Stronghold 2

Kaleler bir oyunda hiç bu kadar önemli bir hal almamıştı. Gelişebildikçe
gelişip, kanımızın son damlasına kadar savaşmalı ve düşmanların kalemize bayrak
dikmelerini engellemek mecburiyetindeyiz. Çünkü bütün bir devlet oradan
yönetiliyor, devletin başı olan Lord’umuz hayatını burada idame ettiriyor.
Ufuktaki düşmanlar buradan belirleniyor, Lord bütün emirlerini buradan
dağıtıyor. Eğer bir devletin kalesi düşerse, o zaman işler hiç iyi gitmez ve
düşman bizi çok çabuk indirebilir. İşte Strongold 2’deki hikaye, tamamen bu
kalıp üzerine kurulu. Bir yandan kalemizi korumaya ve güçlendirmeye çalışırken,
diğer yandan hem ekonomik, hem de askeri olarak gelişip düşmana kök söktürmemiz
gerekiyor.

Çok uzaklarda biriken bir ordu

RTS türündeki oyunumuzda, ana kalemizin dışında, bir de ana karakter rolündeki
Lord’umuz bulunuyor. Görevleri yaparken bize koşulan şartlardan en önemlisi,
Lord’un kesinlikle ölmemesini sağlamak. Bu yüzden, oyun esnasında bu ikisine
özellikle önem vermemiz gerekiyor. Ana menüde “Play” tuşuna bastığımız zaman,
karşımıza 2 çeşit campaign türü geliyor. “The Path of Peace”i seçtiğimizde,
burada savaş namına pek birşey yok. Amacımız sadece, kalemizi ekonomik yönden
geliştirmek ve köylülerimizin mutluluğunu maksimum yükseltmek. “The Path of
War”da ise, olay genel olarak savaştan ibaret oluyor. Bazı görevlerde, bir grup
teröristi öldürmemiz yeterken, görevler ilerledikçe, daha zorlu olarak hem
kalemizin ekonomik yönüyle ilgilenmeli, hem de ordumuzu kurup savunma / saldırı
moduna geçmeliyiz.

The Path of Peace’i seçtikten sonra da karşımıza 3 opsiyon geliyor. Sim Campaign
ile, çeşitli senaryolarda başarı sağlamaya çalışıyoruz. Bu kısımda savaş
olmadığı için, görevler genelde bir binayı zamanında inşaa edebilme ya da
belirli miktarda bir ürünü toplayabilme gibi çeşitlerden oluşuyor. Free Build
modunda, herhangi bir senaryo kaygımız bulunmuyor. Elimizde sınırsız kaynağımız
var ve bütün inşaa edebileceğimiz binalar da açık. Burası bir nevi alıştırma
kısmı gibi. Çeşitli stratejiler deneyebilir, kalemizi ne gibi binalar ve
taşlarla koruma altına alabileceğimizi belirleyebiliriz. Burada son olarak bir
de Custom Maps kısmı var, burada kendi haritalarımızı yaratıp oynayabiliyoruz.

Diğer bölüm The Path of War’un da kendine has kısımları var. Campaign kısmında
“Lost King” hikayesini oynuyoruz, bölüm bölüm ilerleyerek yine bize verilen
görevlerde başarı sağlamaya çalışıyoruz. Burada aslında görevler ilerledikçe,
ekonomi öğeleri de devreye giriyor. İlk önce ekonomimizi sağlam hale getirip iyi
bir ordu kurmalı, daha sonra da maruz kalacağımız saldırılara karşı koymamız
gerekiyor. Aynı şekilde, bizden de saldırılar beklenecek. Kingmaker kısmında,
kendi görevlerimizi tasarlıyor ve bunlar içerisinde mücadele ediyoruz. Siege
ise, sıkı bir kale saldırısını içeriyor. Custom kısmı, yarattığımız ve
yaratabileceğimiz haritaları içeriyor. Hepsinden önemlisi ise, daha önce
Stronghold oynamayanların alışması için The Path of War ve Peace’ten farklı
olarak bulunan bir Tutorial var, ancak ne kadar yeterli orası bir muamma.

Genelde yaptığım gibi ilk olarak Tutorial’a bakmayı tercih ettim. Burada temel
mantıktan ve yapmamız gerekenlerden bahsediliyor ve uygulamalı olarak da bizlere
yaptırılıyor. Oyuna başlar başlamaz yapmamız gerekenler hakkında fikir sahibi
oluyoruz, ancak Campaign’lere ilk başladığımız anda aslında buradaki bilgilerin
tam olarak yeterli olmadıklarını anlıyoruz. Belki de yapımcılar, geri kalan
öğeleri kendimizin keşfetmesini bekliyor olabilirler ancak bu süre içerisinde
Campaign’deki durumumuz pek de iyiye gitmiyor. Daha öğretici bir Tutorial
hazırlanması sağlıklı olurdu. Bu durum beni fazlaca soru işaretine itti ve
Tutorial’e dönüp, “Acaba birşeyi yanlış mı öğrendim?” gibilerinden stres yaptım.Üret üretebildiğin kadar

Stronghold 2, 3D grafiklerden oluşuyor. Kamerayı, mouse’umuzun scroll tuşuna
basılı tutarak istediğimiz yönlere çevirebiliyor, daha da önemlisi iyi seviyede
Zoom In / Out yapabiliyoruz. Haritanın içine kadar Zoom yaptığımızda,
elemanlarımızın hareketlerini daha detaylı görebiliyoruz ancak burada da ufak
tefek hatalar yok değil. Yine de, oyunun bizlere sunduğu görüş alanı oldukça
tatmin edici, istediğimiz yere istediğimiz zaman ulaşabiliyoruz.

Daha önce de belirttiğimiz gibi genel amaç, kalemizi korumakla birlikte,
ekonomik olarak üst düzey hale gelmek ve bu bağlamda tüm köylülerimizin de
memnuniyetini, esenliklerini sağlamak. Bunları yapabilmek için, ekonomik anlamda
uğraşmamız gereken birçok öğe var. Aslında kale korumanın dışında, oyunun büyük
bir kısmını bunların oluşturduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Başlangıçta
sınırlı sayıda köylümüz var ve biz yeni evler yaptıkça, yenileri de ortaya
çıkmaya devam ediyor. Üretilebilecek birçok yiyecek ve materyal mevcut. Ayrıca,
gelişmek ve kaynaklarla donanmak için köylülerimizi de çeşitli işlere monte
etmemiz gerekiyor. Aslında bu işle özel olarak uğraşmamıza hiç gerek yok,
Stronghold 2 bunun üstesinden rahat bir şekilde geliyor.

Yapılarımızı oluşturmak için tahta ve taş gibi kaynaklar toplamamız, bunları da
depo etmemiz gerekiyor. Ağaçların etrafına, odunları işlemek üzere testereler
yerleştirdiğimiz zaman, boşta bulunan işçiler, yerleştirdiğimiz testere sayısına
göre buralara geliyorlar. Tabii bu olay sırf testere için geçerli değil. Taş ya
da yün tesisleri kurduğumuzda, çiftlik kurduğumuzda ya da et toplamak için avcı
çadırı yaptığımızda, sayılarına göre köylülerimiz, tüm işlere eşit olarak
koşuyorlar. Yani bizim özel olarak onları şuraya buraya diyerekten
görevlendirmemize hiç gerek kalmıyor, bu da bizi bir bevi külfetten kurtarıyor.

İnşaa edilebilecek birbirinden farklı binalar var. Bunlar da; askeri, sivil,
endüstriyel gibi kategoriler altında toplanmışlar. Endüstriyel alandaki
binalarımız, genelde ekonomik alanda gelişmemizi öngören binalardan meydana
geliyorlar. Sivil binalar da, evler ya da köylülerimizin yaşam standartını
kolaylaştırmak ve daha iyi hale getirmek için bulunan yapılardan oluşuyor. Tabii
tüm bu ekonomik gelişmelerin yanında, askeri olarak gelişmemiz de çok önemli.
Barrack ya da Armory gibi binaları kurduğumuz zaman, iş dağılımı sisteminde
olduğu gibi boşta duran adamlarımız, ürettiğimiz birime dönüşüyorlar. Ana
ekranda kullandığımız inşaa menüsünün dışında, sağ tarafta bulunan kitaba
tıklayarak, hangi materyalleri ürettiğimizi ve köylülerimizin ne durumda
olduklarını daha ayrıntılı biçimde görebiliyoruz. Ürettiğimiz binaların
bazılarına tıklayarak da çeşitli işlemler gerçekleştirebilmek mümkün. Bazı
yiyeceklerin üretimini arttırmak ya da alım / satım yapmak gibi.

Mutlu Köylü=İyi devlet

Aslında köylülerimiz konusunda takip etmemiz en önemli kısım, en sağ üst kısımda
bulunan ikon. Burada, köylülerimizin mutluluk durumu gösteriliyor. Ne kadar çok
materyal üretip satarsak, ya da üretilen yiyecek miktarı ne kadar fazla olursa,
köylülerimizin mutluluğu da buna paralel olarak tavan yapıyor. Et avlamaları
için avcıları görevlendirdikten sonra, üstüne bir de elma çiftliği üretirsek,
çeşit artmış oluyor ve köylüler de seviniyor.Altın, oyundaki olmazsa olmazlardan. Bazı binaları ve askeri birimlerin genelini
üretmek için, altın harcıyoruz. Altınları elde etmek için, Treasure binasını
kurup, vergi sistemini buradan ayarlamak gerekiyor. Böylece köylüler bizlere
belirli aralıklarla vergiler ödüyorlar. Takdir edersiniz ki, vergi miktarını
arttırdığımız zamanlarda, köylülerin mutluluğu da azalıyor. Bu yüzden, başımız
çok fazla sıkışmadıkça, normal miktarda vergi toplamak uygun olacaktır. Para
kazanmanın en uygun ve zevkli yollarından birisi de, kurduğumuz marketler ve
yaptığımız transporter’larla ticaret yapmak. Bazı ürettiğimiz materyalleri
satarak ya da diğer köylere yollayarak ticaret yapabiliyor, böylece hazinemizi
daha da güçlendirebiliyoruz. Olayların bu şekilde birbirine entegre olarak
gelişmesi, oyunu daha da gerçekçi kılıyor. Bir de şeref seviyemiz var ki, ona az
sonra değineceğim.

En önemli hususların başında kalemiz ve Lord’umuz geliyor. Görevler
başladığında, Lord’umuz kalenin tepesinde duruyor. Ordular ürettikçe, Lord’u
onların başına atamak ve beraber daha güçlü bir ordu oluşturmak mümkün. Bunun
dışında, kalemizi korumak için sadece askerlerimizi kullanmayacağız. Kalemizin
etrafına, çeşitli şekillerde ve yapılarda surlar çekmemiz lazım. Yeri geldiği
zaman ağır saldırılara maruz kalınabilir ve zor durumda kalabiliriz. Diğer bir
koruma yönetmi olarak, kalemizin tepelerine, bizi yukarıdan koruyabilecek
birlikler yerleştirilebilir. Tabii, okçu ve uzaktan saldırı birlikleri, bu görev
için biçilmiş kaftan olacaklardır.

Stronghold 2’de, kendi ana devlet üssümüzün dışında, çevremize kurulmuş olan ve
oyunda “Estate” olarak geçen bölgeleri de alabiliyor, buradaki üretim ve ticaret
olanaklarından da faydalanabiliyoruz. Bizde üretilmeyen bir yiyeceği, buralardan
getirtebiliyor, ya da kaynak ihtiyacımızı buralardan da giderebiliyoruz. Harita
üzerinde fazlaca estate’e sahip olmak, bizi ekonomik açıdan daha iyi konumlara
getirecektir. Tabii buraları alabilmenin, ücret olarak belirli bir karşılığı
olduğu gibi, şeref puanımızın da yüksek olması gerekiyor. Şeref puanı,
köylülerimize davranış şeklimize, ekonomimizin düzenli olmasına ya da
öldürdüğümüz haydut ve düşmanlara göre artış gösteriyor. Özellikle, düşman
birliklerini yok etmek, bu konuda bizi avantajlı hale getirecektir. Şeref
puanımızı ne kadar yüksek tutarsak, devletimizin gidişatı da bu derece iyi
olacak ve görkemli hale gelecektir.

Kale sizlere emanet

Müzikler, tarihi bir süreçte olduğumuzu belirtir cinsten ve kulağa da gayet hoş
geliyorlar, ancak aynı şey sesler için pek mümkün gözükmüyor. Üzerlerine
tıkladığımız köylülerimiz, İngilizce’yi çok garip bir şive ile konuşuyorlar,
ancak oldukça kaba ve komik duruyor. Ayrca, bazı çarpışma sesleri de kulağa
heyecanlı ve hoş gelen cinsten değiller. Bunların dışında, ara demo’lar ise
olumlu denebilir. Ayrıca, ilk başta karşınıza çıkan yükleme ekranının uzun
olması ise, ufak ta olsa bir handikap.

Bir strateji oyunu olarak Stronghold 2, ortalamanın üzerinde. Özellikle ekonomi
konusunda vereceğimiz uğraş ve daha sonra bu ekonomik uğraşı iyi bir ordu için
kullanacak olmamız, Stronghold 2’yi zevkli bir hale getiriyor. Settlers serisi
ile Age of Empires klasiğinden çeşitli alıntıları olan oyun, kendisi de orjinal
birşeyler katmaya çalışmış ve sonuçta karşımızda alıp oynanabilecek bir yapım
duruyor.

Exit mobile version