Spider-Man: Edge of Time

Popüler kahramanlar, aslında zaman çalan hırsızlardan başka bir şey değil. Burada suç, kahramanlarda değil, onları birer yem gibi göstererek hem vakit, hem de para harcamamızı sağlayan yapımcılarda. Spider-Man, dünyanın en ünlü çizgi kahramanlarından bir tanesi. Romanlarından tutun, çizgi film serilerine, filmlerine, hatta oyunlarına kadar çok geniş bir yelpazeye sahip. Orijinalinde birçok farklı hikayesinin olması da bu yelpazeye yeni ürünlerin gün be gün eklenmesine olanak sağlıyor. Spider-Man: Edge of Time, Örümcek Adam evreninin oyun dünyasında vücut bulan şimdilik en yeni yapımı. Ancak pek de parlak bir yapım olduğu söylenemez. Kendi adıma konuşmam gerekirse, sanırım The Ultimate Spider-Man’in tadını başka hiçbir Örümcek Adam temalı oyunda alamayacağım.

Oyuna ilk başladığımızda, Örümcek Adam’ın bir hayli zor durumda olduğunu görüyoruz. Zira karşısında Venom’un gelişmiş versiyonu var (Anti-Venom) ve tamamen kontrolden çıkmış. Vakti zamanında Eddie Brock’un Spider-Man’den intikam almak için kullandığı bu simbiyot giysi, Brock’un kimliğini tamamen eline almış ve onu karar verme konusunda çaresiz bırakmış. Bu heyecanlı kapışma esnasında karakterimizin bazı özelliklerini de öğrenme şansına erişiyoruz. Spider-Man, çok hızlı koşarak düşmanını şaşırtıp, hemen arkasından saldırılar gerçekleştirebiliyor örneğin. Ancak açılış itibarıyla ne kadar çabalasanız da boş. Çünkü kontrolden çıkan Venom durmuyor ve Spider-Man’i öldürüyor. Evet, efsanevi kahramanımız hayata gözlerini yumuyor. Bu sırada başka bir ses daha duyuyoruz, ki bu da gelecekten gelen bir ses, 2099’daki Spider-Man’in sesi!

Uğursuz gelecek

Yapım boyunca farklı zaman dilimlerinde, farklı düşmanlara karşı savaş veriyoruz. Tabii ki düşmanların başlarındaki isimler de önemli. Hele bunlar beyin olarak güçlü ise, düşünüp, yapabilecekleri de bir o kadar güçlü olabiliyor. Kısacası kötü adamlar, Spider-Man’in varlığından memnun değil ve onu tamamen ortadan kaldırmak istiyor (Jonah Jameson, bir melekmiş aslında). Biz de gelecekteki zaman diliminden geçmişe adım atarak, büyük bir maceraya başlıyoruz (Tabii gelecekte de görevler yapıyoruz). Amacımız ise, düşmanları ortadan kaldırarak Spider-Man’in ölmesini engellemek. Bu biraz da Terminator’ün hikayesine benzedi sanki, neyse.

Edge of Time’da iki farklı Örümcek Adam’ı kontrol ediyoruz. Bir tanesi normal Spider-Man, diğeri de gelecekteki Örümcek Adam olan Spider-Man 2099. Bu karakterimizin giysisi, orijinal giysiden biraz daha farklı. Giysinin kollarındaki çıkıntılar sayesinde aşağıya doğru sert dalışlar yaptığınızda sağa sola, yukarıya aşağıya doğru kendinize yön verebiliyorsunuz. Ayrıca bu karakterimiz, belirli bir süre görünmez de olabiliyor.

Oyun boyunca düşman pataklıyoruz, oradan oraya atlıyoruz, zıplıyoruz. Bazen tekme tokat, bazen örümcek ağı, bazen de etraftaki patlayıcı nesnelerden yararlanıyoruz. Genel olarak beyin anlamında pek gelişkin olmayan düşman faktörü, arada sırada karşılaştığımız güçlü boss’larla farklılık gösterebiliyor. Rhino, Doctor Octopus, Shocker gibi tanıdık karakterlerle karşılaşıyoruz. Güzel Mary Jane Watson’ı da Kedi olarak görüyoruz (Watson’ın gizli kahraman kimliği).

Edge of Time’da senaryo modunun dışında, mini görevlerin bulunduğu challenge modu da bulunuyor. Hem oyunda, hem de bu modda yapacağımız başarılı görevlerden sonra puan kazanıyoruz ve bu puanları da bonuslar başlığına giderek değerlendirebiliyoruz. Kısa videolar ve kostümler, ekstra seçeneklerden bazıları. Özellikle kostümler bayağı ilgimi çekti. İstediğiniz kostümü seçip, senaryo modunda da o kostümle gezebiliyorsunuz.

Teknik olarak nasıl?

Oyunun başındaki kapışmanın ardından başlayan mini gezintimizde, birçok farklı kamera açısı kullanılıyor. Karakterimizle bir süre örümcek misali yürüyor ve etrafı gözetliyoruz. İşte bu esnalarda duvarlarda yapımcıların, seslendirme yapanların isimleri yazıyordu. Ayrıca karakterimizin giysisinin detaylarını da rahatlıkla görebiliyorduk. Bir film gibi açıldığı için gayet etkileyiciydi doğrusu. Fakat vakit ilerledikçe Spider-Man: Edge of Time’ın pek de heyecan verici olmadığını görüyorsunuz. Taban teptiğimiz mekanlar pek detaylı değil. Düşmanlar da aynı şekilde. Grafiksel açıdan en çok hoşuma giden özellik, Spider-Man karakterinin tasarımının iyi yapılması.

Yapımda işitsel olarak dikkat çeken bazı detaylar var. Zira seslendirme kadrosunda güçlü isimler görüyoruz. Batman’e beyazperdede hayat veren aktörlerden olan Val Kimer, oyunda kötü bilim adamı Dr. Walker Sloa’yı seslendiriyor. Katee Sackhoff ve Steven Blum gibi isimler de dikkat çekiyor. Müzikler kısmında da God of War ve God of War II gibi oyunlarda çalışan Gerard Marino var. Ancak bu örnekler, Edge of Time’da çok iyi müziklerin olduğu anlamına gelmiyor.

Son sözlere gelirken, Edge of Time’ı kaybedenler kulübüne üye olan başarısız süper kahraman oyunlarından biri olarak rahatlıkla ilan edebiliriz. Sırf bu oyunu oynamak için test konsolunu evime taşımama mı yanayım, konsolu taşırken yol boyunca çektiğim zorluğa mı yanayım, yoksa harcadığım toplam vakte mi? Kararsız kaldım doğrusu, ama net olan bir sonuç var: Bu oyun, olmamış!

Exit mobile version