Oyun – Oyuncu – Yapımcı

Her yerde oyun

Hayatın stresinde ve zorluklarından bir an olsun kaçmak, eğlenmek için insanlar kendilerini eğlenceli faaliyetlere yönlendirir. Bu faaliyetlerden birileri de oyun ve oynamak kavramlarıdır. Şüphesiz bir FPS oyuncusunu , oyunda ardı ardına yaptığı katliamlar inanılmaz eğlendirir. Eğlence amaçlı olduğu kadar bazen de oyunlar öfke kusmak için kullanılan birer araç olabiliyor. O anda oldukça sinirli bir kişi sinirini Fight night round 3, Tekken gibi oyunlarla çıkarmak ister ve bu kısa sürede olsa saldırganlığı doğurabilir. Bu yöntemi uygulayan insanlar oldukça fazla. Amacı sinir harbi yapmak olmayan, eğlence amaçlayan oyuncular da oyunun verdiği sinir bozucu sonuçlarla bu amacından uzaklaşıp tam bir sinir küpü halini alabiliyor. Bağırıyor, çağırıyor, klavye tuşları havada uçuşuyor gibi durumları yaşayanlar vardır. Nitekim bunun kötü örneklerini kimi zaman televizyonda, kimi zaman da internette gördük ve görüyoruz da. İşte bu da yaptığımızın ne kadar tehlikeli de olabileceğinin bir göstergesi. Son yılların olay oyunlarından “GTA” kendine eğlenceli bir oyun sıfatının yanında şüphe ve korkuyla da bakılan bir yapım. Eğlenceli bir yapım olması yanında suça eğilim verdiğini söyleyen kesimde hiç az değil. Son aylarda İstanbul sokaklarında gezerken sürekli gördüğüm “sadece oyun değil” ibareli gta tişörtleri giderek yayılıyor. Şahsen bunu ilk olarak ünlü rapçi Ceza’nın giydiğini görmüştüm. Bir ara ben de alayım dedim adam 35 ytl deyince vazgeçmiştim J Zaten koyu gta fanı da değilim. Ben Doom’um la mutluyum, tişörtümde var ama o da bir çok fps gibi şiddet içeren bir yapım.


Her zaman oyun

Oyun oynayanlar sabah akşam oyun derken bazı oyuncular da gecesini gündüzüne katarak neredeyse bilgisayarının ya da konsolunun başından kalkmıyor. Bu da ciddi sağlık sorunlarını getiriyor. World of Warcraft denen fenomen oyun, aralıksız oynanan ve sevgisi fanatiklik seviyesine ulaşan oyunların en başında geliyor. Öyle ki dünya çapında oyunun dokuz milyon kullanıcısı var. Giderekte artıyor. Rekor uğruna oyun oynamayı abartan kesim ise oyun çılgınlığının diğer bir sayfasını oluşturuyor. İsmini hatırlayamadığım yabancı bir oyuncu, Xboxlive üzerinden yüzü aşkın arcade oyununu günlerce hiç evden çıkmadan aralıksız oynayarak bitirmişti. Gerçekten inanılmaz. Günlerce oyun aletlerinin başından kalkmayıp ta hayata gözlerini yuman insanlar da yine bu işin tehlikeli boyutunu gösteriyor. Yaklaşık sekiz saat aralıksız ve hiç yerimden kalkmadan Call of duty 3’e başlayıp bitirdiğimi hatırlıyorum. Kalktığımda kolum ve tetik parmağım hala sallanıyordu. Bu aslında farklı bir durum. Benim durumum aşırı fanatiklikten değil o anki olanaksızlıktan dolayı mecburen başvurulmuş bir tercihti. ( ps2’m de memory card yoktu maalesef ) Kimi oyuncular artık sadece oynamakla yetinmeyip işin para kazanma kısmına da el atmış görünüyor. Özellikle online oyunlarda baş gösteren Level satmak olayı bunlardan sadece biri. Daha profesyonel davranan oyuncular da var tabi. Para ödüllü turnuvalar bu tür oyuncular için biçilmiş kaftan.Disket – Cd – Dvd – Hd dvd – Blue ray – Web

Disketle başlayıp, cd’ye transfer olan ve giderek gelişen oyunlar artık hiç biri yetmezmiş gibi artık web ortamında da var. Son yıllarda her tür oyunun yanında web tabanlı oyunlarda da bağımlık derecesinde artışlar var. Bu oyunların adlarını kimi zaman haber bültenlerinde bile duymuşsunuzdur. Yıllar öncesinin efsane multiplayer oyunları Counter ve Half life artık ülkemizde eskisi kadar ilgi görmesede başlattığı yoldan diğer oyunlar geçerek multiplayer ortamda da bağımlılığı tetikliyor. Buna Call of duty 2, en iyi örnek. Günümüzün popüler tanıtım yöntemi ve artık heryere yayılan reklamlar bir zamanlar Splinter cell ile oyun dünyasına adım atmıştı, ama artık bu yöntem bir çok oyunda kullanılmaya başladı. Kurtuluş yok şu reklamlardan. Düşünsenize Resident evil 5 oynuyorsunuz. En korkutucu yere gelmiş. Tam yaratık görünecek ve kimin ölüp ölmeyeceği belli olacak, yüreğimiz ağzımızda DANNN diye bir ses reklamlar giriyor araya: şu araba süper diye. Oyuna dönüyorsun tam kaç mermi kaldı diye alt bara bakacaksınız alttan ve o sırada süper bir resident evil 5 müziği çalıyor heyecan dorukta ama o da ne bir yazı çıkıyor : Şu anda dinlediğiniz melodiyi indirmek için şunu yazın yollayın. Biraz sonra bölüm bitmek üzere diyelim hemen alt yazı geçiyor: Bir sonraki bölüm az sonra. Böylece bölümün sonuna geldiğimizi anlıyoruz. Bu tür garip şeyler ileriki yıllarda olursa hiç şaşırmayın. Zira artık bunların yüzünden adam gibi tv izleyemez olduk. Şimdi de bilgisayarlara bulaştılar. Virüs bunlar J


Kalite artışı ve düşüşü

Geçen yıllar ve yükselen teknoloji ile gerçeklik kalitesindeki oyunla karşılaşıyoruz yavaş yavaş. Artan kalitenin yanında düşen ve hiç gelişmeyen kalite de diğer bir yanda düşündürücü bir etki bırakıyor. Günümüzde özellikle id, epic, valve, blizziard gibi köklü ve tecrübeli firmalardan yaptıkları her oyun için büyük beklentilerimiz oluyor ve genellikle bizi tatmin ediyor. Bunların dışında güzel oyunlar yapan her yıl birkaç firma daha çıkıyor. Asıl düşündürücü olan bu tür bağımsız firmalar yanında, her yıl milyar dolarlarca kar elde eden EA, Activision, Thq gibi özellikle yayıncı firmalar bu gelişmelere pekte doğrudan katkı yapmıyor. Gelen devrim niteliğindeki oyunlar hep yukarda saydığım gibi firmalardan geliyor. Neden bunları bu büyük yayıncı şirketler yapmasın ki. Bu işe el atsalar belki de iki yılda gelişen oyun teknolojisi belki de daha çabuk gelişecek. Bir id software, elli küsür dahi ile Doom3’ü dört yılda tamamlarken böyle işlerle mesela Ea uğraşsa binlerce elemanıyla çok iyi şeyler çıkabilir ortaya ama nerdeee?Platformlar çıldırdı

Eskiden Commandore ve Amiga kapışması vardı. Doom’un bilgisayara çıkışıyla bu iki platformda iflas ederken bilgisayar yükselişe geçti. Ardında ps1, nintendo, sega konsolları sardı etrafı. Daha sonra 2. devrim olan ps2 çıktı ve xbox resmen ezildi. Şimdi ise yeni nesil çılgınlığı sürüyor. PS3, xbox360, wii gibi konsollar piyasada hüküm sürüyor. İnsan hangisini alacağını şaşırıyor. Konsollarda bu gelişmeler olurken neredeyse on beş günde bir bilgisayara çıkan parçalar, yeni ürünler insanları şaşırtan diğer gelişmeler. Bugün üç adet 8800 ultra fiyatına bir araba alınabilir.


Telefonlar da sapıttı

N-GAGE markasıyla oyun pazarına giren ve başarısız olan Nokia’dan sonra bu pazarın yeni adayı Sony ericsson. Bir iki yıl önce hatta şimdi bile karınca boyutunda birbirine benzeyen özensiz bir sürü oyun çıkarken öncülüğünü Doom rpg’nin yaptığı 3d telefon oynuları artık yaygınlaşmaya başlıyor gibi. Önce stalker, şimdi de mgs için yapılmakta olan 3 boyutlu telefon oyunları gözleri kamaştırıyor. Neredeyse bir psp kalitesine ulaşılmış. Nerden nereye diyor insan. Bunları gördükten sonra asıl amacı iletişim olan telefonlarında iletişimden başka her işe yaramaya başladı. Yakında adsl hatlı telefonlar çıkarsa şaşırmayın.


Pazar değil hipermarket payı

Oyun yayıncılığında milyarlarca dolarlık Pazar payına sahip şirketler: EA, UBISOFT gibi isimler eminim ülkemizde oyun sever kişiler haricinde kimse tarafından tanınmıyordur. Haberlerde kar eden şirketler derken Microsoft gibi ismi hiç geçmiyordur. Kazandıkları paralar ise bu sektörün ne kadar büyük ve gelişime açık bir sektör olduğunu gösteriyor. Yıllar önce beş on kişi ile yapılan oyunlar artık en az 50-60 kişiyle yapılıyor. Ülkemizde de büyük birer oyun ve film şirketleri olsaydı belki ilerleyen yıllarda bu pastadan bizde faydalanabilirdik. Ceidot stüdyosu bu konudaki en önemli kuruluş. Şuan hükümran senfoni üzerine çalışıyor ve umut verici, bir o kadar da heyecanlandırıcı bir proje. Film dalında ise on milyon dolar gibi sinema tarihimizde dev bir bütçeye sahip olan Kurtlar vadisi gibi yapımlar tekrarlanmalı diye düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda bir Call of duty gibi neden biz de Çanakkale destanını anlatan bir oyun projesi geliştirmeyelim. Gerçekten her yönden çok kaliteli ve destansı konularımız var.Çok fazla satış = Çok kaliteli demek değildir

Her yıl mükemmel derece seviye de oyunlar sürülüyor piyasaya. Bunlar sürülen oyun sayısının çeyreğini bile zor oluşturuyor ve burada yıllar süren emekler var. Milyon dolarlık bütçeler var. Doom, half life gibi yapımlar yapımı 3-4 yıl süren oyunlardı ve çıktıklarında da büyük ilgi gördü, ama her yapım böyle olmuyor. Bu yıl bir çok kaliteli oyun var yine.Crysis en dikkat çekicilerinden, ama eminim ki o da hak ettiği ilgili görmeyecek. Yapımcılar yıllarca uğraşıp, on- on beş milyon dolarlık bütçelerle oyun geliştiriyor ama bu oyun piyasaya çıkınca belli bir süre sonra bir iki ayda yapılmış yüz – iki yüz bin dolarlık yapımlar çok rahatlıkla bu yapımları geçebiliyor. O anda çıkmış bir film oyunu ya da sims gibi oyunlar her yönden Crysis gibi oyunlara nazaran vasat kalsa da yine de fazla ilgi görüyor. Bu durum yapımcıları memnun etmeyen bir durum bence. Yıllarca emek vermektense onlarda yapsın böyle oyunları onlarda fazla kazansın. Bu kadar emek sonucu bir iki aylık oyunlardan daha az para kazanmak sinir bozucu bir durum ve haksızlık bence. Bugün bir Spider man oyunu iki yüz milyon dolar gibi dev bir gelir elde ediyorsa bir crysis çok rahat en az beş yüz milyon dolar kazanmalı. Bu da kalitenin hakkını göstermeli


Fiyatlar donanımlardan daha pahalı

Ülkemize gelen her oyun seksen ile yüz elli ytl arasında değişiyor. Tabi bunda vergilerinde etkisi var doğal olarak . Dolaysıyla bir yılda en az yirmi oyun oynamak isteyen oyuncu cebinden milyarları çıkartmak zorunda kalıyor. Bu da ülkemiz şartlarında zor durumda bırakıcı bir hal alıyor. Ayrıca ülkemizdeki korsan sorunu yüzünden her yıl milyarlarca dolar uçup gidiyor. Acaba yeni oyunlar ülkemizde orijinal olarak otuz – kırk ytl arasında satılsa bu kadar büyük çaplı zararlar olur muydu? Merak ediyorum…

Exit mobile version