Shadowdale

Avatar Trilogy’un ilk kitabı Shadowdale ile tekrar karşınızdayım. Okuyanlar şaşırmasın kitap ingilizce ve türkçeye daha çevrilmedi ve ben bir kaç sene içinde çevirebileceğini hiç sanmıyorum. Bundan sonra az ad olsa ingilizce kitaplar da tanıtacağım.
Gelen maillerde aranızda ingilizce romanlar okuyanlar olduğundan da bahsediyorsunuz. Masaüstünde de tecrübeli bu grubun da bir şeyler hak ettiğine inanıyorum sonuçta ben de yıllardır ingilizce okuyorum.

“All that has been , is gone. All we have known , all we have believed , is a lie. The time of the gods is at an end.”

Yazarın da dediği gibi tanrıların zamanının sonu gelmişti. Yüzyıllardır yaşadııkları kristal şatolarda oturan , diyarlara bakıp , kendilerini eğlendiren tanrıların saltanatı bitiyordu. Onlar da artık ölümlüydü ve bir ölümlü olarak diyarlarda yürümenin ne demek olduğunu anlayacaklardı.

Kaderin tabletlerinin çalınmasından sonra tanrılar tabletler bulunana kadar yeryüzünde ölümlü olarak dolaşacaklardı. Sınırsız güçleri , ölümsüzlükleri ellerinden alınmıştı . Tabletlerin koruyucusu Helm ise göklerde tanrıların geri gelmesini önlemek için nöbet tutacaktı.

Bu kadar mükemmel bir konuya sahip bir serinin daha iyi bir yazar tarafından yazılmasını isterdi gönül. Fakat kitap gene de kesinlikle okunmalı .Kitap bence ejderha mızrağının en iyi romanı olan Huma kadar iyi başlıyor ve onun kadar iyi bitiyor. ( İçerik hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim) Bütün diyar tanrılarının dizlerinin üzerine çökmüş Ao’ nun sözlerini dinlemeleri insanın tüylerini ürpertiyor. İnsan daha hızlı okumak , romanı elinden hiç bırakmamak istiyor. Böyle olunca roman bir günde bitiyor 🙂

Tanrıların yer yüzüne sürgün edilmesiyle başlayan kitapta ki ana kahramanlarımız Cyric , Kelemvor , Midnight ve Adon. Karakterlere geçmeden önce yazar ve üslubu hakkında konuşmak istiyorum. Konu mükemmel olsa da yazar kişilik tahlillerinde, karakterlerin düşüncelerini kelimelere dökmekte pek de başarılı değil. ( Kelemvor gibi kafası karışık bir adamın daha iyi işlenmesi gerekirdi. ) Bu sebepten kitap insana pek bir şey vermiyor ve macera romanı tadında başlayıp öyle bitiyor. İyi bir yazar nasıl olur diyenler R.A. Salvatore’nin herhangi bir romanına bakabilirler.

“You will take an avatar” Ao’s voice resounded in her mind. You will possess the body of a mortal and live as a human. Then perhaps you will appreciate what you once took for granted.”

İleride karşımıza Lord Cyric olarak çıkıcak Cyric , genç ama tecrübeli bir hırsız. Geçmişi beklenen gibi biraz karanlık olan hırsız gerçek bir lider olduğunu shadowdale savunmasında belli ediyor.

Kelemvor Lionsbane benim bu seride en sevdiğim kahraman. Başındaki lanet yüzünden sadece bir ödül önerildiğinde harekete geçebilen ve verilen görevi başaramadığı zaman laneti kabak gibi kafasında patlayan zavallı savaşçı. Her zaman elleri kolları bağlı bir maceracı olarak yaşamış olan Kelemvor lanetini herkesten saklamak içinden elinden geleni yapıyor.

Midnight ve Adon hakkında söylenecek çok fazla şey yok. Dediğim gibi karakterler iyi işlenmemiş. Alışıla gelmiş bir realms büyücüsü olan temiz kalpli cesur Midnight Mystra tarafından seçilir ve Tablet’leri bulmak için yola çıkar. İlginç bir karakter olan yakışıklı Sune Cleric’i Adon yaptığı beklenmedik hareketlerle romana güzellik kazandırıyor diyebiliriz.
Romandaki kahramanlara tanrıları da ekleyebiliriz ; ilk başlarda güçsüzlüğünün farkına varamayan Bane , sinsi ölüm tanrısı Myrkul ve tabi ki ( kısa da olsa ) Mystra.

İçerik ise kısaca şu şekilde ; sürgünden sonra dünya değişmiş , büyü dengesiz hale gelmiştir. yer yüzünde tuhaf yaratıklar yürümeye başlamış , doğa ana bile bu değişimden etkilenmiştir. yaşayan en güçlü büyücülerden Elmnister bile basit bir büyüyü yaparken zorlanmaktadır.
Biraz da tesadüf yardımıyla yan yana gelen Kelemvor , Cyric , Adon üçlüsü ile Midnight Elmnister’i , tabletlerin kaderi hakkında birşeyler bilecek tek ölümlüyü , bulmak için yola çıkarlar.

Masaüstünde realms oynayan , oynatan , bu dünya hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum diyen herkes bu kitabı almalı okumalı…

Exit mobile version