Oyun dünyası ikinci bir Rönesans yaşıyor, hepimizin ortak dili oyunlar, artık bazı “meseleleri” ve “dertleri” olan olgun yapımlar haline geliyor, bazıları bunu oyun mekanikleri ile sunarken bazıları atmosferi ve hikayesiyle sunuyor, Remember Me böyle bir yapım, arkasında bulunan ekip DONTNOD ise böyle bir ekip.
2008’de DONTNOD’ın kurulması ile başlayan Remember Me, aslında “Adrift” ismi ile, küresel ısınma yüzünden sular altında kalmış bir dünyayı konsept olarak almıştı. Daha sonra DONTNOD ekibi “Hafıza” temasını konseptin geneline alarak, bunun üzerine bir şeyler tasarlamaya başladı. Şunu söylemem gerekiyor, oyunun yönetmeni Jean-Max Moris gerçekten vizyon olarak çok açık bir insan ve DONTNOD ekibi oyunun geçeceği şehrin temasını belirlerken stüdyolarının bulunduğu Paris’i kullanmaktan çekinmemiş.
Remember Me’nin eksene aldığı konsept “Hafıza” fakat bu konseptin çevresinde oynadığı pek çok fikir bulunmakta, bu fikirlerin arasında “Sosyal Medya” gibi kavramlar da var, özellikle “Sensen” teknolojisi üzerinden gerçekten oldukça tutarlı bir gelecek portresi çizilmiş. Bunu ileride açıklayacağım.
Yapımın en ama en önemli kısmı bence ana karakterimiz “Nilin”. Kadın karakterlerin satış rakamları uğruna seksist bir şekilde cinselleştirildiği, sürekli olarak karakterlerinin “kahraman” ekseni dışında kullanıldığı yapımlar çoğunluktayken, Remember Me buna karşı çıkarak, kendi ayakları üzerinde durabilen, gerektiğinde gerekeni yapabilen, gereksiz cinselleştirilmelerden uzak Nilin ile takdire şayan bir iş çıkartmış doğrusu.
Peki ama Nilin ve Remember Me’nin anlatmaya çalıştığı şey ne? Kısacası yapımın konusu ne? Remember Me 2084 yılının fütüristik Paris’ini ele alıyor. Neo Paris’in en popüler alışkanlıklarından biri ise, adeta insanların kullanmaya muhtaç kaldığı “Sensation Engine” isimli bir cihaz, yani kısaca Sensen.
Sensen Neo Paris halkının %99’unun kullandığı ve sayesinde hafızalarını internete upload edebildikleri bir cihaz. Anıların paylaşılmasına izin veren Sensen, aynı zamanda kötü ve istenmeyen anıların silinmesini de sağlayabiliyor. “Memorize” isimli şirketin kontrolünde olan Sensen teknolojisi, söz konusu şirkete nüfusun üzerinde çok büyük bir güç sağlarken, bütün şehri kontrol edebilmelerine neden olmakta.
Nerede bir diktatörya varsa tabii ki orada bir direnişte vardır. “Errorist” isimli direnişçiler Memorize’a karşı ayaklanarak, şirketin kurduğu distopyayı yıkmaya çalışmaktadır. Bir yandan “Leapers” isimli insanlıklarını kaybetmiş ve anılara muhtaç yaşayan yaratıklar ise Neo Paris’in tünellerinden çıkıp şehri istila etmeye çalışmaktadır.
Hikaye bu üçgenin arasında eski bir Errorist olan fakat anıları silinmiş Nilin’in tekrar kendini bulmaya çalışmasını konu alıyor.
Remember Me enteresan bir karışım, oldukça kişisel konuları, toplumsal temalar üzerinden işliyor. Oyun mekanikleri ise bunu yansıtmakta. Remember Me garip bir karışım olabilir, garip olması onu kötü yapmıyor fakat değişik olduğunu söyleyebilirim.
Kahramanımız Nilin bir Hatıra Avcısı, çok hızlı olması, harika tekmeler atması ve akrobatik hareketleri onu tehlikeli yapan asıl özellikleri değil, Nilin, diğer hatıra avcılarının aksine insanların anılarını remiksleyebiliyor. Bu hem hikaye elementi hem de oyun mekaniği olarak Remember Me’de karşımıza çıkıyor. Peki bu nasıl işliyor dersiniz?
Karşınıza çıkan spesifik karakterlerin hafızalarına girip onları değiştirebiliyorsunuz. Bu genel olarak anının içerisinde dolaşıp bazı detayları değiştirmekten geçiyor. Anıyı video gibi ileri geri sarıp bazı detayları farketmeye çalışıp onları değiştiriyorsunuz, değiştirdiğiniz detaya göre anı da değişiyor tabii ki, eğer yanlış şeyleri değiştirirseniz, sonuçları kötü olabiliyor.
Oyunda anıları kullanmanın bir başka yolu ise size “Remembrane” isimli kaydedilmiş anı noktaları. Nilin bazen normalde ulaşamayacağı yerleri nasıl aşılacağını göstermesi için ona Remembrane bırakan karakterlerden faydalanabiliyor.
Gerekli yerlere bırakılan Remembrane’leri aktive edip bir noktadan diğerine nasıl ulaşılacağını öğrenebiliyorsunuz, ben bunun oyunu kolaylaştırdığını düşünüyorum, zorlama geldi açıkçası ve beğenmedim fakat hikayesel olarak gayet mantıklı.
Remember Me bir aksiyon oyunu olarak gereğini yapıyor, farklı bir sistemle karşımıza çıkıyor. Combo Lab adı altında çalışan bu sistem, aslında benim uzun zamandır gördüğüm en yenilikçi dövüş mekaniklerinden birisini sunuyor. Peki nedir bu Combo Lab?
Öncelikle dört kategoride dövüş hareketlerimiz, animasyonlarımız var, bunlara “Pressen” diyoruz. Bu Pressen’leri çeşitli şekillerde kafamıza göre sıraya sokarak kendi dövüş tarzımızı yaratıyoruz. Bunlardan bazıları karakterin HP’sini arttırmaya, bazıları S-Pressen denilen özel hareketlerin doluş süresini doldurmamıza yarıyor.
Yeni Pressen’ler alarak, yeni kombolar yaratabiliyoruz. Yeni Pressen’leri ise dövüştükçe PMP puanları toplayarak alıyoruz. Oyunda yaklaşık olarak 50.000 adet farklı kombo oluşturma şeklimiz var. Demin bahsettiğim S-Pressen’ler ise özel hareketlerimiz, kısa süreli fazla hasar verme modu, grupları anlık durdurma veya görünmez düşmanları görebilme gibi etkileri olabiliyor, doğru zamanlarda kullanıldığında çok yararlı.
Oyunun grafikleri, artık iyice yaşını gösteren PlayStation 3’te etkileyici değil, zaten grafik etkileyiciliği bir süredir oyunculara sökmüyor, yazılarımı takip edenler grafik kalitesi ve görsel sunum farklılığına hep değindiğimi hatırlayacaktır, bu durum da öyle bir durum.
Remember Me öyle muhteşem grafiklere sahip bir oyun değil fakat görsel sunum, kullanılan palet ve tasarım elementleri açısından gerçekten enfes. Turuncu renklerin ve turuncunun tonlarının muhteşem bir ahenkle kullanıldığı Neo Paris, varoşlarıyla, metropol görüntüleriyle, dağınık mimarisiyle gerçekten enfes bir görsellik oluşturuyor.
Benim ön incelemesinde de yazdığım bir sorun teşkil ediyor bu aslında. Şehir öyle güzel bir şekilde tasarlanmış durumda ki, bunun içerisinde gezememek, özgürlük sunmaması ve lineer bir şekilde hikayeyi takip etmemiz çok büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor, oyunun en büyük eksisi ise kesinlikle bu.
Görsellik demişken, buna eşlik eden muhteşem müziklerden bahsetmemek olmaz. Eğer yüksek tempolu minimal elektronik sesler seviyorsanız, Remember Me son 5 yıldır bir oyunda kullanılan en iddialı ve yenilikçi müziklere sahip. Neo Paris’in atmosferiyle birebir uyumlu ve gerçekten görselliği ile birlikte kurgulandığı belli enfes müziklere sahip yapım, gerçekten bazı noktalarda müziklerle tüylerinizi diken diken ediyor. Yapımın bestecisi Olivier Deriviere, oyunun müziklerini yaparken Aphex Twin’in sürreal sesinden faydalandığını daha önce belirtmişti zaten.
Bir de değinmeden edemeyeceğim, DONTNOD, oyuna hem Batman: Arkham serisi gibi bir dövüş sistemi, hem de Assassin’s Creed tadında akrobasi mekanikleri koymaya çalışmış, ikisini de bir arada koyunca gereken yeterliliği ise sağlayamamış, bu açıdan oyun geride kalmakta.
Remember Me, 2013’ün en güzel incilerinden birisi, gerçekten aldığınız paraya değecek, koleksiyonluk bir oyun. Belki çok satmayacak, belki kitleler tarafından çok ciddi bir şekilde farkedilmeyecek fakat seneler sonra dönüp baktığımız vakit “Böyle bir oyun vardı, ne kadar muhteşemdi ve ne kadar hakkı yenilmişti” diyeceğiz.
Denenen çok güzel fikirler var, ortaya konulmuş çok anlamlı bir emek var fakat oyunun lineerliği ve oynanışın bu lineerliği kaldıramayacak fikirlerle dolu olması, gerçekten DONTNOD’ın denemeye çalıştıklarını gölgede bırakmalı mı? İşte buna oyuncular karar verecek.