Oyun İncelemeleri

Prince of Persia

Oyun severlerin uzun yıllardır bildiği bir isim Prince of Persia (POP). Jordan Mechner’ın yarattığı bu yapım, Motion Capture teknolojisini kullanarak oyun dünyasında büyük bir devrim yaratmıştı. Yakışıklı ve aşık prensimizi kontrol etmenin, diğer oyunlara göre çok daha farklı, heyecanlı ve zevkli oluşu, POP’u rakiplerinden birkaç adım öteye taşımıştır. Hatta bu durum öyle bir hal almıştır ki, oyuncular arasında oyun türü olarak dahi adı geçmeye başlamıştır. Bazı oyunlar için, “POP gibi mi?” şeklinde konuşmalar görebilir hale gelmek, bu oyunun türünü ne derece başarılı bir şekilde temsil ettiğinin kanıtıdır. Ancak bu efsane ilkinden sonra yeteri kadar beğenilmedi, hatta ilk 3D denemesi büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Ama 2003 yılında Ubisoft’un devreye girmesi ile POP bambaşka bir boyut kazandı. Ortaya çıkan müthiş üçlemeyle POP, oynanabilirliği ve hikayesi ile tüm oyun severlerin büyük beğenisini topladı. Böyle bir serinin, bir şekilde devam edeceğini düşünenler ise maalesef yanıldı. Çünkü yeni oyunun hemen duyurulacağını sanan oyuncular, her ne kadar geçtiğimiz yıl bazı dedikoduları çıkmış olsa da, yaklaşık 3 yıllık bir beklemenin ardından yeni projeyle ilgili bilgilere kavuştu ve Prince of Persia’nın yeni nesildeki ilk serüveni böylece başlamış oldu.

Yapımcı Ben Mattes yepyeni bir Prince of Persia yaptıklarını söyleyerek, bu oyunun eski oyunlarla karşılaştırılmaması gerektiğini belirtti. Gerçekçilik yerine oyunun sanat yönüne odaklandıklarını belirten Mattes, çok farklı ama eskileri kadar iyi bir POP geleceğini söyleyerek, karşımıza yeni bir konusu, yeni karakterleri, yeni mekanları, yeni Prince’i ve yepyeni bir görselliği olan Prince of Persia’yı çıkardı. Peki ne kadar iyi oldu, gelin beraber bakalım.

Ahriman’ın felaketi

Yeni oyunumuz, eski seriyle ilgisi olmayan başka bir hikayeye odaklı bir konuyu işliyor. Eski İran dininde Tanrı ve Şeytan olarak adlandırılan Ohrmazd ve Ahriman’ın bitmek bilmeyen mücadelesi ele alınmış. Kısaca bahsetmek gerekirse, Ohrmazd, Ahriman’la yaptığı savaşta onu yaşam ağacına hapsetmiş ve uzun yıllar boyunca orada tutmuştur. Lakin güçler tükenip, şehir yıkıntıya dönüşünce, Ahriman’ın fısıltıları duyulmaya başlanmıştır. En sonunda karanlık güçlerini yaşam ağacından dışarıya vuran Ahriman, tüm şehri karanlığa bürümüştür. İşte yeni prens de burada devreye giriyor. Kendisini bir anda sert bir kum fırtınasının içinde bulan kahramanımız, kaybettiği eşeğini arıyorken, yaşam ağacını koruyan ailenin torunu olan Elika ile şans eseri tanışıyor. Daha sonra da durumun farkına varan prens, biraz düşündükten sonra, Elika’ya bu karanlığı yenmek için yardım etmeye karar veriyor ve yeni masalımız başlıyor.

Yeni nesildeki POP, yazımın başlarında da belirttiğim gibi ciddi değişikliklerle karşımıza geldi. Bunların en başında oyunun ilerleyiş mantığı yer alıyor. Eski POP oyunlarında olduğu gibi bir şehrin içinde, yolumuzu bulmaya çalışarak hedefimize doğru ilerlemiyoruz. Bu yüzden genel olarak oyunun yapısı eski POP oyunlarından çok, Ubisoft’un bu yapıdaki bir diğer yapımı Assassin’s Creed’i (AC) andırıyor. AC’de görev aldığımız bir yer ve o görevi yapacağımız şehirler vardı. İşte POP’da hemen hemen bu mantıkla ilerliyor. Açıklamak gerekirse, öncelikle 4 farklı şehir var ve bu şehirlerin her birini Ahriman tarafından gönderilen koruyucu yaratıklar kontrol ediyor. Amacımız 4 bölgedeki 4 yaratığı da öldürerek karanlığa karşı olan savaşı kazanmak. Ancak bu söylendiği kadar kolay olmuyor maalesef, çünkü bu şehirlerde kendi için de 6 bölgeye ayrılıyor. Bu bölgelerden ilki şehre giriş yeri, 4 tanesi şehrin normal bölümleri, son kalan yer ise yaratığın mağarası. Ancak mağaraya ulaşmak için ilk 5 bölgeyi iyileştirmek gerekiyor, bunu başardıktan sonra mağaraya giden yol açılıyor ve o şehrin yaratığıyla son kez savaşarak, orayı tamamen ışığa kavuşturuyoruz.

Bu işi başarmak anlattığım kadar basit bir şekilde gerçekleşmiyor. Bize yardım eden Elika’nın, uzun zıplayışlar yapabilmek, bir yerden bir yere uçmak gibi 4 farklı özel sihir gücü var ve şehrin içindeki bölümlere girebilmek için bu güçlere ihtiyaç duyuyoruz. Ancak oyuna başlarken bu güçlerin hiç birini bize vermiyorlar, ama onları kazanabilmek için de Light Seeds (Işık tohumları) adında bir özellik koymuşlar. Bu tohumlar, iyileştirdiğimiz bölümlerde ortaya çıkıyor ve bir nevi paramız da denilebilir. Bu sayede istediğiniz güç özelliğini almak için istenilen sayıda Light Seeds topluyorsunuz ve her güç alışınızda, bir sonraki güç için istenilen Light Seeds sayısı da iki katı artıyor ve bir sonraki gücü alabilmek cidden zorlaşabiliyor. Maalesef oyunun en sıkıcı kısmı da burada başlıyor. Çünkü geçmeniz gereken bir bölüme girdiğinizde, orada istenilen güce sahip değilseniz onu almanız gerekiyor, ama bazen de yeteri kadar Light Seeds sahibi olmuyorsunuz ve dolayısıyla oyun o anlarda sadece Light Seeds toplamaya dönüşüyor. Açıkçası kolay sıkılan oyuncular için, bu durum gerçekten can sıkıcı olabilir.Nerede benim eşeğim?

Oyundaki bir diğer belirgin değişiklik ise prens karakterinin yapısında gerçekleşmiş. Alıştığımızın çok dışında bir karakter ile karşılaşıyoruz. Prens sıradan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve hayatını herhangi bir heyecanı, hevesi olmadan geçiren biri. Prens adıysa onun sadece takma ismi olarak yer alıyor. Kahramanımız, küçük yaşta ailesini bir savaş esnasında kaybedince, geçmişi unutmaya karar verir ve anı yaşamaya başlar. Serseri olarak hayatını devem ettiren prens, etrafındaki hiç bir şeyi dikkate almayan, kendini ve geleceğini düşünen, oldukça alaycı bir maceraperest olarak karşımıza çıkıyor. Hayatını genellikle, delirmiş krallarla, soyguncularla ve ilginç yaratıklarla savarak geçiren karakterimiz, karşısına çıkan tüm hazineleri soymaya çalışmıştır. Kadere de oldukça inanan biri olan kahramanız, son yaşadığı kum fırtınasından sonra, büyük bir şansın kendisini bulduğunu hisseder ve bu defa kaderinin değişeceğini inanır ve Elika ile büyük bir maceraya başlar.

Oyunla ilgili bilgiler yeni yeni geldiği zamanlarda, bu ikilinin iyi bir şekilde yansıtılamayacağını düşünmüştüm. Çünkü bu tip düşüncülerin gerçekleştirilmeye çalışıldığı oyunlarda, genellikle ana karakterin yanındaki yardımcı karakter, oyuna çok başarılı bir şekilde yansıtılamaz. Sanki yanımızda duran eşya misali, hiç konuşmazlar hatta çoğu zaman büyük yapay zeka problemleri de ortaya çıkar. Ancak prens ve Elika müthiş bir ikili olmuşlar. Bunu, bir yerlere tırmanırkenki yardımlaşmalarında, dövüş esnasında hatta hiçbir şey yapmadığınız anda dahi birbirleriyle olan konuşmalarında rahatlıkla görebiliyorsunuz. Elika birçok yerde tek başınıza yapamayacağınız şeylerde size yardım ediyor ve en önemlisi sizi ölümden kurtarıyor. Aslında bu ölümden kurtulmayı bir bakıma, eski oyunlardaki zamanı geri alma gücüne benzetebiliriz, lakin burada Elika’nın gücü sınırsız olduğu için, aynı yerden istediğiniz kadar atlayın fark etmiyor, Elika sizi her defasında kurtarıyor, tabii ki bu da oyunu bir nebze kolaylaştırıyor.

Kolaylaştırmadan bahsetmişken, yapımı kolay hale getiren bir diğer etken ise prensin hareketleri. Eski POP’larda engelleri aşmak çok kolay değildi. Örneğin bir duvarda yürürken bastığımız tuşa basılı tutmamız ya da en doğru yere atlamamız gerekiyordu. Ancak burada önünüze gelen engeli, basmanız gereken tuşa bir kere tıklayarak hemen geçebiliyorsunuz. Çünkü prens tüm akrobatik hareketleri kendi yapıyor. Mesela duvarda mı yürüyeceksiniz, X tuşuna bir kere basın o yürüsün ya da tavanda mı yürüyecek, X’e basın yine o yürüsün. Engel mi var, O tuşuna basın o yine kendi kendine halletsin. Yani oyunda sizin bu kritik hareketlere hiçbir şekilde müdahale hakkınız olmuyor, her şeyi prens hallediyor ve size yola devam etmek kalıyor. Zaten hatalı bir tuşa bassanız dahi Elika hemen imdadınıza da koştuğu için, oyunu oynamak oldukça kolay bir hale dönüşmüş. Ancak tabii ki bu durumun çok iyi yönleri de var. Bir kere hareketler artık çok daha esnek ve çok daha hızlı. Bir yerden bir yere atlarken, tırmanırken prensi kontrol etmek çok daha keyifli bir hal almış. Eski POP oyunlarının CGI videolarında gördüğümüz esnek ve gerçekçi hareketler artık elimizin altında yer alıyor. Bu konuda yapım cidden çok keyif verici bir oynanışa sahip, fakat dediğim gibi kritik hareketleri prens yaptığından dolayı eski oyunlara göre, bu POP daha kolay olmuş.

Karanlığın askerleri

Ben Mattes, yeni oyundaki dövüş sisteminin daha dengeli olacağını ve aynı anda onlarca düşmanla dövüşmek yerine, tek bir düşmana karşı mücadele vereceğimizi belirtmişti. Yani her dövüşün boss şeklinde olmasını istediklerini söylemişlerdi. İlk bakışta bir POP oyunu için pek de güzel duracak bir sistem gibi gözükmese de, oyunu oynadıktan sonra bu sistemin de POP’a iyi uyduğunu fark ediyorsunuz. Yapımda her şehrin koruyucuları dışında, o bölgede yer alan Ahriman’ın askerleri adı altında başka düşmanlar da yer alıyor ve iyileştirmediğiniz bir bölgeye her girişinizde, daha önce yenmiş olsanız dahi, yine aynı düşmanla karşılaşıyorsunuz. Ancak yapımcının da dediği gibi düşmanlar her daim tek başlarına geliyorlar. Genelde sizden oldukça iri oldukları için sizin 2 kişi olmanız, onlar için pek de dezavantaj olmuyor.Dövüş sistemi, yapımcının belirttiği gibi oldukça dengelenmiş. Eski oyunlardaki gibi rahat bir şekilde hareket edemiyorsunuz. O dövüş anının gerginliğini oldukça başarılı bir şekilde vermeyi başarmışlar. Ancak bu konuda POP oyunları temel alınmamış, daha çok Assassin’s Creed ön plana alınarak yaratılmış bir dövüş sistemi ortaya çıkmış. Her ne kadar AC’deki gibi ağır ve hantal bir sistem olmasa da, mantık aynı şekilde işliyor. Siz korumanızı alıyorsunuz ve doğru anı bekliyorsunuz, AC ile tek farkı ise, POP’daki sistemin daha esnek ve Elika faktörü sayesinde daha eğlenceli oluşu. Yaptığımız hareketlerde eğer, Elika’yı dahil ederseniz çok daha güçlü darbeler indirme imkanınız oluyor. Ancak prensin de tek başına oldukça etkileyici ve güçlü darbeleri mevcut. Oyunda 6 farklı combo seçeneği var ve bunların 5 tanesini prens tek başına yapıyor. O yüzden dövüş anlarında, Elika’ya normalde olduğu kadar ihtiyaç duymaya biliyorsunuz. Zaten siz yardım istemediğiniz sürece o da pek bir şey yapmıyor. Ama her şeye rağmen dövüş esnasında gerçekleşen akrobatik hareketlere hayran kalmamak elde değil. Yapım bu konuda ciddi derecede çok başarılı, sürekli birileriyle savaşmak istiyorsunuz, o duyguyu çok iyi vermişler.

Cell-Shade değil, Illustrative!

Yayınlanan ilk görüntülerden sonra herkes görüntülerin artwork olduğunu düşündü, çünkü herkes yeni POP oyununda oldukça gerçekçi görünen grafikler bekliyordu. Muhtemelen o resimlerin oyun içi olduğu da kimsenin aklından geçmemiştir. Ancak daha sonra gelen açıklamayla yayınlanan görüntülerin oyun içi olduğu resmileşti. Tabii ki bu andan sonra POP’un çok kötü olacağını düşünenler çoğaldı. Bunun sebebi ise Cell-Shade tarzı grafiklerin POP oyununa yakışmayacağı kanısıydı. Açıkçası bunu ilk duyduğumda ben de tepki göstermiştim, fakat yapımcı Ben Mattes kullandıkları tekniğin Cell-Shade olmadığını, daha farklı ve daha gerçekçi görünen Illustrative diye adlandırdıkları bir teknik olduğunu belirtmişti. Bu konuda da cidden haklıydı. Çünkü Prince of Persia’daki teknik bilindik Cell-Shade teknolojisi değildi.

Cell-Shade oyunları genelde 2D üzerine kurulu oyunlardır. Çizgi film gibi gözüken, derinliği olmayan yapımlar. Bunun son zamanlardaki en başarılı örneği ise Okami. Daha önceleri XIII ve Sly’da da çok başarılı bir şekilde kullanılan teknik, açıkçası POP’da kullanılan tekniğe kesinlikle benzemiyor. Bunun sebebi ise ilk olarak oyunumuzdaki mekanların yüksek kaplama kalitesine sahip olması ve oldukça başarılı bir şekilde yapılan aydınlatma ve Shader’ların dikkat çekici oluşu. Eğer dikkatlice bakmazsanız, mekanlar gayet gerçekçi bir görselliğe sahip. İkinci sebep ise karşımıza çıkan her şeyin 3D olarak tasarlanmış olması. Son olarak da tabii müthiş karakter modellemeleri yer alıyor. Prens, Elika ve düşman yaratıklar o kadar başarılı modellenmiş ki, hayran kalıyorsunuz. Küçük bir örnek vermek gerekirse, yeni prens eski prensten tam 13 kat daha fazla poligona sahip, hatta aynı grafik motorundan yapılmış Altair’den bile daha detaylı, o yüzden POP’un grafik yönünden kötü ve sırıtan bir tarafı kesinlikle yok. Forumlarda, görsellikle ilgili olarak çok kötü, çizgi film gibi benzeri birçok söylemi görmek mümkün ve eğer bu tip yorumlar görürseniz, tek diyeceğim yazılanları çok fazla dikkate almamanız, çünkü oyun görsel olarak ciddi derecede çok başarılı bir şekilde önümüze sunulmuş.

Yapımdaki seslerden de biraz bahsetmek gerekirse, yer yer çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Bilhassa prens ve Elika’nın seslendirmeleri oldukça başarılı olmuş. Fakat bazı anlar çok yapmacık duran seslerle de karşılaşabiliyoruz. Ayrıca oyundaki mekanlar pek yerleşim yerleri olarak tasarlanmadığından, oyun esnasında size dış dünyanın sesi değil de, oldukça kaliteli olan masalsı müzikler eşlik ediyor.

Bir sevgi masalı

Prince of Persia, bizi oldukça heyecanlı ve sevgi dolu bir masalın içine sokuyor. Bu masalın içerisinde ise Elika ile beraber verdiğimiz mücadele de büyük zevk alıyoruz. Karanlığa karşı çıkılan bu yolda, kendinizi bazı anlar gerçek bir prens, bazı anlar ise tam anlamıysa bir serseri gibi hissediyorsunuz. Bu konuda Ubisoft Montreal o kadar başarılı bir iş çıkarmış ki, oyunu tam anlamıyla yaşıyorsunuz. Yeni nesildeki ilk POP maceramız kesinlikle eskileri aratmıyor, üstüne üstlük çok daha fazlasını da vermeyi başarıyor. Yeni POP’u herkese büyük bir zevkle öneriyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu