E3 2010’da Jack Tretton sahnede PSN Plus’ı (bundan sonra PSN+ olarak anılacaktır) açıkladığında, neredeyse tüm PS3 kullanıcılarının sabırsızlıkla beklediği bir hizmet hayata geçiyordu. Ancak verilen müjde PS3 kullanıcılarını tatmin etti mi, etmedi mi bu makalede hep beraber inceleyeceğiz…
Live
2005 yılında Xbox 360 piyasaya çıktığında, bir önceki nesilde sunmuş olduğu multiplayer oyun deneyimini bu seviyeye taşıyacağını herhalde kimse tahmin etmezdi. Nihayetinde Games for Windows deneyiminden gelen bir ön hazırlık, bir tecrübe muhakkak vardı. Ve Microsoft yapması gerekeni yaparak Live sistemi ile konsollar için online oyun deneyimini zirveye taşıyarak büyük bir başarıya imza attı. Live’ın bize sunduklarına kısaca bir göz atalım.
Live, gold ve silver olmak üzere bize iki seçenek sunuyor. Silver üyelik parasız ve Live üzerindeki içeriğe kısmen de olsa erişim sağlamanıza müsaade ediyor. Oyun demolarına gold üyelerden biraz geç kavuşuyor, party yapamadan crosschat yapıyor ve diğer içeriklerden mahrum kalıyorsunuz. Belli bir külfete, ki bu yıllık yaklaşık 50 dolar civarında, katlandığınızda gold üye olabiliyorsunuz.
Başlarda özellikle PS3 kullanıcıları tarafından eleştirilen bu paralı üyelik servisi, zaman içinde sundukları hizmet ile neredeyse herkes tarafından kabul gördü. Önce Silver üyelik ile nelere sahip oluyoruz görelim;
– Oyun demolarını indirme ve deneme
– HD videoları izleyebilme
– Oyunlarınız için eklenti paketleri alabilme
– Arcade ve Games on Demand içeriğe erişebilme, satın alma
– Avatar oyuncu özelleştirebilmelerini kullanabilme
– Sesli ve yazılı iletişim
Gold üyelikle gelen özellikler;
– Multiplayer oyun oynayabilme
– Skyplayer, Last FM, Facebook, Twitter gibi içeriğe 360 üzerinden erişim
– Demo, beta gibi bazı içeriklere öncelikli erişim
– Party chat denilen ve arkadaşlarınız oluşturduğunuz grup içinde sınırsız muhabbet keyfi
Live, gold ve silver olmak üzere bu seçenekleri sunarken, bu hizmetlerden faydalanan biz oyuncular elbette işin mutfağında nelerin döndüğünü genelde pek bilmeyiz. Tüm bu üyelik hizmetlerini karşılayabilmek için bir defa mutfak kısmında büyük işler dönüyor. Her şeyden önce muazzam bir network altyapısı var. Bilindiği üzere Microsoft yazılımcı, lider bir firma ve bu network altyapısı ile konsolunda kullanmış olduğu yazılımı öylesine sade ve güzel bir şekilde bütünleştirmiş ki, sorunsuz online oyun keyfini ancak bu zevki tattıktan sonra anlayabiliyor, tüm bunların nasıl basitçe yapılabildiğine şaşırıyorsunuz.
İşin sırrı Xbox 360’a çıkan tüm oyunların Live ile tümleşik (unified) olması, bu ne anlama geliyor? Live üzerinde tüm oynadığınız oyunlarda tek bir tuşa basarak arkadaşlarınızı oynadığınız oyuna davet ediyor, arkadaşlarınızın oyunlardan elde ettikleri gamerscore’ları bir kaç hamlede PS3’deki gibi senkronize etmeden görebiliyor, müsaade eden arkadaşlarınızın profilinden arkadaşlarını, oynadığı oyunları, kaç gamerscore yaptıklarını ve buna benzer diğer şeyleri kolayca öğrenebiliyorsunuz. Kısaca Live tam bir topluluk (community) işi…
Live’ın bir diğer özelliği ise tüm oyunların Microsoft’a ait server’lar üzerinden sunuluyor olması. Bu küçük firmalara ait oyunlarda kötü bir online deneyim yaşamanızın önüne geçiyor.
Tüm bu özellikler kopya oynatabilen bir konsolda halen neden bu kadar orijinal oyun satışı olduğunu da ortaya koyuyor. Özellikle ben, crosschat gibi oyuncular arası oyundan bağımsız iletişimin oyun satışlarını dahi olumlu yönde etkilediğini tespit ettim. Birbiri ile her daim iletişimde olan oyuncular, oyunlarla ile ilgili deneyimlerini arkadaşları ile paylaşması sonucu oyun alma konusunda teşvik ettikleri gibi, kötü oyunlar konusunda da önceden ikaz ettiklerini, bunun da oyun satış rakamaları üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu düşünüyorum.
Tüm bunların yanında kolay kullanılabilir, aradığınızı hemen bulabilmenizi sağlayan sadece arayüzü ile Live ve Xbox 360 Dashboard işi kolaylaştıran süper bir deneyim.
Artıları, eksileri konusuna gelince; Live o kadar güzel bir online deneyim sunuyor ki, verdiğiniz parayı sonuna kadar hakettiğini düşünüyorsunuz. Açıkçası tek eksisi, paralı bir hizmet olması, ama verdiğiniz paraya da değiyor doğrusu. Ancak Xbox 360’ın ülkemizde halen resmi olarak satılmaması nedeni ile ne Türkçe Live sözkonusu, ne de Türkiye’den yapılmış resmi bir üyelik. Üyelik için sahte hesaplar kullanmak, yazılım sektöründe uzun bir süredir ülkemizde olan ve çok büyük ticari başarılar elde eden bir marka olan Microsoft’un biz müşterileri için büyük bir handikap. Son açıklanan 9 ülke içinde Türkiye’yi de görememek açıkçası beni çok üzdü. Umarım Microsoft Türkiye en kısa zamanda ülkemizdeki oyuncu kitlesinin farkına varır ve hizmetlerini burada da hayata geçirir.
Bu güne kadar kopya kullanan oyuncuları bahane ettiklerini düşünebilirsiniz, ama bu yeni 9 ülke içinde kopya kullanımı ile öne çıkmış Çin ve Brezilya gibi ülkelerden sonra ülkemizin de bu hizmeti hakettiğini düşünüyorum. Biz oyuncuların da kopya yerine en kısa zamanda orijinal oyun kullanıcıları olarak bu süreci hızlandıracağımızı unutmayalım.
PSN+
Karşısında Microsoft gibi yazılımcı bir firma ve 10 yıllık Live gibi bir sistem rakip olunca, büyük şeyler başarmak zorunda kalırsınız. Acaba Sony PSN ile bunu başarabildi mi, başarabilecek mi hep beraber şimdi buna bakacağız.
Sony Playstation 3’ü 2006 yılında piyasa sürmeden evvel bir önceki nesilde rakibi olan Xbox’ın Live sisteminden ders almamış gibiydi. Zaten bir önceki nesilde adı olsa da bir Playstation Network ağından bahsetmek mümkün değildi. Xbox kullanıcıları Live’da online oyunculuğun keyfini çıkartırken Sony satmış olduğu yüz milyon üzerindeki (140 milyon) PS2’nin keyfini çıkartmakta idi. Rakamlar ve piyasa şartları gereği Sony önceki nesilde online oyunculuğa gereken önemi vermedi ve açıkçası adı olan, kendi olmayan ve çok kısıtlı sayıdaki online oyunla o nesili geçiştirdi. Sonucunda da bu nesilde doğru dürüst altyapısı olmayan bir network ağı ile müşterilerinin karşına çıkmak zorunda kaldı.
Gerçekten de, 2006 yılında PS3 piyasalara sunulduğunda Sony’nin kayda değer bir network altyapısı mevcut değildi. Artık kim bilir Sony yönetimi mi bunu öngörmemişti, yoksa gereksiz olduğu mu düşünülmüştü? Nihayetinde 2006 yılında neredeyse sıfırdan bir network altyapısı kurularak derme çatma bir yapı ile oyuncuların karşısına çıkıldı. Ne doğru dürüst PSN’e bağlanabiliyor, ne de arkadaşlarımızla adam gibi konuşabiliyorduk. Zaman içinde yapılan network altyapısı yatırımları, gerekse PS3’ün yazılımının iyileştirilmesi ile 3 yıl gibi kısa bir süre de Live kalitesinde online multiplayer oyun keyfi sunulabildi. Ama dikkatinizi çekerim sadece online multiplayer oyun…
Çok büyük bir adım atan Sony, makalemizin başında da belirttiğimiz üzere E3 2010’da online oyun hastası biz oyuncuların sabırsızlıkla beklediği PSN+’ı açıkladı. Ama PSN+ daha önce boy boy tarifeleri verilen üyelik seçeneklerinden bir kısmını bünyesinde barındırmıyordu.
Şimdi burada PSN’in bize sunduğu özelliklere bir bakalım.
– Ücretsiz online oyun oynayabilme
– PS Store’larda bulunan tüm içeriğe herkesle aynı anda erişim ve satın alabilme
– Ülkelere göre Vidzone, BBC gibi özel kanallara PSN üzerinden erişim
– Oyunlar için eklenti satın alabilme, PS1, PSP ve PSN oyunları satın alabilme
– PS3 oyunları satın alabilme (bu özellik yeni geldiğinden oyun sayısı çok kısıtlı, Microsoft’un Games on Demand hizmetine benziyor)
– Yazılı ve sesli, görüntülü iletişim, ancak bu özellik ya aynı oyunda olmanızı gerektiyor ya da konuşma odasında. Yani farklı oyunlarda iken birbirinizle konuşamıyorsunuz, sadece yazılı olarak haberleşiyorsunuz.
Şu ana kadar saydıklarım herhangi bir ücret ödemeden aldığınız hizmetler. Gelelim PSN+’a, bu bir nevi Xbox 360’ın Gold üyeliği gibi ve aynı fiyata, yıllık 50 dolara sunulan bir hizmet.
– Beta ve bazı demolara erken erişim
– Belirlenmiş oyunlarda ve ek paketlerde indirim
– Her ay ücretsiz bir PSN, bir PS1 ve bir mini oyun
– Bunların dışında indirimli tema ve bedava temalar ile aynı şekilde avatarlar da veriliyor.
Bunlar dışında PSN+’ın kaydedeğer bir özelliği göze çarpmıyor. Ucuz ve bedava oyunları ile PSN+ daha çok bir oyun kulübüne benziyor.
Bu hizmet duyurulmadan önce Internet’te bununla ilgili söylentiler, üyelik tabloları çıkmıştı. Bu özellikler arasında neredeyse tüm PS3 kullanıcılarının sabırsızlıkla beklediği crosschat de vardı. Ancak bu beklenen özellik maalesef PSN+ ile birlikte sunulmadı. Ayrıca oyuncuların daha hızlı yeni bir XMB yönündeki beklentileri de boşa çıktı.
Belki fiyatlandırma ve sundukları açısından PSN+ cazip bir hizmet, ama nihayetinde online oyunculuğa artı bir şeyler getirdiğini söylemek mümkün değil. Özellikle bir süre önce US PSN Blog’da yapılan anket sonucunda birinci beklenen özellik crosschat olmasına rağmen bu özelliğin gelmemesi büyük hayal kırıklığı oldu. Yerli, yabancı oyun siteleri ile forumlarında konuşulan bu crosschat nedir, isterseniz biraz daha ayrıntılı anlatalım.
Crosschat: Oyuncuların oyundan bağımsız olarak birbirleri ile konuştuğu sistem olarak kısaca anlatılabilir. Örnekle açıklayayım; diyelim ki bir oyun oynuyorsunuz, arkadaşınız XMB’de veya Dashboard’ta. Bu sistem her ne yapıyor, hangi oyunu oynuyor olsanız bile size birbirinizle iletişim imkanı sağlıyor, crosschat kısaca bu…
Crosschat’in gelmemesi büyük ihtimalle Sony’nin artacak bant genişliğini karşılayacak durumda olmamasından kaynaklanıyor. Bundan bir yıl kadar önce açıklanan, ama fazla da bilgi verilmeyen PSN Cloud’un bir parçası olarak sunulabilir. Tabii tüm bunlar network altyapısı için çok büyük parasal yatırım ve zaman gerektirmekte. Gecikme buna bağlı olarakta gerçekleşmiş olabilir.
Bunun dışında E3 2010’da şovun son kısmında sahneye gelen Valve CEO’su Gabe Newel’in Steam ve Sony’nin işbirliği yaptığı, ama fazla da bir açıklama yapmadığı sistem de crosschat’in başka bir planın içinde değerlendirildiği anlamına gelebilir. Bakarsınız Sony kendi altyapısını kullanmak yerine hazır Steam altyapısı ile farklı bir online seçeneğe de yönelmiş olabilir. Ama açıkçası Sony’nin kontrolü başka bir firmaya kaptırma niyetinde olduğunu sanmıyorum. Gecikmeler büyük ihtimalle altyapı çalışmalarının bitmemesi ile alakalı gibi duruyor. Bakalım çok beklenen crosschat kısa zaman içinde hayata gececek mi, yoksa bilinmeyen bir bahara mı kaldı, zaman içinde hep beraber göreceğiz.
Sonuç
Sonuç olarak Live, hâlâ PSN’nin önünde ve çok kaliteli bir hizmet sunuyor. Ama Sony’nin de 3 yıl gibi bir sürede Microsoft gibi yazılımcı bir firmayı yakalaması ve bir kaç eksiklik dışında benzer kalitede online oyun oynama imkânı sunması da büyük başarıdır. Ancak 5 yıl geçmiş olmasına rağmen X360’ın halen ülkemizde resmi olarak satışa sunmaması büyük bir soru işaretidir. Herhangi bir Türkçe PS Store içeriği olmamasına rağmen, yakın zamanda Türkiye PS Store’un hizmete gireceğini biliyoruz. Açıkçası bir müşteri olarak Türkiye’de Sony’nin bizim açımızdan daha iyi bir noktada olduğunu görebiliyorum. Dileğimiz Microsoft’un en kısa zamanda ülkemizde de bu güzel hizmeti bizlere sunması.
Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle.