Çok çok eskiden, daha evlerimizde ‘çakma ateri’ler varken hepimizin manyak gibi oynadığı ancak gerçek adını bilmediği efsane bir oyun vardı. Böyle mavimsi bi çocuğu oynuyor, önümüze gelen düşmanları yok ediyor, platformdan platforma zıplıyor ve bölümün sonundaki canavarla kapışıp onun özelliklerini alarak yeni bölüme geçiyorduk. Tanıdık geldi değil mi? Evet, Mega Man’den bahsediyorum. Keiji Inafune adlı abimizin elinden çıkan Mega Man, oyun tarihinin en popüler serilerinden birisidir. Platform türünün öncülerinden olan Mega Man tıpkı akranları gibi tarihin tozlu sayfalarında kaldı ve günümüz popüler oyun dünyasına bir türlü taşınamadı.
Keiji Inafune abimiz Capcom’dan ayrılıp kendi şirketi Comcept’i kurduktan sonra birkaç yeni oyun yaptı ancak bunlar arasında ismini en çok duyduğumuz iki oyun hiç kuşkusuz Mighty No. 9 ve ReCore’dur. Mighty No. 9 tıpkı eski Mega Man oyunları gibi platformcu bir yapıya sahipti ve çocuksu grafikleri yüzünden bu devirde pek tutmamıştı. Şimdi ReCore çıktı ve ‘keşke hiç Mighty No. 9 ile uğraşmasaymış da direkt olarak buna öncelik verseymiş’ dedirtti. Çünkü ReCore resmen bu devrin Mega Man’i olmuş ve çok da güzel olmuş.
Hiç beklemediğiniz tarzda, kocaman bir dünya
ReCore, bizim yaşamakta olduğumuz dünyanın aksine Far Eden denen bir gezegende geçiyor. Buraya gelmelerinin sebebi de klasik bir post apokaliptik senaryodan gelmekte. Günümüzden 200 sene sonrasını konu alan ReCore’da 2020’li yıllarda “Dust Devil Plague” adlı bir hastalık ortaya çıkıyor ve dünyaya büyük bir tehlike salıyor. Mandate adlı bir sağlık örgütü bu hastalığa karşı savaşmaya çalışsa da yeteri kadar efor sarfedemez ve hastalık kısa sürede tüm dünyayı yaşanılmayacak hale getirir. Mandate de bunun üzerine insanları koloni halinde, daha yaşanılabilir bir gezegen olarak bilinen Far Eden’a yollamaya başlar. Bu koloniler ile beraber gelişmiş Mandate robotları da aynı şekilde Far Eden’a yollanır ve gelen insanlar için yaşamaya uygun bir alan yaratmaya başlar. İnsanlar da bu süreçte zarar görmemek adına 200 yıllık derin bir uykuya daldı ve robotların Far Eden’ı yaşanabilir bir hale getirmesini bekledi. Bu 200 yıl boyunca kolonideki insanların çoğu gizemli bir şekilde ortadan kayboldu ve CoreBot denilen bu robotlar da bozulup yozlaştı. Ana karakterimiz Joule ve sadık CoreBot’u Mack şimdi Far Eden’ın devasa çöllerinde bir başına, insanlara ne olduğuna dair cevapları aramakta. Biz de ona bu yolculuğunda sabırlı bir şekilde yardım ediyoruz.
Gördüğünüz üzere aslında ReCore’un oldukça hoş bir hikaye tabanı var. Bu tema üzerine çok detaylı ve duygu yüklü bir hikaye yazılabilirdi ancak Inafune abimizin hikayeden çok oynanış odaklı oyunlar yaptığını düşünürsek ReCore’un da hikaye bazında zayıf oluşu pek şaşırtıcı değil.
ReCore’un çok büyük bir haritası var. Doğrusunu söylemek gerekirse oyun çıkmadan önce bu kadar büyük bir haritaya sahip olmasını beklemiyordum. Yani elbette açık dünya olacağının farkındaydım ancak bu denli büyük bir haritaya sahip olacağını hiç düşünmemiştim. Aslında gerçekçi bir açıdan bakarsak çok da büyük bir haritası yok. Haritayı büyük olarak algılamamızı sağlayan şey, Joule’un fazla seyahat seçeneğinin olmaması. Fast Travel seçeneği elbette var ancak normal harita içerisinde koşmaktan başka çareniz yok. Tıpkı eski Mega Man oyunlarında olduğu gibi bacaklarınızda roketli iticiler var ancak çok da uzun bir mesafa kat ettirmiyorlar. Anca bazı platformlarda atlayıp zıplarken daha uzun mesafelere ulaşmanızı sağlıyorlar.
Aslında ReCore’u Mega Man’e benzetme sebebim de bu platformlardan ve ulaşım yollarından geliyor. Oyunda genel olarak yaptığımız şey ateş etmek, bir platformdan diğerine zıplamak, varsa zaman aşımlarını engellemek ve en sonunda gereken eşyayı almak. Koca haritada aslında sadece yaptığınız şey bu. İlk üç-dört saat ReCore bu bağlamda oldukça eğlenceli anlar sunabiliyor. Eski platform oyunlarını seviyorsanız eğer ReCore gerçekten çok hoşunuza gidiyor. Tıpkı Insomniac’ın Ratchet & Clank’i gibi, günümüze uygun bir platform oyunu.
ReCore’un gerçekten insanı zorlayan platform bulmacaları var. Hoplama-zıplama dediğimde aklınıza Assassin’s Creed ya da Uncharted gibi kolay tırmanma mekaniği olan oyunlar gelmesin. Tıpkı eski oyunlarda olduğu gibi çift zıplamalı, ucu ucuna erişmeli zıplama platformları bulunuyor ReCore’da. En başta bu sistem çok hoşunuza gidiyor. Ancak bir yerden sonra ‘ya yine mi zıplayacağız, of!’ demeye başlıyorsunuz. Geçmişte bu tür platform bulmacaları gayet güzeldi. Ancak günümüzde pek tuttuğu söylenemez. Artık geçmişte olduğu kadar sabırlı oyuncular değiliz.
ReCore’un aksiyon sistemi de Mega Man’i bayağı bir andırıyor. Oyunda ilerledikçe kapıştığınız robotlara göre mermi türleri ediniyorsunuz. Mesela ilk robotlara beyaz mermi ile saldırırken, sonradan gelen kırmızı robotlara kırmızı mermi ile saldırmanız gerekiyor. Böylece hem daha çok hasar veriyor hem de düşmanınızı yakabiliyorsunuz. Bu bağlamda oldukça hareketli ve dinamik bir savaş sistemi oluşuyor. Zaten ReCore’un en güzel yanlarından birisi de bu dinamik savaş sistemi. Savaş sırasında Joule ve kullanmakta olduğu robotu sürekli hareket halinde. Hem ateş ediyor, hem saldırılardan kaçmak için oradan oraya zıplıyor, hem de aynı anda Mack’i kontrol edip düşmana sağlam saldırılar yapmasını sağlıyorsunuz. Bu tür sahnelerde aksiyon hiç duraksamıyor.
ReCore’un büyük açık dünyasında ana görevlerin ve toplanabilir eşyaların yanı sıra bir sürü zindan var. Mini bölümler halinde karşımıza çıkan bu zindanlarda en sona kadar gelebilirseniz oyunda işinize yarayan bir güç çekirdeği alıyorsunuz. Hatta bu çekirdekleri zaman bulursanız grindlayın. Sonradan bana teşekkür edeceksiniz. Bu zindanlarda ayrıca bir de yan görevleriniz bulunuyor. Şu kadar dakika içerisinde bitir, şu kadar düğmeye bas, şu anahtarı topla gibi. Elbette bunları yapma zorunluluğunuz yok ancak yaptığınız takdirde CoreBot geliştirmeleriniz için yeni parçalar kazanıyorsunuz. Oyun boyunca topladığınız bu eşyalar sayesinde robotlarınızı geliştirebiliyorsunuz. Robotunuz geliştikçe saldırı yetenekleri de güçleniyor ve savaş anında daha avantajlı bir pozisyon kazanmış oluyorsunuz.
ReCore’un maalesef oynanış açısından sundukları sadece bunlardan ibaret. Koca bir açık dünyası var ancak ‘yapılabilecek neler var?’ sorusu geldiğinde çok bir şey sunamıyor. Bu da bir yerden sonra oyundan bıkmanıza sebep oluyor. Sıkılmak da değil, direkt bıkıyorsunuz. Hele bir de iyice oynadıysanız ve sonlara geldiyseniz… Spoiler olacak mı bilmiyorum ancak oyun bir yerden sonra yeni kapıları açabilmeniz ve hikayede ilerleyebilmeniz için bir sürü Prismatic Core bulmanızı istiyor. Hani şu zindanlardan bulduğunuz güç çekirdekleri. Eğer oyunu oynarken bunlardan yeteri kadar toplamadıysanız sürekli gerilere gidip zindanları teker teker yapmak zorunda kalıyor ve “YETEEEEEEEEEEEER” diyerek oyunu bırakıyorsunuz. Sonuna kadar gidebilirseniz ne mutlu size. Ben yapamadım, buna yetecek zamanım yoktu. Grind bir oyunda en nefret ettiğim şeylerden birisdir (JRPG’leri saymıyoruz).
ReCore aslına bakarsanız görsel açıdan oldukça yeterli bir oyun. Sonuçta bir AAA oyun olarak çıkmayan ve öyle bir fiyata da sahip olmayan ReCore’dan mükemmel grafikler beklemek yanlış olur. Ancak buna rağmen Inafune ve ekibi tembellik etmemiş ve ReCore’da gerçekten güzel görselleri ortaya çıkarmış. Uzaktan, genel olarak bakıldığında her şey harika görünüyor. Ancak bazı iç mekanlara girdiğinizde ve yüzeylere, hatta Joule’a daha fazla yaklaştığınızda kaplamalardaki yetersizlik biraz can sıkıcı olabiliyor. Ancak beni pek de fazla rahatsız etmedi. Müthiş bir grafik takıntınız yoksa sizi de rahatsız etmeyecektir. Zaten optimizasyon açısından da gayet güzel sonuçlar veriyor. Üstelik buna rağmen oyunun yükleme süreleri de gayet makul bir noktada.
Sonuç olarak; ReCore güzel bir oyun arkadaşlar. Elbette kendine has inişli çıkışlı noktaları var. Bazı platform bulmacaları çok can sıkıyor, açık dünyası bazen çok bayıyor ve grind sistemi insanı çileden çıkarıyor ancak yine de bunlara rağmen ReCore’a kötü bir oyun diyemiyorum. Eğer grind işini seviyorsanız, ReCore’un da evreni hoşunuza gittiyse saatlerce eğlenceli şeyler yapacağınıza eminim. Oyun şu anda Windows Mağaza’da 110 TL’ye satılıyor. Dediğim gibi, eğer grind yapmayı ve platform tarzında oyunları seviyorsanız ReCore size eğlenceli saatler sunacaktır. Ancak firma hiç Mighty No. 9 ile uğraşmayıp direkt olarak ReCore’a yönelmiş olsaydı, bizi çok daha güzel bir yapım bekliyor olabilirdi.