Oyun firmaları nereye gidiyor?
Eski emek yok
Zamanı şöyle bir 10–15 sene önceye saralım. Video oyunlarının yapılma amacının
hem yapanları eğlendirmek hem de oynayanları eğlendirmek üzerine kurulu olduğunu
şiddetle mütalâa ediyorum. Şimdi ise her şey para için. Ortalarda grafik adına
söz edilecek bir şey var mıydı? Yoktu. Peki, milyonlara ulaşan satış rakamları?
O’da yoktu. Sadece bir kısım kesimi çekiyordu yapımlar. Zaten gerçekle pek de
yüzleşebilecek düzeyde değillerdi. Şimdi ise yapımlar öyle gerçekçi hâl aldı ki
oynayanı oyunun içinde hissettiriyor, dolayısıyla film yapımlarına olanak
sağlıyor. Artık film sektörüyle oyun sektörü birbirine çok yakın. Tutan bir film
oyun oluyor, tutan bir oyun film oluyor.
Eskilerde oyun oynayacak alette yoktu herkeste. Oyun yapımcıları sırf eğlence
üzerine yapımlar yapıyorlardı ve bizi gerçekten de eğlendiriyorlardı. Grafik
diye bir sözcük o zamanlar kâğıt üzerinde kullanılırdı. Şimdi ise yapımı oynanır
kılmada en önemli etkenlerden biri. Artık grafikleri kullanılan motorlarla,
efektlerle yorumluyoruz. Yok bilmem SM 4’müş, yok HDR’miş, yok Bloom’muş. O
zamanlar pikselleri elimizle sayıyorduk ekranda. Sonuç: Eğleniyorduk.
Japon vs Amerikan
Şimdilere bir gelelim. Hepimiz farkındayız bazı şeylerin. Sims adında bir video
oyunu var. Resmen para kokuyor bu yapım. Bir başlangıç yapıyorlar üstüne siz
deyin 10 ben diyeyim 15 tane ek paket çıkartıyorlar. Amaç ne? Para… Tamam,
paranı da kazan ama gerçekten bir emek olsun ortada. 3–4 aylık emeklerle dandik
yapımları piyasaya sürüp işin içine ediyorlar. Bu işin tuttuğunu da
gördüklerinde artık onlar için oyun yapmak artık çok sıradan hale geliyor.
Fabrikayı andırıyor bu sistem. Bir şeyler hızlı bir şekilde yapılıyor, sürülüyor
piyasaya. Fabrikadaki mal el yapımı malla bir tutulur mu? İşin üzücü yanı ise;
iyi yapımlarla bize kendilerine hayran bırakan firmalar yukarılara tırmandıkça
bu üstte anlattığım fabrika sistemine doğru akıyorlar. İstisnalar kaideyi bozmaz
diyorum özellikle Japon firmaları bu konuda çok başarılı. Çocukluğumuzun başında
geçtiği bu Japon oyunları çizgisini hiç bozmuyor. Şöyle bir göz attığımızda bu
yapımlarda hâlâ aynı atmosferi buluyorsunuz. Genelde ya çok fantastik ya da çok
realist oluyorlar. Fakat Amerikan ve Avrupa kökenli firmalar, dediğim gibi
paranın kokusunu alınca çizgilerinden dışarı çıkıyorlar. İşin üzücü yanı da
amatör oyun hayranları bu yapımları gözleri kapalı bir şekilde alıyor. Özellikle
Sims gibi bir oyunun, Amerika’daki satış rakamları göz arda edilmeyecek düzeyde.
Hâlbuki çok yüzeysel ve belli bir süre sonra kendini tekrar eden bir oynanışa
sahip bir yapım. Sims hayranlarını kızdıran cümleler bunlar ama kendi düşüncem…
Büyük yapımlar
Dikkat ederseniz büyük bir kitleyi peşinden koşturan yapımlar sürekli piyasaya
çıkmıyorlar. (Fifa’yı ya da NFS’ yi falan kastetmiyor, onlar artık sonsuz seri
hâline gelmiş insanların sanki alma zorunluluğunda olduğu hâle gelmiş yapımlar)
Örnek veriyorum bir Diablo uzun sürelerin ardından çıkıyor. Bir GTA 3–4 sene
arayla çıkıyor. Bu yapımlar hem haklarını alıyorlar, hem de yapımlarında
gerçekten emeklerini hissettiriyorlar. Ben böyle yapımlar istiyorum açıkçası. Bu
düşüncede olan kitle sayısı pek de fazla değildir diye düşünüyorum. Bu yazıyı
okurken bana çok kızan arkadaşlar olacaktır. Sen nasıl Fifa’ya kötü dersin sen
nasıl NFS’ye laf dersin. Onlara bir sözüm yok, çünkü benim olaylara bakış açım
onlarınkinden çok farklı.
Sonuç
Sonuç ne olabilir; yine aynı olacak. Para kokan yapımların sayısı artacak.
Müthiş bir film olduğunda oyunu yapılacak, çok basit bir oyun olacak ama çok
satacak. Bir yapımın ilki çok iyi olacak, tutarsa sonrakiler 3–4 aylık yapımlar
olacak. Sistem böyle artık buna ne biz nede başkaları engel olabilir. Biz ne
yapacağız; gerçek video oyunlarını alacağız oynayacağız, gerisini eleştireceğiz…
Herkese iyi oyunlar…