E3 fuarındaki Ubisoft sunumu sırasında gizemli bir video araya girince merakımın kabardığını çok net hatırlıyorum. İzlemek üzere olduğumuz görüntülerin Team Raven ve Team Rogue arasındaki gerçek bir online mücadele sırasında çekilen görüntüler olduğu yazıyordu videonun başında.
Çeşitli dronelar yardımıyla rehinelerle dolu bir evin içini, evin içindeyse duvarlara barikat kuran, kapı girişlerine dikenli tel döşeyen Rogue takımıyla açılış yapıyordu. Arkaplanda bize eşlik eden Raven takımının konuşmaları derken… Bir anda kızılca kıyamet kopuveriyordu. Camdan içeri dalan Raven takımı, kurtarılan rehineler, parçalanan duvarlar, patlayan el bombaları derken ufacık ev cehenneme dönüyordu. Ve bütün bu aksiyonun içerisinde el değiştiren rehineler ve köşe kapmaca oynarmışcasına birbirini kovalayan iki takım… Şaşırdığımı ve etkilendiğimi hatırlıyorum. “Oha, hangi oyun bu yahu?!” İzlemeye devam ediyorum, Raven takımı üst katın tabanını çökerterek rakiplerini hazırlıksız yakalıyor. Rehineyi kaptıkları gibi ilerlerken… Ne? Rainbow Six mi?
Son Rainbow Six oyununun üzerinden 7 yıl geçmiş aşağı yukarı. Ama Ubisoft nasıl gaz vereceğini iyi biliyor. E3’teki trailer o kadar tatlı bir sürpriz olmuştu ki, Gamescom’da Ubisoft’la toplantım olduğunu görünce iyiden iyiye heyecan yaptım. Acaba oyunu gösterecekler miydi? Yoksa öyle kısa bir tanıtım yapıp yollayacaklar mıydı? (Çünkü onu yapan da çıktı. Evet, sana diyorum Fallout 4.) Daha da iyisi, oynama şansım olacak mıydı acaba? Cevabımı Ubisoft standına gittikten kısa bir süre sonra aldım: Benimle birlikte 9 editör daha içeri girecekti ve beşerli takımlara ayrılıp birbirimizle kapışacaktık!
Kapışmaya başlamadan önce ufak bir sunum da vardı tabii. Ubisoft’un Online Takım bazlı FPS’lerin krallığına gözünü fena diktiğini fark ettim o sunum sırasında. Öyle FPS dünyasını kökünden değiştirecek bir yeniliğe sahip olmasa da “İzleyici” modunu öve öve bitiremediler. Neyse ki en azından uğraştıkları ve mevcut izleyici modlarını en mantıklı şekillerde geliştirmeye çabaladıkları belliydi. İstediğiniz oyuncunun doğrudan gözünden görebilmenin yanında genel kuş bakışı harita görüşü de bir hayli detaylıydı. Ama sizi onun detaylarıyla boğmadan doğrudan oyunu oynadığımız kısma geçmek istiyorum izninizle:
Editörler arası turnuvamızda toplamda 3 maç yaptık. Bu maçlardan ilkinde savunma yapan taraftaydım. Takım arkadaşlarımla birlikte ilk işimiz stratejik kısımlardaki tahtadan, yıkılabilir duvarların arkasına set çekerek yerimizi sağlamlaştırmak oldu. Benim seçtiğim karakterin (her karakterin farklı bir ekipman envanteri var) yere kurulabilen portatif bir metal siperliği vardı, onu da kapıyı gören güzel bir noktaya atarak orada güzel bir savunma sahası yarattım. Karşı takımın amacı belirlenen süre içerisinde bizim takımı tamamen öldürerek hedefe ulaşmak. Eğer süre biterse ya da karşı takımı biz tamamen temizlersek kazanan biz oluyoruz. Buraya kadar her şey standart gelse de, iki tarafın da elinde RS: Siege’i ön plana çıkartan bir koz var: Oyun alanını kendi lehine kullanmak. Kapı girişlerine dikenli tel atarak oradan geçecek bir düşmanı yavaşlatabilirsiniz, evet. Ancak o düşman sizin kapattığınız o kapıdan gelmek yerine kapatmayı unuttuğunuz bir camdan dalarak sizi gafil avlayabilir de. En azından bize maçtan önce sürekli söylenen buydu, şanslıyız ki üzerimizde denemeye çalışan olmadı. Ha, ama beni yaylım ateşiyle geri çekilmeye zorlayan rakiplerimi tahta duvarların arkasından vurarak etkisiz hale getirmeyi başarmışlığım oldu, o açıdan tahta duvarların yeri geldiğinde vezir, yeri geldiğinde de rezil olmanızda büyük pay kapacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Henüz acemiliğimizin de etkisiyle daha çok standart bir FPS maçı edasında geçen bu ilk turu bizim takım gayet rahat bir şekilde kazandı.
İkinci turda karşı taraf savunmayı devralırken biz saldırıya geçtik. Burada da savunma hazırlıklarını yaparken minik dronelar sayesinde rakiplerimizin nerede olduklarını ve nereye barikat kurduklarını izleme şansımız vardı. Ben bu safhada kimseye denk gelemediysem de takım arkadaşlarımdan birisi savunmayı yapan takımın binanın alt katında olduğunu gördü. Haliyle çabalarımızı da hemen oraya yönlendirdik, malum süremiz kısıtlı… Ben bu sefer büyükçe bir balistik kalkanı olan bir karakter seçmiştim, o yüzden takım doğrudan benim arkamda toplandı.
Ben de kalkanla onları olası tehlikelerden korumak için temkinli temkinli ilerlerken beklediğimizin aksi yönünden saldıran rakip takım, bir anda bizi darma duman etti. Hayatta kalan son iki takım arkadaşımız cesurca savaşmayı denediyse de başarılı olamadılar. Böylece bizim savunma yapmasını beklediğimiz taraf ani bir saldırıyla bizi hazırlıksız yakalamış oldu.
Gel gelelim son tura. Bu turu kazanan maçı da alıyor artık, zira ortada bir beraberlik söz konusu. Yine savunmadayız. Bu sefer neyi nereye kurmamız gerektiğini daha iyi bildiğimizden hazırlık sürecimiz çok daha etkili işliyor. Nitekim hazırlık safhası biter bitmez de üst kata tırmanıp merdivenlerden yanımıza inmeye çalışan takımın üç üyesini bir anda hızlıca indiriyoruz. Kaldı geriye iki kişi, bizde daha kayıp yok! Bu bir anda gelen avantajın etkisiyle rahatlamak yaramıyor ama, daha agresif takılmaya, birbirimizden uzaklaşarak kalan iki kişiyi avlamaya başlıyoruz bu sefer. Büyük hata… Zira rakibimiz az önceki hatasından dersini almış, sürüden ayrılan koyunu kapıveriyorlar bir çırpıda. Kalıyoruz geriye ikiye iki. Ben bir tanesini merdivenlerin başında sürünürken görüyorum sonra, bir güzel tarayarak vuruyorum. Derken tam soluklanayım derken geriye kalan son düşman çıkıp beni indiriyor. Teke tek. Geriye kalan iki kişi de iyice pusuyorlar oldukları yere. Fakat demiştim ya, süre kısıtlı diye. Eh, şu anda savunan biz olduğumuz için de bizim lehimize işliyor doğrudan. Maçın kalan süresi sakince geçiyor ve geri sayım bitince hükmen kazanmış sayılıyoruz maçı.
Bugüne kadar çok Online FPS oynadım ama son birkaç yıldır adeta türden “emekliliğimi” yaşıyordum doğrusu. Bana istisna yaptırtıp da sahalara geri döndürebilen bir tek eski günlerin hatrına CS:GO olmuştu, lakin Rainbow Six: Siege o konuda ikinci bir istisna olmayı başaracak gibi gözüküyor. Zaten başarılı olan FPS formülünün içine yıkılabilir ve taktiksel şekilde kullanılabilir oyun alanını eklemek kesinlikle doğru bir hareket olmuş. Eğer Ubisoft geçmişte yaptığı gibi kendi kendini sabote edecek hatalar yapmazsa hele ki Call of Duty artık eski parıltısından uzak, Battlefield da sırasını Battlefront’a devrettiği şu günlerde güzel bir çıkış yapması çok mümkün. Bir gözünüz kesinlikle Rainbow Six: Siege’in üzerinde olsun derim ben.