Sizin de gördüğünüz gibi oyun aynen bu şekilde lanse edildi aylar boyunca.
Hayliyle beklentiler ve Colin McRae gibi dev bir serinin ardından gelen yine
“isimli” bir oyunun nasıl olabileceğine dair soru işaretleri de çoğaldı. Yayıncı
firma Warthog’dan gelen ekran görüntüleri de bütün bu beklentileri
körüklercesine harikaydı. Gelenler karşısında gözlerime inanamıyorum. Colin’in
pabucu dama atılmış gibi duruyor; hatta gibisi fazla.
Ne diyerek başlasam ki? Grafikler harika, sesler harika, oynanabilirlik müthiş,
pistlerdeki atraksiyonlar inanılmaz; kısaca hemen her şey kusursuz. Şimdi yazıyı
burada bırakıp gitsem ne size ne de kendime kötülük etmiş olurum. Çünkü belli ki
gidersem Richard Burns oynayacağımı farz edebilirsiniz. Siz de farklı bir şey
yapmayın derim.
….Yazıya Devam
Ralli dünyasındaki yeni büyük kahramanlardan biri de Richard Burns. Gerçi
kendisinin yarış pistlerindeki sürüşü fırtına gibi ve onu bayağıdır tanıyoruz;
ama, kendini son zamanlarda ön plana çıkartabildi. Artık o fırtına
bilgisayarlarımızda da esecek. Önceleri, piyasada sadece McRae oyunları varken
resmen bir tekel durumu söz konusuydu. İkincisi ne zaman çıkacak muhabbetlerinin
ardından üçüncüsünü beğenmemeler, dördüncüsü güzel olmuştan sonra CMR2005 PC’ye
gelecek mi soruları. Bu süreç içerisinde araya bir iki tane ralli oyunu daha
sıkıştırıldı; ama, onlar da vasatı aşamadı. Gelin görün ki ben en baştan beri
Richard Burns’ün pistlerde Colin McRae’nin önüne geçişii gibi bir durumu sanal
dünyada da bekliyordum. Yanılmadığımı görmek güzel.
Oyunda seçebileceğimiz bol sayıda araba var. Aralarında Subaru, Peugeot, Citroen
dahil WRC’de gördüğümüz bütün markaların araçları oyunda mevcut. Hepsinin de
gerçeğinin birebir aynısını sürebilme heyecanı akılları baştan alır cinsten. Bu
kadar iddialı konuşmamdaki sebep ise oyunu oynarken kendinizi adeta gerçek bir
WRC’nin içinde olduğunuzu tadacak kadar araba refleksiyonlarını hissedebiliyor
olmanız. Direksiyonu her kırışınızdan frene dokunuşunuza kadar neredeyse bütün
atraksiyonlar seslerle ve görüntülerin akıcılığıyla harikulade size aktarılıyor.
Hatta ağaçlara veya sertçe bir yere hızla çarparsanız yanınızdaki co-pilot’tan
ve sizden canınızın yandığına dair bir “AH!” sesi bile yükseliyor. Hakikaten de
gerçeklikte sınırların zorlanacağına dair söylemlerde yapımcılar çok
haklıymışlar.
İlk olarak kendinize bir profil yaratarak oyuna başlıyorsunuz. Oyunun istediği
tuzlu sistem gereksinimi dolayısıyla options bölümünden en iyi performansı
sağlayacak ayarlarınızı yaptıktan sonra hemen turnuvaya dalmak istiyorsunuz;
ama, bu iş o kadar kolay olmuyor. Burns karşınıza çıkıp öncelikle bir testten
geçmemiz gerektiğini bize söylüyor. Bu test iki kısımdan oluşuyor ve ilk kısımda
basit sürüş tekniklerini öğreniyorsunuz, ikincisinde de gelişmiş teknikler
hakkında bilgi ediniyorsunuz. Sezona başlamanız için basit teknikleri bilmeniz
yetiyor. Ama belirtmeden de edemeyeceğim; her ikisinde de uzmanlaşmadan
yarışmaya başlarsanız sürüş tekniklerinizden şüphe bile edeceğiniz kesindir.
Aracı yolda tutmak; gerçek bir sürüş yaparmışçasına zor.
Hız her şey demek değildir.
Her hava şartına uygun pistler seçebilmek için belli başlı ülkeler var. Bunlar;
Amerika, Avustralya, Finlandiya, Japonya, İngiltere ve Fransa’dan oluşuyor. Yol
şartları ve hava etkenleri her ülkede değişim gösteriyor. Bunlar da sizin
yapacağınız ayarlarda dikkat etmenizi gerektiriyor. Herhangi bir etaba başlarken
her ne kadar sahip olduğunuz teknikerler size uygun bir modifikasyonu
hazırlasalar da, siz isteğinize bağlı olarak bunları değiştirebiliyorsunuz.
Başta lastikler olmak üzere araçtaki her aksamla istediğiniz performansız
sağlamak için gönlünüzce oynayabilirsiniz. Emin olun ki yaptıklarınızın hepsi
sürüş sırasında gözle görülür ölçüde değişim gösteriyor.
Pistte bir çok atraksiyon var demiştim. Bunların başlıcası basın mensupları ve
etraftaki seyirciler. Yolun ortasına çıkıp bir poz resim uğuruna canlarını
tehlikeye atanları mı istersiniz, sizi yakından görmek için yolun kenarına kadar
gelenleri mi. Hemen merak edebileceğinizi umarak söylemeliyim ki; onlara
çarpabiliyorsunuz. Ama tabi ki çok basit bir şekilde. Yani, ola ki bir insana
çarparsanız ekran kırmızıya boyanıyor ve arından siz yola tekrar dönüyorsunuz.
Bu dönüş ise çok hoş bir biçimde; etraftaki insanların yardımıyla gerçekleşiyor.
Seyirciler arasından gelen birkaç kişi arabayı tekrar yola koyuyorlar ve ortadan
kayboluyorlar. Aynı şey siz yoldan çıktıktan sonra esc’ye bastığınızda karşınıza
çıkan mönüdeki yardım isteme seçeneğini seçtiğiniz zaman da geçerli. Ama eğer bu
şekilde bir yardım alırsanız yarışa döndüğünüzde zaman sayacınıza 20 saniye
eklenmiş oluyor.
Hasar sistemi ise genele göre ortalama bir noktada kalıyor. Bence araçların
beklenenden fazla hasar almaları söz konusu gibi. Hoş, 130 km ile giderken takla
attıktan sonra hiçbir araba iflah olmaz, olamaz, olmamalı da; ama, çok az bir
miktar yol kenarına da çıkılsa aracın kontrolünü kaybedebilmek fazlasıyla
kısıtlayıcı. Bu; aynı zamanda oyundaki fizik motorunun aşırı çalıştığının da bir
göstergesi. Ama eminim ki bir WRC’nin vereceği tepkiler de normal bir
otomobilinki gibi olmayacaktır.
Gün sonunda Richard Burns lider…
Demem o ki; bu oyun benim şimdiye kadar zevk alarak oynadığım sayılı araba
yarışı oyunlarından oldu. Bir Ralli simülasyonunda olması gereken, gerekmeyen
her şeyi en ince ayrıntısına kadar taşıyor ve verdiği sürüş zevki inanılmaz.
Grafiklerin güzelliği ile doğa da kendini adeta gerçekmişçesine size
hissettiriyor. Direksiyonla test etme imkanı bulamadım; ama, kontrollerdeki bazı
küçük zorluklar eminim ki klavyenin aksine orada hissedilmiyordur. Oyundan öte,
gerçek bir yarış adeta. Ne demeli? İnşallah Markko Martin ve Carlos Sainz de bu
piyasaya el atarlar da daha kaliteli oyunlar için pilotlar da birbirleriyle
yarışırlar. Kesinlikle kaçırılmaması gereken bir oyun.