Makale

Playstation Tarihi: PS3

Karne döneminde eskiden “Bilgisayar, bilgisayar” diye bağıran ağızlar artık “Playstation 3, Playstation 3” diye bağırıyor. Artık çocuklar konsollarla yatıp konsollarla kalkıyor. Yeni oyunları bir an önce almak için ya harçlıklarını biriktiriyorlar ya da anne-babalarını sürükleyerek oyun mağazalarına gidiyorlar.

Hak yemeyelim ama, büyükler bütün bu zaman içinde boş mu duruyor sanki? Üstelik onların başında bir de “Hayat derdi” “Geçim sıkıntısı” gibi sorunlar varken, nişanlısı ile düğün hazırlığı yaparken, yeni doğan çocuğu gecenin 3,5’uğnda uyanacak korkusu varken bir şekilde oturup az da olsa oynamaya çalışıyorlar onunla. Artık etrafta internet kafelerden çok Playstation 3 kafeleri var. Kaldı ki internet kafeler bile artık 80 inç TV ve bir PS3’ü olmadan tam olarak işlevsel bir internet kafe sayılmıyor.

Hayat değişti ve teknoloji onun bu yeni şekle bürünmesinde en büyük etken.

Sizlere iki gündür Sony’nin, belki de o siyah walkman’den sonra gelmiş geçmiş en büyük ürünü olan Playstation’ı anlatıyoruz. Berkant sizlere ilk Playstation cihazını anlattı. Sonra Mert o efsaneleşen ikinci Playstation’dan yani PS2’den bahsetti. İki gün sonra Sony Amerika’da bizlere bir şeyler anlatacak ve büyük olasılıkla bu yeni nesil konsol Playstation 4 olacak. O zaman bu araya Sony’nin bu ünlü markasının en şımarık çocuğunu koymanın vakti geldi. Karşınızda Playstation 3 baylar bayanlar.

İyi, kötü, çirkin
Aslında bir sırttan bıçaklama hikayesi olarak başlayan Playstation 2005’in sonlarına doğru tekrardan kendini yenileme fikrini benimsedi. Son Playstation’dan bu yana 5 sene geçmişti ve Sony her ne kadar bu beş senede boyunca endüstrinin konsol tarafına hükmetmiş olsa da biliyordu ki yaşlı bir kralın boş bir tahttan farkı yoktu.

İşte 2006 yılına girildiğinde yeni Playstation fısıltıları etrafta dolanmaya başladı. Zaten bundan önce 16 Mayıs 2005’te Ken Kutaragi, Playstation 3’ün bir maketini E3 fuarında göstermişti. İşte o zaman da günümüzün 20 Şubat’ı (en azından beklentide) olmuş ve Playstation 3’ün teknik detayları açıklanmıştı.

Bizlere o gün PS3’te iki HDMI girişi, üç Ethernet portu olacağı, Blu-Ray sürücüsü ve Wi-Fi bağlantısı destekleyeceği söyleniyordu. Herkes ilk önce “Şarkı da söyleyebilecek mi?” diye sormadan edemedi ancak Kutaragi devam etti:

“Yeni konsol Apple’ın G5’ine benzer IBM “Cell” işlemcisi barındıracak ancak birden çok işlemci çekirdeği bulunacak. Grafikler için ise Nvidia GForce 7000 serisi tabanlı RSX GPU’su bulunacak.”

Üstelik bir de geriye dönük uyumluluk mu olacak? Yani PS2 oyunlarımızı atmamıza gerek yok mu?

O E3’te gösterilen önceden renderlanmış videolar herkesi mesut etti, lakin mesud olan bu insanlar aynı zamanda “Nasıl yani” soruları ile şüpheci yaklaşmaya başladı. Sonra Ken Kutaragi son sözünü söyledi:

“Yeni konsol 2006 baharında sizlerle olacak.”

Günler akıp geçiyor, zaman bitmek bilmiyordu. PS2’si olanlar neyse, onlar hala güzel oyunlarını oynuyorlardı ama ya olmayanlar? Tıpkı şimdi olduğu gibi milletin kafası iyice karışmıştı. “Bir an önce PS2 mi alsam?” “Yeni konsola da pek bir şey kalmadı?” “Ama yeni konsolda ne kadar oyun olacak ki?” “Ama geriye dönük uyumluluk var dediler” “Allahım keşke zengin olsaydım da hepsini birden alabilseydim”

Onlar bekleye dursun yaklaşık bir yıl sonra 2006 Mart’ında Sony Playstation 1’in üretimini tamamen durdurduğunu açıkladı .

Peki, PS3 tarihi? – Orası daha belli değil.

Ama firma bizleri bekletirken kör cahil de bırakmıyordu hani. Nisan ayı geldiğinde SCE’nin Avrupa ayağının başkan yardımcısı Georges Fornay yeni konsolun firmaya birim maliyetinin 700 dolar olacağını söylemişti.

“Woaaw, 700 dolar mı?” dedi Japonlar. “Hmm özellikleri düşünüldüğünde o kadar da kötü değil” dedi Amerikalılar. “Baba 700 dolar kaç para yapıyor? –Ne yapacaksın sen o parayı?” diye aralarında tartıştı Türk aileler.

Lakin 2006 baharı gelip geçerken Sony o beklenen açıklamayı yaptı; “Biz çıkış tarihini 2006 Kasım’ına erteledik.”

Aferin dedi herkes. Sonra ekledi Sony; “Ama çıkış için 2 milyon adet, takvim yılı sonunda 4 milyon adet PS3 dünyaya yayılmış olacak.”

“Peki fiyat nasıl olacak?” diye sordular. “700 dolar pek bir pahalı hacı” Sony’den ona da yanıt geldi. İki çeşit SKU ile yayınlayacaktı yeni Playstation’ı. 20 GB’lık versiyonu 500 dolar, 60 GB’lık versiyonu ise 600 dolar olacak.

Kutagi yorum yaptı “Sudan ucuz vallahi”.

“Hmm” dedi Japonlar. “Ohoo, gittikçe güzelleşiyor” dedi Amerikalılar.
“Baba 600 dolar kaç para? – Oğlum git yat yerine hadi”

Bize anlatıldığına göre yeni kutu biraz daha şişman olacaktı. Eğer büyükse içinde daha fazla şey vardır mantığı ile insanlar ümitlenmeye başlamıştı. Sonra Sony açıklamayı biraz genişletti:

“Geçmişte biz atıp tuttuk ama bu konsolda bir HDMI ve bir Ethernet girişi olacak aslında.” 

Eh mantıklıydı da. Zaten kim ne yapsın ekstradan HDMI girişini. Lakin Wi-Fi konusu pek çoğun canını sıktı. Nitekim konsolun düşük versiyonu öksüz yetim çocuktu kablosuz bağlantı konusunda. Lakin en kötüsünü en sona sakladı Sony; “He bir de düşük modelde HDMI da yok!”
Sonra bir kötü haber daha; Playstation 3 Avrupa için 2007 Mart’ına ertelendi. Artık millet beklemekten bunalmıştı. O yüzden ben de fazla uzatmayacağım ve sadece yazılarımda kullanabildiğim özel yeteneğim ile zamanı ileriye alabileceğim.

Parlak siyah kutu  
Sony her ne kadar tüm dünyada aynı zamanda çıkacak iddasını atmış olsa da yeni Playstation 3, 11 Kasım 2006’da Japonya’da dünyaya merhaba dedi. Daha 24 saat dolmuştu ki Sony’nin stoklarında 81,639 birimlik bir azalma olmuştu. Sonrasında 17 Kasım 2006’da Kuzey Amerika’ya geldi PS3.

Ama ne çıkış.

Olay olmuştu Amerika’da. Bu konsol yüzünden bir müşteri vurulmuş, bazı kampçılar soyulmuş, diğer müşterilere hareket halindeki araçtan havalı tüfekle ateş edilmiş, 60 tane kampçı 10 sistem yüzünden kavga etmişti. Nintendo’nun laneti hala devam mı ediyordu yoksa?

Amerika bir iç karışıklığa doğru giderken Avrupa ve diğer bölgeler imrenerek izliyordu onları. “Ne güzel, bir PS3 için birbirlerini yiyorlar, bize hiçbir şey yok.” Ama nihayet onlar da nasiplerini aldı ve 23 Mart’ta Avrupa, Avustralya ve Orta Doğu’da da satılmaya başladı. Artık bütün dünya bu konsol uğruna kavga edebilecekti.

2006 yılında piyasaya sürülen PS3, 2 yıl öncesine kadar neredeyse 60 milyon sattı. PS2’ye göre daha gelişmiş sistemi olmasından olsa gerek, satış rakamları beklenilenin çok üzerinde çıktı. İlk üretilen 20 ve 60 GB’lik sürümlere, oyun severlerin çılgınlığı ve biraz da Sony’nin genel isteği üzerine 40, 80 ve 160 gigabaytlık modeller eklendi.

Gelen Playstation 3’te tıpkı Sony’nin bahsettiği gibi 2X hızında bir Blu-Ray disk sürücüsü bulunuyordu. Bu şekilde yıllardır başa çıkamadığı korsan sorununa bir nevi çare bulmuş oldu. En azından bir süre için. Nitekim konsolda sadece oyun değil aynı zamanda yüksek kalite ile film de izleyebiliyorduk.  Bunun yanında esas büyük olay isteyenin 2.5”lik SATA sabit diskini istediği gibi değiştirebilmesiydi. Kısacası 1 TB’lık bir PS3’ünüz bile olabilirdi.

Sony, Toshiba ve IBM kafa kafaya verip Cell mikroişlemci yaptılar bu yeni konsol için. 3.2 GHz hızındaki bu işlemdi zamanın PC’lerine kafa tutuyordu. Ekranda da oldukça güçlenmişti PS3 Nvidia ile yaptığı yeni GPU sayesinde 480i/576i’ler bir yana 1080i’lik HD kalitesini bile sizlere ulaştırabilmişti. Lakin hala bir bellek miktarı vardı ki evlere şenlik. Sony o kadar güçlü işlemcilerin yanına sadece 256 MB GDDR3 bellek koymayı uygun görmüştü.

İlk zamanlar şu kadar HDMI, bu kadar USB port diye atıp tutan Sony’nin en sonunda bizlere sunduğu konsolda dört adet 2.0 USB girişi (sonradan 2’ye düştü), daha sonraki modellerde çıkartılan SD kart ve CompactFlash desteği, 1 Gigabit Ethernet girişi, Bluetooth 2.0 desteği (7 cihaza kadar), gömmeli Wi-Fi desteği ve HDMI çıkışı bulunuyordu.

Yüzüme bak adamım
Sony’nin yeni Playstation’ı ile yepyeni bir arayüz de bizleri karşıladı; XrossMedia Bar.
Ana menüler ve alt menülerin geniş bir artı şeklinde sunulduğu bu arayüzün kullanımı da oldukça beğenildi. Toplamda dokuz adet ana menüsü bulunuyordu; Users, Settings, Photo, Music, Video, Game, Network, PlayStation Network ve Friends. Tabii uzun bir süre sonra bu arayüze bir de Türkçe dil desteği eklenince tadından yenmez oldu. Birden çok kullanıcı profili açılıp ailedeki her bireye bir PS user kimliği verilebiliyordu artık.

Ölü konsollar derneği
PS3’ün hızlı çıkışı hızlı bir düşüşe de yol açmıştı. Daha ilk günden tüm PS3’leri alan Japonlar, karşılıksız çıkan ön siparişlere yol açmışlardı. İnsanlar bir PS3 bulabilmek için Sony yerine eBay’deki karaborsacılara yönelmeye başlamış ve firmaya hergün binlerce dolar zarar vermeye başlamışlardı. Amerika’ya 2 milyon adet PS3 konsol gönderen Sony bu adamlar yüzünden sadece 1.4 milyonunu satabilmişti. O sırada Kutaragi ve Howard Stringer arasındaki sürtüşme de iç karışıklığa yol açmış ve en sonunda nazikçe Kutaragi’yi kapı dışarı etmişlerdi.

Londra’daki çıkış partisine ise bir avuç insan gelmişti. Sony de “Madem öyle,…” dedi ve gelenlere teşekkür amaçlı olarak HDTV ve ücretsiz taksi servisi sundu. Lakin çıkış partisi sönük geçse de Avrupa ve Okyanusya’da kısa zamanda bir milyon rakamını buldu Sony. Yüzler yine güler artık diye düşünülürken acı haber memleketten ve Amerika’dan geldi:

“Satışlar git gide düşüyor patron.”

Ve Sony’den 2007 Mart’ında inanılmayacak bir açıklama geldi “Playstation bölümünün bu mail yılda 1.7 milyar dolar zarar edeceği düşünülüyor.”

Nitekim 6 milyon hedef koyan PS3’ün toplamda 5.5 milyonluk birimi gönderilmiş ve onların da sadece 3.5 milyonu “gerçekten”  satılmıştı. The Wall Street Journal, PS3’ün 2007 ilk çeyrekte Sony’ye sadece 2 milyar dolar kaybettirdiğini yazdı.

Sonra gelsin indirimler, gitsin bundle’lar. Bir Amerika’da bir Avrupa’da o hediye senin, bu hediye benim. Bakın 3. Nesil, bakın 5. Nesil. Bunu da al yanına şunu bedava vereyim, aman bir de kampanya yapayım derken bir Nintendo Wii karşısında Japonya’da bile tutunamadı Sony. Allahtan Amerika ve Avrupa oyuncusu “grafik her şeydir” mantığı ile bakıyordu olaya.

En sonunda belini tam doğrulttum derken bu sefer birkaç hacker çıktı karşısına Sony’nin. Öncesinde PlayStation Jailbreak ile yapılan fakat sonradan etkisiz hale getirilen Jailbreak olayını 2011’de GeoHotz adlı bir çocuk daha “free” bir şekilde yapabileceğinizi anlattı. Başta herkes reklam yapıyor dedi ancak o ne kadar ciddi olduğunu gösterdi. Sony dava açtı, o da internet üzerinden karalama kampanyasına başladı. Kavga, dövüş gürültü arasında olan PS3 kullanıcısına oldu. Araya bir de Anonymous adlı grup girince o sunucu benim, bu PSN senin, ortalık iyice 90’ların Beyrut’una dönmüştü.

İnsanların aklı karşıtı. Orijinal alsam mı yoksa o kadar parayı boşuna harcamayıp şunu bir denesem mi? “Yap tabii” diyordu hackerlar, “Sakın haa!” diye uyarıyordu Sony. “Ben nasılsa onun bir çaresini bulurum, sonra olan sana olur”.

Nitekim de oldu.

Sony, PS3 Jailbreak’ini Avustralya’da kanunen yasaklı hale getirdi. Ardından Avrupa ve Amerika’da bu tarz işlemler yapanlara dava açıldı. Asya bile bundan nasibini aldı. Davalar özellikle bu tarz cihazları satan mağazalara karşı açılıyordu. Eh kaynağın dudağı uçuklayınca da bu işin önü kesilmiş oldu.

Yeni prenses
Ben o kadar çok teknik konuya girmedim, girmek de istemedim. Nitekim bence PS3’ün başına gelenler, içine girenlerden çok daha ilginç bir hikayeye sahipti. Her ne olursa olsun, kaç satarsa satsın, kaç kişi beğenirse beğensin ve firmaya ne kadar kazandırırsa kazandırsın Playstation 3 ciddi anlamda konsol dünyasında bir fark yarattı. İşte bu yüzden insanlar PS4 için oldukça heyecanlı. İşte bu yüzden 20 Şubat için oyuncular gözlerini ve kulaklarını açmış bekliyorlar. Çok spekülasyonlar var, daha da çoğu olacak hatta 20’sinden sonra bile ama bize gerçeği yine ve her zamanki gibi sadece Sony açıklayacak.

Merakla bekliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu