Spider-Man 2

Peter Parker’ın başı beladan hiç kurtulmayacak mı? Baygın gözlü sevgilisi Mary Jane ile imkansız aşklarına isim koymaya çalışırken, belanın olduğu yerde yaban gülü gibi biten May halası ile mi uğraşsın? Yoksa, Manhattan şehrini polislerin çaresiz kaldığı süper güçlü suçlulardan mı temizlesin? Şüphesiz zor bir durum. Üstelik suçun işleneceği anda sevdiklerine; “Beni şurada iki dakika bekle. Hemen döneceğim” yada “Kendimi iyi hissetmiyorum. İyisi mi bir tuvalete uğrayayım.” gibisinden bir yalan uydurmak zorunda kalması ve suçlulara cezasını verdikten sonra, geri döndüğünde sevdiklerinin yerinde yeller esiyor olması onun şevkini bir kere bile kırıyor mu? Hayır. Çünkü o bir halk kahramanı. Çünkü o,
Spider-Man.

İçinde polisten çok suçlu bulunan şehir, Manhattan

Peter Parker’ın (Örümcek Adam’ın) hikayesi hep aynıdır. Halası ile bankaya gider, banka soyulur, Peter üstünü değiştirmek için tuvalete gider, onca insan arasından hemen halası kaçırılır. Yada sevgilisi (baygın gözlü) Mary Jane ile samimi olmaya çalışmaktadırlar ki adamın biri suç işlemeye teşebbüs eder. Peter suçluyu yakalamak için hemen bir bahane uydurur sevgilisine ve bir an bile kaybetmeden yollara düşer. Peter sokak suçluları ile dalaşırken, Mary Jane esas kötü adam tarafından kaçırılır. Bir başka ihtimal ise; Örümcek Adam asıl suçlunun peşindedir, ancak onu oyalayacak o kadar çok kötü adamla karşılaşır ki, asıl kötü adam plânını bitirmek üzeredir bile. Kısacası Peter’ın hiç boş vakti yoktur. Tabi bu kadar iş arasında nasıl okula gittiği yada nasıl bilim adamı kadar bilgi sahibi olduğu tartışma konusudur ama sonuçta o bir kahramandır ve işinde gayet iyidir.

Spider-Man 2’nin konusunu ana hatları ile şöyle; sıradan bir Manhattan öğleninde hızla ilerleyen bir minibüs belirir. İçinden çıkan birkaç suçlu Örümcek Adam tarafından pataklanırken, minibüs asıl planını uygular ve dünyanın en azılı suçlularının bulduğu “Manhattan Hapishanesi”nin güvenliğini çökertir. Akabinde tüm şehir suçlularla dolar. Polisler her zaman olduğu gibi çaresizdir. Fakat olaya el atmak için Örümcek Adam çoktan gönüllü olmuştur bile. Serinin bu ikinci oyununda Örümcek Adam hikayelerinin en ünlü suçluları ile karşı karşıya geliyoruz. Dr. Octopus (Dr. Ahtapot) komutası altında olan ve onun asıl planını yapması için gerekli olan zamanı kazanabilmesi adına, Örümcek Adam’ı oyalamak için görevlendirilen; Mysterio (Mistik), Puma, Rhino (Gergedan) ile kozlarımızı paylaşacağız. Her bölümün sonunda boss olarak karşılaşacağımız bu karakterler oyunda bizi zorlayacak nadir yaratıklar.

İçinde örümceklik duygusundan çok yardımseverlik bulunan kahraman,
Spider-Man

Her dövüş esnasında yada sonunda yaptığı esprilerle, sevenlerinin kalbinde taht kurmuş karakterimiz Spider-Man’in bu ikinci oyunu, kontrol edilmesi oldukça kolay bir yapı ile karşılıyor bizleri. WASD tuşları ve mouse’un iki tuşu ile her hareketi yapabileceğimiz oyun, gereğinden fazla kolay olması ile baştan insana eğlenceli gelse de, zorlandığınız hiçbir nokta olmaması bir süre sonra sıkabiliyor. Mouse’un sağ tuşu ile zıplarken, sol tuş ile ise her şeyi yapabiliyoruz. Ekranın ortasında bulunan minik örümcek simgesi etkileşim içine gireceğimiz bir cismin üzerine geldiğinde, ne yapabileceğimizi yazarak bildiriyor. Bize de sadece sol tuşa basmak kalıyor. Duvara getirdiğimizde “zip” diyerek o duvara ağ atabileceğimizi ve bir anda oraya yapışabileceğimiz belirtirken, her hangi bir düşmanın üzerine getirdiğimizde “web” veya “pull” diye ikaz ediyor. “Web” ikazını gördüğümüz anda tuşa basarsak düşmanımızı ağımızla geçici bir süre hareketsiz bırakabiliyoruz. “Pull” komutuyla ise, düşmanımızın elindeki silahı alabiliyor yada belirli cisimleri hareket ettirebiliyoruz (Bazı kolları çevirmek gibi).

En az tuş ile en kolay kontrolü benimseyen yapımcılar, kabul etmek gerekir ki bunu gayet iyi başarmışlar. Dövüş sistemi, düşmanlara epeyce yaklaşıp sağ tuşa deli gibi basmaktan geçiyor. Space (Boşluk) tuşu ile eğilebiliyoruz. Düşmanımızın tam yumruk attığı anda eğilmeyi başarırsak, onu kısa bir süre baygınlaştırabiliyoruz. Bu da zaten kolay olan oyunu çocuk oyununa çevirmiyor desem yalan olur. Her öldürdüğünüz (yada buharlaştırdığımız) düşmandan çıkan sağlık paketlerine çoğu zaman ihtiyaç duymuyoruz. Toplamaya gerek duymadığımız sağlık paketleri ekranın dört bir yanına birikip şehri renk cümbüşüne çevirebiliyor. Yapacağımız her görevi devasa “ok işareti”ni takip ederek kolayca bulabileceğimiz gibi, düşmanlarımız fazla itiraz etmeden ölmesi de ayrı bir konu. Yapay zeka konusunda konuşacak pek fazla kelime bırakmayan oyunda, dört bir yanınız düşmanla çevrili olsa bile terbiyelerinden hiçbir şey yitirmemiş olan düşmanlarımız, teker teker saldırmayı tercih ediyorlar. Düşmanlarımıza göre (Boss’lar hariç) oldukça fazla avantajımız olduğundan, onlardan bir hamlede kurtulmak zor olmuyor.

Örümcek Adam’ın özelliklerini bilmeyen yoktur. Yine de, duvarlara tırmanması ve ağ atmasının oyuna eklediği özellikleri de anlatmadan geçmemek lazım. Bir kere, şehirde dolaşmak için en hızlı seçeneğimiz olan, ağımızla sallanarak ilerlemek (swing), ilk öğreneceğimiz kabiliyetimiz. Şehir içinde kafamızı kaldırdığımız hemen her yerde, havada asılı olarak göreceğimiz minik örümcek ağları var. Bunların üzerine gelip “swing” yazısını görür görmez sol tuşa basarak rahatça sallanacağımız gibi işin uzmanı olunca keyifli dakikalar yaşayabilirsiniz. İyi bir sallanışın ardından çok uzak mesafelere kadar zıplayabildiğimiz oyunda, yüzlerce metre yükseklikten düşmemize rağmen burnumuzun bile kanamaması süper kahramanlara göre bir özellik olsa gerek. Hemen her binaya tırmanabildiğimizi söylemeye gerek yok. Serinin ilk oyununda, pencerelere gelince saçma hareketler yapmamız durumu söz konusu idi. Neyse ki bu sorun aşılmışa benziyor. Kısacası gayet başarılı “duvarda yürüme” seansları bizleri bekliyor.

Gelelim Örümcek-Adam’ın en gizemli ve oyunlara yansıtılması en zor olan özelliği, “Örümcek iç güdüsü”ne. Oyunun en kritik noktalarında, üzerimize bir su tankı düşerken yada yüksekten göktaşı düşerken, kısacası ani bir tehlike altındayken, olayı önceden hissetmemizi ve kurtulmamızı sağlayan bu hissimiz, oyuna aktarılmaya çalışılmış ancak tüm oyun boyunca üç veya dört defa bu gücümüzü kullanabilmemiz ayıp denecek kadar az. Bir tanesini alıştırma bölümünde yaşıyor olmamız da ayrı bir konu. Peki nasıl çalışıyor bu sistem ? Tehlikenin geldiği anda, oyun aniden duruyor ve ekranın ortasında basmamız geren tuş gösteriliyor. Yaklaşık iki saniye civarında tanınan süre içerisinde belirtilen tuşa basarsak tehlikeden bir anda kurtulabiliyoruz. Basamazsak taze sıkılmış örümcek ezmesine dönüşüyoruz.

İçinde yenilikten çok sıradanlık bulunan oyun, Spider-Man 2

Ana hikayenin haricinde, oyun içine serpiştirilmiş epeyce minik görevler var. Son derece kısa olan oyunu %100 bitirebilmek için bu minik görevleri yapmamız gerekiyor. Bunlar ise temelde iki kısma ayrılıyor. Birincisi haritanın en gizli ve en ücra köşelerinde bulunan minik örümcek heykellerini bulmak. Bu heykelciklerin yakınına geldiğinizde ekranın dört tarafında belli belirsiz beyaz çizgiler oluşuyor. Heykelciğe yaklaştıkça çizgiler daha belirgin ve büyük oluyorlar. En görünür halindeyken bile, oyuna kendinizi kaptırmış olmamız haline de (ki bu biraz zor) bulamama ihtimaliniz var tabi. Bazen heykelcikler yerine pijamalı hapishane kaçaklarına da rastlayabiliyoruz. Onları da, iki tokat darbesi ile buharlaştırmamız gerekiyor. İkincisi ise, şehrin içinde belli mavi noktalar var bunlara geldiğimizde bize bir süre veriliyor ve “swing” yani sallanma özeliğimizi kullanarak havadaki çemberlerden geçmemiz gerekiyor. Kapalı mekanlarda ise bazen bir çöp kutusunun bazen de bir fotokopi makinesinin kıpırdadığına şahit olursanız, bilin ki minik görevlerden birisi ile karşı karşıyasınız. Ağ attığımız zaman yine bir süre tanınacak ve minik örümcek logolarını toplamamız gerekecek.

Detaylara fazla özen gösterilmeden, filmden evvel çıkması için çok hızlı yapılmış olan oyunun, birbirini fazlasıyla tekrar eden dokuları grafik puanını düşürüyor. Karakterlerin suratları gerçeklerine benzetilmeye çalışılsa da vücutlarının detaysızlığı maalesef gözden kaçmıyor. Tüm araçların biraz evvel cilalanmış gibi parlaması ve ayna gibi yansıması grafiklerin başarılı olmasını değil, DirectX9.0’ın nimetlerini kullanırken kolaycılığa kaçıldığını gösteriyor. Her film oyununda olduğu gibi Spider-Man 2’de de karakter seslendirmeleri konusunda her hangi bir problem yok. Müzikler ise orta şeker denilebilir. Olağanüstü kısa ve oldukça kolay olan oyunu, bilgisayarıma kurmamla bitirmem bir oldu. Hiç ara vermeden 2-3 saatlik bir süre içinde oyunu bitirmek mümkün. (Elbette %100 bitirmek için çok daha fazla uğraşmak gerek)

Sonuç olarak, Spider-Man 2, küçük oyunculara hitap etmesi düşünülmüş bir oyun izlenimi veriyor. Ölünce buharlaşan düşmanlardan, kolayca alt edilen bosslara kadar hiçbir şey gerçek oyuncuları zorlayacak nitelikte değil. PC’deki oyunların ağır geldiği genç oyuncular için çok iyi bir seçim olacak olan Spider-Man 2, deneyimli oyunculara vakit kaybı gibi gelebilir.

Exit mobile version