Ruhlar Savaşı: Batan Güneşin Ejderhaları

Yayım Evi: Arka Bahçe
Yazar: Margaret Weis ve Tracy Hickman
Çevirmen: Aslı Alp- Filiz İnceoğlu
Sayfa Düzeni: Emre Yerlikhan
Sayfa Adedi: 492

EM dünyası Margaret Weis ve Tracy Hickman ikilisi tarafından yazılan Yaz Alevi Ejderhaları ile 5. Çağ denen Ölümlüler Çağına girmiş, bu seriden sonra ise çeşitli üçlemeler yapılmıştı. EM hiç de bu dünyaya uygun olmayan bir yere dönüşmüştü. Bu gelişmeden ise en çok bu ikili etkilenmişti. İşte bu etki sonucu ortaya çıktı, Ruhlar Savaşı adlı üçleme. Kitap ilk duyrulduğunda gerçek EM ruhu geri dönecek deniyor ve ikilinin ilk defa Ansalon’u istedikleri gibi bir yer yapacakları söyleniyordu. Tabii pekçok kişi gibi ben de bu seriye ilk zamanlar soğuk baktım. Bana göre ticari bir hamleydi, fakat kitabı okuduktan sonra anladım ki; kitap gerçekten eski ruhu yeniden bizlerle buluşturuyor. Kitabın diğer bir vurucu özelliği ise eski Mızrak Kahramanları bazında oluşturulan karakter tablosu. Eski pek çok kitaptan tanıdığımız karakterleri şu veya bu şekilde kitapta bulabiliyoruz. Yeni karakterler de oldukça dolu tipler. Kitap Jean Rabe usulü yapma karakterlerle dolu değil.

Kitabın konusu ise özetle şu şekilde; Kaos Savaşı’ nın üzerinden 40 sene geçmiştir. Ansalon üzerinde yürüyen ırklar artık Tanrıları unutmaya başlamış, üstün güçlerin gidişiyle başlayan Ejderha Kıyımı sonucu bazı ejderhalar güçlenmiş, Ansalon’un derebeyleri olarak toprakları bölge bölge yönetmeye başlamışlardır. Artık ne büyücüler eski büyücülerdir, ne de rahipler eski rahiplerdir. Üç ay gökten düşmüş, takım yıldızlar kaybolmuş yerine tek ay gelmiştir. Tüm bunların yanında Ansalon sakinlerinin ellerinde kalan, kendi ruhları ve Ansalon topraklarına gizlenmiş güçtür. İşte tüm bu felaketlerin ortasında bir gece ansızın kopan fırtına köleleştirilmiş halkın yeni bir dönemece girmesine sebep olur. Artık lanetli bir yer haline gelen Neraka Vadisi’ nin ortasından, fırtına ile birlikte, çıkıp gelen Mina adındaki genç kız, adı telaffuz edilmeyen Tek Tanrı’nın adıyla ordusunu toparlar ve ülkeleri birer birer fethetmeye başlar. Bu fetihler ufuktaki büyük savaşın şafağı niteliğindedir. Kitapta bahsi geçen ana karakterleri tanıyalım; 

Mina: 18- 19 yaşlarında pek çok mucize yaratan, peygamber olduğu iddia edilen ve bir gece fırtına ile beliren gizemli genç kız. Etkili karizması ve bahşettiği mucizeler ile kitleleri arkasından sürüklüyor ve savaşları dahice taktiklerle kazanıyor.

Galdar: Sağ kolu omzundan kesilmiş bir minator. Bir Neraka Şovalyesi ( Takhisis Şovalyeleri’ nin yeni adı) ve Mina’nın sağ kolu. Çok iyi dövüşen sadık bir hizmetkar ve kanımca oldukça iyi yaratılmış bir karakter, okudukça seveceksiniz.

Gerard: Babası Palanthas’ ın en zenginlerinden ve Solamniya Şovalyeleri’ne büyük yardımlarda bulunuyor. Gerard’da küçüklük hayalinin peşinden giderek bir Solamniya Şovalyesi oluyor, fakat babasının bağlantıları yüzünden hiç bir zaman savaşa giremeyip, kendini kanıtlayamıyor. Büyük bir torpil sayesinde Solace’ da bulunan Son Kahramanlar Kabri’ne bekçi olarak atanıyor. Caramon’ un arkadaşı ve oldukça soylu bir şovalye. Sonuç olarak Galdar benim şahsi kahramanım oldu.

Taslehoff Burfoot: Hayır ismi yanlış okumadınız, meşhur Tas bu kitapta var ve pekçok kişinin iddia ettiği gibi evil değil. Kaos tarafından ezilen Tas bir gün Son Kahramanlar Kabri’ nin kilitli bulunan mezar odasından çıkıp, her yeri birbirine katıyor. (Bu arada bir not vereyim, son kitapta bulunan kenderlere artık kederli kenderler deniyor çünkü kenderlerin binlercesi Malyx tarafından Kendermore fethi sırasında öldürülmüş ve sağ kalanların hepsi korkuyu öğrenmişler.)

Palin: Palin Kaos Savaşı sonrasında kaybolan büyü gücünün ardından hatırlayacağınız üzere doğal büyüyü bulmuştu. Bu kitapta ise bizi çok farklı bir Palin bekliyor. Büyülü antik eşyaları ararken, bir yandan da Solace’da açtığı büyü akademisinde yeni başlayanlara doğal büyüyü öğretiyordur fakat bir gün Gri Cüppeliler tarafından yakalanır ve işkence görür. Tüm bunlar olurken akademisi ise Malyx tarafından yıkılmıştır. İşte kendini işe yaramaz hissetmeye başlayan Palin’de amcasının yolunda gitmeye karar vermiştir.

Silvara: Silvara, kara elf ilan edilen Porthios ve Alhana’ nın oğlu. Aslında Silvanesti krallığının yani Yıldız Sözcülüğü’nün tek varisi. Silvanesti üzerine örtülen kalkan yüzünden, tahtından uzakta bir yaşam sürüyor. Oldukça zayıf karakterli oluşu ise korunaklı yaşamının sonucu. Tek amacı kendini kanıtlayabilmek. 

Gilthas: Lauarana ve Tanis’in oğlu. İkini Nesil’de tanıştığımız bu karakter hala Qualinestinin kralı. Hala kukla bir Güneş Sözcüsü. Gilthas’ ın amacı ise sahip olduğu imajı yıkıp kendini ve ırkını kara şovalyelerin elinden kurtarmak ve aslında kukla olmadığını göstermek. 

İşte kitabın konusu ve ana karakterleri genel itibarı ile böyle. Kitap hakkında eleştiri yapmak ise oldukça gereksiz ve zor bir görev, çünkü kitabı okurken Yaz Alevi Ejderhaları’ndan beri alamadığım o meştur EM hissini aldım ve kesinlikle hiç bir sorun bulamadım. Kitap tam bir klasik. İçiçe geçmiş ve hepside birbirini tamamlayan hikaye örgülerinden oluşuyor. Her seferinde olaylar en heyecanlı yerinde bitip, başka bir heyecanlı yerden başlıyor. Sonuç olarak kitabı okurken dinlenebilecek dingin bir ara yakalayamıyorsunuz ve en fazla bir gecede kitabı bitiriyorsunuz. Kitap tanıdık yerlerin yeni halini bize sunduğu içinde oldukça heyecanlı. Yüzeysel biçimde oluşturulmuş hiçbir şey yok (Ben kendi adıma ne Dhamon ne de Tohumlar felaketlerini unutabilmiş değilim.) kitapta. Ayrıca kitapta “işte bu kötü bu iyi” gibi bir kavram kesinlikle yok. Çünkü herkes bir açıdan haklı ve iyi. Sonuç olarak soluğunuzu tutarak bitireceğiniz eşsiz bir eser. Tüm fantazi severlere tavsiye edebileceğim yegane kitaplardan.

Exit mobile version