakterler ile ilgili aradıkları şey artık bir çift büyük göğüs ve büyük kalçalar olmayacak mı? Bunlar hala oldukça havada sorular, elimizde kesin cevaplar yok fakat son yıllarda çıkan, çıkmış olan karakterlerden öngörebildiğimiz bazı göstergeler var. Ben özellikle bu durumun farkına yeni Tomb Raider oyununun konsept resimlerini incelerken vardım. Bir yerden sonra Angeline Jolie’nin de filminde oynamasıyla erkek oyuncuların gözünde oldukça metalaştırılan Lara Croft yerine bambaşka bir karakter getiren Crystal Dynamics bu konuda gerçekten takdire şayan bir yaklaşımda bulunmuş.
Tasarlanan yeni Lara Croft daha öncekiler gibi abartı, idealize edilmiş bir kadın değil, üstelik bu değişim sadece kozmetik bir değişim de değil, yeni gelecek olan Tomb Raider oyununda Lara Croft yalnızca hayatta kalmaya çalışan bir kadın ve arzu objesi olmaktan oldukça uzak.
“Yeni Lara Croft daha olgun bir nesle hitap etmekte”
Bu hep böyle değildi tabii. Geçmişte pek çok idealize edilmiş kadın vücudu, abartı ölçüler, fetişleştirilen, arzu objesi haline getirilen kadın bedenleri gördük bilgisayar oyunlarında, sürekli olarak bu görsel imgeler zihnimize kakıldığı için bir yerden sonra bunu normal olarak algılamaya başladık, bu sebeple bu algının kırılması için şüphesiz biraz zaman geçmesi gerekiyor, ne kadar zaman alır bilinmez fakat son 5 yıldır çıkan oyunlara baktığımız vakit video oyunlarında kadının algılanışı üzerine aşama kat edildiğini görüyoruz.
Aslında bu durumun kırılma noktası Mirror’s Edge diyesim geliyor. Mirror’s Edge’in ana karakteri Faith, öylesine gerçek ki, fiziksel özellikleriyle olsun, karakter özellikleriyle olsun, gerçekten özellikle bir FPS oyununda bulunmayacak kadar başarılı bir karakterdi. FPS olarak vurgulamamın sebebi karakteri görmememiz, karakteri görmediğimiz için bir fetiş objesi haline gelmemesi. Sırf bu yüzden karakter daha çok vurgulanmıyor, olduğu gibi bırakılıyor, bu gerçekten dişi ana karakterlerde nadir görülen kırılma noktalarından.
“Faith büyük göğüslü ve abartı vücut ölçülerine sahip metalaştırılan kadın karakterlerden oldukça uzak bir tasarıma sahip”
Bir de Chell var tabii, Portal’ın ana karakteri. Chell ne yazık ki Faith kadar büyük bir kırılma noktası yaratmıyor çünkü zaten Portal tasarlanırken ana karakteri konusunda çok büyük bir tasarım sürecine girilmediği bariz, Chell Valve’ın sessiz ana karakter geleneğini devam ettiren bir pixel bütünü.
Oyunlarda abartı kadın karakterler kullanan ve bu kadın karakterleri arzu objesi haline getiren en büyük sektör Japon oyun sektörü. Square Enix olsun, diğer sıra tabanlı rol yapma oyunları yapan şirketler olsun, abartı kadın karakterler ve fantastik Japon çizimleri bir araya geldiğinde çok “büyük” işler yapılmakta. Bayonetta, pek çok Final Fantasy karakteri, Resident Evil serisinin binlerce zombi arasında inanılmaz şık giyinen kadın karakterleri olsun, büyük göğüslerden, şekilli vücutlardan ve inanılmaz orantılı suratlardan senelerdir mahrum kalmadık.
İşin ilginci, Japon oyun sektörü de bu durumu kırma peşinde, Final Fantasy XIII’ün ana karakteri Lightning bu durumun en iyi örneklerinden olabilir, Capcom bile yeni Resident Evil oyunlarında daha derli toplu karakterler tasarlamaya başlamış görünüyor.
“Lightning Japonya çıkışlı rol yapma oyunlarında başka bir kırılma noktası”
Final Fantasy XIII oyun olarak ne kadar başarılı tartışılır fakat hikaye açısından Lightning gibi güçlü ve kendine güvenen bir kadın karakteri eksene koyarak gerçekten çok iyi bir iş yapmış. Üstelik bu sadece tek bir oyunluk deneme değil, daha önce de kadın karakterleri Final Fantasy oyunlarında eksen karakter olarak görmüştük, Square Enix’in bu konuda hakkını yemeyelim, hikayede kadın erkek dağılımını gayet iyi yapmaktalar fakat yıllardır benim ilgimi çeken şey, Square Enix’in Lightning karakterinin üzerine üç oyun yapacak kadar gitmiş olması, burada insan doğal olarak bir algı değiştirme çabası görüyor ve bunu takdir ediyor, en azından ben takdir ediyorum.
Bir de BioWare var tabii, bu adamların bu konuda nasıl bir duruşları olduğunu tam olarak kestirmek oldukça güç. Oyunlarında bulunan cinsel özgürlük şüphesiz başka bir algı kırma çabası ve takdir edilesi fakat cinselliği bir oyun elementi olarak satmaya çalışmanın ardında yatan başka şeyler var mı? Bize dişi Shephard, Warden Commander gibi pek çok güçlü dişi karakterler veren BioWare, bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor fakat değiştirmeye çalıştıkları ne tam olarak emin olamıyoruz…
“Mass Effect serisinden Jack güçlü kadın karakter üzerine oldukça gerçekçi bir deneme.”