Hayatına Unreal Tournament’ın modu olarak başlayan Red Orchestra, şimdi iki numaralı yeni üyesiyle İkinci Dünya Savaşı dönemindeki Stalingrad çatışmalarına odaklanıyor. Tripware tarafından geliştirilen yapım, özellikle Call of Duty – Battlefield çekişmesinin sürdüğü son dönemde dikkat çekici bir FPS olarak sivrilmişti. Haliyle çıkmasını da merakla bekliyorduk. Sonunda beklenen an geldi ve oyun elimize ulaştı. Videoları bir kenara bıraktık, nihayet oyuna kavuştuk ve oynadık. Bakalım gerçekten de etkileyici mi?
Oyuna, eğitim aşamasıyla ilk adımı atıyoruz. Çeşitli silahları deneyerek, koşarak, eğilerek, bomba atarak eğitim turunu tamamlamaya çalışıyoruz. Açıkçası ilk başta gereksiz gelmişti bana bu bölüm. Zira zaten yıllardır çıkan çoğu İkinci Dünya Savaşı temalı oyunda kullanıldığı için artık pek bir özelliği kalmamıştı, ancak sıra uzak mesafe atışlara gelince, hakikaten oyun için evvela “alıştırma yapmak zorunda olduğumuzu” anladım. Ne kadar iyi odaklanırsanız odaklanın, nefesinizi tutarsanız tutun, yine de hedefi vurmak pek kolay değil. Buradan da anlıyoruz ki, işimiz cephelerde bir hayli zor olacak. Çünkü orada, eğitim bölümünde olduğu gibi hareketsiz hedefler değil, kanlı canlı, hareket eden hedefler bizi bekliyor olacak.
Sinema filmi değil bu, gerçek gerçek
Heroes of Stalingrad, sinematik bir oyun deneyimi sunmaktan çok, gerçekçi oynanışa odaklanmayı tercih etmiş. Takım olarak yola çıkıyoruz, ekranda hiçbir gösterge bulunmuyor. Ne bir ara video, ne de başka bir şey. Oynanış tarzı da daha çok multiplayer modlar gibi; “Şu evi ele geçir”, “Şurayı savun” tarzında görevler. Tamam, bunlar misal Call of Duty’de de var, ancak film gibi bir ilerleyiş de söz konusuydu. Red Orchestra’da ise, oyuncunun gözünü okşayacak hiçbir etki yok. Bilmeniz gereken en önemli gerçek, en ufak bir yanlış hareketinizde ölecek olmanız. Evet, gerçekçilik konusunda oyunun iyi detayları var. Bir kurşunda çoğu kez ölümün kıyısına gelebiliyor, ikinci isabeti aldığınızda da farklı bir karakterle operasyona dahil oluyorsunuz.
Takımınızdaki her bir askerin farklı bir görevi var. Kimi makineli tüfeğin başında, kimi en kuytu köşeden dürbünlü tüfeğiyle avını bekliyor, kimileri ise, mevzi içinde düşmanların hata yapmasını bekliyor. Gerçekten yapay zeka ürünü karakterler, multiplayer oynanıştaki gerçek kullanıcılar tarafından kontrol edilen karakterlere benziyor, ancak işin içine yapay zeka girince çok saçma durumlarla karşılaşabiliyoruz. Oradan oraya koşan, bağırıp çağıran askerler görmek, tabii ki bir savaş oyunu için gayet normal. Ancak olduğu yerde bekleyen, duvara doğru bakan, ya da iki ileri bir geri giderek “Çok kararsızım, en iyisi öldürsünler beni” edasında hareket eden askerlere ne demeli pek bilemedim.
Tapu kadastro çalışmaları
Haritaların detaylı olduğu söylenemez, çoğu kez yavan bile gelebilir, ancak haritaların oynanışa katkısı gerçekten çok büyük. Yıkık dökük binalar, kazılmış mevziler, duvarlar ve benzeri unsurlardan yararlanarak her defasında çok farklı saldırı taktikleri geliştirebiliyoruz, bir nevi oyunumuz açık uçlu hareket etmemize izin veriyor. Tabii her defasında düşman faktörünün yer değişikliği gösterdiğini de söyleyebiliriz.
En kötüsü ise, kurşunun nereden geldiğini çoğu kez anlamadan ölüyorsunuz, ne oldu-bitti demeden başka bir sınıfta karakterle savaş alanına tekrar dahil olduğunuzda afallayabiliyorsunuz. Çünkü farklı bir bölgedesiniz, farklı bir silah kullanıyorsunuz ve yönetiminize aldığınız karakter, o esnada ağır ateş altında olabiliyor.
Silah tutmak yetmez, ateş etmeyi de bilmek lazım
Silah kullanmak gerçekten kolay değil. Dengeyi oturtmak ve nişan almak için belirli bir süre geçirmemiz gerekiyor. Tabii ki devamlı oynayarak bu süreyi en aza indirebiliyorsunuz, ancak siz hedef almak için zaman harcarken düşmanlarınız da işte bu savunmasız anlarınızı bekliyor, önlem alamazsanız da sizi tahtalı köye postalıyorlar. Tüfeğimizle mouse’un sağ tuşuna basarak nişan aldığımız gibi, shift tuşuna basarak da daha net bir görüş açısı elde edebiliyoruz. Bomba atarken de sol elimizi ileriye uzatıp baz almamız çok güzel düşünülmüş. Yine de dikkatli olun. Düşman yapay zekası görünüşte pek iyi değil, ama vurduklarında tam vuruyorlar.
Heroes of Stalingrad’in multiplayer modları, senaryo moduna göre daha zor. Hele de bahsettiğim gibi uzun süre oynamış ve eli iyice yatkınlaşmış oyuncularla karşı karşıya gelirseniz, şanstan daha fazlasına ihtiyacınız oluyor. 64 kişiye kadar destek veren online modlarda, keskin nişancı, topçu, tankçı veya makineli tüfek sorumlusu olabiliyorsunuz. Yine ekranda hiçbir hedef göstergesi, sağlık barı ve benzeri unsurlar bulunmuyor. T tuşuna bastığınızda bunları görebiliyorsunuz sadece. Ekranda göstergelerin olmaması gerçekçilik açısından gayet iyi. Öyle ki silahınızdaki mermi sayısını bile bilmiyorsunuz ve bazen tam da düşmanı öldürmek için silahınıza davrandığınızda, o boş şarjör sesi sizi yıkıyor. Tekrar doldurana kadar da haberdar olan düşmanlar hakkınızdan gelebiliyor. Acı, ama gerçek bu detayın oyunda kullanılması hoş olmuş.
Yine, yeniden Unreal!
Red Orchestra 2: Heroes of Stalingrad’da Unreal 3 motoru kullanılmış. Tasarımların, ışıklandırmaların ve çevre detaylarının pek iyi olduğu söylenemez. Karakter animasyonları ve tasarımları fena değil, ama genel anlamda grafiklerde bir yavanlık, detaysızlık söz konusu. Ayrıca bu tarz FPS oyunlarında artık yavaş yavaş fizik detaylarının artırılması gerekiyor diye düşünüyorum. Arka planda çalan müzikler sizi savaş atmosferine sokamadığı gibi, karakter seslendirmeleri de o kadar etkili değil. Bu bölüme son not olarak silah seslerinin iyi olduğunu söyleyebilirim. Onca silah balistiği çalışmasından sonra seslerini de yapsınlar değil mi?
Sonuç:
Red Orchestra 2: Heroes of Stalingrad, merak ettiğim bir FPS oyunuydu, ancak pek de tatmin olduğumu söyleyemeyeceğim. Oyundaki özgürlükçü oynanış, gerçekçi silah dinamikleri ve ekranda hiçbir detayın yer almaması gibi özellikler gerçekten güzel. Ancak başta atmosfer yoksunu olması, yapay zekanın kötü olması ve irili ufaklı bazı hatalardan ötürü Red Orchestra 2’nin cazibesi bir hayli düşüyor. Yine de bu tarz gerçekçi FPS oyunlarından hoşlanan oyuncuların denemesinde yarar var diyorum.