Daha önce özellikle 20’li yaşlarının sonlarında olan takipçilerimizin hatırlayacağı Bullfrog tarafından geliştirilen ve 1993’te Syndicate, 1996’da ise Syndicate Wars’la birlikte oyun dünyasında adımını atmış olan orijinal seri, Starbreeze tarafından tekrar canlandırıldı. Oyunun konusuyla ilgili olarak biraz Johnny Mnemonic, biraz Deus Ex ve System Shock’u alıp suya atıp kısık ateşte pişirilmiş diyebiliriz.
Gelecekten bir hikaye
Kısaca hikayeden bahsetmek gerekirse, 2017 yılında dünyanın en büyük şirket birleşmesinden oluşan Eurocorp firması, 2025 yılında DART isimli çipi piyasaya sürüyor. Bu çip insanların beyinlerine yerleştiriliyor ve bu çiple birlikte insanlar geniş bir veritabanına ulaşabilirlerken aynı zamanda çoğu elektronik cihazı da kullanılamaz hale getirebiliyorlar. Bu çip yüzünden dünya artık hükümetlerin değil, mega-şirketlerin yönetimi altında. Bu mega-şirketlere de “Syndicate” adı veriliyor. Syndicate’ler arasında endüstriyel hırsızlık bir düzen haline gelmiş durumda ve şirketler bunun için biyomühendislikle geliştirilen ve çipleri kullanmayı bilen ajanlar kullanıyorlar. Biz de bu ajanlardan biriyiz.
Oyunumuz 2069 yılında geçiyor ve Eurocorp’un prototip çipi DART 6’yı kullanan son ajanı olan Miles Kilo’yu yönetiyoruz. Ajanımızın kullandığı DART 6 çipinin değişik özellikleri mevcut. DART 6’yı aktif hale getirdiğimizde çevremizde olan biteni, dijital bir arayüzden görüyoruz. Düşmanlarımızı daha kolay görüyor ve ağır çekimde altedebiliyoruz. Ancak bu arayüzü kısa süreli kullanabiliyorsunuz. Tekrardan dolması için beklemek gerekiyor. Bununla birlikte düşmanlarımıza karşı kullanabileceğimiz üç farklı özelliğimiz de bulunuyor. Bunlar Suicide, Backfire ve Persuade. Suicide özelliğiyle düşmanın çipini kendini öldürmesi ve yakın çevresine zarar vermesi için kullanabiliyoruz. Kalabalık düşmanları toplu halde yoketmek için birebir. Backfire ise düşmanın elindeki silaha elektrik veriyor ve rakibinizin yere düşmesine neden oluyor. Geçici bir süreliğine etkisiz hale geliyor. Persuade ise düşmanınızın sizin tarafınızda savaşmasını sağlıyor. Bu üç özellikle ilk başta etkili gibi gözükse de, tipik bir FPS’ye yakın olan Syndicate’de pek fazla da işe yaramıyor. En azından oyunun tek kişilik modunda bunları kullanmadan da ilerlemeniz mümkün.
Artık her oyunda karşımıza çıkmaya başlayan yetenek ağacı, Syndicate’ta da karşımıza çıkıyor. Oynanışa büyük bir değişiklik katmasa da biraz olsun oyunu monotonluktan çıkarıyor. Çeşitli özelliklerimiz dışında silahlarımız da mevcut. Bunlar tipik tabanca, otomatik tüfek ve dürbünlü tüfek gibi çeşitlere sahip olsa da, aralarında kişiye kilitlenen kurşunlara sahip ilginç silahlara da rastlamak mümkün.
Oynanış oldukça hızlı. Aksiyon bir an bile durmak bilmiyor. Zaten “bossfight” olarak nitelendirebileceğimiz savaşlar da diğer FPS’lere göre daha dinamik gelişiyor. Hızla koşmanız, yukarıdan düşen yedek cephaneleri toplamanız, gerektiği zaman saklanıp gerektiği zaman ateş etmeniz gerekiyor. Düşmanların yapay zekası fena değil. En azından sırayla size ateş etmiyorlar. Siz ateş ettiğinizde saklanıp sizin boş anınızı yakalamaya çalışıyorlar. Bu açıdan en azından diğer FPS’lerdeki yapay zekalardan daha mantıklılar.
Oyunun arayüzünden bahsetmek gerekiyor. Silahınızdaki kurşunların sayısı, silahın üzerinde gösteriliyor. Zaten bir ajan olduğunuz için, çevrenizdeki objelerin üzerinde küçük yazılar ve şekiller beliriyor. Yani bir nevi dijitalleştirilmiş bir dünya içerisindesiniz. Böyle olunca da kendinizi tamamen biyomekanik bir yaratık gibi düşünüyorsunuz.
Ana hikaye modunda olaylar size pek de detaylı şekilde anlatılmıyor. Bunun yerine etrafta toplayacağınız veriler size hikayeyi anlatıyor. Ancak bunları da veritabanı kısmına girerek okumanız gerekiyor. Eğer okumaktan hoşlanan biri değilseniz, bu durum hikayeyi öğrenmenizin önünde büyük bir engel. Haliyle hikayeyi bilmiyorsanız, etrafta delice koşup insan öldüren bir makineden farkımız kalmıyor. Tek kişilik modun, yaklaşık 6 saatlik bir senaryosu olduğunu da belirtelim.
Single player modundan sıkılanlar için oyunda co-op modu da bulunuyor. Bu modda bir hikayeden daha çok, ajanın hayatından bir gün sunulmuş. Ayrıca co-op modunda DART 6 çipinin özellikleri daha da eğlenceli hale geliyor.
Syndicate’ta her bölüm sonunda o bölümdeki istatistikleriniz sunuluyor. Ancak bu istatistikleri arkadaşlarınızla paylaşamıyor olmanız kötü. En azından bir sıralama yapılabilse güzel olurmuş.
Syndicate’ın atmosferi tam anlamıyla fütüristik. Bolca ışık efekti kullanılmış. Bu sizi bir süre sonra rahatsız edebilir ancak açıkçası bence sunum anlamında başarılı görünüyor. Hatta uzun süre Syndicate’ın Frostbite 2.0 motoruyla yapıldığını düşündüm. Menüler, geçişler ve yansımalar çoğu yerde Battlefield 3’ü anımsatıyor. Ancak Starbreeze’in Syndicate’ta kullandığı motor, daha önce geliştirdikleri Chronicles of Riddick oyunlarında kullandıkları motorun biraz geliştirilmiş bir versiyonu. Özellikle kaplamalara baktığınızda farkı anlayabiliyorsunuz.
Oyunun seslendirmeleri genel olarak başarılı. Özellikle silahların çıkardığı ve çevreden gelen farklı efektler, tam olarak bir cyberpunk havası yakalamanızı sağlıyor. Genel olarak Tron: Legacy’yi hatırlattığını söyleyebilirim. Ayrıca son dönemin popüler müzik türü olan dubstep’i n örneklerini de oyunun içerisinde bulmak mümkün.
Starbreeze Studios, Syndicate’la birlikte fena olmayan bir iş ortaya çıkarmış. En azından genel olarak FPS tarzına büyük yenilikler sunmasa da, küçük detaylar ve daha dinamik bir yapıyla eğlencelik bir oyun sunmuşlar. Alıp bitirin, co-op oynayın ama daha fazlasını da beklemeyin.