Stolen
Gizliliğin ön planda tutulduğu yapımlar, bu sene birbiri ardına piyasalarda
boy gösteriyor. Splinter Cell: Chaos Theory’nin ardından şimdi de Stolen bu
zincire yeni eklenenlerden. Thief serisinin önderlik ettiği bu türü, Splinter
Cell ve Hitman gibi oyunlar, her daim ileriye taşıdı. Bakalım Stolen, ne gibi
yeniliklerle sabit diskimize kuruldu?
Yapımcılığını Blue 52’nin üstlendiği Stolen, kurulurken büyük beklentiler
içerisindeydim. Herşeyden önce oyun gizliliğin ön planda tutulduğu bir yapım
olmasıyla beraber, bu türün atalarından Thief gibi hırsızlık ta içeriyordu. Fakat
yapımcısının pek tecrübeli bir firma olmamasından dolayı, endişelerim vardı.
Malum piyasada Splinter Cell: Chaos Theory gibi astronomik yapımların arasından
sıyrılması için, Stolen’ın oldukça etkileyici olması gerekiyordu.
Bakalım oyun, Anya kadar etkileyici mi?
Louis ve Anya, gizli bir müşteri tarafından kiralanmış ve samuray heykelinin
tacında bulunan değerli parçayı çalmak üzere görevlendirilmişlerdir. Bu heykel,
Japon Hazineleri fuarında sergilenmek üzere, Forge City’deki müzeye
getirilmiştir. Parçanın çalınma işlemi, fuardan önceki gece
gerçekleştirilecektir. Müzeye geldiğinde, aslında Anya birisi tarafından
izlenmektedir. Hatta bu birisi, kendisinden daha deneyimlidir. Sonunda parça
çalınır ve bu gizli insan alarmı kandırır. Anya’nın başı polis helikopteri ile
belaya girer. Bu gizli bayan “Breeze” olarak bilinmektedir. Bu olayla birlikte,
zorlu hırsızlık görevleri başlamış olur.
Stolen’da kullandığımız karakterin ismi Anya Romanov. Oldukça atletik yapılı
olan bu seksi bayan karakter, normal bir insanın yapma şansının bulunmadığı
atlayışları vb… becerileri gösteriyor. 3. şahıs kamerasından oynanan oyun,
bana bir çok yönden Prince of Persia’yı hatırlattı. Özellikler Anya’nın yaptığı
hareketler, Prince’inkilerle çok benzerlik gösteriyor. Yüksek bir yere
tutunmadan, önünüzdeki duvarda bir kaç adım atıp, geriye doğru atlamalara kadar
sanki Prince’in bayan kopyası…
Gölgeler en iyi dostların
Oyun asıl olarak 4 bölümden oluşuyor. Fakat bu bölümler kendi içlerinde
ayrılıyor. Bu yüzden aklınıza Stolen’ın çok kısa bir oynama süresi olduğu gibi
birşey gelmesin. Ayrıca oyun daha en baştan sizi biraz zorlamaya başlıyor. Bir
çok yerde tekrar yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. Gerçi gizliliğin ön planda
tutulduğu aksiyon oyunlarında, kullanıcıların vazgeçilmezidir “Load Game” fakat
Stolen’da biraz erken başlayabilirsiniz.
Ekranın sağ alt köşesinde harita ve bir “bar” mevcut. Bu bar, hangi noktalarda,
ne kadar görünür olduğunuzu grafikliyor. Eğer aydınlık bir yerde bulunuyorsanız,
bar kırmızı renkle dolarken, gölgelerde boşalıyor. Anlayacağınız oyundaki en
büyük dostunuz gölgeler. Eğer düşmanlarınıza görünmeden ilerlemek istiyorsanız,
tıpkı Thief’te yaptığınız gibi gölgeleri kullanın. Böylelikle nöbetçiler sizi
algılayamıyor ama sese karşı duyarlı olduklarını da belirtmek istiyorum.
Yakınınızda bir insan varsa gölgede bile yürüseniz fark ediliyorsunuz. Bu yüzden
eğilerek, sessiz hareket etmelisiniz. Eğer ses çıkartarak fark edildiğinizde,
güvenlik görevlisi silahını kaldırıp, çevreyi kontrol ediyor. Böyle anlarda
paniklemeniz, vücudunuza mermilerin isabet etmesi anlamına gelecektir. Bu
yüzden, mümkün olduğunca sakin bir şekilde, en yakın masanın arkasına saklanın.
Düşmanınız yaklaşınca, direk masanın öbür yanına kaçın. Böyle atılan bir turun
ardından, kimseyi fark edemeyen nöbetçi, tekrar bıraktığı işine devam edecektir.
Bazen televizyon izleyen, güvenlik birimi bazen de uyuyor olabiliyor. Özellikle
kimseyi fark edemeyip, tekrardan çabucak uykuya dalmaları çok ilginç.
Oyunda saklanmanız için bir diğer yöntem de, duvara yaslanarak hareket etmeniz.
Bir çok yönden çok etkili olan bu yöntem sayesinde, normal bir şekilde
yürüyemeyeceğiniz bir yerden geçebiliyor ya da lazerin isabet etmesinden
kurtulabiliyorsunuz. Ayrıca bu yöntem sayesinde düşmanlara tuzak kurmanız da
mümkün. Duvara yaslanıp, yanınızdaki koridordan gelecek güvenlik görevlisini
beklerken, geldiği anda sert bir kol darbesiyle elemanı etkisiz hale
getirebilirsiniz.Dövüş sistemi
Anya, güzel olduğu kadar tehlikeli de bir canlı. Yakın dövüş konusunda uzman
olan bu seksi bayan, karşısındakini bir kaç saniyede alt edebiliyor. Mouse’un
sol tuşuyla saldırı yapabileceğimiz oyunda, dövüş sistemi görsel açıdan oldukça
zayıf görünüyor. Buna, karşınızdakine vurduğunuzu hissetmiyorsunuz da denebilir.
Adeta darbeleriniz düşmanın içinden geçiyor ya da değmiyor gibi. Tabii bu noktada oyunun grafiksel hatalarını da atlamamak lazım. Yapımcılar bu konuda oldukça
bonkör davranmış. Sık sık grafik hatalarıyla karşılaşıyorsunuz. Az önce de
bahsettiğim gibi bazen düşmanın ve Anya’nın kaplamaları birbirinin içinden
geçiyor! Bir başka hata da Anya’nın gölgesinde. Hareket ettiğiniz zaman çoğu
açıdan Anya’nın gölgesi kendisinden önce hareket ediyor. Bu durum bir hatadan ziyade gülünç olmuş.
Sabit duruyorsunuz, hareket etmek için klavyenin ok tuşlarına basıyorsunuz ve
gölgeniz alıp başını gidiyor.
Sık rastlanılan görüntü hataları
Görüntülerdeki hatalar bununla da kalmıyor. Oyunda bir çok mekanda kameralar
mevcut. Yeşil yanıp sönen ışığa sahip olan cihazlarda, siz hareket ettikçe, ışığın cihazdan epey dışında yanıp söndüğünü görüyorsunuz. Ayrıca
kaplamalarda da bazı sorunlar yok değil. Siz yine görüntüde harekete sebep
oldukça, kaplamalarda da sık sık siyah renk hakim olabiliyor. Eğer bu hataları
göz önüne almazsak, grafikler genel olarak başarılı diyebiliriz. Fakat
yapımcılar bazı yerlerde gösterdikleri ayrıntıları, oyunun her yanına
yaymamışlar. Yani bazen gözünüze çok şık gelebilen bir şey görüp, içten içe
yapımcılara bravo diyorsunuz, biraz ileride gördüğünüz ayrıntıdan yoksun
çizimler yüzünden grafiklere veryansın ediyorsunuz. Bir tutarlılığı olmayan
görüntüler yüzünden, bir türlü atmosfere tam manasıyla kendinizi
kaptıramıyorsunuz. Bu yüzden Stolen epey puan kaybediyor.
Sesler başarılı hazırlanmış. Özellikle müzikler gayet başarılı. Fakat piyasadaki
bir çok oyunda olduğu gibi kendini tekrar etmesinin önüne geçilemiyor.
Oynanabilirlik konusunda da Stolen pek başarılı değil. Kamera açıları sıklıkla
olmasa bile bazen sorun yaratabiliyor. Dövüşmeniz gereken anlarda düşmanınıza
isabet sorunu yaşayabiliyorsunuz. Bir de Anya’nın çok dinamik hareketler yapması
dolayısıyla, bir kontrolsüzlükte söz konusu oluyor. Yani hareketlerinizde hassas
ayarlar yapmak çok zor. Örneğin koşarken, bir yere döneceksiniz. Dönüşü
yapıyorsunuz ama tam olarak istediğiniz açıda olamayabiliyor.
Oyunun en önemli özelliklerinden biri kilit açma! Tahmin edileceği üzere, bu tür
oyunlarda her yere elimizi kolumuzu sallayarak giremiyoruz. Bazı kapılar haliyle
kilitli oluyor. İlk bölümün müze olması, bir bakıma nedenini açıklar nitelikte.
Bu gibi durumlarda Anya’nın kilit açma yeteneklerini kullanıyoruz. Aslında lafın
gelişi; “Anya’nın kilit açma yeteneklerini kullanıyoruz” diyorum. Çünkü herşeyi
biz yapıyoruz. Ekrana ufak bir bulmaca çıkıyor. Ana mantık şu; Kilidin
ortasındaki şekli tamamlayacak parçayı bulup, kilidi çevirmek. Fakat kapılarda
en az 3 kilit olduğunu düşünürsek, bazen epey vaktimizi alıyor. Eğer çevremizde
bizi görebilecek devriye gezen güvenlik görevlileri varsa, o anlar adrenalin
seviyesinin yükseldiği anlar olarak akıllara kazınıyor. Bunun gibi bir de “Hack”
görevleri var. Daha doğrusu bazı elektronik kapıları açmak için, yine lafın
gelişi Anya’nın Hacker yeteneklerini kullanıyoruz. Hack edeceğimiz sistemi
açınca ekrana 9 karelik bir şema çıkıyor. Sonrasında sistem otomatik olarak,
sırayla bazı kareleri renklendiriyor. Sizin yapmanız gereken, kısıtlı zamanda,
sistemin yaptığının aynı şekilde kareleri seçmek. Yani gördüğünüz bir şeyi
taklit etmeniz gerekiyor.
Oyunun sistem ihtiyaçları ortalamanın üzerinde. Eğer rahat oynamayı
düşünüyorsanız, biz P.4 2.4 GHz, 512 MB RAM ve Geforce FX 5700’LÜK bir makinada
bile bir hayli zorlandık. Açıkcası bu oyunu oynayabilmek için oldukça iyi bir
sisteme ihtiyacınız var.Genel olarak bakıldığında Stolen için bekleneni vermiş
diyemeyiz. Piyasada Splinter Cell: Chaos Theory gibi bir yapım varken Stolen,
hiç aranmayacak bir oyun gibi gözüküyor. Oyuna dalıp gerçek hayatı unutmayın…