Şu sıralar ülkemizde yayınlanan Battlestar Galactica dizisi ile uzay aşkım
yeniden alevlendi. Cylon’lar ve insanlar arasındaki uzay boşluğunda yapılan o
çarpışmalar, uzay gemileri, açılan ateşler, paylamalar vs… hepsi bir anda bunu
körükledi. O gazla bir anda kendimi Freelancer’ı yükler durumda buldum. Hemen
maceraya atıldım, ancak ben tek bir kahraman olmak istemiyordum. Komutan Adama
gibi olmak istiyordum. Bana tek bir gemi değil, birçok uzay gemisinden oluşan
filo lazımdı. İşte bu istekle yanıp tutuşurken, Sword of the Stars imdadıma
yetişti.
Kalkanlar hazır mı?
Sword of the Stars beni ipten alırmış gibi yapan bir oyun oldu. İddialı
olmadan, abartılmadan geliştirildi ve piyasaya sürüldü. Elimizde dört farklı ırk bulunuyor ve bunların
hepsi birbirini sürekli ezmeye çalışıyor. Oyunumuzun konusu kısaca böyle
işliyor. Direk bakıldığında klişe olan bir senaryo temel olsa da, oynanış ciddi
anlamda farklı. Irklar tüm özellikleriyle birbirinden oldukça ayrı ve farklı uç
noktalar. Öyle ki bu gemilerinden, teknolojilerine kadar en ince noktaları dahi
kaplıyor.
İlk olarak karşımızda basit yapılı bir oyunun olduğunu belirtmek istiyorum.
Ciddi anlamda sade ve basit bir dinamiğe sahip. Öyle karman çorman gereksiz
menüler arasında gidip gelmiyoruz, böylece oyuncu sıkılmıyor. Aslında Sword of
the Stars’ın en iyi yanı bu kısmı. Bazı oyunlar gereksiz eklentiler ve
pencerelerle oyuncuyu kendinden soğutur. Ancak burada ona rastlamıyoruz. Kısaca
gereksizlikler yer almıyor. Bunlara ek olarak yapmamız gereken yeteri kadar
askeri gücü yapıp, düşman üstüne gitmek ve onu ortadan kaldırmak. Böylece
galaksi içinde imparatorluğumuzu kurabiliyoruz. Bunu yaparken tabii ki teknoloji
geliştirip üstünlük kurmamız gerekiyor. İşte can alıcı kısımlardan biri,
teknoloji ağacı ve gelişim basit. Sadece birkaç emir verip, askeri
birimlerinizin teknolojik olarak gelişmesini izlemek kalıyor. Bunu yaparken hiç
karışık menüler arasında boğulmuyor ve bir iki ufak komotunuzla
gerçekleştiriyorsunuz.
Mücadele
İş dönüp dolaşıp savaşa geldiği zamanda oynanışın ne kadar akıcı olduğunu
görebiliyorsunuz. Ancak bu sözlerim grafikler için geçerli olmuyor. Üç boyutlu
uzay yapay dururken, gemilerin de pek iç açıcı durumda olmadığını belirtmek
lazım. Modellemeler biraz fiyasko gibi duruyor. Ancak vasatın biraz üstünde
idare edebiliyorlar. Bunlara biraz da pek fazla sesi çıkmayan efektleri de
eklersek tamam olur. Sesler de iyi olmamış. Patlama efektleri özellikle vızıltı
gibi kalabiliyor. Ben bu ses nereden geliyor diye çevreme bakarken, bir baktım
oyunun kendisine aitmiş. Oynanışın güzel olduğu Sword of the Stars ne yazık ki
teknik bakımdan çuvallamış vaziyette. Grafiklerin iyice dolup taştığı bir şey
olmasa da, aynı oynanış gibi akıcı ve sade grafikler isterdim. Buna bir de biraz
daha iyi ses efektleri eklenseymiş, yapım daha etkileyici olabilirmiş.
Son nokta
Ara birimde biraz düdük kalmış. Biraz daha kullanışlı bir ara birimin olması
gerekirdi. Ancak bir süre sonra buna alışabiliyorsunuz. Birde Sword of the
Stars’ta gereksiz bilgiler dışında kalan, önemli ve yararlı istatistiklere
ulaşmama problemi var. Bu belki de en büyük eksiklik sayılabilir. Basit bir
oynanışa sahip olsa da, istatistik kısmı cidden bir sorun oluyor. Çünkü bir
savaştan çıktıktan sonra tam olarak sonucu göremiyor ve buna göre bir düzeltme
yapamıyorsunuz. Sword of the Stars orta şekerli bir yapım. Sonuca zar zor
ulaştıran bilgilendirmesi biraz can sıkıcı olsa da, sevenler varsa oynayabilir.