Bu zamana kadar birçok kanun adamı tanıdık, ama bazıları farklı olduklarını
her fırsatta hissettirdiler. Yöntemleri, çılgınlıkları bazen de olağanüstü
düşmanları ile dikkatimizi çekmeyi başarmıştı. Türk sinemasından da tanıdığımız
bu karakter tipinin, oyun dünyasında olanlarını inceledik. Seçimlerde çok
zorlandığımızı itiraf etmeliyim, çok fazla örneğine rastladığımız sıra dışı
kanun adamlarından, en çılgınlarını ve bahtsızlarını seçmek için bazılarını
eledik. Ortaya çıkan sonuç da gördük ki, hepimizin çok sevdiği ve nefret ettiği
karakterler burada bir araya gelmiş oldu.
Robocop
Sıra dışı polis dediğimizde çoğumuzun aklına ilk gelen isim Robocop olmuştur.
Karakterin ayrıcalığının en büyük sebebi, yarı insan, yarı robot olması. Son
zamanlarda kaos ortamı yaşanan şehirde, polis ölümlerinin artması yetkilileri
tedirgin etmeye başlayınca, bir robot polis projesi geliştirilir. Tasarlanan
robotun yanlış hedefe ateş etmesi ile sarpa saran tasarım, rafa kaldırılır. Alex
Murphy’nin bir saldırıda öldürülmesi ve kahramanımızın bu projeye uygun
görülmesi ile her şey yeniden başlayacaktır.
Başarılı polis memurunun beyin ölümü henüz gerçekleşmediği için kolları ve
bacakları kesilir. Yerine çelikten bir zırh yerleştirilir. Birçok özel ekipmanla
donatılan Robocop, şehrin yeni ve güçlü savunucusu olacaktır. Karakterimizin
amacı, yarı insan yarı robot haline gelmesinde büyük bir rol oynayan Boddicker’ı
yakalamak ve kanuna teslim etmektir, ama bu o kadar da kolay olmayacaktır.
Robocop tüm şehirdeki suçlulara savaş açarak onların korkulu rüyası oldu. Bir
daha insan olamayacağını öğrenen Alex Murphy, kendini kanuna adayarak polis
departmanının en büyük silahı olarak görevine devam etti.
Max Payne karakteri, oyunun yazarı olan Sam Lake’i model alarak tasarlanmış.
Karakterimizin dikkat çeken özelliği, iç dünyasının çok karışık olması ve yer
yer kendisi ile savaşan halleri. Oyunlarında yaşadığımız maceraları dışında,
sorunlu karakterimizin kendisiyle uğraşmamız ona karşı olan sempatimizi
artırmıştı. Yapımın hikayesi aslına bakarsanız bir Cüneyt Arkın filminden
farksız. Ailemiz öldürülüyor ve biz sır perdesini aralayıp, suçluya cezasını
vermek için yemin ediyoruz. Ancak hikayemizi farklı kılan öğe, daha önce de
belirttiğim gibi, çok iyi yansıtılan karakterin iç dünyasında yaşadığı
çelişkilerdi.
Birçok komplo ile karşılaşan Max’in ruh sağlığı her geçen bölümde biraz daha
bozuldu. İş arkadaşlarının ve yakınlarının da bu olaylarda parmağı olduğunu
öğrenen Max Payne, yüzlerce silahlı adama tek başına meydan okuyarak, rozetini
ve hayatını hiçe sayıp, adaleti sağlamak için yola çıktı.
Los Santos Polis Departmanı’nda çok güçlü bir mevki de olan Frank Tenpenny, bir
suçludan daha fazla suç işlemiş bir polis memuru. Çetelerden ve gangsterlerden
nefret eden karakterimiz, çete savaşlarından da kendine pay sağlamayı ihmal
etmiyor tabii ki. GTA: San Andreas’ta karşılaştığımız bu karakter, yapımda
yönettiğimiz CJ’e epeyce bir çektiriyordu. Şehirde kimse tarafından sevilmeyen
memur Tenpenny’nin amacı şehirdeki çeteleri kendi kontrolü altına almaktır. Los
Santos Polis Departman’ı içersinde bir örgüt kuran kötü polisimiz, oluşumuna
“C.R.A.S.H” ismini verir. Her türlü işte parmağı olan bu kişiler, oyunda bizi
zorla kendi için çalıştırmaktadırlar. Ölümü elimizden olan Tenpenny, yapımın
sonunda son sürat giden bir itfaiye aracının merdiveninde görülüyordu. GTA: San
Andreas’ta bolca gördüğümüz karakter, sıra dışı işleriyle oyunun başarısında
küçük de olsa bir etkiye sahip.
Adaletin olmadığı yer güvenli değildir, burası bir dövüş turnuvası olsa bile.
Lei Wulong ile Tekken’de tanışmıştık. Hong Kong’lu bir dedektif olan karakter,
her seferinde bir dövüşçüyü tutuklamak için oyuna dahil olmaktadır. Serinin
ikincisinden itibaren gözüken Wulong’un, Tekken’e dahil olması da ilginçtir.
Üstlerinden, Bruce adlı karakterin hayvanlar üzerinde yaptığı deneyler sonucunda
tutuklanması emrini alan hırçın polisimiz (Bruce’ un mutasyona uğrattığı birkaç
hayvan-insan ile serilerde karşılaşıyoruz), kendini turnuva içinde buluyor. Lei,
yapımın sonunda Bruce’un içinde olduğu uçağı düşürüyor. Fakat Bruce’un cesedi
bulanamadığı için görevinde başarısız oluyor.
Wulong’un asıl amacı Zaibatsu ile ilgili bir delil bulmak olmasına rağmen,
kendini turnuvaya kaptırıp, önüne geleni dövmekten kendini alamıyordu. Bizleri
her seride güldüren bazen sarhoş, bazen ayık olan karakterimiz; Tekken 6’da da
bizimle olacak. 47 yaşına basan Lei Wulong, bakalım bu sefer ne gibi
çılgınlıklara imza atacak.
Punisher gelmeden önce dünya suça alışmıştı. Adaleti kanunlar ile sağlamayan ve
suçla savaşta; işkence, adam kaçırma, tehdit, öldürmek gibi yöntemleri geçerli
sayan bir karakter. Hikayesi bir hayli klişe olan kanun adamlarından. Kısaca
bahsetmek gerekirse; iyi bir polis olan Frank Castle bir mafya babasının oğlunu
öldürüyor. Bunun üzerine oğlunun intikamını almak isteyen babanın, Frank’in
ailesini katletmesi ile dananın kuyruğu kopuyor. Polislerin, ailesinin cinayeti
ile ilgili hiç bir şey yapamadığını gören Frank Castle, katillerin tek cezasının
ölüm olacağına karar verir ve görevini bırakır. Bu klişe hikaye, sizi yapıma ve
karaktere karşı ön yargıya düşürebilir; fakat Punisher’ın yaşam tarzı,
yaptıkları, düşünceleri ve yöntemleri sizin bu klişeyi görmezden gelmenize
yetecektir.
Dünyanın başına bela olan karakterimiz, ülke ülke gezip tüm suçluları bıktırmış,
hepsiyle savaşmıştır. Frank’i diğer kahramanlardan ayıran en büyük özellik ise;
normal bir hayatı, çalıştığı bir işi, özel güçleri, hobileri ve hiç arkadaşı
olmaması. Punisher, tüm zamanını egzersiz ve plan yapmaya harcıyor. Diğer
zamanlarda da operasyonlara çıkarak suçlulara ölüm saçıyor.
Barney Calhoun’u tanımayan yoktur değil mi? Half-Life (HL) serisinin ilk
oyununda, tüm güvenlik görevlilerinin modellemeleri onundu. İşte bu yüzden
Barney akıllara bahtsızlığı ile kazınmıştı. Kendisine bahtsız dememin sebebi ise
eğer modellemelere bakarsak Barney; askerler tarafından öldürülüyor, Headcrap
adlı yaratığa kafa atmak zorunda kalıyor, Gauss Cannon’ı fazla şarj ederek
parçalara ayrılıyordu. Gördüğünüz gibi karakterimiz, yapımın ilk serisinde Black
Mesa’nın tüm cefasını çeken isimdi. Bu kadar eziyetten sonra özelleştirilen
Barney’i, HL 1 ile paralel olan yan hikayeye sahip Blue Shift’te yönetme
fırsatını yakalamıştık.
Barney’nin bahtsızlığı bu kadarla da kalmıyor ve HL 2’de Combine’lerin arasına
karışarak ajanlık yapmak zorunda kalıyordu. Half-Life dediğimizde çoğu kişinin
aklına Gordon Freeman gelse de, Barney Calhoun’un HL serisinde yaşadığı akıllara
kazınan sahneler, düştüğü birbirinden trajikomik olaylar ile unutulmayacak bir
kanun ve özgürlük savaşçısı oldu.
Bir insan istemediği halde suçun içine batabilir mi? Buna Francis McCreary
cevabını verebiliriz. GTA IV’ün hikayesinde yer alan karakterin filmlere konu
olabilecek hikayesi ve kişiliği ile çelişen zıt kararları onu bizim için sıra
dışı kılıyor. Bir cinayete karışmasıyla hayatı değişen Francis, istemediği halde
kendini daha çok suç içinde buluyor. Yapımın tamamen komplike ve sarmal şekilde
ilerlemesi nedeniyle Francis McCreary ile iki kişi sayesinde tanışıyorduk; Manny
adlı karakter ile çalışırken ilk defa Francis’i görüyorduk, daha sonra Patrick
McCreary (Packie) ile iş yaparken karşımıza çıkıyordu.
Soyadından da anlaşılacağı gibi Francis, Packie’nin abisi. Yapımın hikayesine
zenginlik katması için eklenen karakter öyküsü ile de bizi etkiliyor.
Francis’den bahsetmemiz gerekirse, kendisi her normal polis gibi sıradan bir
hayata sahip; istememesine rağmen bir cinayete karışan ve olayın kendi üstüne
atılacağını anlayan polisimiz çareyi, suçu suç ile örtmekte buluyor. GTA IV’te
yönettiğimiz Niko’ya cinayetin tanıklarını öldürtüyordu.
Oyun dünyasında bu taktiri hak eden nadir karakterlerden birisi de Leon S.
Kennedy’dir. 1998’de Umbrella Şirketi’nin yaptığı biyolojik deneyler çok büyük
bir felakete sebep olmuştu. O zamanlar sıradan bir polis memuru olan
karakterimiz, Raccoon Şehri’nin zombi istilası altında olduğu sırada hayatta
kalmak için savaşmıştı. Bir düşünün oyun dünyasındaki hangi polis zombiler ile
savaşmıştı? Leon S. Kennedy serinin ilerleyen oyunlarında, Raccoon Şehri’nde
yaptıkları nedeniyle Amerikan Gizli Servisi’ne terfi ediliyor. Yaşayan ölülerle
savaşan kahramanımıza, süper insan gibi her yerde, her şeyle savaştığı için
başkanın kızını kurtarma görevi de verilmişti. Anormal durumlardan sağ çıkan,
garip ve güçlü düşmanları alt eden Leon’u Resident Evil 2 ve 4’te yönetmiştik.
Bizce Leon S. Kennedy baş ettiği düşmanları, soğukkanlılığı ve mücadeleci
yapısıyla, en sıra dışı kanun adamları listesine girmeyi hak ediyor.
Bir cinayet masası polisinin olması gerektiği gibi, “Sessiz ve sakindi”. FBI’da
çalışan Ethan Thomas, cesur olması ve pratikliği ile dikkat çeken
karakterlerden. Alacakaranlık kuşağı tadındaki hikayesi ile de ilgileri üzerine
çeken karakter, bizi soluksuz bir maceraya sürükledi. Başarılı bir yapım olan
Condemned’ta tanıdığımız Ethan ile komplike bir gerilimin içinde işlenen
cinayetlerin sır perdesini araştırmıştık. Araştırdığımız cinayetlerin
arkasındaki doğaüstü gücü fark ettiğimizde, düşmanın asıl hedefi haline
geliyorduk. Bildiğimiz gibi bir yaratık tarafından öldürme güdüleri arttırılan
insanlar cinayetler işliyordu.
Oyunun sonunda karşılaştırdığımız Boss’u ortadan kaldırmakla her şeyin
biteceğini sanmıştık, fakat yaratığı yok ettiğimizde ondan bize bir şeyler
geçtiğini fark ediyorduk. Bir dahaki seride Ethan’la devam edemeyeceğimizi
düşünürken, yanıldığımızı Condemned 2 ile anladık. Yapımcı firmanın yaptığı
açıklamaya göre, ilk oyunda Boss’u öldürmemize rağmen, gene de yaratığın etkisi
altına almayı başardığı Ethan Thomas’ı yönetecektik. Uzun süre düşünmüştük
Ethan’ı nasıl geri getirebilirlerdi?
Serinin ikinci oyunu elimize geçtiğinde Ethan’ı bıraktığımız gibi bulamadık. İlk
oyundan 11 ay sonrasını konu alan Condemned 2’de, karakterimiz yaratığın
etkisiyle; işsiz, evsiz ve alkolik olmuştu. Bu sırada eskilerine benzer
cinayetlerin başlamıştı. Bu durum FBI’ın paniğe kapılmasına yol açtı ve Ethan
Thomas sahnedeki yerini 11 ay sonra yine aldı. Bu sefer eskisi gibi sakin ve
soğukkanlı olmayan karakterimiz, tam tersine ruh hali bozuk ve acımasız bir
polisti. Artık eski yöntemleri kullanmayan Ethan, yeni yöntemleri ile
cinayetleri biraz daha kanlı olsa da çözmeye koyuldu.
Marion Cobretti – Cobra
“Kanun biter, ben başlarım”
Hepimiz bu zamana kadar birçok kanun adamını izledik veya oynadık. Konumuzun
sıra dışılığına en çok uyan karakter olan Marion Cobretti (Sylvester Stallone)
oyun dünyasına aktarılmasa da, bizce dünyadaki en sıra dışı polis olduğundan
listemizde onur konuğu olarak yerini alıyor. 1986 yapımı filmde bir FBI ajanı
olan Marion Cobretti, aykırı yaşam tarzı, olaylara farklı yaklaşımı ve
başarıları ile dönemin sevilen bir karakteri oldu. Cobretti ağzından ayırmadığı
kürdanı ve her sabah işe giderken dolabından çıkardığı pizzası unutulmazlar
arasında.
Yapılan operasyonlarda zor durumda kalındığında çağırılan Cobretti, teşkilatın
içindeki bazı kötü polislerin de işlerini bozduğundan, çoğu kimseler tarafından
sevilmezdi. Jatimatic marka silahını yanından ayırmıyordu. Olaylara anında dahil
olarak tüm kötülerin korkulu rüyası haline gelmişti. Sert görünüşüne rağmen
yapımda aşık da olan karakter, prensipli tavırları ile dikkat çekiyordu. Bir
efsane haline gelmiş olan Cobretti, ilk çılgın polis uyarlamaları arasında yer
alıyor. Klasik bir Sylvester Stallone filmi olan Cobra ile bağlandığımız aykırı
polis Marion Cobretti, bizce en çılgın polislerin başında geliyor.